Köşe Yazıları

Altınordu Yenilgisi Hesapları Bozdu

Altınordu Yenilgisi Hesapları Bozdu

Bursaspor Altınordu maçı tempolu ve mücadele gücü yüksek bir maç oldu.

Her iki takımda da alt yapıdan çıkan genç oyuncular vardı.

Önceki maçlarımızda son yirmi dakikalarda olgun yaştaki rakiplerimizi çok bunaltmıştık.

Ama ALtınordu maçındad son yirmi dakikada biz bunaldık.

ALtınordu kenar yönetimi ikinci yarıda oyuna soktuğu Furkan ve Enis ile Bursasor defasını darmadağın etti.

Aslında kaybettiğimiz bu maçtan sonra eksiklerimizi de görmüş olduk.

İkinci yarıda orta saha hakimiyetini kaybettik.

Çok çabuk ve tek top oynayalım derken çok kritik toplar kaybettik.

Top kayıplarımız yüzünden rakibimize kontra atak fırsatı ve gol pozisyonu imkanı verdik.

Ve en önemlisi kart cezaları nedeniyle ALtınordu maçında oynayamayan stoperlerimiz Emirhan ve Furkan Emre nin eksikliklerini fazlasıyla hissettik.

Altınordu maçına kadar son yirmi dakikada genç Bursasporu hiç bir takım yenemez diyorduk.

Ama diri, mücadeleci ve genç Altınordu bu tezimizde bizi haksız çıkardı.

Puan cetvelindeki rakamlar iyi ve kötü taraflarımızı ortaya koyuyor.

19 maçta attığımız 34 gol bizi en çok gol atan takım konumuna getirmişti.

Ama 19 maçta yediğimiz 30 gol ile ilk on içinde en çok gol yiyen takım haline geldik.

19 maçta 30 gol yemek demek defansımızda arıza var demektir.

Hele kalecimiz tüm maçlarda iyi kurtarışlar yapmışsa defansta yeniden yapılanmaya gitmek gerekir.  İşte ALtınordu naçında bu önemli eksiğimizi de görmüş olduk.

Geniş ve alternatifli bir kadro kurmanın şart olduğunu anladık.

Hücumda çok genç yeteneklerimiz olsa da defansta Emirhan ve Furkan Emre ye alternatif olacak yedek oyuncuların olmadığını gördük.

 

Günün Sözü

İyi dostu olanın

Aynaya ihtiyacı yoktur.

Mevlana

2021 Yılında Siyaset Nasıl Şekillenecek

2021 Yılında Siyaset Nasıl Şekillenecek

Yeni sistemde küçük partilerin alacakları oylar, seçim sonuçlarını belirleyecektir.

Büyük partiler ise mevcut konumlarını korumaya çalışacaklardır.

18 yıldan beri, iktidara olan Ak Partinin hedefi oy oranlarını % 40 seviyesinde tutmak olacaktır.

MHP’nin oy oranı ise baraj seviyesinin bir kaç puan üzerindedir.

Ak Parti ve MHP oyları 50+1 için yeterli olmayacaktır.

Aslında, Büyük Birlik Partisi ve Vatan Partisi oyları da kâfi gelmeyecektir.

İşte bu yüzden Cumhur ittifakına karşı ittifakın oylarının bir kısmı da lazım olacaktır.

Nitekim Cumhurbaşkanının Oğuzhan Asiltürk ziyareti de bu yüzdendir.

Bu seçimlerde HDP’nin içinde olduğu bir ortaklıkta yer almak geçmişteki gibi kolay olmayacaktır.

Çocukları dağa kaçırılan anneler HDP’yi güç durumda bırakmıştır.

İYİ Partiye varan FETÖ gölgesinde millet ittifakının oylarını düşürecektir.

Eski CHP’nin Bursa milletvekili Aykan Erdemir’in Pensilvanya’da FETÖ ve Amerikan demokrasi kuruluşları ile ilişkileri, eski CHP’lileri Muharrem İnce ve Mustafa Sarıgül’e kaydırabilecektir.

Kılıçdaroğlu bir kaç puan oy için Babacan ve Davutoğlu ile şov yaparken, Muharrem İnce daha fazla oy kaybına sebep olacaktır.

Muharrem İnce’nin kuracağı partinin kendisine hiç bir faydası olmasada, Kılıçdaroğlu’na ve Millet ittifakına büyük zararı olacaktır.

2021 yılında siyaset alanın da bir konuyu çok konuşacağız.

Demirtaş’ın yargı süreci ile HDP’nin kapatılma sürecini çok konuşacağız.

Çünkü MHP’nin bu konularda çok kararlı ve çok hazırlıklı olacaklarını izliyoruz.

2021 yılının gerek siyasi açıdan, gerekse toplumsal açıdan çok gergin bir yıl olacağını hissediyoruz.

 

GÜNÜN SÖZÜ;

İnsanlar başaklara benzerler.

İçleri boşken başları havadadır.

İçleri doldukça eğilirler.

“Montaigne”

UMUT ARANIYOR!

UMUT ARANIYOR!

Bol bol kitap yazıyorum şu günlerde…

Mecburen kapandığımız metrekarelerde kendime uygun gördüğüm ve aktif hayatın içinde zamansızlıktan el süremediğim kitaplarımı yazıyorum. Nitekim hayatın içinde etkinlikten etkinliğe koştururken, kitap yazmak gibi sükunet ve bol zaman gerektiren bir meşgaleyi yapmanız mümkün olmuyor!

Kitap yazmak, tam anlamıyla geri çekilme, kendini izole etme halidir. Açıkçası, böyle bir meziyete sahip olduğum için şanslı kullardan olduğumu düşünüyorum! Aksi halde, evlere kapanışımızın ikinci kışında bu süreci yaşamakta zorlanabilirdim.
Geçen sene açmış olduğum AKADEMİ de bu konuda imdadıma yetişiyor! Zira, hatırı sayılır derecede vaktimi alıyor. Hatta bırakın “Zamanı nasıl dolduracağım?” düşüncesini, alelacele yediğim ayak üstü yemeklerim, “şöyle bir göz atayım ” diyecek kadar bile zaman bulamadığım TV ekranı, bir türlü sohbet amaçlı yapamadığım uzun telefon konuşmaları zaman zaman eşin dostun bile gücenmesine sebep oluyor!

Yok! Gram boş vaktim yok!
Yaptığım tek sosyalite ki ona da sosyal olmak denirse! sabah içtiğim kahvemle birlikte ülke ve dünya gündemine göz gezdirmek, bir de aynısını gece yatmadan önce yapmak. Aslında bunları da birşeylerden haberdar olmak, dünyadan kopmamak adına yapıyorum! Yoksa, şu anda ne ülkemizde ne de dünyada merak ettiğim hiçbir şey yok! Aksine, okuduğum, gördüğüm ve gözümün takıldığı her olumsuz haber ruhumu daraltıyor. Nitekim uzunca bir süredir yüzümüzü gülümseten haberlere tanık olmadığımız için olumsuzlukları neredeyse kanıksadık!

Ben bunları yaparken başımı kaldırıp şöyle bir etrafıma baktığımda görüyorum ki internet yeni dünya düzeni tahtındaki yerini daha çok sağlamlamış!

İnsanlar haklı…Ne yapsınlar! Sürekli pandemi hapsi günleri yaşarken, soluğu internette alıyorlar! Ve böylece pandemi, dijital çağdaki yerini sağlamlaştırmış oluyor…

Yazının başında da dediğim gibi, benim harika bir meşguliyetim var. Bu yüzden bu tip ortam gezginliği yapacak vaktim yok. Ancak insanların son zamanda prim yaptırdığı sitelere ve YouTube kanallarına baktığımda gördüğüm sıkılmışlık ve umut arayan hallerine tanık olunca bir değil, iki kez düşündüm!

Neden mi?

Çünkü öne çıkan internet siteleri şunlar:

Tarotçular… (Sanal alemde tarotçu patlaması var! desem kimse yadırgamaz sanırım!)

Falcılar…(Bir fincanı kapatıyor fala bakacak olan kişi ve her nedense o fincanda görüp söyledikleri milyonlara tesadüf ediyor!).

Astrologlar…(Pandemi öncesinde belli başlı olan astrolog sitelerinin yerini onlarcası almış ve resmen astrolog patlaması yaşanmış!)

Muhabbet siteleri…(Tanış, görüş anlamında söylüyorum! Yoksa “hadi oturup dünya meselelerini tartışalım” diyen kesimden bahsetmiyorum).

Yanlış anlamayın! Yapılan hiçbir şeyi kınamıyor, hatta tam aksine, insanların boşluktan, can sıkıntısından veya eve kapanmanın verdiği sıkıntıyla, sarsak giden düzenden dolayı bunları yaptığını biliyorum.

Herkes umut arıyor! Herkes güzel birşeyler duyabilme peşinde aranıyor!

Ama yine de diyorum ki; keşke bunların yerine araştırma sitelerinde, bilgi yüklü geliştirici sitelerde, bilim ve ilim adına rehber olan sitelerde patlama yaşansaydı!

Milletin umudu fal, tarot, yıldızlar ve yüzünü görmediği kişilerle yaşadığı sözde sanal sevdalar! olacağına, keşke kendilerini ileriye taşıyabilecek ve karakterlerine gerçek anlamda birşeyler katabilecek olan siteler olsaydı öne çıkanlar.

Her nerede arıyorsanız umutlarınızı, sizin için hayırlı olan olsun.

Esen kalın.

Muhalefetin Sistem Çalışmaları

Muhalefetin Sistem Çalışmaları

Muhalefetin ” güçlendirilmiş parlamenter  sistem ” ile ilgili görüşlerini yaygın basında okumaya başladık.

CHP ve İYİ Partinin cumhurbaşkanının yetkileri konusunda farklı fikirlerde olduklarını okuduk.

CHP nin sembolik bir cumhurbaşkanı İyi Partinin ise yetkili bir cumhurbaşkanı istediğini öğrendik. Abdülkadir Selvinin köşesinde bu iki partinin cumhurbaşkanının meclis tarafından seçilmesi hususunda aynı fikirde olduklarını okuduk.

Referandum sonucu halka verilen bu yetkinin tekrar parlamontaya getirilebileceğini hiç sanmıyoruz.

Referandum ile verilen bu hakkın kazanılan bir seçimle geri alınması çok zordur.

Eğer böyle bir madde güçlendirilmiş parlementer sistem ” ile ilgili ortaklar protokolünde yer alırsa seçmen büyük tepki verir.

Mevcut sistem ile ilgili bazı değişiklikler vadedilebilir.

Mesela bakanlar kurulunun tamamının meclisten seçilmesi istenebilir.

Denetimi pek sevmeyen bu sisteme ” gensoru” şartı getirilebilir.

Bu sistemde cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanı da olmak zorundadır.

Sayın Erdoğan parti genel başkanlığından ayrılırsa Ak Partinin geleceği eski Anap ve DYP nin sonu gibi olabilir.

Sözün kısası ” güçlendirilmiş parlamenter sistem” etrafında birleşmiş olan muhalefet ortaklarının bir ortak protokolü kamuoyuna sunacaklarını hiç tahmin etmiyoruz.

Böyle bir protokol iktidarın gücüne güç katacaktır.

En eleştirilecek konu ise cumhurbaşkanı seçme hakkının seçmenden alınıp parlementoya verilmesi olacaktır.

Günün Sözü

İçteki kiri su değil

Ancak gözyaşı temizler

Mevlana

“DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI MİLLİ DAVADIR VE ŞİİR’İM”

“DOĞU TÜRKİSTAN DAVASI MİLLİ DAVADIR VE ŞİİR’İM”

Doğu Türkistan Davası, Kerkük, Kırım ve benzerleri gibi Türkiye’nin partiler üstü, ortak milli davası düşünülmelidir. Her ne kadar 2017 de, Çinlilerle imzalanmış anlaşma, suçluların iadesini öngören rutin bir hukuki belge olsa da, yoruma açık maddeler içeren bu anlaşma olması, Çünkü Çin Hükümeti’nin ısmarlama iftira ve keyfi suçlamalar ile bu anlaşmaya dayanarak Uygurların iadesinin talep edileceği düşünülmekte ve baskılar yapmak istemektedir. Türkiye’ye sığınan Uygur soydaşlarımızı endişeye sevk etmektedir.

 

Doğu Türkistan, Türkiye’nin milli meselesidir. Doğu Türkistan’da son yıllarda artan insan hakları ihlalleri karşısında Türkiye’deki bütün siyasi kurumların aynı safta yer alması dini ve milli bir görevdir. Emperyalist Çin’e göre, Türklüğü ve İslam’ı savunan her Uygur Türkü potansiyel suçlu görüyor. Uyan Türkiye’m Ata yurdumda soydaşımı öksüz bırakma, Hedef Türklüktür. Turancılığı savunan her Türk Çin emperyalizmi suçlu saymaktadır…

TARİHİNİ BİLSEYDİN HEPSİNİN TORUNUYUM DERDİN

Neden, Hun torunuyum diyemezsin,

Neden, Göktürk demeden geçersin.

Uygur Türkü benim neslimden,

Bunların ben torunuyum diyemezsin.

*

Avar, Hazar türkün neslinden,

Osmanlı torunu dersin sen,

İlk Türk devleti Hundan,

Eğer mesele hükümdar dersen,

Uygur hükümdarlığı bak kralından.

*

Sadece Fatih’in, torunu olunmaz,

Neden Teoman Hanı diyemez,

Türk’ün devlet tarihini bilmez,

Osmanlı’dan başka devleti demez.

*

Ben Osmanlı torunuyum diyenler,

Avrupa’da Türk devletin bilmeyenler,

Balamir Kağan’ı tanıyan var’ mıdır?

Türkçü geçinen siz Osmanlıcılar.

*

Mesele tarihine sahip çıkmasan

Göktürk devletin büyük devletin

Avarlar, Hazarlar senin ecdadın

Saltanat yönetimi’ mi senin devletin?

*

Tarihte, Türk’ün devletleri büyüktür,

Belki adını bile bilmediğindendir,

Belki harfler,Arapça anımsatmıyor,

Türkün, Tarihinden ilginiz yoktur.

*

Sizin ilginiz kendinizden olmayanlar,

Geri kalmışlığa ilginiz var,

Tarihe sahip çıkmaman nedir!

Tarihinde büyük devletler çoktur.

*

Oğuzlar, Türğişler, Karlukları gör,

Karahanlı, Kıpçak, Gazneliyi gör,

İhtişamlı Selçukluyu bak gör,

Bunların torunuyum neden diyemezsin.

*

Memluk Türk devletini bilir-misin,?

Takke, cübbe, sakal söylersin,

Tarihinde övülecek çok devletin,

Sadece Osmanlı torunuyuz dersin.

*

Türkün tarihini okumaktan korkarsın,

Hun Türkünden haberiniz yokken,

Gök Türkünden bilgin azken,

Bundan’ mı Osmanlı torunuyum dersin.

*

Al cesareti METE HAN’dan,

Duyarlı intikamı ATİLLA’dan,

Alasın destanı BİLGE KAĞAN’dan,

Bilseydin hepsinin torunuyum derdin.

*

Alsaydın gücü ALP ER TUNGA’dan,

Gelecek Umudu KÜR ŞAD’tan,

Doğru İnancı ALPARSLAN’dan,

Bilseydin hepsinin torunuyum derdin.

*

Duruşun kararlılığını FATİH’den,

Ruhunda Mücadeleyi ATATÜRK’ten ,

Öğrenseydin bu büyüklerin selamından,

Bilseydin hepsinin torunuyum derdin.

Y.T. 21.04.2020

“YOKSULLUK, İŞSİZLİK, ÇARESİZLİK VE ŞİİR’İM”

“YOKSULLUK, İŞSİZLİK, ÇARESİZLİK VE ŞİİR’İM”

Ülkemizi yöneten siyasi iktidar, halkın yaşadığı ekonomi ve benzeri sıkıntıları görmüyorlar, göstermiyorlar, algı söylemlerle üzerini kapatıyorlar. İnsanlar her konuda muhtaç duruma sokularak tek yönlü siyaset varlığına sistemli yön verilmeye çalışılıyorlar.

Bu halk yardım kolisi değil iş istiyor işiyle aşını kazanmak istiyor. Türkiye’de kronik bir sorun hâline gelen işsizlik, vatandaşları çaresiz bırakıyor. İnsanlar korona virüs haricinde birçok hastalıklara yakalanarak mücadele ederek şifa bula biliyorlar fakat işsizlik belasına çare bulamıyor.

Günlerce ve aylarca kar, yağmur soğuk demeden, “İŞKUR” önlerinde iş yerleri önlerinde yığınla insan iş için umutla bekler dururlar ve akşama eve dönüşleri düşünceli, sıkıntılı bir şekilde çaresizlik içinde eve döner aylarca gider gelirler ve halleri bir döndü içinde bir iş umudu beklerler.

Birileri veya siyasilerden oy rantı için erzak kolisi göndererek şirin görünmek isterler. Birkaç yıldan beri süre gelen olumsuz ekonomik şartlar, hem alım gücünü düşürüyor hem de geçinmeyi daha da zor hale getiriyor.

Bu durum, hiçbir geliri olmayan ve geleceğini kuramayan milyonlarca işsiz için çok daha yaşamını zorlayıcı oluyorken; geçindirmekle sorunlu olan işsizlerin çocukları aileleri geleceğe insanca yaşamak için güvendiği devletinden, önce iş, aş ve güzel bir hayat inşa edilmesini bekliyor.

Devlet ilgili kurumları tarafından düşük seviyelerde açıklandığı işsizliği gerçeklerin üzerini örtmeye çalışan ülkeyi yöneten siyasi iktidar. Türkiye’nin dört bir yanından işsizlik ve yoksulluk ve öyle abartacak durumlar yok diyerek kendinden başka her kesimi suçlayarak ağza alınmayacak benzetmeler yapılıyor.

Çare var! Devletin kaynaklarını doğru yönetimi israflardan kaçı-mı, yolsuzluk ve benzeri konuları yok etmeli, halkına güven vermeyi, doğruları anlatmalı, ayrıştırmadan sosyal devlet olmayı, içte birliğini, dışa güçlülüğünü pekiştirerek öz kaynaklarıyla üretim ekonomisini oluşturmalıdır.

Bu küresel acımasız dünyaya geleceğini yem yapmamak için devletin geleceğini gençliğini tehlikelere düşmemesi adına mili şuur bilinciyle milli ekonomisini geliştirerek bireylerinin alnı acık, başı dik, karnı tok, aşsız, işsiz olmayan millet haline mecburen getirilmelidir. Yoksa sofralarda parçalanmış yem yaparlar. İş, işten geçer ah vahlar fayda etmez, çaresiz, umutsuz, aç ve açıkta kalarak köle olan! Yine çoğunluk dar gelirli kesim olur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün önemli sözü: “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek âlimler çıkabilir.” Tüm takipçilerime sağlıklı yaşam dilerim.

BİR LOKMA EKMEK İÇİNDİR

Bir yanda çileli yaşam

Bir lokma ekmek içindir.

Yüz, göze değişik baksam

Bir lokma ekmek içindir.

*

Beden yorgun sırtında yük

İş derdinde yorgun ayak

Aklın durgun sırtı acık

Bir tabakta aş içindir.

*

Koştur koştur nereye kadar

Kimse anlamıyor değişen nedir

Yoksul garibana böylemi kader

Bir lokma ekmek içindir.

Y.T::02/03/2019

Amerika’nın Demokrasi Oyunu

Amerika’nın Demokrasi Oyunu

Amerika; yıllardan beri demokrasi kavramını kullanarak bir çok ülkeyi işgal etti.

Ve milyonlarca kişinin ölümüne ve milyonlarca kişinin evsiz işsiz kalmasına sebep oldu.

Enerjiye hakim olmak için Saddamı devirdi ve Irakı sefalete sürükledi.

Rusyaya gövde gösterisi yapabilmek için Ukraynayı karıştırdı.

Turuncu devrim masalıyla Ukrayna halkını birbirlerine düşürdü.

Arap Baharı diyerek Tunusu, Mısırı ve Suriyeyi iç savaşa sürükledi.

Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği gibi zengin arap ülkelerini de arap Baharı tehdidi ile soyup soğana çevirdi.

Kraliyet ailelerinin özel banka hesaplarına bile el koyduğu oldu.

Suriye sınırında bize hasım gibi davranan Amerika bununla da yetinmedi.

Taksim gezi parkında da bir kalkışma denedi.

İşte bu Amerika şimdi bir başkanın devir teslim törenini bile beceremeyecek hale düştü.

25 bin askerin koruması altında yapılan bu devir teslim töreni Amerikan yönetiminin ne kadar aciz bir duruma düştüğünü göstermektedir.

Amerika; içeride yaşadığı kutuplaşma ve ırkçılık tehlikesini başka ülkelere yaptığı kanlı operasyonlarla gizlemeye çalıştı.

Amerikanın içeride yaşanan tansiyonu kontrol etmek için yine dışarıya döneceğini göreceğiz. Hedefinde de Rusya olacaktır.

Çin ve Türkiye olacaktır.

Suriyeye hala ağır silah sevkiyatı devam etmektedir.

AMerika artık YPG ye yardım ettiğini gizlemek lüzumunu bile hissetmiyor.

Şimdi Uygur Türkleri üzerinden bizi Çin ile karşı karşıya getirmeyi planlamaktadır.

 

Günün Sözü

Yardım almaya çalışanlar

Emir almaya da alışırlar

  1. Murat

Bana bir masal anlat baba, içinde yalan olmasın!

Bana bir masal anlat baba, içinde yalan olmasın!

 

Bu haftaki köşe yazımı bir tekerlemeyle açmak istedim. Hepimizin bildiği bir tekerleme;

-Komşu komşu, hu! Oğlun geldi mi?

-Geldi.

-Ne getirdi?

-İncik boncuk…

-Kime kime?

-Sana bana…

-Başka kime?

-Kara kediye!

-Kara kedi nerde?

-Ağaca çıktı.

-Ağaç nerde?

-Balta kesti.

-Balta nerde?

-Suya düştü.

-Su nerde?

-İnek içti..

-İnek nerde?

-Dağa kaçtı.

-Dağ nerde?

-Yandı, bitti, kül oldu…

 

Geldi gelecek, 3 milyon adet geldi, yok değil 1.5 milyon adet geldi, hatta o da değil 750 binin eli kulağında vs. vs.

 

A firmasından, yok B firmasından, o da olmadı; zaten kendimiz üretiyoruz!

 

Z ülkesinden, o değildi sahi, neydi yaaa?  X ülkesinden geliyordu, gelecekti, geldiydi! Falan filan…

 

Farkındaysanız ben hiçbir şey demiyor ve hatta yazıya peynir kırığı kadar yorum bile katmıyorum!

 

Dahası, hani dünya genelinde birkaç ay öncesinde söylenenler vardı ya ( bakınız, 2020′ nin kış aylarında yapılan söylemler); “Aşı bulunsa bile test aşamaları, onaylanması, demlenmesi, mayası, seri üretime geçilmesi nereden baksanız iki seneyi bulur” gibilerinden…

 

Noldu? İki sene sonrası için gün verenler iki ayda mı buldu? Bu da yetmedi de milyon milyon seri üretimlere mi geçildi? Hangi ara?

Bunu da bir yana bırakın, sevkiyatları bile yapılan aşıların ne ara sevkiyatlarında sıkıntı yaşanmaya başlandı? Hadi bunu da boş veriyorum! Aşıyı bulduğunuz, ürettiğiniz, günlük hayata geçirdiğiniz, sevk ettiğiniz doğru da yine, hangi ara? sorusuyla başlayacağım şu cümlem için kusuruma bakmayın!

Bütün bunları yaptınız iyi, hoş, güzel; “3 dolara mı! , 5 dolara!, 33 dolara mı satalım?” derdine ne ara düştünüz?

 

Yoksa sizler ve bizler başka bir zaman aralığında mı yaşıyoruz? Sizlerin zaman dilimi ve akreple yelkovanınız bizimkilerden daha mı hızlı çalışıyor ki siz bütün bunları yaparken biz hâlâ aynı gündemin içindeyiz?

 

Benim anladığım şu;

Dünya gündeminde pandemi dönemine ait yeni bir masal daha yazıldı!

 

Eyvah Eyvah filminde Ata Demirer’in şiveyle söylediği gibi;

“Masallar…Masallar…Masallar…”

 

Bizde ise aşı meselesi başta yazdığım tekerleme misali;

-İnek nerde?

-Dağa kaçtı.

-Dağ nerde?

– Yandı, bitti, kül oldu!

 

NOKTA

 

Esen kalın.

20 Ocak’tan Sonra Yeni Amerika

20 Ocak’tan Sonra Yeni Amerika

Ocak ayları ülkemiz için gergin aylar olmuştur.

Rahmetli Abdi İpekçi, Uğur Mumcu suikastlarını ocak aylarında yaşamıştık.

Ekonomimizin dini de bir 24 Ocak günü değişmişti.

Dövizin, petrolün, gübrenin ve tekel ürünlerinin fiyatlarını belirleyen devlet, bu yetkisini serbest piyasa ekonomisine devretmişti.

Ankara’da görev yaptığımız dönemde, 1975 yılı ocak ayını da unutamamıştık.

1974 Kıbrıs barıuş harekatı nedeniyle Amerikanın liderliği altında bir ambargo yaşıyorduk.

Mazotsuz, elektriksiz, çok ağır bir kış geçirmiştik.

2020 Ocak ayında ise, ülkemizde resmi olarak ilan edilmiş, bir korona vakası yoktu.

Ama Çin’de yaşanan korona salgınını merak ve korku ile izliyorduk.

Bu yılın Ocak ayına ise Amerika da yaşanan kongre baskını damgasını vurmuştur.

Eski başkan Trump’ın yenilgiyi hazmedemediğini gördük.

Kasım ayı başından beri taraftarlarını kışkırtan Trump kongre baskınının  sorumlusu olmuştur.

Baskın sonucunda 5 kişi ölmüş ve ve kongre binasının kritik bölümleri tahrip edilmiştir.

Dünya’nın en gelişmiş ülkesinin demokrasi anlayışı yönünden ve güvenlik tedbirleri açısından Fos çıktığını gördük.

Artık tek süpergüç olma hevesinden vazgeçeceklerini göreceğiz.

Avrupa Birliği ile birlikte ve bazı arap ülkelerini de içine alan geniş tabanlı bir ittifak içinde olacaklarına tanık olacağız.

Yarattıkları yeni düşman olan Çin ile yeni bir tip savaşa girecekler.

Geçmişte enerji kaynakları ve ortadoğu ön plandaydı.

Şimdi ise, tarım alanlarının ve suyun ön plana çıktığını göreceğiz.

Tüm dünyada ve özellikle Asya kıtasında, Çin devletini yormak için tüm senaryolar hayata geçirilecektir.

Artık yeni silahlar virüsler ve aşılar olacaktır.

 

Günün Sözü;

Cisimleri gördüğün gibi değil,

Düşündüğün gibi boyarım.

“Pablo Picasso”

EVSİZ DOSTSUZ KIŞ ORTASINDA SOKAKTA YAŞAYANLAR VE ŞİİR’İM

EVSİZ DOSTSUZ KIŞ ORTASINDA SOKAKTA YAŞAYANLAR VE ŞİİR’İM

Sokakta yaşayan bazen çıplak ayakları, soğukta beton üstünde yata yata bitik ciğerler, ağrı içinde olan böbrekler, kanı yürümez tıkanmış damarlar, yaralar içinde irinli iyileşmeyen, yaralar bir başına sokaklarda yaşarlar. Vücutlarda birçok hastalıklar, uyurken, yürürken, size verilmiş bir yemeği yerken, bazen geçmiş hayatlarını düşünürler.

 

Acaba bir gün yeniden bir evim olacak-mı düşünürler. Ya da kim olduğunuzu, neden böyle bir hayat yaşadığını, neden bu hale düştüğünü halini anlık nelerin olacağı bilmezken, bakarsın bir deli tarafından, bir kötü tarafından, başka bir başka sokakta yaşayan tarafından dövülerek öldürülebilir kaygısı olsa da yine de sokaklarda yaşarlar .

 

Sokak yaşamı bir battaniye bile olsa, sadece bir yastığı, ya da kalın bir kartonunuz, bir şişe suyunuz, veya bağımlı olduğunuz madde, bir lokma ekmekle yemek ol masada yine de sizden daha yoksul biri tarafından hedef seçilebilir soyulabilirsiniz. Uyurken, baygınken, şuursuzken, sesinizi kimselere duyuramadan. Başınıza gelenlerin hesabını kimselerden soramadan. Bir köşede kötü muameleye uğrayabilirler.

 

Sokakta yaşam eğer çöpleri karıştıracak gücünüz varsa, size yiyecek verecek herhangi biri karşınıza çıkmadıysa. Birilerinden yemek isteyecek ya da dilenecek gücünüz kalmadıysa. İnsanlara yaklaşacak cesaretiniz kırıldıysa. Açlıktan ya da susuzluktan ölebilirsiniz veya ebedi uykuya dalarak bir daha uyanamazsınız. Sokakta yaşam devlet ve toplumun çoğunluk kesiminden unutularak fark edilmeyenler olması sığındığı bir köşede soğuktan donarak ölebilirler.

 

Sokakta yaşamak dayana bildiği kadar yaşar ve başınıza her şey ama her şey gelebilir. Toplum gözünde bir hayalet gibi görünürler yanlarından görmeden geçip giderler. Varlıkları olmamış gibi gerçek değilmiş görürler. Devlet, bir suç işlemediğiniz sürece sizinle ilgilenmez, kale alınmazsınız, umursanmazsınız. Çöpte yemek aramanız ya da ıslak kaldırımlarda kartonlar üzerinde uyumanız. Çocuk, kadın, yaşlı ya da sakat olmanız, bağırsan çağırsan da bir köşede ağlasan da kimsenin dikkatinde olamazsınız.

 

Sokakta kışın öldürücü soğuklarında dükkânların havalandırma borularının sıcağına sığınmaları, virane yerlerde ateş yakarak ısınmaları hatta bazen o yerlerde yangınların çıktığında hiçbir şey değiştirmez, yine ıssız sokaklardasınız. Kendi tercihiyle bu sokaklarda değiller sebepler delirterek, hastalananlar, işsiz kaldıkları, çevreleri tarafından dışlandıkları, madde bağımlısı oldukları, yoksullaştıkları, topluma ayak uyduramadıkları, farklı oldukları, tutunamadıkları, tutunacak bir dal bulamadıkları için sokaklarda olanalar. Bakarsın bir camı avlusunda, bir çatı altında uyurken, kendilerini sokakta bulurlar. Ve geri dönüşü olmayan bir yolda önce kendisini sonra canını kaybeden sokaklarda onca insanlar sokaklarda ölürler.

 

Sokaklarda yaşayanlar için sistem onları ne kadar yok sayarsa saysın, varlar. Siyasetçiler seçim zamanı sokaklarda kimlikli yaşayanlar için kısa zaman içinde oy uğruna varlıklarından geçicide olsa haber dar olurlar ve sonra unutulur giderler. Sadece birkaç hayırseverin insafına bağlı varlıklarıyla, sokaktaki hayata dayanabildikleri kadar yaşama tutulurlar. Sonra bir gün açlıktan ya da donarak ölmekte ya da öldürülürler. İsimsiz mezarlara defin edilerek tıpkı, İstanbul Kadı Köyde donarak haberi alınan ve ölen sokak insanı gibi bu korkunç dünyada; İnsan gibi yaşamayı öğrenmeden, kimliği belirsiz bir şekilde sokağa düşen insanları düşünerek tedbir ve devletin bireyine güven içinde sahip çıkması evsiz, dostsuz ve kış ortasında ölmeden güven içinde yaşamaları verimli birey olmalarında devlet baba olmalı tarif ederler.

VAY HALİNE İNKAR EDENİN

Dilediğinde rahmet kapılarını açar

Vay haline bunu anlamayanların;

Bu dünyaya sevgisini verir

Vay haline gören anlayamayanların!

*

Bakın gökte olan gündüzüne

Birde görün o gecesine

İnsana verilen akıl niye

Vay haline nimetini anlamayanların!

*

Yiyin için şükür bilin

Sığın rabbine kulluk edin

Gecede örtünün gündüzde çalışın

Vay haline inkâr edenlerin!

*

Yaratıldık bir damla sudan

Ölçü tam oldu karargâhından

Dokuz ay bekler bedeninden

Vay haline bunu göremeyenlerin!

*

Yeryüzü senin geçici sığınağın

Akıl sende varlığına bakarsın

Kulum dedi kulluğunu yaparsın

Vay haline bunu anlamayanın!

*

O gökyüzü açıldığı vakit

O yeryüzü düzlendiği vakit

O mahşeri kurulduğu vakit

Vay haline inkâr edenlerin!

Y.T:13.09.2019