Köşe Yazıları

OMURGA FITIKLARINA DİKKAT

OMURGA FITIKLARINA DİKKAT

Merhaba sevgili okurlar, bu yazıda pek çok kişinin şikayeti olan boyutuna göre olmakla birlikte yaşamı ciddi derecede etkileyen bir sorundan, omurgada meydana gelen fıtıklardan bahsetmek istedim. Fıtıkların neden ve nasıl oluştuğunu bilmek çözüm aşamasında da bizlere farkındalık oluşturacaktır. Halk arasında fıtık olarak bilinen disk hernisi, vücudumuzda bulunan omurgadaki omurlar arasındaki diskin yer değiştirmesi ile birlikte omuriliğe ve omurilikten çıkan sinir köklerine bası yapması durumu olarak açıklanmaktadır. Lomber disk hernisi olarak adlandırılan bel fıtığı daha sık görülmekle birlikte boyun (servikal) ve göğüs (torakal) bölgesinde de bu durum karşımıza çıkmaktadır.

Aslında öncelikle omurgayı tanımak, biraz da tıbbi bakış açısıyla bu konuya değinmek bu süreçte önemli. Omurgamız, 33 omurun üst üste sıralanmasıyla oluşan, omuriliğin korunmasında görev alan sütun şeklinde önemli bir yapıdır. Omurga bölümlerinde sınıflandırma yapılırken bulunduğu bölgeye göre isimlendirme yapılmaktadır. Biraz daha ayrıntıya inecek olursak örneğin, boyun bölgesinde bulunan omurlara vertebrae cevicales (boyun omurları) denilirken, bel bölgesinde bulunan omurlara ise vertebrae lumbales (bel omurları) denilmektedir. Farklı bölgelerdeki omurlarda sayıca ve biçim olarak da farklılıklar bulunmaktadır. Tıbbi terminolojide, boyun omurları C1-C7, göğüs omurları T1-T12, bel omurları ise L1-L5 olarak ifade edilmekte olup, oluşan fıtıklar da fıtığı meydana getiren diskin konumuna göre isimlendirilmektedir. Bunları bildiğimiz takdirde uzmana başvurduğumuzda ya da bilimsel bir makale okurken bu terimlerin bize neyi ifade ettiğini, eğer omurgamızda böyle bir oluşum varsa bunun hangi bölgede olduğunu artık anlayabiliriz…

Sütunun yaklaşık ¼ ünü omur gövdeleri arasında bulunan omurlar arasındaki diskler oluşturur. Bu yapılar, omurlar arasında bulunan 4-6 mm kalınlığında iki farklı yapıdan oluşan, yastık / amortisör görevi gören, form değiştirebilen elastik yapılardır. Diskler hemen hemen bütün omurga boyunca omurlar arasında yer almaktadırlar. Böylelikle omurgaya binen ağırlığın daha geniş yüzeye yayılmasını sağlayıp, ayrıca omurların birbiri üzerinde daha kolay hareket ederek ölçülü de olsa omurganın hareketliliğini sağlamış olurlar.

Bel bölgesinde bulunan fıtıkların daha sık görülmesinin nedenlerinden bir tanesi doğal olarak bu bölgeye daha fazla yük binmesinden kaynaklanmaktadır.

Herniler yani fıtıklar da genellikle dejeneratif değişimler sonucu diskin elastikiyetini kaybetmesi, sağlamlığını yitirmesi ile birlikte bir zorlanma ya da yanlış bir hareket sonucu fazla kuvvete maruz kalıp omurilik kanalı içerisine doğru taşması ile karakterizedir.

Diskin bu şekilde omurilik kanalına doğru uzanması, omurilik kanalı içerisinde, sinir kökleri ve diğer yapıların sıkışmasına yol açmaktadır. Ne yazık ki sinir köklerinden birinin sıkışarak bası altında kalması, sinirin yayıldığı ilgili alanda uyuşma, karıncalanma, ağrı, ve kuvvetsizlik gibi şikayetleri de beraberinde getirmektedir. İlk etapta fıtığın bulunduğu bölgeye göre yanlış hareketten kaçınılması, ortopedik yatak kullanımı, doğru postür (duruş), düzenli egzersiz ve etkili bir fizik tedavi ile şikayetlerin azalması mümkün iken, MR tetkiki sonucu basıya neden olan büyük bir fıtık tespit edilmişse ve fıtıklaşan disk materyali kanalın içine girmişse cerrahi tedavi gerekli olabilmektedir.

Omurganın kötü kullanımı, sigara tüketmek gibi bazı kötü alışkanlıklar, kötü postür, sedanter (hareketsiz) yaşam gibi birçok faktör disk dejenerasyonuna yol açabilmekte iken, bu dejenerasyon ile oluşan fıtık semptomları da kişinin günlük yaşamını oldukça olumsuz etkilemektedir.

Peki biz ne yapabiliriz? Düzenli egzersiz yapmanın, kötü alışkanlıklardan uzak durmanın, aşırı yük kaldırmaktan kaçınmanın bir nebze de olsa omurgada fıtık oluşumunun önüne geçtiğinin bilincinde olup, yaşamımızı buna göre şekillendirmeye özen göstermeliyiz. İnanın bu gösterdiğimiz özen ile daha sağlıklı bir omurga ve daha olumlu yanıt alabildiğimiz vücut sağlığı bizleri bekliyor olacaktır… Herkese sağlıklı günler diliyorum…

 

 

Seçmen İki Tarafa da Sorumluluk Yükledi

Seçmen İki Tarafa da Sorumluluk Yükledi

Bana göre, 31 mart seçimlerinin çok kısa analizi şöyledir.

Ak parti, hiç beklemediği en kötü sonucu aldı.

Siyasi sıralamada ikinci sıraya düştü.

(CHP) aklından bile geçirmediği ölçüde büyük bir başarının sahibi oldu.

Seçmen,22 yıldan beri iktidarda kalan ama halktan kopan ve kibre buğulan  Ak Partiye ağır bir ceza kesti.

Yaparsa Erdoğan yapar, yaparsa Ak Parti yapar sloganı Ak Partiyi tembelliğe itti.

Son gerel seçimlerinden sonra, seçmen siyaseti dengelemeyi becerdi.

Bi tarafa Devlet yönetimini emanet etti.

Diğer tarafa ise Belediye yönetimlerini teslim etti.

Dört yıl sonra iki tarafında olumlu ve olumsuz yönlerini oylama fırsatını yakalayacak.

Yıllarca,Ak partiyi zirvede tutan taban,Ak partinin altından kaydı.

Ak partinin altından kayan bu taban, rakip partiye gitmese bile sandık başına da gitmemişti.

Bu seçimlerde emekli seçmenin kızgınlığı kadar, denetimlerdeki başarısızlık da önemli rol oynadı. Yönetiminin denetim konusunda yetersiz kalması fırsatçıların çok işine yaradı.

Fırsatçı ticaret erbabı,enflasyonun zirveye ulaşması için her yolu denedi.4 yıl sonra devletin gidişatına ve belediyelerim hizmetlerine bakıp oy vereceğiz.

Günün Sözü;

Talih kuşu en az umanın başına konar.

“Lorca”

Kibir Kendinden Habersizliktir.

Kibir Kendinden Habersizliktir.

Mevlana “Kibir” için böyle demiş ve eklemiş “Buzun güneşten haberi olmaması” gibi kibirin kurbanları kimlerdir.

Birinci kurbanı, makam sahipleridir.

Sen adam olamazsın diyen babasını ayağına çağıran valinin hikayesini hepimiz biliriz.

İkinci kurbanı ise şöhretli kişilerdir.

Şöhret olanlardan bir çağır, güneşin buzu erittiğinin farkında değildir.

Üçüncü kurbanı ise zenginlerdir.

Bu kesim, doğal felaketlerle ve ekonomik krizlerle, zenginliğin yok olduğunu unutan kişilerdir.

Zenginliğinde, makamında şöhretinde ana maddesi halktır.

Kibrin ilacı da halktır.

Çünkü insan halk ile yakınlaştıkça kendisini kuşatma ego illetinden kurtulur.

Başta rakipler olmak üzere kimseyle alay etmez.

Kimseyi küçük görmez.

Alaycı ve küçük gören cümleler kullanmaz.

Bir önceki seçimlerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu için “Bay Bay Kemal” cümlesini kullanmıştı.

Özgür Özel’e de, “Özgür elendi” yakıştırmasını yaptı.

Rakipleri küçümsemek ve alaycı cümleler kullanmak muhafazakar çizgideki bir lidere uygun düşmez.

Halkımız siyasi rekabet de bu tür üslup kullanmasından hoşlanmaz.

Hiç beklenmedik bir anda faturayı keser ve siyasi sıralamayı değiştirir.

Nitekim, Ak parti seçim sonrası yaptığı yüzleşmede yenilginin sebebini bulmuştur.

Halktan kopuş kibir ve adalet Ak partiyi liderlikten indirmiştir.

Önlem alınmaz ise çöküş dönemi kaçınılmazdır.

 

Hayat Pahalılığı Gücünü Gösterdi

Hayat Pahalılığı Gücünü Gösterdi

Yerel seçimler öncesinde seçmenin projelerden ziyade genel ekonomiye kilitlendiğini yazmıştık.

Fırsatçılar tarafından kuşatılan seçmenin ekonomiden başka bir şey düşünmediğini belirtmişti.

Ayrıca denetim konusunda seçmenin şikayetçi olduğuna da değinmiştik.

Seçmen ülkenin bağımsızlığı ve güvenliği konusundaki önceliğini bu defa hayat pahalılığına aktardı.

Hayat pahalılığı altında ezilen seçmen yönetimin denetim konusundaki önlemlerini de ciddi bulamayınca faturayı iktidara kesti.

Ak Parti yıllar sonra CHP’nin gerisinde kaldı.

CHP %34,46 oy toplarken, Ak Parti %32,42 oy alabildi.

CHP 35 Belediye

AKP 24 Belediye

DEM Parti 10 Belediye

Yeniden Refah Partisi 2 Belediye

B.B.P 1 Belediye

İYİ Parti 1 Belediye

MHP 8 Belediye

Başkanlığına sahip oldu.

Bu tabloya bakınca ana muhalefet partisi olmayı hedefleyen İyi Partinin çöktüğünü görüyoruz.

Ayrıca altılı masada yer bulan küçük partilerinde bu seçimlerde savrulup gittiğine tanık olduk.

Babacan, Davutoğlu ve Gültekin Uysal, (binde bir) ile (binde üç) oranlarında kaldılar.

Karamollaoğlu ise ancak (yüzde biri) yakalayabildi.

Bu seçimler bize yeni bir seçim kanunu yapılmasını hatırlattı.

130 partisi olan ve 36 parti ile seçimlere açık olan bu sistem mutlaka elden geçirilmelidir.

Tam demokrasi ararken, ülkemizdeki siyasi dengeleri paramparça edemeyiz.

 

Günün Sözü:

Adalet olmadan düzen olmaz.

“Albert Camus”

Seçimde Öncelik Dönüşümde

Seçimde Öncelik Dönüşümde

Bu yerel seçimlerde en gözde projenin, kentsel dönüşüm projeleri olduğunu görüyoruz.

Görünen o ki deprem fırtınaları bizi kuşattıkça, yerinde dönüşüm uygulamak veya yeni deprem konutu üretmek, önceliğimiz olacaktır.

Devletin ve Belediyelerin bu konuya önem vermesini rant edebiyatı ile itibarsızlaştırmaktan kaçınmalıyız.

Gemlik sahillerini dönüştürürken hem kaliteli inşaatı,hem de zemin özelliklerini birlikte düşünmek zorundayız.

Sahilden çaldığımız bölgeleri ve fırtınalı günlerde ana caddeye kadar ulaşan deniz sularını hatırlamalıyız.

İşte bu sebepten dolayı Büyükşehir Belediyesi, dönüşüm konusunda,başta Gemlik olmak üzere Orhangazi,İznik ve Mudanya’yı öncelikli bölge olarak belirlemiştir.

Ayrıca,Bursa’da Altıparmak ve Çarşamba pazarı arasındaki Aktarhüssam,Ahmet paşa,Şebahettin paşa,Hocahasan,Selimiye ve Çırıpan mahalleleri ile ilgili planlama çalışmaları başlatılmıştır.

Çünkü, çevremizi kuşatan fayların kırılma dönemlerine hızla yaklaştığımızı biliyoruz.

Bu sebeble, Tekirdağ,İstanbul,Çanakkale,Yalova ve Bursa’da topyekün dönüşüm seferberliği başlatmalıyız.

Kahraman Maraş ve Hatay depremlerindeki maddi ve manevi kayıplarımızı çok yakından biliyoruz.

Marmara bölgesinde olabilecek yıkıcı bir deprem daha ağır kayıplara sebep olacaktır.

Hazırlıklı olmalıyız.

Bu Seçimler Neden Önemli

Bu Seçimler Neden Önemli

Geçen yıl,14 Mayıs ve 28 Mayıs’ta yapılan seçimler, çok çekişmeli geçmişti.

Yorgun seçmen kitlesinin, yerel seçimlerde yeteri kadar heyecan duymadığını görüyoruz.

Zaten bu seçimlere “İstanbul Seçimleri” desek yanlış sayılmaz.

Muhalefetin de, iktidarında, İstanbul seçimlerine odaklandığını görüyoruz.

Küresel sermaye de İstanbul seçimlerinden başka bir şey düşünmüyor.

Küresel güçle Türkiye’yi başka İstanbul’u başka gözlerle görüyorlar.

Çünkü, İstanbul muhalefet tarafından kazanılırsa, yeni bir yol haritasının gündeme geleciğini biliyorlar.

İmamoğlu’na, Cumhurbaşkanlığı yolunun açılacağına inanıyorlar.

Görünen o ki bu yerel seçimlerin sonuçları gelecek 10 yılın siyasi yol haritasını da belirleyecektir.

Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimden ayrılmasına ve siyasetten kopmasına karşı çıkıyor.

Çünkü Erdoğan’sız bir Cumhur ittifakının bağımsızlık mücadelesi vermekle zorlanacağını çok iyi biliyor.

Her seçim kendi çapında önemlidir.

Ama bu seçimlere sadece yerel seçimler diye bakmak yetmez.

Bu seçim sonuçları, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’ye yapılacak son hamlelerin önünü açacaktır.

 

Günün Sözü;

İçteki kiri su değil,

Ancak gözyaşı temizler.

“MEVLANA”

 

Acının baskül yok, özleminde tarifi…

Acının baskül yok, özleminde tarifi…

 

-” Beni ne zaman yazacaksın?”

-“Sen öyle hemen yazılıp geçiştirilecek biri değilsin ki sana layık bir yazı olmalı”

Yazmayı çok seven ben yazamadım.

Oysa yazdıklarımı okumayı çok severdin…

Onunla İstanbul’da Yıldırım Mayruk defilesinde  tanıştık.

En ön sırada izlediğim defilede beğendiğim kıyafetleri ve mankenleri fotoğraflamak istiyor ama cep telefonumun azizliği nedeniyle Bir türlü istediğim görüntüleri alamıyordum.

O ise hemen yanında oturan eskimeyen mankenlerden….

Sohbet ediyor podyumun en önünden fotoğrafları alıyor herkes ona öncelik veriyor tüm basın tüm medya “Ağbi bizimkiler iyi çıkmıyor, senden rica etsem birkaç poz” diye yanına geliyor herkese gülümseyen yüzüyle “tabii ki veririm” diyor çevresini saran manken kalabalığın içinde tüm pozitif tavırları ile herkesi mutlu ediyordu.

Bense halâ bitmez bir azimle görüntü almaya çalışıyor ama beceremiyordum.

Defile bitti hiç olmazsa bir iki poz kendimizi çekmiş olalım deyip yanına gitmiş  “Affedersiniz, rica etsem ben birkaç poz fotoğraf isteyebilir miyim?” diye telefonumu uzatmıştım.

Gülümsedi, gülümsedim. Elimden telefonu aldı bir poz çekti baktı “Olmaz’ dedi, “benim makinemle çekeceğim.”

“Peki” dedim. Benim Gönül Yazar’ın Yıldırım Mayruk’un ve sevgili arkadaşım Ersin Faikzade’nin birlikte olduğu birkaç poz fotoğrafımızı çekti. Teşekkür ettim. Durdum…

“Fotoğrafları sizden nasıl alabilirim “dedim.

“Bana telefon numaranızı ya da mail adresinizi verirseniz bir iki gün içinde size göndermiş olurum” diye yanıtladı.

Canımmm hiç tanımadığım bir erkeğe telefon numarası verilir mi tabii ki vermedim.

Bir kağıda karaladığım mail adresimi uzattım. Aldı..

2-3 gün sonra e-postamda hiç tanımadığım bir isimden gelen mesajı define de çektiği fotoğrafları Bir de ne zaman çektiğini anlayamadım gözlerimin değişik açılardan çekilmiş görüntüleri ile karşılaştım. Altına iliştirilmiş bir telefon numarası ile. Aradım, teşekkür ettim.

Kısacık ama içten bir sohbet ettik.

Moda fotoğrafçısı olduğunu öğrendim, gazetecilik yaptığını. “Ne zaman isterseniz haberlerinizi yapabilirim” dedi.

Böyle başladı bizim abi-kardeş, dost-sırdaş hikayemiz. Yıllar içinde birbirimizin her sırrını bilen iki dost olduk. Bana “yaz” dedi. “Mesajlaşmalarından güçlü bir yazım dilin olduğu belli mutlaka yazmalısın” ilk kitabımı kaleme alma sebebimdir.

2 aylık hummalı bir çalışmanın ardından pandemi girdi, bu sıralar ise gazetedeki köşe yazarlığım başladı. Kitap bir süre bekleyebilirdi.

Oysa önsözünü bile hazırladığım bir kitapta ona teşekkür ediyordum.

Kitap bir süre daha bekledi. Ardından bitmek bilmeyen pandemi günlerinde televizyon programı yapmaya başladım.

Aman ne keyifliydi, basın kimliği sahibiydim ve kimseler dışarı çıkamazken benim özgürce çıkabilme şansım vardı. Kitap bekledi. Nasıl olsa ön sözünde ondan bahsetmiştim kitap bitince ona ithaf edecektim. Bekleyebilirdi yazılacak son iki konu.

Bekledim, bekledi.

Her gazete yazımı bekledi, her birini bir çırpıda okudu. Takdir etti, eleştirdi ama hep omuz verdi. Yaşam koçluğu ve NLP  eğitimleri aldım, tamamladım. Sayfalarımı yönetti, afişlerimi hazırladı, haberlerimi yaptı. Kitap bekledi, bekledik.

Bursa’ya 90’lar dev kadrosu ile konsere geldi.

“İki kişilik biletin seni bekliyor, gelirsen görüşürüz “dedi. Yolculuktaydım, yetiştim.

Adıma ayrılmış iki kişilik biletimi gişeden aldım, protokolde ayrılmış yerime geçtim yanımda gelen konuğumla.

Kısa bir süre sonra yanıma geldi oturdu. Onun sayesinde sanat dünyası ile tanıştım; bir sürü ünlü ile röportaj yapma şansı yakaladım.

Türkiye’nin güçlü güftecilerinden Nilhan Karagül’le onun sayesinde tanıştım, halâ da çok güzel giden bir arkadaşlık içinde görüşürüz.

Potanın sultanlarının kraliçesi, sevdiğim çılgın kadın Banu Karadağlı onun bana hediyesidir. Deli dolu Banu’m her koşulda destek vermek için yanımdadır.

Türk tiyatrosunun son yıllardaki en başarılı oyuncularından Ebru Çömlekçi onun sayesinde tanıdığım güzel insanlardan biridir. Doğuştan celebral palsi olan Yağız’a destek olmak için annesi Esin’le yola çıkan ve beni de projenin bir yerine dahil eden engelli bir çocuk ve annesi için yaşamın farklı yönlerini görmemi sağlayan o karavan yolculuğunun 24 saatine eşlik etmeme sebep olanımdır. Esin halâ İstanbul seyahatlerimin ev sahibidir. Minicik minicik çakıl taşlarından yaptığı şahane tablolarla kategorisindeki ender isimlerden biridir Ayfer Yelken.

Yüreği kocaman kadın nezaket ve zarafet örneğidir. Bursa’da ki ilk STK başkanlığım döneminde haberlerimi yapan sıcacık dosttur Nedret Hotun. Ulusal basına haberlerimi basandır Funda Akosman. Film setinden tiyatroya güzellik yarışmalarından galalara kadar koşturma sebebimdir bu dev adam bunca yüreği güzel kadınla bir araya gelme sıcak samimi dostluklar kurma nedenimdir.

2022’de tekrar başlayan siyasi yaşamımda beni motive edenimdir.

“Nazo sen Belediye Başkanı ol, yıllar içinde çok iyi işler yaptın, röportajların çok okundu her yerde oldun güzel şeyler yazdın, vizyonun çok gelişti artık bir kadın siyasetçi olarak hizmet vermen gerekiyor belediye başkanlığına hazırlan “diyenimdir.

Tüm bu koşuşturmalar içerisinde şehirden şehire haberden habere koşturan BEN’i doğru işler yapmak için yönlendirenimdir.

En son geçen Kasım ayında gittiğim İstanbul’da hastane odasında kitabı bitiremedim ama sana söz Belediye başkanlığı ve kitap aynı zamanda olacak dediğimde ilk imza günü İstanbul’da ayarlayalım diye plan yapanımdır.

Dün öğlen Şişli Merkez Camii’nde tabutu başında hakim olamadığım gözyaşlarımda hala tamamlayamadığım o kitabın acısı vardı içimde.

-Beni ne zaman yazacaksın?

-Sen öyle hemen yazılıp geçiştirilecek birisi değilsin ki sana layık bir yazı olmalı.

Onun sayesinde tanımış olduğum Nedret Esin Ebru Funda Ayfer tabutu başında birbirimize sarılarak birbirimize dayanmış ağlıyoruz.

Her birimizin içinde onunla ilgili bir kitap oluşturacak kadar birikmiş anılara sığınarak.

Kitap bekledi, tabutu başında bekledim, zaman durdu.

Sen için ne bir köşe yazısı yazabildim, ne o kitabı tamamlayabildim. Yaşam denilen serüvende limandan limana koştururken tabutun başında yapamadıklarıma ağladım.

Dün seni uğurlarken yeni beni ağırladım.

Köşeyi döndüğümde sevdiklerimi hep orada bulacağımı sandım.

Öğrendim…

Kitap bekliyordu ama hayat beklemiyordu.

Mekanın cennet olsun Yaşar Şenyüz.. Toprak incitmesin seni.

Acının baskül yok, özleminde tarifi…

Seçim Öncesi Partiler

Seçim Öncesi Partiler

Bu seçimlerde,(CHP) ortaklık ilişkilerinde daha şeffaf davranıyor.

Özgür Özel’de İmamoğlu’da DEM parti ile yürütülen işbirliğini açıklamaktan çekinmiyorlar.

Mustafa Bozbey’de, Bursa’da benzer bir politika izliyor.

(CHP) Afyonkarahisar milletvekili Burcu KÖKSAL’ın DEM partiye karşı mesafeli söylemleri,(CHP) ve DEM parti arasındaki işbirliğine zarar vermiyor.

Kısacası; Ne ihracattaki artış, ne ihracattaki azalma, ne de turizimden elde edilen yüksek gelir, seçmeni tatmin etmiyor.

Denetimlerdeki yetersizlik ve çok yüksek fiyat artışları seçmenin tercihini etkiliyor.

Bu seçimlerde Yeniden Refah partisinin, AK partiye sıkıntı vereceğini göreceğiz.

Bir önceki seçimlerden sonra iyi partiyi konuşmuştuk.

Bu seçimlerden sonra galiba Yeniden Refah Partisini konuşacağız.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Barışı korumanın en iyi yolu

Savaşa hazır olmaktır.

“Washington”

DURUŞUMUZ YAŞAMIMIZI ETKİLİYOR

DURUŞUMUZ YAŞAMIMIZI ETKİLİYOR

        

Postür kavramı, çeşitli aktiviteler sırasında baş, gövde, kollar ve bacaklar gibi vücut kısımlarının yerçekimi hattı ile ilişkilerini tanımlayan pozisyonları ve  birbirleriyle uyumu ile düzgün dizilimidir. Yani duruşumuzu temsil etmektedir.

Günlük yaşantımızda çoğu zaman dikkat etmediğimiz postürümüzün (duruş) aslında bizim psikososyal durumumuzu, aktivitelerimizi, sağlığımızı ve hatta başarımızı ne kadar çok etkileyen bir faktör olduğunu bilseydik, duruşumuzu daha çok önemseyip daha dik, daha doğru bir postürde durmaya daha sağlıklı bir görünüme sahip olmaya özen gösterirdik. Hayat akışında çoğu zaman gözden kaçırdığımız bu durum aslında yaşamımız boyunca bizler için büyük önem arz etmektedir.

Anatomik olarak systema musculoskeletalis (kas iskelet sistemi) duruşumuzda başlı başına görev yapmaktadır. Kas aktivasyonu, ligamentum articularis (eklem bağları) ile de vücut stabilitesi sağlanmaktadır. Düzgün duruşun sağlanabilmesi için de kemik, kas, eklem ve bağların birbirleri ile koordineli bir şekilde çalışması gerekmektedir. Optimal duruşu meydana getiren dengeyi sağlayan postür, mekanik antigrativiteyi de sağlamaktadır. Doğru bir postürde omurgaya binen yük azalır, aktivitelerimizi daha az enerji harcayarak yapmamız sağlanır. Bu da vücudumuz için avantaj olan minimum çaba ile maximum yeterlilik demektir.

Bizler için çoğu zaman asemptomatik olan yanlış bir postür alışkanlık haline geldiğinde uzun dönemde birçok kas iskelet problemine yol açabilmekte, asimetrilerin olduğu bir postüral dizilimde yaşam kalitesi de olumsuz etkilenmektedir.

Vücut kısımlarının anterior, posterior ve lateral planda (ön, arka ve yan hatta) hayali çizgi etrafında ya da bir çekül hattı ile karşılaştırılması ile saptanan ideal postürün bozukluklarından en sık rastlananları arasında ise columna vertebralis’in (omurga) lateral eğriliği olan skolyoz, öne doğru dorsal eğriliği olan kifoz, ayak longitudinal arkının azalması olarak ifade edilen pes planus sayılabilmektedir. Başlangıçta asemptomatik olmakla birlikte zamanla kendini ağrı gibi belirtilerle gösteren bu anomaliler ileri derecelerde cerrahi müdahale gerektirmekte olup, kişiyi hemen hemen tüm aktivitelerinde etkilemektedir.

Bundan dolayı doğru bir postürde durmayı göz ardı etmeyip, semptomları yaşamadan duruşumuza dikkat edip günlük yaşam aktivitelerimizde yanlış postürü değil, doğru postürü alışkanlık haline getirip bunun bilincinde olmaya özen göstermek bizler için her zaman iyi olacaktır…

 

 

 

 

Bu Defa Seçmen Ekonomiye Kitlendi

Bu Defa Seçmen Ekonomiye Kitlendi

 

31 Mart yerel seçimlerde son düzlüğe girdik ama seçmen yerel projelerden ziyade genel ekonomiye kitlendi.

Şubat ay enflasyonunun %4,53 çıkması seçmenin moralini bozdu

.İhracatta kırılan rekorlar seçmenin ilgisini çekmiyor.

Kısacası,fırsatçılar tarafından kuşatılan seçmen ekonomiden başka bir şey düşünmüyor.

Seçmen, maaş zamanından çok piyasanın denetlenmesini istiyor.

Denetim konusunda mevcut yönetimi çok yetersiz buluyor.

Bakanlığın cezalandırılmış sistemini çok hatalı buluyor.

Kesildiği söylenen cezaların tahsil edildiğine inanmıyor.

Hangi firmaya hangi suçtan dolayı ceza kesildiğinin ilan edilmesini istiyor.

Suçların tekrarlanması halinde kısa süreli kapatma cezası uygulanmasını istiyor.

Sebze, meyve, tahıl ve bazı gıda maddelerinin ihracatının durdurulmasını istiyor.

Gıda maddelerindeki ihtacatın, marketlerin işine yaradığını biliyor.

Seçmen, ihracat yüzünden iç piyasada mal azalınca fırsatcıların eline düşüyor.

İşte bu sebepler nedeniyle belediye seçimleri genel seçimler havasına dönüşmüştür.

Bu ortamda, çarşı başı ve hanlar projeleri seçmenin ilgisini çekmez.

Seçmenin yaşamını kolaylaştıran ve ucuzlaştıran projeler sunmak gerekir.

Kentsel dönüşüm veya yerinde dönüşüm konusunda gerçekci projeler üretmek gerekir.

Bu defa seçmen ekonomiye kilitlenmiştir.

Yönetim,hesabını buna göre yapmalıdır.

 

Günün sözü;

Tanrı dolu ellere değil,

Temiz ellere bakar.

“Syrus”