Köşe Yazıları

KÜRESEL ISINMAYI CİDDİYE ALMALIYIZ

KÜRESEL ISINMAYI CİDDİYE ALMALIYIZ

Küresel ısınmayı, (1980) li yıllardan beri konuşuyoruz.

Hep tehlikelerden bahsettik. Ama somut hiçbir çalışma yapmadık.

Aslında son yıllarda, yaşadığımız yangınlardan ve sellerden yeteri kadar ikaz almıştık.

Ama hiç ciddiye almadık. Çünkü küresel ısınmayı ciddiye almamıştık.

Ama 2021 yılında yaşadıklarımız, aklımızı başımıza getirdi.

54 ilde, 298 noktada yaygın yangınlarla, karşı karşıya kaldık.

Ege ve Akdeniz’deki ormanlık alanlarımız yandı.

Sanki salgın bir hastalık gibi, yangınlar tüm yurtta, 54 ilimize sıçradı.

Sıcaklar, rekor seviyeye kadar ulaştı.

Yangınlarla uğraşırken bir anda sel sularına kapıldık.

Karadeniz’de yaşadığımız sellerden dolayı, 38  can kaybına uğradık.

Bir yanda, yangınlarla uğraşırken, bir yanda da sel suları ile boğuştuk.

Sadece biz değil, tüm dünya hem orman yangınları, hem de sel suları ile boğuştu.

Portekiz, Amerika, Brezilya, Yeni Zelanda ve Yunanistan yangınlardan büyük zarar gördü.

Çin’deki sel sular, 300 insanın ölümüne sebep oldu.

Ayrıca, 238 bin otomobil sel suları nedeniyle kullanılamaz hale geldi.

Çin’deki bazı bölgeler, üç günde bir yıllık yağış alınca, o bölgeler afet alanı haline döndü.

Yangınların, taşkınların ve salgınların tüm dünyaya verdiği mesajları iyi anlamalıyız.

Ve daha fazla gecikmeden, akılcı tedbirler almalıyız.

GÜNÜN SÖZÜ

FELAKETLER GENELLİKLE ZİNCİRLEME GELİR.

“RACİNE”

NİHAYET!

NİHAYET!

 

Bildiğiniz gibi, bundan birkaç yıl önce RTÜK evlilik programlarını kaldıran kararı almış ve sonucunda yüz karası olan o programlar ekranlardan kalkmıştı.

 

Şimdi ise yine aynı kurum, yani RTÜK gündüz kuşağı programları olan ve cinsel istismar, cinayet, aile içi şiddet gibi konuların ele alındığı programların yayından kaldırılması için gerekli çalışmalara başlamış.

 

Her zaman söylediğim gibi; ben iyi bir televizyon izleyicisi değilim. Türk televizyon kanallarındaki yayınların içeriğini doğru bulmayan ve hatta kaliteli yayınlar yapılmadığını düşünen birisi olarak televizyon ekranları ile olan münasebetini bundan yıllar önce bitirmiş biriyim.

 

Ne zaman ki ekranlarımızla ilgili bazı haberler ayyuka çıkıp, sizlerden bu yönde “Bunu da yazın!” talebi ile karşı karşıya kalıyorum; işte o zaman bahsi geçen program ya da programlarla ilgili fikir sahibi olmak adına bu programların geçmiş bölümlerini YouTube kanallarından izleyerek, kendi gözlemlerim neticesinde sesinize ses olmaya gayret ediyorum.

 

Velhasıl; daha önce “Bu program yayından kaldırılmalı” dediğim Esra Erol’ un sunduğu program ve onunla eşdeğer programlar adına RTÜK’ nun aldığı bu karara sevinenlerden biriyim ki, toplumdaki bireylerin zihinlerini kirletmeye kimsenin hakkı yoktur ve olamaz da!

 

Gelelim diğer gündüz kuşağı programlarına…Yani RTÜK’ nun merceğine takılan ve genelde cinayetlerin gizemini çözmek için yayın yapan programlara.

 

Aslında ilk bakışta yararlı gibi görünen bu programların da göründükleri gibi toplumu aydınlatmak adına faydaları olduğunu düşünmüyorum. Keza izlediğim bazı bölümlerde, programlarda işlenen bahsi geçen konuların halen yargıda olduklarını gözlemleyerek, hukuki süreçte olan davaların bu şekilde irdelenmesi ve incelenmesi bana çok doğru gelmiyor. Ki konuşmacıları ve programa katılan uzmanları bir yana bırakın, moderatörlerin dahil arada sırada seslerinin kesilerek ekrana verilmemesi bunun en büyük yansımasıdır. Konuşamazlar, çünkü olay yargıdadır. Bu kadar basit!

 

Ha şu var; şayet tıpkı yabancı kanalların yaptığı gibi; kapanmış, karara bağlanmış dosyalar üzerinden program yaparlarsa amenna!

 

Diyeceksiniz ki; “İyi de, o yok bu yok, o kaldırılsın, bu yayın durdurulsun derken, biz ne izleyeceğiz?”

 

İzlemeyin efendim…Faydasız programları, bir değeri olmayan yapıtları, saçma sapan dizileri vs. izlemeyin.

 

Size artı değer katmayan hiçbir programı izlemeyin. İzlemeyin ki Türk ulusunun yüksek zeka seviyesine, gelenek-göreneğine, kültürüne uygun programlar yapmayı öğrensin yapımcılar!

 

Ve televizyon kanalları da yapılan içerikli, kaliteli programları yayınlamayı öğrensinler bir zahmet!

 

Hayrına RTÜK bütün programları (haber programları da dahil!) topyekûn kaldırsa da Türk halkı da haberleri şeffaf bir şekilde izleyebilse, aldatmacalarla dolu, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan, ipsiz sapsız dizilerden kurtulsa! Hatta bazıları adeta şiddete teşvik eden bazı sözüm ona dizilerden arınsa!

 

Ve bütün bunların yerine, keşke…Ah keşke toplumu bilinçlendiren programlar gelse; eğitici, bilgi tadında yarışmalar yapılsa, eğlence programları ruhlarımıza bir parça keyif katsa, müzik programları olsa, dram yerine mizah içerikli programlar yeniden baş köşeye otursa…Toplumu  teşvik eden spor programları olsa…Hatta doğa ve doğadaki diğer canlıları kabullenmemiz açısından belgeseller olsa!… Ve dahası, haberler haber tadında sunulsa!

 

Falan filan….

 

Belki bir gün!

 

Esen kalın.

ÜLKÜCÜ OLABİLME SEVDASI VE ŞİİR’İM

ÜLKÜCÜ OLABİLME SEVDASI VE ŞİİR’İM

Ülkücülük Hareket ideolojik bir yapı hareketidir. Ülkücüler bu yapının içinde fert topluluklarıdır. Ülkücüler Türk insanların gönlünde yer edinmiş, vatan, millet, bayrak, tarih, milli kültür- milliyetçilik, turan, bozkurt, gibi kelimelerle sevilen, saygı gören hale gelmiştir. Ülkücülük, idealistlik kelimesiyle aynı anlamda kullanılmaktadır. Ülkücülerin lideri, ülkücülüğün mucidi Merhum Alparslan Türkeş’tir, Ülkücülük, insanın kafası içinde elde ettiği, en mükemmel, en güzel, kendisini mutlu edecek hedeflerle tasarladığı ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde arzu gösterdiği ve çalışılması anlamını taşımasıdır.

*

Bu ülke İnsanları arasında ve diğer milletlerde idealistler olmasaydı, yetişmeseydi insanlık bugün dünyayı aydınlatan birçok gelişmeleri birçok alanda yükselişlerini sağlayamazdı. Her doğru ve her düşünce önce insanların kafasında bir hayal arzusu olarak doğmaktadır. Önce İnsanlar hayal ederler. Hayal kurarlar. Daha sonra bu hayalleri kendileri için iyi olanı, kendilerinin özledikleri, elde etmekle mutluluk duyacakları birtakım istekleri, birtakım özleyişleri oluştururlar. İnsanlar hayalleriyle büyük ölçüde insan olmak için yaşarlar.

*

Dünyada her toplumda idealistlerin olduğu bilinmektedir. Türk milletinin ahlakta, maneviyatta, insanlık duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte dünyanın en ileri gitmiş varlığı haline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış, tarımını modern tekniğe göre geliştirmiş ve modern sanayi kurulmuş, refahlı bir toplum haline gelmesi, geleceğinde endişe etmemesi ve karnı tok, başı dik, olmasında ülkünün esaslarındandır. Bu arzuların dışında Türk milleti hiç kimseden merhamet dilenmeyecek bir duruma gelmelidir. Kendi gücüyle ayakta durabilmelidir. Türklerin kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan kurtulmaları ve kendi mukadderatına kendilerinin hakim olması ve tam bağımsız yaşaması Ülkücülerin düşüncelerinden en önemli değerlerden bir tanesidir.

*

Türk milliyetçiliği, ülkücülüğünün sınırları içinde ve dışında başka düşünceler, başka hedefler de vardır. Bu hedefler içinde, Türk milleti hiç kimseden merhamet dilenmeyecek bir duruma gelmesi, kendi gücüyle ayakta duran, kendi gücüyle varlığını koruyabilen ve sözünü dünyanın her yerinde saydırabilen bir varlık haline gelmesi düşüncesidir. Bunun yanı sıra Türk milletinin haklarını her zaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya duyurabilmesi düşüncesi ve bunun yanı sıra bütün Türklerin kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan kurtulmaları ve kendi mukadderatına kendilerinin hakim olması kutsal prensibine ve inançlarına göre yaşamaları ve hepsinin bağımsız hâle gelmeleri, bağımsız olmaları Türk ülkücülerinin diğer verdiği düşüncesidir.

*

Ülkücü düşüncede bir insan, insan olmak isterse, insanlığa hizmet etmek isterse, evvelâ kendi milletine hizmet etmelidir. Her ülkücü kendi milletini yükseltmeye, kendi milletini mutlu kılmaya çalışmalıdır. Bunu yapan her ülkücünün aynı zamanda insanlığa da hizmet etmiş olacağı düşüncesi her ülkücüde hakim olmasıdır. Ülkücülük bir sanat değildir. Ülkücü olmak için çalışılmaz, ülkücü olunur. Ülkücülük bir ruh meselesidir. Hissetmek meselesidir. 1970 yıllarından, Başbuğ Alparslan Türkeş’in ölümüne kadar milyonlarca genç ülkü ocaklarından geçmiştir. Yine o kuşaklardan günümüzde siyaset yapan insanların çoğu ülkü ocaklarından ilk ideal terbiyesini alarak. Ülkü Ocakları bir okul gibi görevi yapmıştır. Günümüz Türkiye’sinde ülkücü hareketin idealleri sekteye, ayrıştırmaya, öt eleştirmeye uğrasa bile zamanla, biz olma düşüncesi gelişerek birlik olunacaktır. “Mecburidir”.  Birlik olalım, Diri kalalım, Milli devlet olalım ve kimseye baş eğmeyelim hoşgörüyle sevgi, saygı içinde olalım, Allah’a kul olalım, kula kul olmayalım.

 

BU GÜZEL ÜLKÜME SEVDAMDIR BENİM

Gönüllerde bir sevdadır yaşanan,

Nazlı bir gelin ülkümdür benim.

Dünyada durmadıkça sönmez ateşin,

Bu ülküm birliğine sevdamdır benim.

*

Kök sardı gövdesinde dalları,

Yeşil dalında olgun meyvesi,

İçinde çürükler olsa da bazı,

Bu güzel ülküme sevdamdır benim.

*

Erenleri vardır sözlerinde gül,

Hak divanında gönülleri bul,

Cümlesi kirden arınmış makbul

Bu güzel ülküme sevdamdır benim.

*

Yiğitlik, mertlik özünde vardır,

Fikrinde riyası aslında yoktur,

Tek derdi vatanı bayraktır,

Bu sevda yolu ülkümdür benim.

*

Hile düşüncesi kabul görmemiş,

Bilime, fenle, doğruya inanmış,

Biz birlikte olalım demiş,

Bu güzel ülküme sevdamdır benim.

*

Orada beride hesap yapmayan,

Dokuz tuğ sevdasından sapmayan,

Davasında kara leke sürmeyen,

Bu güzel ülküm sevdamdır benim.

*

Garibe yoldaş zalime düşman,

Çıkar uğruna satılmaz baştan,

Hak adaletine uyan kollayan,

Bu ülküm uğrun sevdamdır benim.

*

Alemde nizam hakkın sözüdür,

Söylenen manada iki sevdadır,

İmanda ummanı eyleyen-dedir,

Bu gönül varlığımda sevdamdır benim.

*

Ülküm makam, mevki, değildir,

Bizim işaretimiz haçta değildir,

Davanın içi boşta değildir,

Bu güzel ülküme sevdamdır benim.

*

Ne şehitler uğurlandı yolunda,

Ocaklar söndü sevdan uğruna,

Kanımız aksa ’da zafer İslam’da,

Bu güzel ülküme sevdamdır benim.

*

Mehmet der inandım ahlakıma,

Yazdım şiiri gaflete dalanlara,

Yıllarca geçse asla unutmayana,

Bu güzel ülküme sevdamdır benim,

Y.T: 13.08.2021

OLİMPİYAT, SÜPER LİG VE FATİH TERİM

OLİMPİYAT, SÜPER LİG VE FATİH TERİM

Bir yıl gecikmeli olarak gerçekleşen, 2020 Tokyo olimpiyatları sona erdi. 108 sporcuyla katıldığımız Tokyo olimpiyatlarından, 13 madalya ile döndük.

Milli okçumuz Mete Gazoz ile Milli Kadın Güreşçimiz Buse Naz Sürmeli altın madalya kazandılar.

Tokyo Olimpiyatları seyircisiz açılıp, seyircisiz kapandı ve olimpiyatlar tarihinde, bir ilk yaşanmış oldu.

Geçmiş yıllarda altın madalyalar, erkek güreşçilerden geliyordu. Bu olimpiyatlarda ise, ilk kez bir kadın güreşçi altın madalya ile geldi.

Olimpiyat heyecanı biterken, süper lig heyecanı başladı. Bu hafta sonu süper ligin ilk maçlarını seyredeceğiz.

Geçen yıl iki kupa kazanan Beşiktaş, bu sezona sessiz başladı. Beşiktaş, Abu bakarın dışında bir kayba uğramadı.

Üstelik Salih, Kenan, Karaman ve ALEX gibi futbolcuları, kadrosuna kattı. Yeterince hazırlık maçı oynamadı.

Sergen Yalçın hocamızda, canlı görüntüler vermedi, PERAİRA Fener bahçe’ye, canlılık ve disiplin getirdi.

Fenerbahçe bu yıl, şampiyon olur mu olmaz mı bilemeyiz. Ama PERAİRA’IN, çok canlı ve mücadeleci bir takımını izleyeceğiz.

Bu yıl Galatasaray’da tam bir imparatorluk dönemi izleyeceğiz. Fatih Terim takımın imparatoruydu.

Ama başkanlık seçimlerinden sonra, Galatasaray kulübüne de, ağırlığını koydu. Üç yıllık bir proje uygulayacağını açıklayan Fatih Terim, sezona çok kötü giriş yaptı.

Bu yılın Fatih Terim için, gergin ve yorgun bir yıl olacağını hissediyoruz.

Geçmişte Galatasaray’da hocalık yapan TUDOR, harika bir takım yaratmıştı. Buna rağmen, bir kısım önyargılı taraftarın aşırı tepkisi sonucu, ayrılmak zorunda kalmıştı.

Bir anda Fatih Terim ortaya çıkmış ve bu mükemmel takımın, başarısından nasiplenmişti. Ama bu defa ilahi adalet tecelli edecek ve Fatih Terim kendini en güçlü gördüğü dönemde, ayrılmak zorunda kalacaktır.

GÜNÜN SÖZÜ

Yoksul çok şey ister, hırslı ise her şey.

“SYRUS”

KIYMET SAMİMİYET VATANA VE ŞİİR’İM

KIYMET SAMİMİYET VATANA VE ŞİİR’İM

Kıymet bir özleyiş değerini daha yakından duyan duyuran samimiyet duruş biçimin, tavrın, toplum içinde bireylerin ilişkileriyle belirlenen yerini anlamlaştıran hal ve vaziyetlerdir. Birileri Allah din kitap diyerek riya-katı olmadan devletin önemli kurumlarında mevkilere makamlara yerleşenler, vatan, millet derler. Milliyet ve Türk milliyetçiliği inkarcılığına samimiyet- sizce devam ederler.
*
Ruhumuzda 1923 kıymetini olsak ’ta samimiyette çok geriyiz. Mermiyi taşıyan donarak ölen Şerife Bacı, mermiyi namluya süren Seyit Onbaşı, merminin üstüne yürüyecek “Mehmetler” bu gün de var. Fakat onları layıkıyla yönetecek, ilimde, bilimde, ahlakta ve erdemde, bireysel ve toplumsal bilince ulaşmada, çağın üstüne taşıyacak bir Türkiyeyi, Türk milliyetçileri ne yazık ki hala ortada değiller ve maalesef hayallerimizde öksüz kaldı. Oysa Mustafa Kemal Atatürk; demokrasi, laiklik, çağdaşlık, halkçılık, cumhuriyetçilik, devletçilik, inkılapçılık, ahlakçılık herkesten önce Türk milliyetçilere teslim etmişti; şimdilerde gördük ki ;Türk milliyetçileri bile bu değerleri yeterince anlamamış ve geçmişte ödenen bedelleri dahi unutulmuş veya unutturulmuştur.
*
Bugünün vahşi düzen ne dayatırsa dayatsın, küresel aktörler hangi oyunu kurarlarsa kursunlar. Türk milletinin kurtuluş reçetesi, felsefesi aynı ve çağı yakalamaktır. Bugünün önemli tespiti tarihin ilk gününden beri hükmünü sürmektedir. Adınız şanınız ne kadar süslü, ne kadar havalı olursa olsun, çağı geriden takip eden hiçbir millet, hiçbir devlet, hiçbir parti, hiçbir ocak, gelişmiş ülkelerin boyunduruğundan oyun ve tezgahından kurtulamaz. Hata yaptık, eksik yaptık, ama samimiyetsizlik yapmadık. Yeri geldi ezildik, yeri geldi sürüldük, yeri geldi asıldık, ama tarihi mirasımıza hiç bir leke sürmedik.
*
Kıymetli ve Samimi milliyetçilerin günümüzde varlığı çok olmasalar da tarihi miraslarını, sorumluluğunu bilirler hatalar olsa da, horlan salar da, iğ dam sehpalarında asılsalar da, sürgünler yeseler de, tarihlerine leke getirmediler. Çünkü vatan ve milleti başkaları kirli araçları olarak görenler, Türk milliyetçilerinse hep amaç için bedeller ödemiştir. Mücahit gibi görünenler müteahhit olarak ceplerini dolduranlar, tarihteki kan donduran fetvalara, keşke Yunan galip gelseydi diyenlere bakarsanız bunu daha iyi anlarsınız.
*
Boşuna söylenmemiş bu sözler. Bayrak inmez ezan susmaz, vatan bölünmez, devlette de, dinde de, cumhuriyette de dünde, bugünde samimiyiz. Vatanını, bayrağını seven herkesi sevecek kadar sevgimiz vatana göz dikenin ciğerini sökecek kadar cesaretimiz var. Eksik olan bir şeyimiz. Adımızın milliyetçi ülkücü olması fark etmez. Bunu anlamayan bir ülkücü ülkücü olamaz, milliyetçide, milliyetçi olamaz zincir kırılmadan yaşanan her romantizm beyhudedir. Zincirleri kırmanın tek yolu sadece siyasal alanda değil, ilimde, bilimde, teknikte, ahlakta, erdemde, kültürde, şiirde, romanda, tiyatroda, resimde, heykelde, sanatta, sporda, her alanda Türk milliyetçiliğinin hakkını vermekten geçer. Kalemler esse gürlese de, yorgan mitilleri bırakarak. Türkün ana yurdunda turan olmaktır. Ön teker nereye giderse arka teker oraya gider. Önemli olan arabada kimin olduğu değil, arabayı kimin sürdüğüdür.
*
Kıymetsiz-ligin, samimiyetsizliği: Devletin kurumlarından TC’yi, kitaplardan ‘’ Ne mutlu Türküm diyene’’ sözünü, okullardan andımızı , Fabrikaları, limanları satıldı. Yolları, köprüleri, Şehir Hasta hanelerini üç beş şirkete verildi, Tarımı, sanayiyi, hayvancılığı bitirildi, ülkede Yolsuzluk ve yoksulluk aldı başını gidiyor, halk aç, gençler umutsuz, Kuvvetler ayrılığını, adaleti, eğitimi, liyakati, fırsat eşitliği yok edildi. Devlet ciddiyeti ortadan kalktı, hepsine olur diyerek FETÖ, PKK yok ediliyor terörü bitiriyorlar dedik ezilen, horlanan san ki PKK, FETÖ değil başta milliyetçiler, ülkücüler ve vatanseverler ezildi, ayrıştırılarak öt eleştirildiler.
*
Bakın gelişen olaylara PKK, FETÖ denilen terör uşaklar Stratejik olarak geri çekildiler. Bakın Suriye’de 30 km. ötemizde tankıyla topuyla tüfeğiyle devlet kuruyorlar. PKK denilen teröristler kötü günümüzde bile hiç bu kadar güçlü olmadı. Bakın geçmiş dönemlere bu kadar açık devletleşme sürecine giremediler. Hatırlayın bebek katilinin Suriye’den nasıl çıkarıldığını, bugün aynı topraklarda devlet kuruyorlar. PKK’yı ezdik FETÖYÜ ezdik yok ettik bunlar ne! Dünde arkalarında başta Amerika yandaş ülkeler vardı, ama ne Amerika, ne de yandaşları buna teşebbüs edemiyorlardı. Hani arkalarında kim olursa olsun analarından doğduklarına pişman edecektik. Ettik mi, etmedik mi? İçerde PKK kalmamış diyorsunuz, burnunuzun dibinde devlet kurarlarsa kalmaz tabi. ‘‘Efendim Amerika Rusya var!’’ önceden yok muydu? Size kalsa canlarına okuyacaksınız tamam da. PKK siyasi uzantısı olan partinin üst düzey denilen terörle iç içe olanları bitiremediniz ve bunlara devlet yardımı alarak, bu yardımı kesemediniz, bu konuda millete birçok nameler anlatılmaktadır.
*
Değerli ülkücü ve milliyetçiler ve vatan sevdalılar bütün bu olumsuzlukları devletin bekası yüzünden ‘mi, çekiyorsunuz. Bakın gelecek tehlikelere PKK’dan çok Suriyeli, Afgan doldurdu memlekette geleceğimize ateşle oynanıyor. Tehlikenin bir iken üçe çıktığının farkında değil misiniz? Bugüne kadar bu ülkede hiçbir mülteci arka bahçesi olmadı. Bugüne kadar hiçbir mülteci sokaklarımızda, Türk kadınına kızına dil uzatılmadı. Bundan sonra olacak her şeyin sorumlusu kim olacak ve bu ülke bu kadar kıymetsiz ve idealist yurttaşları bu kadar mı sadakatsiz, samimiyetsiz oldular. Bir düşünelim her şey yalan mı! Saygı ,Sevgiye, hürmetlerimi sunarım..
ALANLARI GÖRDÜKÇE ORALI OLMADIK
Kibar haramılar ülkemi soyar,
Gözle görünüyor oralı olmadık.
Ustaca kaparlar oyun oynarlar,
Çalan biliniyoruz oralı olmadık.
*
Kapılarda şaşkın nöbet bekledik,
Gözler yumuk sözlere kandık,
Arka kapıları acıktıkça açtık,
Talanı gördük oralı olmadık.
*
Türlü oyuncular sokağa inmiş,
Villalar hırsızlara meskeni olmuş,
Dürüstler horlanıp yüzleri solmuş,
Çalanın farkındayız oralı olmadık.
*
İnanç sömürerek vaiz verenler,
Fuhuş içki haramdır bağıranlar,
Bankalarda parası faizi yiyenler,
Yiyeni gördük oralı olmadık.
*
Bazıları devletin malını satar,
Düzen vurgunuyla serveti artar,
Gariban geçim derdine düşer,
Talanı gördük oralı olmadık.
*
Mehmet der bunları gördüm,
Herkes duyarlı olsun davetim,
Rüşvet alanlara vermeyin pirim,
Alanları gördükçe oralı olmadık.
Y.T: 23.06.2021

      BÜYÜK YANGINDAN ALINACAK DERSLER

BÜYÜK YANGINDAN ALINACAK DERSLER

Aşırı sıcak ve kuvvetli rüzgar, yaklaşık 230 noktada çıkan büyük yangının kolayca kontrol altına alınmasını önledi.

Muhalefet yangının yaygınlaşmasını, iktidarın yangın ile mücadelede Başarısız kaldığına bağladı.

İktidar kanadı muhalefetin elindeki belediyelerin, yangınla mücadelede, sorumluluktan kaçındığını iddia etti.

Bu durumu görünce bizde diğer ülkelerin, yangın ile mücadelede, nasıl bir yapı içinde olduklarını araştırdık.

İspanya’da hem hava kuvvetlerinin ve hem de özel bir şirketin, birlikte çalıştıklarını gördük.

Ayrıca özel şirketin, yangın ihalelerine girdiğini öğrendik.

Fransa’da ise havadan yangın söndürme görevini, “Sivil Savunma ve Kriz Yönetimi Direktörlüğü” yerine getiriyor.

İtalya’da bu görevin iç işlerine bağlı “İtalya Yangın İdaresine” verildiğini görüyoruz. İlave olarak, Sivil Savunma Bakanlığı Helikopterleri de devreye giriyor.

Hırvatistan’da bu görev hava kuvvetlerine verilmiş.

Yunanistan’da havadan yangın söndürme görevi, Sivil Savunma Bakanlığına bırakılmış. Ayrıca başta Rusya olmak üzere, başka ülkelerden uçak kiralama yöntemleri de, devreye giriyor.

İsrail’de başlangıçta havadan yangın söndürme görevi, hava kuvvetlerine verilmişti. Ancak 2016 yılından sonra, bu görev İç İşleri Bakanlığına devredilmiş.

Ve İç İşleri Bakanlığına bağlı, “Ulusa Yangın ve Kurtarma Dairesi” kurulmuş. Biz ise başrollerde Orman Bakanlığını görüyoruz.

Bu arada Türk Hava Kurumu Uçaklarının, uçamaz halde olduklarını öğreniyoruz.

Yaşadığımız bu yangın felaketinden sonra, bizimde bir organizasyona gitmemiz gerekecektir.

Belki de, Jandarma teşkilatını da içinde barındıran, iç İşleri Bakanlığı devreye girecektir. Bakalım nasıl bir yapı ile karşılaşacağız.

GÜNÜN SÖZÜ

“Bir hatayı iki kere tekrar etmeyen en mükemmel insandır.”

“Einstein”

 

DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN!

DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN!

 

Bizde mecal kalmadı!

 

Yangınlar,

Kadın cinayetleri,

Hayvanlara yapılan zulümler,

Pandemi,

Pahalılık,

Ülkemize akın akın hücum eden mülteciler (ya da adına her ne diyorsanız işte!)

Siyasi atışmalar,

İşsizlik,

Sel baskınları…

 

Lastik gibi uzayıp giden listenin sonunda bizde mecal kalmadı!

 

Geleceğe dair umutlarımız süratle tükeniyor… Elimizi neye atsak, hangi konuyu açsak bir tutam mutsuzluk,  bir avuç dolusu gözyaşı ve bir yürek dolusu hüzünle ayağa kalkmaya çalışmaktan yorulduk.

 

Millet olarak psikolojilerimiz darma duman! Hatta bana göre bu işin erbabı olan psikolog ve psikiyatristlerin bile ruhları allak bullak.

 

“Taş olsa çatlar!” denilen noktadayız.

 

Bir dudak payı gülümsemelere muhtacız!

Artık zihnimizden olumlu bir düşünce bile geçiremez olduk.

 

Bıktık!

Yorulduk!

Tükendik!

Dağıldık!

Bittik!

 

Ne televizyonları açma isteğimiz kaldı ne de sanal hesaplarda keyfince gezinme isteği…

 

Her an bir olay, her dakika  acı bir haberle burun buruna yaşamanın dayanılmaz ağırlığı içindeyiz.

 

Her birimiz içimizden çılgınlar gibi “Sesimizi duyan var mı?” diye bağırıyoruz. Hatta bağırmanın çok ötesinde, haykırıyoruz!

 

Artık bu ülkede huzur istiyoruz.

Sükunet istiyoruz. Ve hatta mümkünse bir parçacık mutluluk yaşamak istiyoruz.

 

Buna hakkımız var…

 

Çekişmeler, sürtüşmeler, laf çarpmalar, kinaye ile söylenen sözler, kısasa kısaslar, sen-ben kavgaları…Artık bunları işitmek ve görmek istemiyoruz.

 

Canımızdan bezdik!

 

Aydınlık ve umut dolu günlere karşı olan inancımızı koruyarak, huzurlu yaşamak istiyoruz.

 

Bu çok mu zor?

Olmamalı!

 

Esen kalın.

BİR KAÇ AY SONRA DÖVİZ VE ENFLASYON

BİR KAÇ AY SONRA DÖVİZ VE ENFLASYON

Döviz fiatlarının düşmesinde, kurban bayramı masrafları ile tatil giderlerinin büyük payı olduğunu biliyoruz. Çünkü halkımız bankalardaki döviz mevduatlarının bir bölümünü harcadı.

Yani, bayram öncesi Ocak ayındaki döviz mevduatı 236 milyar dolardı. Bayram sonrası bu rakam, 230 milyar dolara indi.

Yastık altı dövizcileri de, dövizlerinin bir miktarını bozdurdular ve bayram öncesi yaşanan döviz kuru düşmesine katkı sağlamış oldular.

Piyasa dövize doyunca, döviz fiatları düştü ve Türk Lirası, biraz kıymetlendi. Bayram sonrası döviz fiatları biraz kıpırdadı. Ama Amerika’daki bono faizleri düşünce ve ihracatımız Temmuz ayında, 200 milyar dolarla rekor kırınca, artış eğilimindeki döviz tekrar inişe geçti. İşte tam bu noktada, enflasyon oranları açıklandı.

Enflasyon oranı, (18,95) oranı ile son 26 ayın en yüksek rakamına ulaşmıştı. Bu günlerde inişe geçen döviz fiatlarının, kurban bayramı öncesindeki noktaya ulaşacağını düşünüyoruz.

Çünkü döviz, faiz ve enflasyon oranının, birbirlerine bağımlı olduklarını, biliyoruz. Peki, birkaç ay içinde döviz fiatlarının durumu nasıl olacaktır.

Bir kere yükselen enflasyon, döviz fiatlarını yeniden tırmandıracaktır. Memur ve kamu işçilerine verilecek zamlarda hem gelecek oyların enflasyon oranlarında, hem de döviz fiatlarında etkili olacaktır.

Salgın hastalıkta olabilecek tırmanmalar ile yangın ve sel felaketlerinden çıkacak sonuçlarda hepimizi hem ekonomik hem de toplumsal olarak, etkileyecektir. Ülkemiz belki de en kritik altı ayile karşı karşıyadır.

GÜNÜN SÖZÜ

Minnet ağır bir yüktür. Kimse bu yükü taşımak istemez.

“DENİS DİDEROT”

 

TUNUS VE MISIR İLİŞKİLERİNE DİKKAT

TUNUS VE MISIR İLİŞKİLERİNE DİKKAT

Arap alemini sarsan Arap Baharı, 2011 yılı Aralık ayında Tunus’ta başlamıştı. Bu ayaklanma sonucu, Tunus’un mutlak Cumhurbaşkanı Bin Ali 2011 yılı ocak ayında, ülkesini terk etmişti.

Bu projeyi Tunus’ta uygulamaya sokanlar ise, 2015 Nobel Barış ödülünü Tunus’a vermeyi, ihmal etmemişlerdi.

Ama yeni sistem, bir türlü çalışamadı. Bu gün bürokratik darbenin başında bulunan “SAİD” seçimlere bağımsız giren, bir Anayasa hukukçusu idi.

İlk turda 18,40 oranında oy almış, ikinci turda ise 72,7 ile zirveye çıkmıştı.

Çok yüksek oy oranı ile Cumhurbaşkanı olan “SAİD’İN” mevcut siyasi kadrolarla ve hükümet ile bir türlü yıldızı barışmadı.

Hükümet, anayasa mahkemesi kurmaya kalkışmış, ama yıllardan beri mahkemenin üyelerini atamamıştı.

Korona salgını, özellikle son günlerde, çok azmıştı. Artan dış borçlar ise, 12 milyonluk Tunus ekonomisini kilitlemişti.

Sözün kısası, Tunus halkına yeni demokratik dönem, hiç yaramamıştı.

Demokrasi Barış ödülünü almıştı ama demokratik yönetimi henüz hazmedememişti. Darbeci Cumhurbaşkanı “SAİD” ise, iktidara yakın olan “Müslüman kardeşlere” karşı çok mesafeliydi.

Tunus Cumhurbaşkanı “SAİD”İN, Müslüman kardeşlere karşı mesafeli tutumu, batı ülkeleri, Suudi Arabistan, Mısır ve Arap emirlikleri tarafından da, desteklendi.

Cumhurbaşkanı SAİD hukuk kökenlidir. Ve ara rejim döneminde, bir başsavcı gibi davranmak niyetindedir.

Şimdi biz Tunus’a karşı nasıl bir politika izleyeceğiz.

Mısır konusunda, MURSİ’Yİ çok sevmiştik. MURSİ’NİN yerine gelen General SİSİ’Yİ, dışlamıştık.

Bizim Mısır ve Tunus’la ilgili dış politikamız, Müslüman kardeşler üzerine yoğunlaşmak yerine,tüm Mısır ve Tunus halkı üzerine, kurulmalıdır.

GÜNÜN SÖZÜ

Ekmeğinizi bölüşün ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın.

“Halil CİBRAN”

 

ÜLKEMİN CİĞERLERİ YANDI ve ŞİİR’İM

ÜLKEMİN CİĞERLERİ YANDI ve ŞİİR’İM

Bu yangın ciğerlerimizi yaktı, canlarımız gitti, morallerimiz bozuk, öfkelerimiz zirvede, PKK, YPG denilen terör uşakların ipleri kendi ellerinde değil; Bunları ellerinde kullanan dünyayı kasıp kavuran para baronları, yani uyuşturucu, silah ve benzeri baronlar bazı ülkelerin gizli servisleriyle eş zamanlı bağlantılı olan ve Türkün yurduna düşman olan perde arkası nal et odakları  sözde kendilerine, PKK Ateşin Çocukları denilen ve şeytanın uşakları adlarına Kürt diyerek Kürt kardeşlerimizin adını o leş ağzınıza alıp ormanları yaktık diyen nemalanmaya ve kargaşayı tırmandırmaya çalışan, vatansız, Allahsız, kitapsız, imansızlar. Yunana, Ermeni’ye, ABD ye ve benzer ülkelerin uşakları, satılmışlar. Sizi bu ülkenin emniyet güçlerimiz, ordumuz, istihbaratımız en ağır cevabı verecektir. Bu vatanın has evlatları olarak, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Boşnağı, Alevisi,Sünnisi ve  tüm Türk halkıyla birlikte sizden hesap soracaktır. O yanan hayvanların, böceklerin, ağaçların, o cennet ülkemin üzerine, Allah’a  yemin olsun… “Allah’ın laneti üzerinize olacaktır…”

*

Ülkemi yöneten siyasi iktidar bu yangında canlar yandı ve ülkem insanı üzerinde ikinci bir yangın operasyonları oynanıyor. Size düşen görevler halkımıza doğru iletişimi vererek sakın ortamı oluşturmaktır. Bakın haberlere Bir taraf Türk hava kurumunun hangarlarında yangın söndürme uçakları var diye tutturuyor. Öbür taraftan uçaklar kiralanıyor yetersizlikler, tedbirsizlikler diye tutturuyor.  Bir taraf yangın konusunda muhalefete ve kamuoyuna yeterli bilgi verilmiyor akıllar karışarak, akıllarla oynanırken muhalefette kendine göre pay çıkararak konuşuyor. Öbür taraf yangının iktidara dokunmaması için çırpınıyor. Sosyal medya da yangın kadar tehlikeli bir ortam oluşuyor. Tarafsız yorum yok. Soğukkanlı analiz yok. Bilgiye dayalı yaklaşım yok. Uzman görüşü yok. Olumlu ile olumsuzu aynı anda ortaya koyma yok. Meseleyi anlama çabası yok yok yoktur. PKK’nın “Ateşin Çocukları” diye orman yakmaya dayalı faaliyet içine girdiği ve ülke insanımızı içten birbirine düşürme faaliyetleri devam ederken hala başta iktidar ve tüm siyasiler polemiklerle dolu açıklamalar yapar dururlar. Kimi Tekbir getirin, yangın söner şeklinde dinin değerlerini malzemesi haline getirilmesine fırsat verenler olmasında farklı konulardır.

*

Neler yapabiliriz yaralarımızı nasıl sararız mantığına odaklanmamız için yetkililer, siyasiler, komisyonlar kurarak çalışmalar gerekir. Sanatçılarımız, konserler elde edecekleri gelirleri yanan bölgelere verebilirler. Sivil toplum örgütlerimiz, şimdiden büyük kampanyalar yürütebilirler. Ey iktidara yakın kalburüstü işverenler keselerin ağzını acın gerekeni yapın, vatandaştan imkanı olan maddi yardım olmayan bedensel gönüllü o bölgelerde çalışarak yardımlaşma şimdi başlana bilir, fidan dikme ve benzer girişimler olabilir. Fazla laf edenlerin sesi değil, bir şeyler yapmak için çabalayalım çok daha iyi olur.

*

Devlet bu tür konularda toplumda var olan kutuplaşmanın artmasından endişe edecek şekilde bunun önünü almaya acilen önlem alması ve muhalif siyasi partilerle koordineli çalışmalar yapması toplum  doğru bilgiye ihtiyacı var. Ciddi anlamda bir gerginlik var ve bu gerginliği kullanmaya çalışan bir terör örgütü ile karşı karşıya kaldığımızı unutmamak gerekiyor. Toplumsal anlamda bir bilgi ve bilince ihtiyaç var. Sonuçta bunu gerçekleştirenin bir terör örgütü olduğu üzerine şüpheler yoğunlaşıyor. Bunların maksadı ise toplumda bir şüphe, belirsizlik, korku yaratmak ve bir şekilde ben varım demek. Toplumda var olan gerginliği, terör örgütlerinin bu şekilde kullanmasına izin vermeyerek, Siyasi anlamdaki hizipleşmeleri, özellikle de sosyal medyada orman yangınları üzerinde kullanılıyor. Terör örgütleri geçmiş dönemlerde de bunu yapmaya çalıştılar. Bu bir insanlık suçudur. Ülkemize yapılan, doğaya, geleceğe kısacası insanlığa zarar veriyor. Bu açıdan bakıldığında terör örgütleri ve onları besleyenlerin çok büyük bir suçu olduğunu ifade etmek gerekiyor.

*

Orman yangınlarının ne yazık ki oluşumunda en büyük etken insanların tedbirli olmaması ve devlet daha sıkı tedbirler almasıdır. Özellikle orman alanlarında dikkat edilmeden atılan ve kırılan şişelerin parçaları yüksek sıcaklıklarda bir mercek görevi görebilmekte ve kuruyan yüzeyi kolaylıkla tutuşturur. Bu nedenle orman alanlarından geçen kara yollarının kenarları ve piknik alanları çok sıkı bir şekilde bu materyallerden temizlenmeli. Yangın riskinin büyük olduğu dönemlerde orman içi piknik alanlarına girişler yasaklanmalı. Kozalaklı ve iğne yapraklı ağaçlarında yangın yayılımını ve yangın oluşma riskini arttırdığı göz önüne alınarak yeniden ağaçlandırma yapıldığı zaman buna dikkate edilmeli. Orman yangını olan illerimize Türk Milleti bir bütün olarak birlik içinde bununda üstesinden gelerek şehitlerimize Allah’tan rahmet mekanları cennet olsun, yaralı kardeşlerimize şifalar dilerim ve Türk milletinin Başı sağ olsun, Rabbim bu af-atları bir daha yaşatmasın. “AMİN”

SEVGİ SAYGI HOŞGÖRÜ GELSİN

Alemde güzeli düzeni olsa,

Acısız, Çilesiz mutluluk gelsin.

Özgürce çocuklar uçurtma uçursa,

Sevgi barış kardeşlik gelsin.

*

İnsan nesli olmasın heder,

Bitsin hüzün gözyaşı keder,

Gönüller sultanı olsun ki şükür,

Sevgi barış hoşgörü gelsin.

*

Nefret zulümler kökü kurusun,

Zalimler yerin dibine batsın,

Dünya pisliklere dar olsun,

Sevgi barış kardeşlik gelsin.

*

Bahçesinde renkli gülleri açsın,

Mis kokuları göklere çıksın,

Dere kenarların çimeni olsun,

Barış kardeşlik hoşgörü gelsin.

*

Doğamız korunsa sümbülü açsın,

Kelebekler uçsun neşeyi saçsın,

Vahşi kötülükler korkudan kaçsın,

Sevgi barış kardeşlik gelsin.

*

Der Mehmet hayalim budur,

Fani dünyada güzele koştur,

Vur neşteri çirkini durdur,

Sevgi saygı hoşgörü gelsin.

Y.T: 21.04.2021

Mehmet KANTAR.