Köşe Yazıları

HIZLI KİLO VERMEK SAĞLIKLI BESLENMEK MİDİR?

HIZLI KİLO VERMEK SAĞLIKLI BESLENMEK MİDİR?

Sağlıklı beslenme vücudumuzun alması gereken besin öğelerinin (protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineraller) yeterli ve dengeli miktarda alınmasıdır. Vücudumuzun tüm besin öğelerine ihtiyacı vardır. Bu yüzden sadece karbonhidrat veya sadece protein alarak tek taraflı beslenmek doğru değildir. Tüm makro ve mikro besin öğelerinden yeterli ve dengeli miktarda almak sağlıklı beslenmektir. Sağlıklı beslenme, sağlığımızın ve vücudumuzun hastalıklardan korunması için önemlidir. Doğduğumuz günden itibaren anne sütü ile sağlıklı beslenmeye başlarız. Önemli olan bunu yetişkin ve yaşlılık dönemlerimizde de devam ettirebilmektir. Sağlıklı beslenme demek ‘hızlı kilo vermek değildir!

Birçoğumuz sağlıklı beslenerek kilo vermek yerine kısa sürede hızlı kilo vermeyi tercih ediyoruz. Aslında sağlıklı beslenerek de sağlıklı bir şekilde kilo verebiliriz. Çoğu kez hızlı kilo vermek insanlara cazip görünse de sağlığımızı olumsuz yönde etkileyebiliyor.  Hızlı kilo vermek demek, o kiloyu geri almayacağımız anlamına gelmez. Hızlı ve kısa süre de kilo kaybı araştırmacılar arasında ‘kaza diyeti’ olarak adlandırılmaktadır.

Kısa sürede kilo vermenin vücudumuza verdiği zararlar:

  • Bağışıklık sistemimizin düşmesi
  • Kas kaybı ve buna bağlı olan organ bozuklukları
  • Metabolizma hızının yavaşlaması
  • Vücut sıvı-elektrolit dengesinin bozulması
  • Saç dökülmesi
  • Safra kesesi taşı
  • Kalp ritim bozuklukları
  • Tansiyon düşmeleri
  • Uyku bozuklukları
  • Depresyon
  • Gut krizleri
  • Ketoz
  • Hipoglisemi
  • Anemi (Kansızlık)
  • Tiroid tembelliği
  • Adet düzensizlikleri
  • Yorgunluk-Halsizlik
  • İnfertilite(Kısırlık)

Sağlıklı beden kütlesinde olmak ve uzun vadede bu kiloyu koruyabilmek, kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve diyabet gibi birçok hastalıkların önlenmesinde önemlidir. Ağır diyete geçerek ve hızlı egzersiz yaparak kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. Ancak vücudunuz bu duruma uyum sağlayamayacaktır. Bu durum sürekli olarak sürdürülemediğinde, hızlı bir şekilde verdiğiniz kiloları kısa süre içerisinde geri alabilirsiniz. Kısa sürede hızlı kilo verip kas ve su kaybına neden olmak yerine, uzun vadede sağlıklı ve kontrollü bir şekilde kilo verip yağ oranınızı azaltmayı tercih etmelisiniz.

Sağlıklı Beslenme Programı Nasıl Oluşturulur?

Sağlıklı beslenme programı oluştururken besin piramidinden faydalanmak, konunun basitleştirilmesi açısından fayda sağlayabilir. Besin piramidi 4 besin grubundan oluşmaktadır. Bunlar; süt ve süt ürünleri, et, yumurta, balık ve kuru baklagiller, meyve ve sebzeler, tahıllardan oluşmaktadır. Sağlıklı bireyler günlük olarak süt ve süt ürünlerinden en az 2 porsiyon; menopoz, gebelik ve emzirme dönemindeki kadınlar iste 3-4 porsiyon tüketmelidir. Yine sağlıklı bireyler günde 2-3 porsiyon et veya türevlerini tüketmelidir. Yumurta tüketimi sağlıklı bireylerde ve çocuklarda günde 1 porsiyon olmalıdır. Ancak kalp-damar hastalarında ise haftada 2-3 kez tüketilmelidir. Diğer besin gruplarından kuru baklagiller hafta da 2-3 kez tüketilmelidir. Omega-3 kaynağı olarak bilinen ve vücudumuza faydalarını saymakla bitmeyen balık ise hafta da 2 kez tüketilmesine özen gösterilmelidir. Tahıl grubunda yer alan makarna, pirinç, bulgur, ekmek, buğday vb. besinler hareketsiz yaşam tarzında günde 5 porsiyon ağır işlerde çalışanlarda ve hareketli yaşam tarzında ise 8 porsiyon tüketilmelidir. Karbonhidrat tüketimi yaparken rafine ve saflaştırılmış tahıllar yerine tam tahıllar tercih edilmelidir. Son grup olan sebze ve meyve grubu günde en az 5 defa tüketilmelidir. Günlük olarak erkeklerde ve gençlerde enerji gereksinimi ortalama olarak 2400 kalori, kadınlarda ise ortalama olarak 2000 kaloridir. Ancak günlük enerji değişimi hareketsizliğe, yaşam tarzına, yaşa, kiloya ve boya göre değişiklik göstermektedir.

Tüm bu bilgiler sağlıklı bireyler için geçerli olup, ilaç kullanan veya bir hastalık tanısı konulmuş bireyler için geçerli değildir. Herhangi bir ilaç kullanan veya bir hastalığı olan bireyler, doktor ve diyetisyen eşliğinde beslenme programını sağlıklı ve doğru şekilde planlamalıdır.

 

Unutmayın! En doğru beslenen insan, en sağlıklı insandır.

KADIN OLMAK…

KADIN OLMAK…

Zordur kadın olmak!
An gelir sicim sicim yaş dökersin; “dökmedim” dersin.
An gelir kolun kanadın kırılır; yine de “iyiyim” dersin.
An gelir yüreğin sızım sızım sızlar; “dağ gibiyim işte!” dersin.
An gelir güzelliğin dert olur başına.
An gelir zekân…
Hele hiç anlamazsın; başına çorap ören etek boyunu, yaka düşüklüğünü!
Parçalara ayrılsan da yine de “tek parçayım!” dersin.
Ve her seferinde kalkıp yoluna devam etmek istersin.
Velhasıl; zordur kadın olmak, bizim coğrafyada!”

Okuduğunuz şiir bana ait.
Bu satırları yazalı 2-3 sene olmuştur. Hatta bu şiirim geçen sene Azeri kalemdaşlarımın eserlerinin de olduğu bir Antoloji kitabında yer aldı.

Gelelim bu şiirimi sizinle neden paylaştığıma;

Kadın katliamları!
Dikkatinizi çekerim, ölüm ya da vefat demiyorum! Direkt “katliam” diyorum!

Bu şiiri yazdığım o günlerde de ülkemizde vahşice canına kıyılan kadınlarımız vardı, bugün de…

Neredeyse her gün okuduğum kıyım haberleri ruhumu daraltıyor, bunaltıyor, acıtıyor canımı…

İsim, şehir önemsemeksizin her haberde aynı şekilde yaralanıyor yüreğim.

Ayşe, Fatma, Emine, Hatice…İsminin ne olduğunun, nereli veya nereden olduğunun bir önemi yok benim nazarımda. Çünkü hepimiz biriz, farkımız yok bir diğerimizden.

Önemli olan,
Neden? Neden? Neden? …
Sadece bu sorular dönüp dolaşıyor aklımda!

Hangi gerekçenin, hangi sebebin geçerliliği olabilir ki bu katliamı yapmakta?

Neden?

Hangi cehalet dolu zihin bir canı alacak kadar ileri gidebilir?
Hangi yobaz akıl, “eksik etek” olarak gördüğü bir varlığı linç edebilir?
Hangi cani ruh, sözüm ona çok sevdiği cana kıyabilir?

Neden?

Cevabını bulamadığım nedenler karşısında yutkunuyorum sadece!

Başka sözüm yok!

Esen kalın.

Bursaspor Hedeften Uzaklaşıyor

Bursaspor Hedeften Uzaklaşıyor

Bursaspor ; Tuzlaspor maçına 14 futbolcusundan yoksun olarak çıktı.

Play Off bölgesine yaklaşmak için Tuzlasporu yenmek lazımdı.

Ama tecrübeli ve ithal oyuncularla takviyeli olan Tuzlasporu yenemedik.

Maça iyi başlayamadık.

Tuzlasporun sonucu ilk devre almak istediğini gözlemledik.

Tuzlaspor baskılı oynamasına rağmen maçın en net gol pozisyonları Bursaspora kısmet oldu.

Batuhan Köre çok önemli iki fırsat geldi. AMa Batuhan bu fursatları gole çeviremedi.

Burak Kapacakın gollük şutu ise iki kale direğine çarpıp saha içine düştü.

Bu pozisyon belki de yüzyılda bir görülecek ilginç bir pozisyon görüntüsündeydi.

Genç Bursaspor kısa zamanda büyük ses getirmişti.

Ama bu şöhretin zararları da oldu malesef.

Ali Akmanı genç Bursasporlu olarak da kişi olarak da kaybettik.

Gençlerimize yapılan açık veya gizli transfer tekliflerinin gençlerimizin konsantrasyonlarını bozduğunu görüyoruz.

Bursaspor yömnetimlerinin ise büyük bir çöküş içinde olduğunu görüyoruz.

Aidatlarını ödemeyen 100 üyenin kulüp üyeliğinin düşürüldüğünü duyuyoruz.

Ayrıca 500 civarında kulüp üyesinin de 2020 aidatlarını ödemediğini ve bu yüzden üyeliklerinin askıya alındığını öğreniyoruz.

Bir yanda yıllarca aidatlarını ödemeyen üyeler varken diğer tarafta ise yıllarca bu aidatları tahsil edemeyen başarısız yönetimler var.

Alimizde de Türkiyeye mal olmuş ve tüm Avrupa takımlarının takibinde olan genç bir Bursaspor var. Başta Bursa iş dünyası olmak üzere hepimiz genç Bursaspora destek olmalıyız.

Günün Sözü

Ne kadar yaşadığımız değil

Nasıl yaşadığımız önemlidir

Balley

YIKILMADIM, AYAKTAYIM!  – PSİKOLOJİK SAĞLAMLILIK NEDİR?

      YIKILMADIM, AYAKTAYIM!

      PSİKOLOJİK SAĞLAMLILIK NEDİR?

Kayıplar, yaslar, ayrılıklar, hastalıklar, kaygı, depresyon… Hayatın akışında güzel ve mutlu anlar olduğu gibi bu olumsuzluklarla da her birimiz mutlaka karşılaşıyoruz. Kimileri karşılaştıkları olumsuzluklarla baş etmekte zorlanıyor, çaresiz ve umutsuz hissediyor ve asla toparlanamayacağını düşünüp fizyolojik ve psikolojik olarak desteğe ihtiyaç duyuyor. Kimileri ise bu süreci çok daha kolay, sanki yaşadıkları çok olağan veya verdikleri mücadele çok sıradanmış gibi hayatlarına ve planlarına bir şekilde devam edebiliyorlar. İşte bazılarını zorlu yaşam olayları karşısında esnek hale getiren bu özelliğin adı, psikolojik sağlamlık veya duygusal dayanıklılık. (resilience).

Psikolojik sağlamlık kavramı, Latince “resilire” kökünden türemiştir ve resilient; esnek ve elastik olma anlamına gelmektedir. Psikolojik sağlamlık; hastalıktan, depresyondan, değişimlerden ya da kötü durumlardan çabucak iyileşme yeteneği; kendini toparlayabilme; incindikten, gerildikten sonra eski haline kolayca dönebilme; elastikiyet olarak tanımlanır. Psikolojik sağlamlılığı yüksek olan kişiler oldukça zor koşullara rağmen, bu olumsuz koşulların üstesinden başarıyla gelebilme ve uyum sağlayabilme yeteneğine sahiptirler. Bu kişiler tıpkı bir hacı yatmaz oyuncağı gibi aldıkları darbelere rağmen tekrar dimdik ayağa kalkma becerisine sahiptirler. Psikolojik sağlamlık insanın yaşadıkları karşısında duygusuz olması, hiçbir şekilde etkilenmemesi veya hiç zorlanmaması demek değil. İnsanız ve yaşadıklarımız karşısında muhakkak etkileneceğiz önemli olan bu süreci ağır yaralar almadan hafif bir şekilde atlatmak ve önümüze bakmaktır.

Psikolojik sağlamlılık yıllar içinde değişebilen, artan ya da azalabilen bir özelliktir. Başınıza sizi psikolojik olarak etkileyecek olaylar gelmesini beklemeden genel hayata bakış akışınızı düzenlemeniz gerekmektedir. Hayata verdiğiniz anlam, kendinize verdiğiniz değer, olaylara objektif yaklaşabiliyor olmanız, çözüm odaklı ilerlemeniz, yüksek mizah duygusuna sahip olmanız, yaşanan olayların sadece size özgü olmadığı ve yaşamın bir gereği olarak çoğumuzun başına geldiğinin bilincinde olmanız ve destekleyici bir aile ortamına sahip olmanız psikolojik sağlamlığınızı korumak için oldukça önemli etmenlerdir.

PSİKOLOJİK SAĞLAMLILIĞIMIZI NASIL GELİŞTİREBİLİRİZ?

1-Kendinizi tanıyın. Kişisel farkındalığı yüksek kişiler ne istediklerini bilen, güçlü yönlerini iyi analiz eden kişilerdir. Özellikle güçlü yönlerinizin farkına vardığınızda olaylar karşısında sizi neyin ayağa kaldırdığını daha iyi kavrama özelliğine sahip olursunuz. En zor zamanlarınızda sizi koruyan şey, size iyi gelen şey neydi bunu fark etmek oldukça önemli.

2-Hayattaki amacınızı keşfedin. Karşınıza çıkan zorluklar ne olursa olsun bir amacınız olduğunda zorluklarla baş etmek çok daha kolay olacaktır. Çünkü bir amaca sahip olmak insanı dirençli ve güçlü kılar, bir dayanak olur. Nietzche’nin dediği gibi; “Yaşamak için bir nedeni olan, bütün nasılların üstesinden gelir.

3-Üretmekten vazgeçmeyin. Üretmek, yaşama büyük ya da küçük bir fayda sağladığınızı bilmek sizi hem özgüvenli hem de bu hayatın bir parçası hissettirecektir. Çalışmak, üretmek, bir takım aktivitelerde yer almak sosyal anlamda da sizleri geliştireceğinden kaliteli zaman geçirmenize ve ruhsal olarak daha huzurlu hissetmenize katkı sağlayacaktır.

4-Bedensel sağlığınızı koruyun. Beslenme ve uyku düzeniniz psikolojik iyi oluşunuzu bir hayli etkilemektedir. Mümkün olduğunca fiziksel aktivitelere zaman ayırmanız ve sağlıklı bir yaşam rutini oluşturmanız psikolojik sağlamlılığınızı destekleyici unsurlar arasında yer alıyor.

5-Öncelikle sevdiklerinizden, gerekli hallerde ise bir uzmandan destek almaktan çekinmeyin. Tıpkı güzel duygular gibi olumsuz duygular da paylaşılmayı hak eder. Kendinizi yalnızlaştırmak yerine size iyi gelen kişiler ile paylaşımlarınızı devam ettirin.

Hepimiz psikolojik sağlamlılığa sahip kişileriz. Önemli olan bunun farkında olmak ve psikolojik sağlamlılığımızı zorlukların üstesinden gelebilecek şekilde geliştirmektir.

HER KİM TERÖRE DESTEK VERMİŞSE LANET OLSUN VE ŞİİR’İM

HER KİM TERÖRE DESTEK VERMİŞSE LANET OLSUN VE ŞİİR’İM

Benim kıymetli ülkemde geçmişten geleceğe terörü kim desteklemişse, terör üzerinden siyaset yapanlara devletin kurumlarında mesajlar verdirenler, siyasi uzantısını kapatmayanlara “Karayılanda PKK terörünü gelsin devlet “TV” lanetlesin diye hoş görenlere lanet olsun. Yüreğimizi yakanların yürekleri yansın.

Cennet vatanımı cehenneme çevirenlere de lanet olsun. Birlik ve beraberliğimize, ülkemizin huzuruna kasteden saldırılar yapanlarda lanet olsun.

Bize vatan delisi diyorlar kafayı vatanla bayrakla bozmuş diyorlar! Çok şükür kafamız bozuk fakat kanımız değil. Biz korkak değiliz ki saklanalım, biz çakal değiliz ki! “Kaçalım” biz kahpe değiliz ki! sırtından vuralım.

Biz Türk’üz Kardeşim. Ama ağlamak yakışmaz yine de gurur duyarız. Çünkü uğruna şehit düşebilecek kadar sevdiğimiz vata-nimiz, bayrağımız ve milletimiz var! Gün kenetlenme günüdür.

Düşüncemiz ne olursa olsun, vatana, bayrağa birazcık sevgisi, saygısı olanlar; birlik olma günüdür. Vatan sağ olsun! Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsan ve yakınlarına  sabır, Türk milletinin başı sağ olsun…

BU GÖZYAŞLARI DERTLER BİZİ BİTİRDİ

Ülkemin semasında yükselen ağıtlar,

Bu dertler bizi yedi bitirdi.

Bedenlerine kurşun yağmış yiğitler,

Acılarla bu zillet bizi bitirdi.

*

Tabutları al bayrağa sarıldı,

Figanlar gök kubbeye dağıldı,

Kahpe kurşunlar yerlere serdi,

Ocaklara düşen ateş bizi bitirdi.

*

Yetkililer doğruyu söylemez oldu,

Bu vicdansızlık sabırları taşırdı,

Terör sürüleri baylarını aştı,

Ala, ala dertler bizi bitirdi.

*

Dilerim Allah’tan daha olmasın,

Bu ahlar yerde kalmasın,

Yeni ocaklar yine sönmesin,

Bu gözyaşları dertler bizi bitirdi.

Y.T:16.02.2021

Yeni Normale Göre Sevgililer Günü

Yeni Normale Göre Sevgililer Günü

Teknolojik çağımız zaten ilgisizlik ve vefasızlık nedenleriyle sevenleri bile birbirlerinden uzaklaştırdı. Koronavirüs dönemi ise sevgililer gününün bile sıradan günler gibi geçmesine sebep olmuştur. Sevenlerin içindeki ateşi birbirlerine sundukları hediyeler söndüremez.

Bir arada olmaları gerekir, görüntülü telefonlarla sohbet sevgililerin hızını kesmez. Birbirlerine sundukları en güzel hediye bir arada ve birbirlerine yakın olmaktır.

Korona; günlük hayatımızı iş hayatımızı ve duygusal hayatımızı uzay yolu filmlerindeki hayata döndürmüştür.

Korona tehlikesi tüm sevenleri birbirine dokunamaz hale getirmiştir.

Sağlıktaki önceliğimiz her türlü önceliğimizin önüne geçmiştir.

Salgın ortamında zaman zaman duygularımızı hatırlasak bile televizyonlardaki yoğun bakım görüntüleri hepimizi ürkütmüştür.

Tüm insanlığı ölmek kadar bu virüsle ilgili tedavi usulü de çok korkutmuştur.

Artık özel günlerimizi topluca dostlarımızla paylaşmak çok gerilerde kalmıştır.

Koronanın kısa zaman içinde toplum hayatımızdan çıkacağını sanmıyoruz.

Yasaklı günlerde sokak yasaklarına uymalıyız.

Temizlik mesafe ve maske hayatımızın bir parçası olmalıdır.

Nasıl koskoca bir yüzyılda gribin her türlüsü ile yaşadıysak koronavirüsü de değişik uzun yıllar karşımızda göreceğimizi bilmeliyiz.

Ve sevgililer günlerini de yeni normallere göre uyarlamalıyız.

Günün Sözü

Fısıldanan sözler

Çok kere yüksek sesle

Söylenenden daha uzağa giderler

Çin Atasözü

BANA KIZMAYIN!

BANA KIZMAYIN!

Malumunuz 14 Şubat Sevgililer Günü geldi çattı.

14 Şubat ile ilgili alıp veremediğim yok! Aksine, bu günün çıkış sebeplerinden biri olan hikaye ( ki bu güne dair atfedilen benim bildiğim üç farklı oluşum sebebi var) daima çok etkilemiştir beni.
Dönemin zalim Roma imparatoru 2. Claudius askerlerin evlenmesini yasaklar. Gerekçesi de bekâr askerlerin evli askerlere göre daha iyi savaşıyor olmalarıdır!

Gelin görün ki deli kan, damarda durduğu gibi durur mu? Durmaz! Bunun üzerine kolları sıvayan rahip Valentine, bu yasağı hiçe sayarak genç sevgililere nikah kıyar.

Bunun bedelini de imparatorun emriyle, canıyla ödeyen şefkatli rahip Valentine’ e ahde vefa olarak tüm sevgililer ölüm gününü Sevgililer Günü olarak adar.

Buraya kadar muhteşem bir fikir ve anma günü olarak benim hafızamda ve yüreğimde yer etmiştir 14 Şubat.

Gelelim bizdeki Sevgililer Günü’ nün anlamına! Yani, hemcinslerimin muhtemelen %99′ unun bana kızacağı konuya!

Efendim, dünyadaki Sevgililer Günü’ nün anlamı bir kart ve kırmızı gül iken, bizde neredeyse tırlar dolusu hediyeler demek!
Tamam, kabul ediyorum abarttım! Tırlar dolusu olmasa da bir çiçekle yetinmeyen, hatta eşinin ya da partnerinin aldığı hediyeye burun kıvaran ve bazılarının direttiği gibi; ille de pırlanta yine de pırlanta!

Kıymetli hemcinslerim bilginiz olsun diye söylüyorum; bu günün anlamı hediye fırsatçılığı değildir! 365 gün, 6 saate yayılması gereken SEVGİ gibi yüce bir duygunun bir gerekçeyle bu tarihte öne çıkmasıdır.
Bu arada bunları diyorum diye benim hediye düşmanı biri olduğumu düşünmenizi istemem. Bilakis, hediye almayı da vermeyi de çok severim.

Hepsi bu!

Eğer bu dediklerimi inkar eder durumdaysanız o halde bu 14 Şubat için size bir önerim var…

Bu önerim elbette eşi veya partneri olanlar için; bu Sevgililer Günü’ nde hediye hakkınızdan feragat ederek, eşinize veya partnerinize, “bana almayı düşündüğün hediyenin ücreti mukabilince gariban ve kimsesiz bir çocuğa bir şey satın alarak hem onları hem beni sevindirir misin?” deyin bakalım!

Kaçınız bunu onaylar? Kaçınız buna istekli?

Aa…Bu arada, “14 Şubat sadece biz kadınlara yönelik değil ki, erkekleri de kapsıyor!” demeyin sakın bana.
Kendimizi kandırmayalım! Erkek milletinin neredeyse tamamının böyle özel günlere sempatisi bile yok! Ve emin olun şayet bu günlerde organizasyon yapıyor ya da hediye alıyorlarsa da sırf bizlerin dır dır’ ına maruz kalmamak için yapıyorlar bunu!

Hasılı; sevgili hemcinslerim, bunları yazıp söylediğim için bana kızmayın! Ben sadece gerçekleri yazdım.

Sevginin yılın her günü yoldaşınız olması dileğimle, yürekten sevilip seveceğiniz nice Sevgiler Gününüz olsun.

Esen kalın.

“ÜLKEYİ YÖNETEN SİYASİLERİN KEM SÖZLERİ GÜNDEM ALGISI ANA MUHALEFETTE TEZGAHA SU TAŞIMSI VE ŞİİR’İM”

“ÜLKEYİ YÖNETEN SİYASİLERİN KEM SÖZLERİ GÜNDEM ALGISI ANA MUHALEFETTE TEZGAHA SU TAŞIMSI VE ŞİİR’İM”

Bu ülke gidişatında, beklentide, Kural da, kaide de, sonuç da hiç ama hiç değişmiyor. Huzursuzluk, öfke, kaos, bazen kan gözyaşı, yalan, hukuksuzluk, adaletsizlik olması hepsine “kader” denilen bir manzaraya nereden bakarsanız bakın, aynı ürkütücü, düşündürücü gidişat zihinlere paslı mıh gibi çakılmaları devam ediyor.

 

Yıllarca pervasızca bir öfke var! Bu ülkede bir yanda, her şeyden haber-sizlerin sosyal medyada, televizyon kanallarında geyik muhabbetleri, diğer taraftan azınlık kitlelerin mutluluğu milyonları boğuyor, insanı yaşamdan soğutuyor ve çaresizleri dipsiz kuyuya sürüklüyor.

 

Ülkenin bir tarafında duyarsızlık devam ederken, diğer yanında ise (Şehit düşen askerimiz ve gözyaşları olduğu) haklı terörle mücadelede, vatan uğruna ocaklara ateş düşerken, ülke gündemi kısada olsa duygusallığa bürünse de; siyasette kem sözler yine devam ediyor. Böylesi bir ortamda bile, bu ülkede en değersiz bir şey, çok kısa sürede gündem olmasında değerini koruyor.

 

Suni ve oyalayıcı bir gündem belirleme konusunda mevcut siyasi iktidarın üstüne yok! Fakat ana muhalefet partisi siyasette çaresiz, tezgaha gelmesi çok! Türkiye sosyal, siyasal, korona ve ekonomik açıdan bunalımın içinde boğulurcasına, birde Boğaziçi Üniversitesi üzerinden yapılan tartışmalı atama oluşumu ve olaylar-açıklamalar haftalardır; Türkiye’nin en yaşamsal gündemlerini- sıkıntılarını bir tarafa iterek, gündemin başköşesine oturması ve mevcut siyasi iktidara zaman kazandırarak bir adım öteye gide-memesidir.

 

Milletin önemli sorunlarını ötelemek için gündemler yaratma konusunda, kamu bürokrasi de siyaset içinde taraflı konusunda geri durmuyor. Liyakat, hak, hukuk, adalet kriterlerinin bürokrasiye sirayet ettiği bir süreçte, konu cumhuriyet, laiklik ya da Atatürk olsa bile; Tüm kamu kurumlarında bürokratlar, her konuda siyasetin etkisiyle, her konuda ahkam kesiyor ve ne yazık ki devletin hukuk ve   adalet dağıtan görevlilerde yetkilileri onları seyretmekle yetiniyor.

 

Bu şöhret üçgeninde siyasetin nasıl kin ve nefret söylem gündeminin nasıl sırtından vurduğunu göstermesi yetiyor. Ülkemin bir şehrinde iktidar vekilleri, üst düzey bürokratlar. Atatürk hakkında ölüm fetvası veren Cumhuriyet düşmanı ve emperyalizmin ajanı olarak tarihe geçen, laiklik karşıtı İskilipli Atıf’ı mezarı başında anabiliyor, benzer birçok konuda, Cumhuriyet savcısı da çıkıp, bu ne saygısızlık deyip soruşturma açamıyor. Böyle bir ortamda yeni anayasa değişikliği denilerek yapılmak isteniyor ve anayasanın ilk dört maddesi kesin değişmez ve laiklik açıklaması yapılmıyor.

 

Gerçek zihinsel arka planlarını belli etmeden millilik üzerinden projeler adı altında, siyasetin ahkam kesen kem sözler söyleniyor. Yıllarca hiç değişmeyen, her alanda “kader” denilen gidişatın suni gündemlerle toplumun zihnine yerleşen, bir ortamda gündeme gelerek siyasette şöhret olmanın en ucuz hale gelebiliyor.

 

Bu ülkede son 19 yıldır mevcut siyasetin iktidarda olması önemle başta sosyal ve ekonomi sorunlarıyla %70 halk çoğunluğun ezilmesinde, seçenek olamayan muhalefet partilerinin beceriksizliği, halkın duyarsızlığı ve yoksullaştır- köleleştir, siyasete oy mahkûmiyeti et projesinin etkisi nedeniyle derin çıkmazlarda boğulmaya devam ediliyor.

 

Milyonlarca insan her alanda yaya bırakılmışken, iktidarın algı siyaseti ve muhalefetin beceriksizliğiyle su taşıması, halkın gaflet uykusundaki tutarsızlığı ve milyonların uyanması için, onlara gerçeği en iyi biçimde anlatacak bir muhalefetin, önemli projelerle gündemi belirleyen, halkın içinde olan, güven alan, doğruları açıklayan, bir muhalefet olursa başarılı olur ve  başka bir yol yoktur!. Bir ayağı batak olan, diğeri ayağı havada manzaradan baktırılırken,  siyasilerin kem sözlerinin gündem, tuzağından, çıkması beyhude bir çırpınış olur.

ZEVKLE KUYULARINI KAZMIŞLAR

Helal haram demeden

Zevkle kapıp yemişler.

Bilerek hepsi birden

Zevkle yemiş örtmüşler.

*

Haramı yiyen küffardır

Helal lokma nurdandır

Bedende acılan çukur

Zevkle utanmadan yemişler.

*

Namazı kalkıp kılarlar

Secdede akılca yanlışlar

İşleri güçleri haramdır

Zevkle yiyip durmuşlar.

*

Çok lafları vardır

Sanki haller temizdir

Yalandan yemin ederler

Zevkle söyler durmuşlar.

*

Günah nedir unutmuşlar

Kendileri meslek edinmişler

Haramla yatıp kalkmışlar

Zevkle rahatça yemişler.

*

İşledikleri her günahlar

Zerre tövbe etmemişler

Azrail’e dur demişler

Zevkle kuyularını kazmışlar.

Y.T:20.11.2019

Döviz Fiyatları Ne Olacak

Döviz Fiyatları Ne Olacak

Yeni ekonomi yönetimi politika faizini yüzde 17 lere yükseltti.

Böylelikle Türk Lirasını dövize karşı daha cazip hale getirdi.

Cumhurbaşkanının ikide bir de yüksek faizden hoşlanmıyorum şeklindeki mesajından da çekinmedi. Eğer yeni ekonomi yönetimi bir önceki yönetim gibi faizleri yeniden aşağı çekmeye kalksaydı dolar 7 TL düzeyine indirelemezdi.

Ayrıca hızla sıkı para politikası uygulamasına geçilerek içerideki para aranır hale getirildi.

Yüksek faizden hiçbirimiz hoşlanmayız.

Çünkü yüksek faizin yeni yatırımları olumsuz etkileyeceğini iyi biliriz.

Ama günlük döviz artışlarında vatandaşın geçimini etkilediğini yakından görüyoruz.

Çünkü dövizdeki artışlar tüccarın ve esnafın faturalarına etiketlere hemen yansıyor.

Fakat;  döviz fiyatları yeniden düşüşe geçince ise bu fiyatlar eski seviyelerine indirilmiyor.

Halen 7 TL seviyelerinde dolanan dövizin bir miktar daha düşeceğini hissediyoruz.

Ama yurtiçinde yaşanacak provakasyonlar ve sınırlarımızda yaşanacak sıcak gelişmeler dövizin seyrini yeniden yukarıya çekecektir.

Enflasyonu, döviz kurunu ve faiz oranlarını birer yarışçı gibi düşünmeliyiz.

Bakınız faizler yüzde 17 lere gelince TÜİK enflasyonu da yüzde 15 lere tırmandı.

Halbuki nisan ayı enflasyonu yüzde 11 seviyelerindeydi.

Faizler %17 ere yükselince halk dövizini bozdurdu ve eldeki paralar dövizden kurtulup bankaya faize yatırılmaya başlandı.

Ama dövizdeki hızlı yükselmeler de durdu.

Sıkı para uygulamaları sürdükçe bir çok malda hızlı düşmeler yaşanabileceği hayali kurulmaya başlandı.

Merkez bankasını ve maliye – hazine bakanlığını rahat bırakmalı ve siyasi baskıdan kurtarmalıyız.

Günün Sözü

Tanrı dolu ellere değil

Temiz ellere bakar

Syrus

Bir Anket ve Beştepe Danışmanları

Bir Anket ve Beştepe Danışmanları

Ada araştırma şirketinin Ocak ayı içerisinde yaptığı ve içinde Muharrem İnce ve Sarıgülün de bulunduğu anket sonuçları şöyleydi.

AKPARTİ 38,   CHP 19,   İYİ Parti 12,   MHP 9,6,   HDP 9,5,   Muharrem İnce 2,7,   DEVA 2,5,   Gelecek 1,8,   Saadet 1,2,   Y Refah 0,8,   Sarıgül 0,6,   BBP 0,4,   Vatan P 0,1,   Diğerleri 0,8.

Cumhur İttifakını oluşturan AK PArti, MHP, BBP ve Vatan partisinin oy oranları toplamı yüzde 48 e ulaşmış görünüyor.

Millet ittifakında ise resmi ortaklar CHP ve İyi Parti ile Saadet ve Demokrat Partiyi topladığınızda daha geride kaldıklarını gözlemliyoruz.

Millet ittifakına HDP oyları eklense bile toplamda yüzde 47 e ulaşıyor.

İki  ittifak arasında 2,5 puan fark kalınca ittifaklara dahil olmayan diğer partilerin önemi artıyor. Cumhurbaşkanı erdoğan eski refah partili Oğuzhan Asiltürkü ziyaret ederek hem millet ittifakının çözülmesini hem de saadet partisinden kendisine oy gelmesini amaçladı.

Ayrıca merhum Erbalanın kabrini ziyaret ederek yeniden refah partisine göz kırptı.

Muharrem İnce anketlerde aldığı 2,7 puanlı koy ile kılıçdaroğlunun Babacan ve Davutoğlu hamlelerini boşa çıkarttı.

Sarıgüle çıkan 0,6 lık oy bile kılıçdaroğlunu zora soktu.

Kısacası kıulıçdaroğlunun gelecek seçim sonuçlarından pek de umudu kalmadı.

İşte tam böyle bir ortamda Boğaziçi üniversitesinde öğrenci olayları başladı.

Kuzey suriyedeki ypg terör örgütüne tırlarla ağır silah sevkiyatına devam edildi.

Boğaz köprüsünde kırmızı ışık yanarken bir amerika muhribi  boğazdan karadenize geçti.

Aynı zamanda gelişen bu olaylar tesadüflerle tarif edilemez.

Bütün bu kritik olaylara bir de boğaziçine rektör atama krizi eklendi.

Rektör adaylarının belirlenmesinde ve cumhurbaşkanınca atanmasında hem yökün hem de sarayın danışmanlarının çok titizlik göstermelerini bekliyoruz.

Devleti ve cumhurbaşkanlığı makamını böyle olağanüstü dönemlerde yıpratmaktan kaçınmalıyız

Günün Sözü

İyiliği gizli yapanlar

Tanrıya inananlardır

Balzac