Köşe Yazıları

24 Ocak 1980’de Ekonominin Dini Değişmişti

24 Ocak 1980’de Ekonominin Dini Değişmişti

24 Ocak 1980 de ekonominin dini değişmişti.

(24 Ocak 1980) e kadar toplumu devleti ve ekonomiyi etkileyen tüm fiyatları devlet tespit ediyordu.

Akaryakıt faiz ve döviz fiyatları devletin kontrolü altındaydı.

Temel ürünlerin taban ve tavan fiyatlarını da devlet belirliyordu.

24 Ocakla birlikte devlet tekelindeki ekonomik yapı serbest piyasa ekonomisine dönüşmüştü.

Ayrıca yüksek maliyetle mal ve hizmet üreten kamu kurumlarının özelleştirilmesine karar verilmişti.

İşte küresel güçlerin desteklediği bu ekonomi modelinin Türkiye’deki mimarı Turgut Özal olmuştur.

Özal bu değişimi Ekrem Pakdemirli, Hasan Celal Güzel, hüsnü Doğan, Adnan Kahveci, Işın Çelebi ve Vehbir Dinçerlerle birlikte yaptı.

Rahmetli Özal çekirdek kadro ile çalışmayı becermişti.

Ayrıca bürokrasiyi tedirgin etmekten uzak durmuştu.

Ve büyük patronların her alanda önünü açmıştı.

Yaklaşık 40 yıl önce devreye giren bu modelin başta enerji olmak üzere birçok alanda patronları tekel konumuna soktuğunu görüyoruz.

Aslında serbest piyasa ekonomisinin rekabet kuralları ile birlikte uygulanması gerekir.

Rekabet kurallarının çalışmadığı bir ortamda serbest piyasa ekonomi uygulamak halkı soymak demektir.

Şu anda Türkiye’de yapılan ekonomik uygulama budur.

Zengin çok zengin olmuş, fakir daha da fukaralaşmış.

Günün Sözü:

Zafere ilave edilecek yegane süs, tevazudur.

“Ouclos”

Batıda Ve Bizde Laiklik

Batıda Ve Bizde Laiklik

Laiklik konusunda bizde olduğu gibi batı toplumunda da sıkıntılı dönemler yaşanmıştır.

Mesela 1177 yılında aforoz edilen bir kral Papa’nın önünde diz çöktürülerek af dilemek zorunda kalmıştı.

1535 yılında ise her türlü kitabın basımında “Kiliseler Birliğinden” izin almak gerekiyordu.

1572 yılında Fransa’da büyük bir katliam yaşanmıştı.

Binlerce protestodan öldürülmüştü.

Bu katliamdan sonra papa memnun kaldığını açıklamıştı.

Ve coşkulu törenler düzenlenmişti.

Bizde Sivas, Kahramanmaraş ve Başbağlar katliamlarını yaşamıştık.

Batı toplumu bu çatışma alanını önemli ölçüde halletti.

Öncelikle eğitime ağırlık verdi.

İnançla ilgili farklılıkları tartışmaktan korkmadı.

Kutsal değerleri acımasızca kutlamaktan kaçındı.

En önemlisi din ile siyaseti birbirinden ayırmayı becerdi.

Biz ise dinimizi her alanda kutlamaktan vazgeçmedik.

Kominizme karşı, silah olarak kullandık.

Bir dönem dinimizi gelişmemize engel gibi gördük.

Bir dönem nefret ve itibarsızlaştırma siyasetini denerdik.

Toplum bu proje tutmayınca yine “hassas laiklik” üzerinden siyaset yapmaya başladık.

Bir siyasi lider 54 ülkeye yerleşmiş bir islam dini var iken “Anadolu Müslümanlığı” tarzı bir islamiyetten bahsetmekten kaçınmadı.

Bir diğerimiz Cuma namazı çıkışlarında mikrofonların karşısında konuşma yapma alışkanlığından vazgeçmedi.

Siyasetçiler olarak projeleri konuşmak yerine dini figürleri kullanmaya devam edersek ortak akılda buluşamayız.

Günün Sözü:

Bilimsiz din kör, Dinsiz bilim ise, topaldır.

“Albert Einstain”

 

 

 

Ankara’nın Havası Nasıl Düzelir

Ankara’nın Havası Nasıl Düzelir

Ankara’nın havası kurşun gibidir.

Son derece ağırdır.

Gergindir, bunaltıcıdır.

Söz ettiğimiz hava siyasal ve kamusal havadır.

Bende bu havayı 1968 ile 1991 yılları arasında yaşamıştım.

Ekonomi ve Maliye eğitimi almış bir kamu daire başkanı olarak siyaset bürokrasi ve iş dünyası arasında yaşanan itiş kakışlara bende tanık olmuştum.

İstanbul’da nasıl bir “patronlar sınıfı” varsa Ankara’da da “patronlar bürokrasi sınıfı” vardır.

Ara sıra “siyasi patronlar sınıfı” devreye girse de egemenlik her zaman “bürokrat patronların” elindedir.

Patron bürokrasi sınıfın en büyük kozu 65 yaş avantajıdır.

Yani 45 yaşlarında kritik bir kamu kadrosunu eline geçiren bürokrat, 20 sene bürokratik iktidara sahip demektir.

Ankara’da kamu kurumlarında ve yabancı elçiliklerdeki resepsiyonlar patron bürokratların kulis alanlarıdır.

Yurt içindeki etkinliklerin sürdürürken yabancı ülkelere mesaj vermeyi de ihmal etmezler.

Ele geçirdikleri gücün daha da gelişmesi ve gelecek kadrolara iletilmesi için çaba gösterirler.

İstanbul’daki patron sınıfı ise bürokrat patronlar ile iyi geçinmeye özen gösterirler.

Bürokrat patronlar birbirlerine kızdıkları ve birbirlerini kıskandıkları zaman kriz yaşarlar.

Ama özlük haklarına ve sosyal haklarını bir saldırı anında hemen birleşirler.

Geçmişte iki güvenlik gücümüz arasında bir itiş kakış yaşanmıştı.

Bir gün ise iki önemli yargı kurumu arasında bir kriz yaşanmaktadır.

Bu türlü krizleri önlemenin tek yolu güçlü kadrolarda “görev yapma sürelerinin” kısaltılmasıdır.

İşte o zaman Ankara’nın havası düzelir.

Günün Sözü:

Yumuşak olma ezilirsin,

Sert olma kırılırsın.

“Victor Hugo”

Seçim Kulisler

Seçim Kulisler

Kuzey Irak’tan gelen şehit haberleri seçim atmosferini de etkiledi.

Bu yüzden bazı aday açıklama programları iptal edildi.

Ama siyasi kulisler devam ediyor.

Bu günlerde siyasi kulislerde en çok konuşulan isim İyi Parti Büyükşehir Belediyesi Başkanı adayı, Selçuk Türkoğlu oldu.

Kamu görevi ve Sendika Başkanlığı yaptığı dönemlerde meydanlarda yaptığı konuşmalarla, çok dikkat çekmişti.

Selçuk Türkoğlu 31 Mart seçimlerinde başkan seçilmese bile başkanın belirlenmesinde önemli rol oynayacaktır.

İyi Partinin seçimlere kendi adayı ile girmesi (CHP) adayı Mustafa Bozbey’in şansını azaltmıştır.

Alinur Aktaş,(%40) düzeyinde bir oy oranına ulaşamasa bile yeniden Büyükşehir Belediye Başkanı seçilecektir.

Geçmişte (CHP) ye kazandıran İyi Parti bu defa kaybettiren parti olacaktır.

Bursa’da ilçe Belediye Başkan adayları da belli olmaya başladı.

Eski (CHP) Milletvekili Erkan Aydın, Osmangazi adayı olarak, Çetin Çoklar ise Orhangazi adayı çaktırtır.

Açıklanacak Zafer partisi de seçim çalışmaları yapıyor.

Zafer Partisinin seçim öncelikleri şunlar;

-Sığınmacılara kaynak ayırmayacaklar.

-İş yeri ruhsatı vermeyecekler, verilen ruhsatları iptal edecekler.

-Sığınmacıları her mahalleye ve tesise sokmayacaklar.

Ümit Özdağ’ın yerel seçim projeleri de böyle.

Günün Sözü:

Fırsat, adamın kapısını iki kere çalmaz.

“Chamfort”

Seçim Öncesi Partilerin Durumu

Seçim Öncesi Partilerin Durumu

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde 30 Büyükşehir, 51 il, 922 ilçe ve 390 belde belediye başkanını seçeceğiz.

Tabi her seçmen kendi şehrinde ilan edilecek Belediye Başkan adaylarını merak ediyor.

Ayrıca İstanbul ve Ankara için ilan edilecek başkan adayları da tüm seçmenlerin ortak merakıdır.

Bu arada Ak Partinin Bursa Büyükşehir Belediyesi adaylığı da Alinur Aktaş’a nasip olmuştur.

Bursa’daki Başkanlık mücadelesi Ak parti, (CHP) ve İyi Parti arasında olacaktır.

İyi Parti adayı olan Selçuk Türkoğlu’nun Sivil Toplum örgütlerindeki çalışmalarından tanıyoruz.

Sokaklarda ve meydanlarda etkili olacağını biliyoruz.

Kendisi başkan olamasa bile Alinur Aktaş’ın başkan olmasını kolaylaştıracaktır.

İyi Parti ile yollarını ayıran (CHP) ye , (DEM) partisinden desteği yetmeyecektir.

Ak Parti de geçmişte yakaladığı oy oranlarını bulamayacaktır.

Bu seçimlerde düşük oranlı ve çok partiye dağılmış seçim istatistikleri ile karşılayacağız.

Seçmen henüz istediği bulamadı.

Parti mi daha önemli aday mı daha önemli sorusunun cevabını Bursa’da bulacağız.

Seçmen tek başına seçimlere katılma cesareti gösteren Fatih Erbakan’a ilgi duydu.

Dünya’da milliyetçiliğin yükseldiği bir dönemde “benzer hamleyi” (MHP)den de bekliyoruz.

Günün Sözü:

İyiliği gizli yapanlar, Tanrıya inananlardır.

“Balzac”

Fırsatçılar Zamları Eritiyor

Fırsatçılar Zamları Eritiyor

2023 yılının enflasyon oranı %64.77) oldu

Geçen yıl Temmuz ve Ağustos aylarında yaşanan yüksek enflasyon rakamları canavarı bu noktaya taşıdı.

Çalışanlara ve emeklilere verilen yüksek orandaki zamlarda bu yüzden eriyip gitmiştir.

Ticaret bakanımız yüksek fiyat artışı yapanlara takır takır ceza kesiyoruz dedi.

Ama bu fırsatçı halka hızla genişledi.

Tedarik zincirlerini de esnaf kesimini de kapsama alanı içine aldı.

Peki giderek genişleyen bu fırsatçı ordusunu nasıl durduracağız.

Öncelikle yaygın basında ve televizyon kanallarında bu fırsatçıların isimlerini yayınlamalıyız.

Fırsatçılığı tekrarladıkları takdirde geçici kapatma cezaları uygulamalıyız.

Kasa fiyatı ile etiket fiyatları farklı diye teşhir etmeliyiz.

Tedarik zincirlerinin hangi halkasında fırsatçılık yaptıklarını tüketicilere duyurmalıyız.

Bu kesimi sadece ceza kesmekle durduramayız.

Hangi nedenle ceza verdiğimizi kamuoyu ile paylaşmalıyız.

Kısacası fırsatçıları teşhir etmeliyiz.

Bu fırsatçı kesim devlete ödediği ceza miktarlarını tüketicilere yansıtmaktan çekinmez.

Bu kesimi çalışana ve emekliye zam vermekle durduramayız.

Tam tersine daha da azgınlaşmalarına sebep oluruz.

Vicdandan yoksun kalmış olanlarla mücadele etmek çok zordur.

 

Günün sözü;

Bir yengece doğru yürümeyi  asla öğretmezsiniz.

“Aristo”

 

 

Süper Kupa Krizi

Süper Kupa Krizi

Bana göre Süper Kupa final maçı için iki aday stadyum vardı. Birincisi, Ankara’da yeni yapılan Eryaman Stadyumu idi.

Böyle bir final maçı başkente çok yakışacaktı.

İkincisi ise, yeni Samsun Stadyumu idi.

Çünkü Kurtuluş Savaşının ilk adımı Samsun’da atılmıştı.

Bütün bunlara rağmen, Futbol Federasyonu Başkanı ile Fenerbahçe ve Galatasaray Kulübü Başkanları final maçını Riyad’ta oynanmasını kabul etmişti.

Bu arada, Suudi Arabistan tarafından önerilen 4 milyon Doların 3,2 milyon Doları da, iki kulübün hesabına Ağustos ayında geçti.

Kalan 800 bin Dolar ise galip takıma verilecekti.

7 Ekimde ilk toplantı yapıldı. İstiklal Marşı okunması ve Türk Bayrakları açılması protokole bağlandı.

29 Aralıktan 10 gün önce Riyad’a gidildi ve son kontroller yapıldı.

Bu ana kadar taraftarlardan hiçbir olumsuzluk gündeme gelmedi.

Maç günü ise Fenerbahçe “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” pankartı ile çıkmak istediğini söyledi.

Ayrıca maç öncesi ısınma sırasında Atatürk resimli eşofman giyilmesini istedi.

Galatasaray ise, “Ne Mutlu Türküm Diyene” pankartı açmak istedi.

Suudiler bu son dakika taleplerini kabul etmediler.

Son dakika talepleri yapılan protokole ve UEFA Kurallarına uymuyor dediler.

Sonuç olarak Riyad’daki süper Kupa krizine bizim taraftan gelen son dakika talepleri sebep olduğunu anlıyoruz.

Bu kriz ülke yönetimine mal etmek haksızlıktır.

Günün Sözü:

İlk hata saflığın, sonrakiler suçun mahsulüdür.

“Gold Smith”

2024  Yılından Huzur Bekliyoruz

2024  Yılından Huzur Bekliyoruz

Hani bir deyim var,” Gelen gideni aratırmış” diye.

Gerçekten de öyleymiş.

2020 ve 2021 yıllarında, tüm dünya olarak, korona ile savaşmıştık, çok can kaybı vermiştik.

2022’de Koronanın son günlerinde, Rusya ve Ukrayna arasında ki  savaşla tanıştık.

2023 yılında ise bir yandan domuz gribi ile uğraşırken, Ukrayna savaşına, İsrail ile Filistin savaşı da eklendi.

2024 yılına katliama dönüşen bir savaşla birlikte giriyoruz.

Şimdiye kadar hastanelerin, camilerin ve klişelerin bombalandığı, bebeklerin, çocukların, kadınların ve yaşlıların katledildiği bir savaş görmemiştik.

Tüm dünya ülkeleri Amerikanın desteklendiği İsraili durduramıyor.

Ateşkes yerine, birkaç saatlik mola ile yetiniliyor.

Kısacası,2024 yılına biri Karadeniz de diğeri Doğu Akdenizdeki iki kanlı savaş ile birlikte giriyoruz.

Ayrıca tüm dikkatlerimizi Kuzey Suriye üzerinde yoğunlaştırdığımız dönemde,Kuzey Irak’tan 12 şehit haberini, aldık.

Bu haber hepimizi derinden yaraladı.

Sözün kısası 2023 yılının son günleri de çok acılı geçti.

Aslında 2024 yılındanda umutlu değiliz.

Amerika’dan İsrail ve Ukrayna’ya yardımlar devam ettikçe, bu savaşların uzayacağından ve genişleyeceğinden çekiniyoruz.

Ama yine de 2024 yılından sağlık ve huzur dolu haberler bekliyoruz.

 

Günün Sözü

Birlikte kardeş gibi, yaşamayı öğrenmeliyiz,                                                                                                                                                        Yoksa hep birlikte, aptal gibi öleceğiz.

“M.L.King”

Bursaspor sahipsiz kaldı

Bursaspor sahipsiz kaldı

Bursaspor 2010 yılında süperlig şampiyonu olmuştu.

Şehir girişlerinden şampiyon takımın şehrine hoş geldiniz levhaları yer almıştı.

Ardından birinci lige daha sonra da ikinci lige düştü.

Geçen sene ise üçüncü lige düşmekten Şanlıurfa sayesinde kurtuldu.

Bu sene ise çok kötü bir ilk yarı geçirdi.

Mağlubiyetler, cezalar ve provokasyonlar ile dolu olan ilk yarı istatistikleri şöyle;

-18 maçta 11 puan

-3 galibiyet

-10 mağlubiyet

-5 beraberlik

-attığı gol 13

-yediği gol 32

-averaj (-9)

Bursaspor’un çilesi bu kadar kötü karnesi olmakla bitmemiştir.

Olaylı Diyarbekir spor maçından sonra, Bursaspor kulübüne de olaylara karışan futbolcularımıza da cezalar yağdı.

Saha olaylarından ve kötü tezahürattan dolayı, Bursaspor kulübüne 2 maç seyircisiz oynama ve para cezaları verildi.

Ayrıca futbolculardan ;

-Çağatay’a 6 maç men

-Canberk’e 5 maç men

-Eren’e 5 maç men

-Talha’ya 5 maç men

-Ozan İsmail’e 2 maç men

-Bilal’e 2 maç men

-Ertuğrul’a 1 maç men

Cezaları verildi.

Bu yüzden Bursaspor, Van spor maçına en alt yaş grubu futbolcularının desteği ile çıktı.

Sahaya çıkaracak 11 bulmakta zorlanan Bursaspor Vanspor maçında kazandığı bir penaltı vuruşundan da faydalanamadı.

Buırsaspor’un esas sorunu sahipsiz kalmasıdır.

Geçmiş yıllarda Bursaspor başkanı olmak bir ayrıcalıktı.

Şimdi ise Bursasporlu patronlar Bursaspor’da görev almaktan kaçınıyorlar.

İlçe takımı olan Karacabey spor, belediye sahip çıktığı için her geçen sene yükselmektedir.

Bursaspor içinde tek çare Bursa Büyükşehir Belediyesinin sahiplenmesidir.

Günün sözü;

Başarıyı en kötü kullanmak,

Onunla övünmektir.

“maupassant”

 

 

DEPREM HOCASINDAN GEMLİK UYARISI

DEPREM HOCASINDAN GEMLİK UYARISI

Geçtiğimiz günlerde Yalova’nın Çınarcık ilçesinde 4.1 şiddetinde deprem meydana gelmişti.

Depremin ardından Prof.Dr.Naci Görür Gemlik’le ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı.

Fay hattının tam üzerinde bir şehir var.

Adı da Gemlik

Kuzey Anadolu fayının tam üzerinde.

Oturduğu yer kumul, aliviyon ve deniz kumu dolgusu.

Güney kol üzerinde deprem olması halinde kurtulma şansı yok.

Evler tek katlı olsaydı belki kurtulurdu.

Deprem hocası Gemlik hiç kalmaz dedikten sonra şu önerilerde bulundu.

Kenti ya Armutlu yarımadasına, yada Güneydeki yüksek yerlere taşımak lazım diye teklifte bulundu.

Bu arada 1999 Gölcük depreminin körfezin Çınarcık çukuruna açıldığı yerde durduğunu da öğrenmiş olduk.

Son depremin 8-10 tane demet halindeki faylar tarafından üretildiğini söyledi.

Çınarcık’ta ki adalar fayının üzerinde önemle duruldu.

Sözün kısası ya taşınacağız, yada evlerimizi güçlendireceğiz.

Kumul ve alivyon zeminlerde çok katlı bina yapmaktan kaçınacağız.

Çağdaş inşaat tekniklerini uygulayacağız.

Çünkü depremden kaçamayız.

Vakti saati geldiğinde karşımıza çıkacağına göre bizim her türlü önlemleri almamız gerekiyor.

Günün sözü;

Hayatın güzel olması için,

Eksiksiz olması şart değildi.

“Funicella”