Köşe Yazıları

GEÇMİŞ OLSUN MANAVGAT VE ŞİİR’İM

GEÇMİŞ OLSUN MANAVGAT VE ŞİİR’İM

Ülkemizin incisi Antalya/ Manavgat, Ormanıyla ,Yeşiliyle, suyu ile yeşil görmeyen gözlere, renk ve berrak suyun akışıyla  zevk öğreten Manavgat. Öyle bir ağaçlandırılmış yapı ki kör bir insan dahi huzur veren doğasıyla bütünleşmiş olduğunu görünce anlaşılan Manavgat. Yılların ağaçları, geçmişi geleceği bağlayarak tarif eden örtü yapısına sahip ve insanoğluna sabrı öğreten bir Manavgat . Birlikte beraberce  yaşamanın, faydalı olmanın zevkini veren bir Manavgat. Ülkemizin uygarlık düzeyini temsilde üzerinde yaşadığı toprakta ağaçlandırmasıyla öncüleri olan bir Manavgat. Toprağa emanet edilmiş bir ağaç, mahalleye, semte, şehre hatta topluma ve bütün insanlığa emanet edilmiş bir değer Manavgat, Ciğerlerin yandı bizlerde uzaktan çaresiz bakarak içimiz yandı Manavgat , Senin o güzelliğin içinde yıllarım geçti çok üzgünüm fakat elden bir şey gelmez an çak bu yazımı yaza bildim Manavgat , Senin içinde oturan tüm can dostlara geçmiş olsun diyerek Rabbim yar ve yar yardımcıları olsun ve bu vahşi afatta vefat edenlere Allah’tan rahmet dilerim.

*

Yangınların çoğunluğu kendi başına çıkmaz. İnsanların dikkatli olması birçok yangını mutlaka önler ve terör odaklı yangınlar çok yönlü araştırmalar yapılması ve bu günlerde ülkemizde olumsuz birçok sorunlar var. Bu sorunların üstünü kapatmak için bahaneler yapılmadan ilişki yapılmaması, Manavgat’ta oturan birçok bölgemizde insanımız var. Bu yangını fırsat bilerek bunlar arasında nefret kin tohumu ekmeye çalışan nifak tohumlarına dikkat edilmesinde fayda vardır. Manavgat’ın sağduyu insanı bunlarında üstesinden gelir.

*

Yangınlara sürekli tedbirli olmaktır. Bir yangını söndürmek kadar önemlidir.  Hafif esintiler küçük ateşleri körükler ama, rüzgar fırtınaya dönünce ne ateş kalır ne bir şey. Doğal afet, büyük oranda veya tamamen insanların kontrolü dışında gerçekleşen, mal ve can kaybına neden olabilecek tehlikeli ve genellikle büyük çaplı afetlerdir. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. Bazı afetlerin yeryüzünün nerelerinde daha çok olduğu bilinmektedir. Örneğin deprem, heyelan, çığ, sel, gibi bazı afetlerin sonuçları depremde olduğu gibi doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklıkta olduğu gibi bazılarının sonuçları ise uzun bir zaman sonra ve dolaylı olarak görülür. Allah musibetlerden korusun.

*

Orman yangınlarını çıkmadan önlemek için tedbirlerin alınması ve sürekli hazırlıklı olunmasıdır.

1- Orman Genel Müdürlüğü, yangın çıkma ihtimali yüksek yerleri tespit edip etkin önlemler almalı.

2- Ormanda ateş yakılmamalı ve sigara izmaritleri yanık olarak atılmamalıdır.

3 -Ormanlara yangın gözetleme kuleleri yapılmalı ve çok sayıda olmalı. Ayrıca yangın mevsimi boyunca yangın riski yüksek olan ormanlarda motorize yangın ekipleri bulundurulmalıdır.

4- Yangın riskinin yükseldiği kurak mevsimlerde gerek duyulursa ormana giriş ve çıkışlar yasaklanmalıdır.

5- Ormanlara cam ve cam kırıkları atılmamalıdır.

6- Orman yangınlarında görev yapacak personele yangınla mücadele konusunda gerekli eğitim verilmelidir.

 

7- Özellikle yangına hassas bölgelerdeki yerleşim birimlerinde oturan halka eğitici ve uyarıcı bilgiler verilmelidir.

8- Yangına zamanında müdahale önemli. Bir yangın durumunda 177 yangın ihbar hattına zaman kaybetmeden haber verilmelidir.

9-Her türlü yangın konusunda bilinçli ve eğitimli sorumlu bir toplum yapısını oluşturmaktır.

Bu felaketler öncelikle ormanlarımızı ve doğamızı yok ederken, Manavgat’ta mağdur olan tüm kardeşlerimizin yangın felaketinden etkilenen Manavgatlı kardeşlerimize geçmiş olsun. Allah yardımcıları olsun. Acılarınız acımız geçmiş olsun MANAVGAT…

 

GÖNÜL KÖŞKÜ HAZİNENEDİR BİLESİN

Güzelliğine güvenip yüksekten bakma,

Kibrinle kendi yükünü çekersin.

İnsan ahlakıyla değeri alana,

Gönül köşkün hazinendir bilesin.

*

Bazen gezerek bazen yazarım,

Her görünene mana veririm,

Alemin güzelliği haktan bilirim,

Derelerden akan suyu bilesin.

*

Bu feryadımı söyler dururum,

Kalmadı dünyada lezzetli tadım,

Gün olacaktır gitmeyen adım,

Faniliği anlayan hakkı bilesin.

*

Der Mehmet sözümü yazdım,

Tedbir sende taktir. Allah’ım,

Aşk meşkini ondan bulalım,

Gönül köşkün hazinendir bilesin.

Y.T: 27.07. 2021

MEHMET KANTAR

 TUNUS’TA ARA REJİM ARAYIŞI VE BİR ANI

 TUNUS’TA ARA REJİM ARAYIŞI VE BİR ANI

Yıllar önce, batılı sermaye ve medya grupları, Arap ülkeleri deki yönetimi yıkmak için, “Arap Baharı” kalkışmaları tezgahlamıştı.

Bu kalkışma, fakir bir gencin intiharı ile Tunus’a fazla hasar vermeden, yönetim tarzı değişti.

Artık, seçilmiş tarafsız bir Cumhurbaşkanı görevdeydi. Aynı partiden bir başbakan, birde meclis başkanı görev yapıyordu.

Bu yönetim Türkiye’ye çok yakındı ve Libya’daki meşru hükümeti destekliyordu.

Bu iki konuya, batı sermayesi ve medyası karşıydı. İşte bu dış eksenli sorunlara korona salgını nedeniyle meydana gelen sıkıntılarda eklendi.

Ekonomik çıkmaz ise, Tunus yönetiminin büyük problemi olmuştu.

Batı sermayesi ve medya grubu, bazı Arap ülkeleri ile birlikte, bu fırsatı kaçırmadı ve pusuda bekleyen Tunuslu bürokratlar, tarafsız zannedilen Cumhurbaşkanı liderliğinde, yönetime el koydular.

Darbe lideri, seçilmiş başbakanı görevden aldı. Hızını alamadı Tunus parlamentosunun kapısına, zinciri vurdu.

Bürokratik darbenin, lideri konumundaki Cumhurbaşkanı, ilk iş olarak 30 gün sokağa çıkma yasağı koydu.

Çok yakın bir zaman içinde, Tunus’ta bürokratik kökenli bir ara rejim hükümeti ile tanışacağız. Bir de 12 Mart 1971 tarihinde bu tip bir hükümet modeli ile karşılaşmıştık.

Fakir ama sempatik Tunus’u 1989 yılında tanımıştım. Kamu görevlisi olarak başkent Tunus’ta, fosfat üretim şehri GAFSA’DA, yükleme limanı SFAX’da ve turizm kasabası Hammamet’de, bulunmuştum.

Günler geçtikçe, bu darbede, Avrupa Birliği ve Amerika’nın oynadığı rolü, daha net olarak görmeye başlayacağız.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazısı ile okuyucularını yükseltmeyen yazar ancak bir katiptir.

“CENAP ŞAHABETTİN”

 

 BAYRAMDA KIBRIS KUTLAMASI VE BİR ANI

 BAYRAMDA KIBRIS KUTLAMASI VE BİR ANI

Bu yıl yaşadığımız kurban bayramına Kıbrıs’taki kutlamalar damgasını vurdu.

Ben de 45 yıl önce Kıbrıs’ta yaşadıklarımı hatırladım.

Barış harekatı nedeniyle, LEFKE GEMİ KONAĞI İSKELESİNDEN yüklediğimiz, pirit madeni sevkiyatı aksamıştı.

Bu nedenle Samsun Sülfürik Asit Fabrikamız durmuştu.

İşte böyle bir ortamda, yönetim kurulumuza Saim SANCAR adında, asker kökenli bir üye atanmıştı.

Üretim ve sevkiyat durumu hakkında bilgi almak için Saim SANCAR beni aradı.

Bende, sülfürik asit üretiminin durduğunu söyledim.

LEFKE GEMİ KONAĞI İSKELESİNE, gemi kabul edilmediğine değindim.

Konuşmamız sırasında Saim SANCAR’IN Genel Kurmay başkanı Semih SANCAR ile kardeş olduklarını anladım.

Bana hazırlığını yap Kıbrıs’a gideceğiz dedi.

Çok kısa bir süre içinde, yeşil pasaportlarımız çıktı.

Ve Ağustos 1975 tarihinde şirketimizin özel aracı ile Mersin’e hareket ettik.

Gece feribotu ile MAGOSA’YA geçtik.

Saim SANCAR Semih paşa ile kardeş olunca, hem asker kesimden, hem de sivil kesimden olağanüstü ilgi gördük.

İlk ziyaretimiz, Federe Devlet Başkanı rahmetli Rauf DENKTAŞ’A olmuştu.

Ardından GİRNE’DE bulunan Barış kuvvetleri komutanı Vahit GÜNERİ paşanın misafiri olduk.

Ve GİRNE’DE ordu evi gibi kullanılan, küçük Dam oteline yerleştik.

Vakit kaybetmeden LEFKE’YE gittik.

Gemi konağı iskelesini ve stok sahasında serili olan, pirit madenini inceledik.

Ve Türk Lirası üzerinden, 10 bin tonluk bir parti alımına, karar verdik.

Ankara ile görüştük ve Deniz kanlar gemisini beklemeye başladık.

Bu ara dönemde, MAGOSA’YA geçtik ve o bölgenin komutanı, Kemal YAMAK paşanın misafiri olduk.

Ve kapalı Maraş bölgesinde, ordu evi gibi kullanılan “SANDY BEACH” otelinde, misafir edildik.

Maraş bölgesinin, tarif edilmez bir güzellik ve zenginlikte olduğun, bizzat tanık olduk.

GÜNÜN SÖZÜ

BİLMEDEN YAPILAN HATA YANLIŞLIKTIR, BİLEREK YAPILAN HATA İSE İHANETTİR.

“ BERTOLT BRECHT”

 

HERKES TATİLDE…

HERKES TATİLDE…

 

 

Ülkeler el altındaki panik duygularını açığa vurmaya başladılar!

 

Yeni önlemler konuşuluyor, çare arayışları dillendiriliyor,aşılar tartışılıyor…

 

Almanya, Fransa ve Yunanistan gibi bazı ülkeler aşıyı zorunlu hale getirme ve sinema, kafe, alışveriş merkezleri gibi nüfusun yoğunlaştığı sosyal alanlardaki girişlerin sadece aşı olan vatandaşlara serbest olacağı yönündeki kararlar üzerinde tartışıyor ve İngiliz uzmanlar Covid-19 Delta varyantıyla birlikte maske-mesafe-hijyen uyarılarını sıklaştırarak, endişe içinde olduklarını belirten açıklamalarda bulunuyorlar.

 

Bu aralar dünyada pandemiye karşı olup bitenler bunlar… Burada uzun uzadıya diğer ülkelerin yaptığı söylemleri dökmesem de ortaya,  aşağı yukarı hepsi aynı türden yazılan ve yapılan yorum ve görüşlere dahil oluyorlar.

 

Aslında aynı ciddi durumlar, yani Delta varyantı, vefatlardaki artış ve hemen kapının ardında bekleyen daha güçlü bir Covid-19 rüzgârı ülkemizde de var. Yani tehlike, aynı tehlike.

 

Gel gör ki kimse oralı değil!

 

Eylül ayında sonuçlarıyla yüzleşilmesi beklenen Delta varyantının henüz Eylülü bile bulmadan, Temmuz ayında kendinden söz ettirmesine rağmen, vatandaş hâlâ oralı değil.

 

Sahil, sayfiye, plaj, güneş derken, kızgın kumların üzerinde ıstakoz olma sevdasında millet!

 

Bir tatilin yetmeyip ikinci hatta üçüncü tatilin arayışında olanları bile biliyorum! Bir de yaptıkları sanki maharifetmiş gibi, bunu ballandırarak ve  nazire yaparmışçasına eşe dosta anlatıyorlar ya…İşte buna ifrit oluyorum.

 

Hayatınızda hiç mi deniz görmediniz? Plaj kumuna hiç mi dokunmadınız?

 

Bu kadar görgüsüzlük, hele ki pandemi döneminde pes dedirtiyor bana!

 

Balık istifi sahiller bir yana, kurban bayramı gibi bol temas gerektiren, telaşeli bir bayramın gelişi diğer yana!

 

Tüm bunların gölgesinde Covid’ in Delta türünden alnımızın akıyla çıkabilirsek ne mutlu bize!

 

Şimdiden ağız tadıyla geçecek, hayırlı bir bayram dilerim.

 

Esen kalın.

SICAK VE GERGİN TEMMUZ AYI

SICAK VE GERGİN TEMMUZ AYI

Toplumsal ve siyasi hayatımızda Temmuz aylarında çok sıcak ve gergin günlere tanık olduk.

20 Temmuz 1974 tarihinde Amerika’dan izin almadan Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirdik.

15 Temmuz 2016 tarihinde ise, Amerika ve FETO ortak yapımı, bir darbe girişimini önledik.

1974 barış harekatı öncesinde İngiltere uzlaştırıcı ve hatta oyalayıcı bir rol üstlenmişti.

Harekat sonrasında ise, baş rolü Amerika almıştı. İtaat etmeyen ve izin almayan Türkiye anbargo kararı ile cezalandırılmıştır.

Kore’de verdiğimiz şehitlerimizi unutan Amerika anbargo kararını veto etmiştir.

Uygulanan geniş çaplı anbargo kararı, ülkemizi 70 CENTE muhtaç hale getirmişti.

Küçücük ülkelerden çok küçük miktarlarda kredi almak zorunda bırakılmıştır.

Yedek parça ithal edemediğimiz için, bütün fabrikalarımızda, üretim durmuştur.

Bazı mallarda kıtlık yaşamıştık.

Çünkü Amerika’dan izinsiz bir harekata girişmiştik.

Bunun faturasını, büyük bir ekonomik ve siyasi bir kriz olarak yaşamıştık.

15 Temmuz darbe girişiminde ise, Amerika baş roldeydi. Azmettirici ve destekleyici pozisyondaydı.

15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminde, yıllardan beri özenle büyüttüğü, FETO örgütünü kullanmıştır.

Türkiye’de yaygın insan, ERDOĞAN karşıtlığını da kullanarak, muhalefet partilerini de proje içine almayı, becermiştir.

Bu darbe girişimi belki yönetimi değiştirmedi ama ailelerin bölünmesini sağlamıştır.

Darbe girişimi muhalif unsurlar kullanılarak, sulandırıldı ve ERDOĞAN karşıtlığının canlı kalması sağlandı.

Muhalefet neredeyse, on yıldan beri ERDOĞAN nefreti ve karşıtlığı ile,siyaset yapmaya alıştı.

İşte yaşadığımız Temmuz aylarından geriye bu anılarımız kaldı.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Sorgulanmayan bir yaşam yaşanmaya değmez.

“SOKRATES”

 

“15 TEMMUZ’UN ÖZETİ VE ŞİİR’İM”

“15 TEMMUZ’UN ÖZETİ VE ŞİİR’İM”

Türk milleti üzerine planlanmış cumhuriyet tarihinde büyük bir ihanet ve hain projenin adı. Türk milleti inanç kutsalına önem verdiği, İslam’a hizmet görünümünde Fetö denilen terörist ve ortakları çok iyi gizlenerek ve yetiştirilerek, Diyanet’in içine yerleştirilmiş ağlayan sızlayan taraf toplayan kurnaz bir maşa büyük planın; Siyonist hareketidir. Fetö denilen terörist Erzurum’un, Pasinler ilçesi, Korucuk köyüne de yerleşerek, dadaşın şanına leke sürmeye çalışsa da dadaş böyle fırıldaklara kanmaz ve  din âlimi görünümlü Baba Ramız den olma, Anne Rabin den doğma 1938 dünyaya gelerek babası bir soysuz, Anne asılsız olması gelişen, bu durum bakılırsa aslına bağlı hizmet etmesi tesadüf olamaz. Bu anlamda plan senaryo başlıyor hafız olur, diyanete sızıyor, vaiz veriyor, mevkiler alıyor, işveren olur holdingler kuruluyor, eğitimci oluyor, yüksek teknolojili okullar kuruluyor, İslam dini üzerinden fetvalar veriliyor, dar gelirli insanların gönüllü ve ileri derecede zekalı çocukları ellerinden alınıyor; kendine bağlı tapan kadrolar oluşturuluyor. Devletin tüm kurumlarının yönetimine üst düzeyde kadrolar yerleştiriliyor ve siyaset içinde aktif rol alıyor! Yönetiyor ve aktif dış destekle Türkiye’ye plan içinde yön veriyor ve 2002 den sonra gücüne güç katıyor. Bu öyle bir hal alıyor ki! Devletin vatansever görevli evlatları dahi sırasıyla kumpas iftiralarıyla söküp atılıyor. Bir nevi; dış güçlerin istediği haline getiriliyor ve bu gidişat geç anlaşılsa da tehlike varlıktan yok olma gidişatı olunca sözde yavaş yavaş çökertme taktiği yapılmaya başlanıyor.

Bu fetö terörü bunun farkına vararak ağababalarının talimatlarıyla 15 Temmuz terör hareketini uygulanması kararı alınarak katliam ve kalleş uygulamaları başlatıyor. Fakat unuttukları bir şey var! O’da Türkün geçmiş tarihinden ders almamışlar ki! Türk milleti 15 Temmuz gecesi ülkesinin sokaklarında büyük mücadelesini vererek devletinin tüm kurumlarını toplayıp tekrar yönetim makamlarına oturtuyor, 250 şehit binlerce gazi vererek tüm dünya emperyalistlerine onları maşası terör örgütlerine haykırdı dedi ki? Çanakkale geçilmez dedik geçemediniz. Şimdi yine haykırıyoruz Türkün vatanı bölünmez, bayrağı inmez, indirmeye kalkan eller kırılır, kirli oyun planlarınız batsın diyerek, Rabbim bu asil millete bir daha; bu çirkef vahşeti yaşatmasın ve tüm şehirlimize Allah’tan rahmet, Gazilerimize sıhhat, Türk milletine huzur, birlik içinde yükselmesini muzaffer eylesin.

15 TEMMUZ İHANETİ

Hoca efendi deyip pazarlayanlar,

Ağlayınca ilaç gibi yutturanlar,

Fikirleri doğrudur elde tutanlar,

Türk yurdu yıkmak kolay mı sandınız.

*

Ecnebi Fetö’yü âlim tutturanlar,

Hasta fırıldağa göz yumanlar,

İslam’a fitne fesat sokanlar,

Bu milleti kolay lokmamı sandınız.

*

Oyunlar kurdun fitne yuvasından,

Talimat aldın içten dışardan,

Tarihi oldu 15 Temmuz’ dan,

Bu vatanı satmak kolay mı sandınız.

*

Üzerine yüründü bu hainlerin,

Kaçacak delik bulamadı farelerin,

Destanı yazdı benim ecdadımın,

Bu yurdu dağıtmak kolay’ mı sandınız.

*

Hastalığı yayılmış sinsi mikroplar,

Seni lehimleyip nakil edenler,

Türkü ayrı gayrı sananlar,

Türkün bayrağını indirmek kolay’ mı sandınız.

*

Yıllarca ipleri emrinde tutan,

İhanet ortaklı içimizde geçinen,

Yalan fetvalarla aldandık diyen,

Türk Milletini yıkmak kolay’ mı sandınız.

*

Ağladın yalanınla belanı buldun,

Yıllarca aklınla uşaklık ettin,

Ağaç oldum diyerek orman’ mı sandın,

Bu milleti çökertmek kolay mı sandınız.

*

İnsanlıktan çıkmış kinini kustun,

Soysuz olarak ortaya çıktın,

Şeytanı geçtin arkadaş oldun,

15 Temmuz ihanetini unutuldu mu sandınız.

Y.T: 14.07.2018

UYKU!

UYKU!

 

Daha iyi bir uykuya yardımcı olmak için gereken 10 besin maddesini sıralamış uzmanlar.

 

Bu haberin araştırması için sizleri zahmete sokmadan ben hemen sıralamayı yapayım;

 

-Badem gibi kuruyemişler

-Beyaz pirinç

-Balık ( ton balığı ve somon balığı gibi yağlı balıklar!)

-Kümes hayvanları

-Yumurta

-Lahana

-Tam tahıllar

-Yoğurt

-Kiraz ve vişne

-Muz

 

Bu gıdalar içeriğindeki etken maddeleri sayesinde iyi bir uyku çekmemiz için beynimize gereken uyku uyarısını yapıyormuş.

 

Buraya kadar güzel, iyi, hoş …

 

Zaten uzmanlar diyorsa vardır bir bildikleri. Kaldı ki benim her konuda uzman görüşlerine ne kadar önem verdiğimi ve dikkate aldığımı beni takip eden okurlar bilir.

 

Uzman görüşlerine değer veririm vermesine ama bu defa onlara katılmadığımı açıkça söylemeliyim. Elbette bu gıdaların tüketilmesi bir tık kadar da olsa faydalı oluyordur rahat ve iyi bir uykuya dalmamız için.

 

Ama dediğim gibi; sadece minik bir tık!

 

Aksi halde, şahane bir uykunun temeli katiyen bu gıdalar veya salt tükettiğimiz besinler olamaz.

 

Kaldı ki bir insanın yaşadığı stres, olumsuz yaşam koşulları, yarına dair hissettiği kaygı ve endişe hali, abuk subuk insanlarla uğraşma telaşı, geçim derdi, insanî her tür yaşam şartlarından muaf olması veya kısmen dahil olması, pandeminin yarattığı psikolojik buhran, ağrıyan ve acı çeken bir beden vs vs. Bence bunlar iyi bir uykunun baş katilleri.

 

Yani bana göre bu iş öyle muzla, ton balığı ile falan olacak iş değil!

 

İnsanî yaşam şartlarını tam oturtamamış hiç kimsenin sırf bunları yiyerek huzura ermesini ve bu vesileyle derin bir uykuya dalmasını beklemek saçmalık olur!

 

Okuduğum haberde yukarıda bahsettiğim  konuların olup olmadığına dair son satıra kadar aranmamın sebebi de bu yüzdendir.

 

Destansı bir şekilde yazılan uzman görüşü içerikli gazete yazısında sadece bir satır -tek bir satır!- stres ve pandeminin de uykusuzluğa yan etken olabileceğini okudum. Hepsi bu!

 

Bunun üzerine ben de kendimi tutamayarak bu yazıyı kaleme almayı boynuma borç bildim.

 

Sevgili uzmanlarımızı bu devirde ve devrin insanlarının arasında olmaya davet ediyor ve gerçek uykusuzluk sebeplerinin gıdalardan çok daha mühim sorunlarda saklı olduğunu söylemelerini diliyorum.

 

Esen kalın.

 ARTAN ENFLASYON KARŞISINDA NELER YAPMALIYIZ

 ARTAN ENFLASYON KARŞISINDA NELER YAPMALIYIZ

Yüksek büyüme oranımızda övünüyoruz. Ama yüksek büyüme oranının, enflasyonu arttırma ve döviz kurlarını tırmandırma gibi, sonuçları olduğunu da bilmeliyiz.

Mesela geçmiş yıllardaki haziran enflasyonlarının pek çoğu, sebze ve meyve bereketi ile (eksi) çıkıyordu.

Ama 2021 Haziran ayı enflasyonu 1,94 çıkmıştır. Mayıs ayındaki (16,59)luk enflasyon oranı ise, (17,53) düzeyine yükselmiştir.

Ayrıntılara baktığımızda, ulaşım hizmetlerinde artış olduğunu gördük.

Ev eşyası fiyatlarında, lokanta ve otel fiyatlarında, yurt içi tur fiyatlarında artış olmuştur ve yıllarca, (eksi) olarak kalan Haziran enflasyonu, bu Haziranda (artı-1,94) çıkmıştır.

Bu enflasyon hesabı içinde  %15lik elektrik zammı yoktur. Bu zam, Temmuz ayı enflasyonunu da etkileyecektir.

Peki önümüzdeki aylarda, enflasyonu seyri nasıl olacaktır.

Ağustos ve Eylül aylarında, düğün masrafları olacaktır. Okul masrafları da olacaktır. Tatil masrafları da olacaktır.

İşte bu üç ana kalem, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarını ciddi biçimde yükseltecektir.

Peki, enflasyonun ateşini düşürmek için, ne gibi tedbirler almalıyız.

Yaklaşık 50 yıl önce, “Ekonomi ve maliye” mezunu olan ve 10 yıl bir kamu kurumunda, Ticaret ve Pazarlama başkanlığı görevinde bulunan bir vatandaş olarak, döviz ödemesi yüksek, büyük yatırımlar ertelenmelidir.

Ek olarak, üretim ithal hammadde ve ara malına bağlı fabrikaların çalışması, rolantiye alınmalıdır.

Çünkü bu fabrikaların döviz ihtiyacı, ülkedeki döviz fiyatlarını tırmandırmaktadır.

Sade vatandaşın gündelik yaşamını, yüksek büyüme hızından çok, artan döviz fiyatları etkilemektedir.

Her olumsuzluğu, dış odaklara bağlayamayız. Bizde almamız gereken tedbirleri almalıyız.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Cümleler doğrudur, sen doğru isen.

Doğruluk bulunmaz, sen eğri isen.

“Yunus EMRE”

 

 

Selin Işıl’dan Yeni Kitap

Selin Işıl’dan Yeni Kitap

Gazetemiz yazarlarından Selin Işıl yeni kitabı Mektup ile okurlarıyla 4.kez buluştu.

Yazar, Teorisyen ve Selin Işıl Yazarlık Akademisi kurucusu Selin IŞIL 4. Basılı kitabı olan MEKTUP’ u okurlarıyla buluşturdu. 1. Baskısı henüz piyasaya çıkmadan tükenen Mektup, hayatın içinden konuları ele alan bir romandır.

Yazarın diğer kitapları olan Hayata Tutunuyorum ve Hayatın On Altın Kuralı, ülkemiz dahil halen 14 ülkede satılmaktadır. Yazarın bunun dışında Azeri-Türk ortak yapımı olan Mısraların Arasında adlı antolojide 3 eseri bulunmaktadır.

Yazar Selin IŞIL, pandemi döneminin başlamasıyla birlikte “Evde İmza Uygulaması” projesinin yaratıcısı olarak okurlarıyla buluşmaya devam eden yazardır.

Pandemi öncesinde eğitim camiasında verdiği konferans ve seminerler ile adından sıkça söz ettiren yazar Selin IŞIL, pandemi döneminde de eğitim adına gelen talepleri geri çevirmeyerek, uzaktan eğitime katkı amacıyla üç görsel masal kitabına imza atmış ve çocuk okurlarının beğenisine sunmuştur.

Engelli vatandaşlarımıza olan yakınlığı ile de bilinen yazar Selin IŞIL’ ın işaret dili kullanılarak çekilen videosu engelli federasyonları tarafından büyük beğeni almıştır.

Ülkemizde pek çok İLK’ e imza atarak adını duyuran yazar, MEKTUP adlı son kitabının arka kapağını tamamen okurlarına ayırarak, bir nevi onlara olan minnetini sunduğu yazısı ile yine dikkatleri üzerine çekmiştir.

Yazar Selin IŞIL halen yazdığı haftalık köşe yazılarıyla da okurlarıyla buluşmaya devam etmektedir.

KANAL İSTANBUL VE 150 BARAJI

KANAL İSTANBUL VE 150 BARAJI

Seçmene Kanal İstanbul Projesini destekliyor musunuz diye sorsak, büyük çoğunluğu evet diyecektir.

Ama Kanal İstanbul Projesine mi, yoksa 150 baraj yapımına mı öncelik veriyorsunuz desek, 150 baraj projesine öncelik veriyorum diyecektir.

Çünkü pandemi döneminde hepimiz tarım ve tarım ürünlerinin önemini iyi anladık. Kuraklığı ve barajların önemini ise daha iyi öğrendik.

Bir taraftan vaka sayılarını, diğer taraftan da barajlardaki doluluk oranlarını endişe ile izlemiştik.

Bir süredir artarak devam eden Kanal İstanbul inatlaşması, gündemi o kadar doldurdu ki, kimsenin 150 baraj projesinden, haberi olmadığı anlaşıldı.

Aslında Ak partinin, kuraklık korkusu geçirdiğimiz bu dönemde, 150 baraj projesini vitrine çıkarması, gerekirdi.

Henüz ihalesi yapılmayan 6 yıl süreceği belirtilen, Kanal İstanbul projesi, 150 baraj kadar öncelikli değildir.

Bu konuda Ak parti ısrar ettikçe, muhalefete alan açtı ve ekonomik sıkıntı çeken seçmeni, muhalefetin yanına itti.

Bir de yüksek büyüme oranı ile, seçmen arasındaki ilişkiye bakalım. Yüksek büyüme oranı, sade seçmeni direkt olarak etkilemez.

Hele büyüme ithal bazlı hammadde ara mal ile sağlanıyorsa, bu büyüme oranı döviz fiatlarını, tırmandırır.

İşte ekonomimizde, şimdi yaşadığımız durum budur.

Çin hariç, ekonomisi güçlü diğer ülkelerde, büyüme oranlarını enflasyon, faiz ve döviz kursları bir dengede buluşurlar.

Ak parti proje tercihlerinde ve ekonomik  politikalarında, seçmenin nabzını tutmalıdır.Aksi taktirde,bu kadar çabaya rağmen, seçmeni yanına alamaz.

GÜNÜN SÖZÜ

Hırs ile mutluluk birbirlerini hiç görmezler.

“Benjamin FRANKLİN”