Köşe Yazıları

Özal ve Akşener Farkı

Özal ve Akşener Farkı

Seçmenimiz siyasetteki kamplaşmadan ve tıkanmadan hiç hoşlanmıyor.

Dönem dönem üçüncü yol arayışına giriyor.

Yaklaşık yarım asır önce (CHP) ve Doğru Yol çekişmesinden bıkan seçmen rahmetli Turgut Özal’a şans vermişti.

Çünkü Özal, 4 eğilimi bir araya getirmeyi becermişti.

Sosyal demokrat Işın Çelebi’yi Ülkücü Mustafa Taşar’ı Muhafazakar Dindar Mehmet Keçeciler’i ve Liberal Mesut Yılmaz’ı aynı kabinede toplamayı başarmıştı.

Ama Özal aynı başarıya sağlığını koruma konusunda gösterememişti.

Özal’ın sağlığı bozulunca, 4 eğilimde iç çatışmalar başlamıştı.

İlk rauntta, sosyal demokratik Işın Çelebi dışlanmıştı.

Ardından Ülkücü kanat le muhafazakar kanat arasında parti içi iktidar mücadelesi başlamıştı.

Kısacası (2000)’li yılların başlarında bir zamanlar iktidar partisi olan (ANAP), tabela partisi haline dönüşmüştür.

Arayış içinde olan seçmen 2002 yılında Ak partiyi bulmuştu.

Son yıllarda Ak parti ile (CHP) arasındaki kamplaşmadan bıkan seçmen, İyi Partiye ve Meral Akşener’e bir şans tanıdı.

14 Mayıs seçimleri Akşener için tam bir meydan okuma seçimleriydi.

Ama Meral Akşener kutuplaşmadan bıkan yüksek orandaki kararsız seçmeni İyi Parti taşımayı beceremedi.

Rahmetli Özal’ın 4 eğilimi merkeze taşınmasındaki başarıyı tekrarlayamadı.

Sayın Akşener Liderlik vasfını kullanamadı.

Rakip partililere meydan okumak bir yana karmaşık ittifaklar içinde partisini ve kendisini yok etti.

Üçüncü yol arayan kararsız seçmenleri, hayal kırıklığına uğrattı.

Günün Sözü:

Tanrının değirmeni ağır işler.

Ama iyi öğütür.

“George Herbert”

Projelerden Çok Krizler Konuşulacak.

Projelerden Çok Krizler Konuşulacak.

Yerel seçim sürecinde siyaset hareketlenmeye başladı.

Erdoğan ve Bahçeli ittifakının, problemsiz olarak kaldığı yerden devam ettiğini görünüyoruz.

Belediyelerin paylaşımında Bahçeli’nin uyumlu ve tokgözlü davranışını takdir ediyoruz.

(CHP)’ de ise davulun Özgür Özel ‘in boynunda tokmağın ise İmamoğlu’nun elinde olduğunu anlıyoruz.

İmamoğlu, İstanbul seçimlerini odak noktasına yerleştirerek, (CHP) de karar verici konumuna gelmiştir.

İmamoğlu’nun diğer elinde İyi Partinin içindedir.

Seçimlere ortaklarla girmek mecburiyetinde olan İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki İyi Partili Meclis üyelerini etkilemiştir.

Nitekim, İyi Partili Meclis Başkan Vekili İbrahim Özkan istifa etmiştir.

İyi Parti yönetimin müstakil seçim kararını tanımayan İbrahim Özkan, İyi Partiden istifa etmiştir.

İyi Parti yönetiminin müstakil seçim kararı, tabanı (CHP) ye kaydıracaktır.

Meral Akşener “Lider konumundan” sıradan bir Genel Başkan konumuna düşmüştür.

İmamoğlu’nun esas hedefi önce (CHP) Genel Başkanlığı, ardından da Cumhurbaşkanlığı adaylığıdır.

Kılıçdaroğlu’ndan İmamoğlu’na gelecek hamleler ise İstanbul sermayesi tarafından önlenecektir.

Aslında, bu seçim sürecinde partilerin projelerinden çok yaşadıkları iç krizler konuşulacaktır.

Ama en yoğun kriz İyi Partide yaşanacaktır.

İyi Partide yönetimine isyan eden bir taban tepkisini göreceğiz.

Günün Sözü:

Herkes yanlış yapar,

Ancak ahmaklar yanlışlarında direnirler.

“Çiçero”

İyi Parti Ve (CHP)’nine Geleceği Oylanacak

İyi Parti Ve (CHP)’nine Geleceği Oylanacak

İyi Parti, Ak Parti ve (CHP) çekişmesinden bıkan seçmen için, yeni bir umut olarak, siyaset meydanına çıkmıştı.

14 Mayıs seçimleri de, İyi Parti için tarihi bir fırsattı.

Ama Meral Akşener bu tarihi fırsatı kullanamadı.

14 Mayıs seçimleri İyi Parti için bir “meydan okuma” seçimleriydi.

Altılı masalarda yıpranmadan, tek aşına seçimlere girerek, siyaset sahnesindeki ağırlığını göstermesi gerekiyordu.

Ama Meral Akşener’de parti yönetiminde seçmenin kendilerine gösterdiği ilginin karşılığını veremedi.

İyi parti için artık, meydan okuma vakti geçti.

Çünkü parti yönetimi de, parti tabanı da, ranta ve çıkara alıştı.

Hele seçimlere ortak olarak mı girelim yoksa müstakil olarak mı girelim oylaması partiyi resmen böldü kurulun 35 üyesi tek başına 14 üyesi de ortaklarla girelim dedi.

Bu karar İyi Parti tabanının ranta alıştığını ve küresel sermayenin baskısı altında olduğunu göstermiştir.

Akşener, ne kadar “müstakil” desede, taban kendi menfaati istikametinde, oy verecektir.

Yani tabanın gözü Akşenerde, kulağı ise İmamoğlu’nda olacaktır.

(CHP) de ise günlük rutin işlerde Başkan Özgür Özel’i göreceğiz.

Ama Belediye Başkanlarının belirlenmesinde ve ortalık hamlelerinde, İmamoğlu’nun adını duyacağız.

Yerel seçimler bir bakıma (CHP) ve İyi Partinin geleceğini de belirleyecektir.

Günün Sözü:

Akıllı düşman,

Akılsız dosttan hayırlıdır.

“Hz. Ali”

Mevlana Haftasındayız

Mevlana Haftasındayız

Her yıl, Mevlana’yı anmamıza rağmen ötekileştirme ve kutuplaştırma huyumuzdan bir türlü vazgeçemedik.

Halbuki tam yedi buçuk asır önce, Mevlana bu hastalığımıza çare bulmuştu.

“Ne olursan ol gel, tövbeni bozsan bile yine gel”, demişti.

Değişime ve yenilenmeye karşı olan direncimizin reçetesini de, Mevlana’nın şu sözlerinde, buluyoruz.

Mevlana, “Dün, dünle birlikte gitti cancağızım, bugün başka şeyler söylemek lazım” diyerek değişimin önünü açmıştır.

Mevlana felsefesinde iki yüzlülüğe de yer yoktur.

“Ya göründüğün gibi ol, yada olduğun gibi görün” diyerek insanlığı şeffaflığa itmişti.

Kalp temizliği de, Mevlana’nın öncelikleri arasındadır.

Mevlana,” Kalbini yıkayıp arıtmamışsan, habire abdest almaktan fayda bekleme” diyerek, temiz kalbin ibadet kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.

Mevlana felsefesi yaşadığımız ortam için bir ihtiyaçtır.

Bozulmaya başlamış toplumlar için bir sosyal ilaçtır.

Fırsatçıların kol gezdiği, insani değerlerin çürüdüğü bir ortamda çare Mevlana felsefesine baş vurmaktır.

Bu çürümeyi büyük camiler yaparak durduramayız.

Her ortamda hukukun üstünlüğünü şeffaflığın ve liyakatin önemini en az ibadet kadar ön plana çıkarmalıyız.

Barış  ve yardımlaşma önceliğimiz olmalıdır.

İnançta, korku yerine sevgi ve saygıyı ön plana çıkarmalıyız.

Günün Sözü:

Ayna bir şeye tamah etseydi,

Bizim gibi münafık olurdu.

Her şeyi olduğu gibi göstermezdi.

“MEVLANA“

Engelliler Gününün Ardından

Engelliler Gününün Ardından

Her yıl 3 Aralık günü, “Engelliler Günü” olarak kabul edilmiştir.

Bu haber, pek çok kişi tarafından olağan bir haber olarak görülebilir.

Ama, ailede bir engelli varsa, bu haber en önemli bir haber sayılır.

Çünkü engeliler, ailelerine takım oyunu öğretirler.

Yaşam içinde kendimizden başka kişilerinde olduğunu hatırlatırlar.

Aşınan hoşgörü ve sabrımızın, yeniden yeşermesine vesile olurlar.

Engelli ile yaşamanın ilk şartı, ailenin engeli ve engelliyi kabul etmesidir.

Bu kabul ile birlikte engelli ile yakınlaşırız.

Bu dönemde, belki biraz yoruluruz.

Ama ruhen ve vicdanen, rahat oluruz.

Ve, zaman içinde engelimizi bir sorun olarak değil, farklı bir renk olarak görmeye başlarız.

Artık, kendi önceliklerimizin yerini, engellimizin öncelikleri almıştır.

Sorumluluk almanın fiziki yorgunluğu sorumluluktan kaçmanı ruhsal yorgunluğu yanında, hafif kalır.

Engelli ile birlikte yaşamak iki kişilik özel bir hayat biçimidir.

Bu hassas görevi, canı gönülden yapanlar, bize göre cennetin en öncelikli adaylarındandır.

Böyle fedakarlıklar, Allah katında en yüksek derecede değerlendirilir.

Artık, tüm toplumlar ve tüm devletler, engellilere çok olumlu yaklaşıyorlar.

Bizim devletimizde, engelliler konusunda çok hassas davranıyor.

Biz de bir engelli ailesi olarak tüm engelli ailelerine sabır ve huzur diliyoruz…

Günün Sözü:

İnsanlar her zaman kahraman olamazlar,

Ama her zaman, insan olabilirler…

“B. Franklin”

 

İnanç ve İmaj Çok Önemli

İnanç ve İmaj Çok Önemli

Yaşadığımız teknolojik çağda, iki önemli değerin vitrine çıktığını görüyoruz.

Bunlardan biri inançtır. İkincisi de, imajdır.

İnanç dini açıdan olduğu kadar, ilmi açıdan da önemlidir.

Çaresiz kaldığımız anlar olur. İşte o an, inanç devreye girer ve işin içine tanrıyı sokmaya gayret ederiz.

Ondan destek isteriz, ona yalvarırız, Aslında inanç ilmi açıdan önemlidir. İnancımız yoksa başarılı olamayız. İşimizde yükselmeliyiz, sınıfımızı  geçemeyiz, maçı kazanamayız.

Ünlü yazar Tolstoy’da bu tezimizi destekliyor.

“İnanç yaşamanın gücüdür” diyor.

Gelelim ikinci değer olan imaja, saç traşımız, sakal şeklimiz, kendimize bakım tarzımız.

Cep telefonu ve araba markası tercihimizin, perde arkasında bizim “imaj tarzımız” yatmaktadır.

İmaj yerinde kullanıldığında başarımızın parçası olur.

Yeni dünya düzenin de sadece eğitim ve sosyal avantajlarımız bize yetmez.

Bu avantajlarımızı inanç ve imajla takviye etmek zorundayız.

Çünkü çağdaş dünyamızda her ürünün bir alternatifi olduğu gibi, her insanında bir alternatifi vardır.

Fark edilmemiz ve tercih edilmemiz için inanç ve imaj faktörünü dikkate almamız şarttır.

1968 yılında bir kamu kurumunda görev yapıyordum.

Ayrıca ekonomi ve maliye okuyordum.

Bir ara mezuniyet albümümüzü karıştırdım.

1968 kuşağında saç, sakal, bıyık ve giyim tarzı aynı zamanda siyasi çizgiyi ve ideolojiyi de yansıtıyordu.

Sosyal demokratlar uzun saçlı, uzun sakallı,  postallı ve parkalıydı.

Ülkücü gençlerin ise abartılı sarkık bıyıkları vardı.

Muhafazakâr gençler bu günkü kadar sakala meraklı değildi.

 

Günün Sözü;

Gençlikte günler kısa, yollar uzun.

Yaşlılıkta ise yıllar kısa, günler uzundur.

“Pain”

Seçim Öncesi Partilerin Durumu

Seçim Öncesi Partilerin Durumu

Bu günlerde İYİ Parti içinde yaşanan çekişmeler, geçmiş yıllarda diğer partilerin içinde de yaşanmıştı.

Ama geçmişte yaşanan hizipler, para alışverişleri üzerinde olmamıştı.

Parti içindeki grupların egemenlik mücadelesi biçimindeydi.

Aslında İYİ Parti seçim süreçlerini doğru yönetseydi, daha yüksek bir çizgiye ulaşabilirdi.

Çünkü iktidar yorulmuştu ve hayat pahalılığı tavan yapmıştı.

CHP ise şehit analarının suçladığı HDP ile yan yanaydı.

14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri bir meydan okuma haline dönüştürülebilirdi.

Altılı masaya katılmayıp tek başına seçime girseydi, bu gün ulaştığı noktanın altında kalmazdı.

Üstelik altılı masayı devirdi suçlaması ile de karşılaşmazdı.

Ama dış odakların büyük menfaatleri ile parti tabanının küçük menfaatleri yüzünden geleceğini kaybetti.

Şimdi tek başına seçimlere giremez.

Çünkü parti tabanı ekonomik ve kadro rantının tadını tatmıştır.

İYİ Parti özel kaleminde poşet içinde para alışverişi yapıldığı konusundaki iddialar İYİ Partinin geleceğini yaralamıştır.

İYİ Parti AK Parti ve CHP’den koparabileceği oyları düşünürken, mevcut oyları eski adreslerine geri dönecektir.

Dünyada milliyetçilik rüzgarı eserken, yerel seçimlerde nasıl sonuçlanacaktır.

Ekonomik konularda yıpranan ve dış politikada yorulan AK Parti, beklentilerin altında kalacaktır.

Özgür Özel, (CHP)’yi yukarılara taşıyacak bir karizmaya sahip değildir.

Geçen seçimlerde tek başında seçimlere katılıp meydan okuma şansını kaybeden İYİ Parti çözülme sürecine girecektir.

Genç ve Dinamik bir kadro kurduğu takdirde MHP yükselişe geçecektir.

 

Günün Sözü;

Ülkemi ailemden çok severim.

Ama insanlığı da, ülkeme değişmem…

“Fenelon”

 

 

 

Bürokrasiden Şikayetde Haklımıyız.

Bürokrasiden Şikayetde Haklımıyız.

Millet olarak, yeri geldikçe bürokrasi uygulamalardan, hep şikayet ediyoruz.

Kanunları ve kuralları uygulayan bürokratlardan, yakınıyoruz.

Genellikle şikayetlerimizin odak noktasında, yargı kararları yer alıyor.

Her fırsatta “geciken adalet adalet değildir”, diyoruz.

Aslında bu bürokratlar, bizlerden biridir.

Bunlar, bürokrasinin motoru olan memurlardır.

Biz bu memurları nasıl tayin ettik.

Aslında, seçerken çoğu zaman yeteneklerine önem vermedik.

Bizden olup olmadığına, baktık.

Dediklerimizi yapıp yapamayacağına baktık.

Bir zaman kır, ”çok milliyetçidir, çok vatan severdir” dedik.

Onları, devlet kadrolarına aldık.

Bir başka dönem, “Laiktir, çok Atatürkçüdür”, dedik.

Onlara, görev verdik.

Yakın geçmişte ise, ”Cemaat üyesidir”, dedik.

Hak etmedikleri yerlere, atadık.

Aslında, her dönemde tercihlerimizde yeteneklerinden ziyade bizden olup olmadıklarına baktık.

Bürokrasi kadrolarını, bu tercihlerimizle donattık.

Şimdi toplum olarak görev verdiğimiz bürokratlardan şikayet ediyoruz.

Aslında onlarda bizlerden birisidir.

Toplum olarak ve üst yönetim olarak bürokrasiyi rahat bırakmalıyız.

Özellikle yargı ve ekonomik konularda onları etkilemekten kaçınmalıyız.

Onları siyasete bulaştırmaktan uzak durmalıyız.

Suçu, sadece bürokratlarda aramaktan vazgeçmeliyiz.

Toplum olarak aynaya bakarsak suçluyu aynada göreceğiz.

Günün Sözü:

Bir önyargıyı yok etmek,

Atomu parçalamaktan daha zordr.

“Eınsteın”

24 Kasım Öğretmenler Günü

24 Kasım Öğretmenler Günü

 

Her yıl 24 Kasım’da, öğretmenler gününü kutluyoruz.

Aslında, öğretmenlerimizin bu kutlamalardan, ne derece mutlu olduklarını pek bilemiyoruz.

Çünkü öğretmenlerimizi hep sözde sevdik, özde sevemedik.

Ekonomik bunalımlara ittik.

Ek işler yapmaya zorladık.

Haksız tayinlerle, onlara zulüm ettik.

Çoluğunu ve çocuğunu, tedirgin ettik.

Onların mesleki heveslerini kırdık.

Verimlerini düşürdük.

Onları kariyerlerine göre değil, ideolojilerine göre değerlendirdik.

Onların tek bir güç olmalarını, her dönem engelledik.

Onları, sendikaları kullanarak böldük.

Hak ettikleri ücretleri, veremedik.

Onları, kariyerleri için gerekli yayınları, takip etmekten mahrum bıraktık.

Başrolde olması gereken öğretmenlerimizi, hep ikinci planda bıraktık.

2023 yılında, öğretmenlerimize yaptığımız haksızlıkların biraz farkına vardık.

Kadro olarak, 1.dereceye ulaşan öğretmenlerimize, 3600 ek gösterge uygulamasına başladık.

Özelliği olan kadrolar dışında, mülakat uygulamasını kaldırdık.

Yapılabilecek haksızlıkların, önüne geçtik.

Aslında, ne kadar iyileştirme yaparsak yapalım, öğretmenlerimizin hakkını ödeyemeyiz.

Onlara sevgimizi saygımızı ve ilgimizi, eksik etmeyelim.

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

Tüm yaşam eğitimdir. Herkes öğretmendir.

Ve herkes sürekli olarak, öğrencidir.

“Abraham Maslow”

Muhalefette Artçı Sarsıntılar

Muhalefette Artçı Sarsıntılar

 

Seçim ortaklığı, hem (CHP) hemde İyi Parti için, vazgeçilmez bir tercih haline gelmiştir.

 

Çünkü her iki partinin tabanı, kazanılacak belediyelerden sağlanacak, rantın peşindedir.

 

Tek başına mı, ortak olarak mı, tartışmaları, İyi Partiyi çözülmeye kadar götürmüştür.

 

Akşener’in tek başına dayatması, İyi Parti de önemli istifalara, sebeb olmuştur.

 

(CHP) nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel’de, tek başına seçimlere gireceğiz, diyemez.

 

İlk itiraz, İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’ndan gelecektir.

 

Çünkü (CHP) nin gücü, İstanbul seçimini kazanmak için yetmez.

 

İmamoğlu, bir telde iki can fazla, oynayacaktır.

 

Böyle karmaşık bir ortamda, Meral Akşener’i ikna etmeye uğraşırken (HDP) yi de elden kaçırmamak için, uğraşacaktır.

 

31 Mart seçimleri, İmamoğlu’nun geleceğini şekillendirecektir.

 

Kazandığı takdir de, Cumhurbaşkanlığı adaylığını, bekleyecektir.

 

Kaybettiği takdir de, ya yeni bir parti kurma sevdasına düşecektir, ya da “bir bilen” konumunda, Kılıçdaroğlu gibi, ofiste misafir ağırlayacaktır.

 

Seçim yenilgisinden sonra, muhalefet kanadında yaşanan deprem, artçı sarsıntılar da bir süre daha, devam edecektir.

 

 

 

GÜNÜN SÖZÜ

 

Eğitim, öğrencilere saygıyla başlar.

 

“Emerson”