Köşe Yazıları

Bursaspor İlgi Bekliyor

Bursaspor İlgi Bekliyor

Geçen sezon başında silinen 3 puanımızın ne kadar önemli olduğunu sezon sonunda anlamış olduk.

İlk 2 ye giremediğimiz gibi az daha play off şansımızı da kaçırıyorduk.

Aslında gerçekçi düşünecek olursak geçtiğimiz sezonda Bursaspordan daha etkili takımlar gördük.

71 gol ile rekor kıran Adanademir spor bile süper lige çıkamadı.

Takımı bozmayan Erzurum spor 1 sezon sonra tekrar süper lige dönmeyiş başardı.

Üstün fizik gücü ve mücadeleci kişiliği keçiören gücü dikkat çekti.

Bir kaç sezondur süper lig kapısında dolanıp duran Hatayspor bu sene fırsatı kaçırmadı.

Biz ise küme düşmekten federasyon kararı ile kurtulan Eskişehir spora bile kendi sahamızda yenildik.  Çünkü çok miktarda hedefleri olmayan memur yapıda futbolcuıya sahiptik.

Dikkat çeken  bir kaç futbolcumuz ise ruhen Bursaspordan kopma yaşadılar.

Hallerinden memnun , hedefleri olmayan futbolcuların çokluğu Bursasporu yarıştan kopardı.

Tabiki futbolcu maaşlarının zamanında yapılmaması takımın moralini bozdu.

Geçen dönemdeki başkanın tavırları ve sporcularla arasını düzeltememesi camia ile uyum sağlayamaması başarısızlıkta en önemli etkenlerden birisiydi.

Kamuoyunda sempati yaratamadı. Şimdi ise son dakikada tek aday olarak Erkan Kamat karşımıza çıktı. Şampiyon olan kadroda futbol şube sorumlusu olarak görev yapması en önemli referansı olmuştur. Bu vasfı ile ağustos ayı içerisinde yapılacak kongrede görevş devralacaktır.

Biriken borçlar ve dağılan takım nedeni ile çok zor bir döneme talip olduğunu biliyoruz.

İş dünyasının, belediye yönetiminin ve taraftarımızın yeni başkana sahip çıkmasını bekliyoruz.

 

Günün Sözü

Budala ile parası

Uzun zaman bir arada duramaz.

B Shaw

“KRONİK KOVİD”

“KRONİK KOVİD”

Kronik kovid…Nam-ı diğer; LONG COVID!

Yazı başlığımı görünce, “yine mi pandemi?” demeyin. Ne de olsa dünyada son günlerin en favori olan pandemi haberi, kronik kovid!

Ülke dışı haberlere göz atmayı seven biri olarak, pandemiyle ilgili bu konunun bizde ne zaman, ne şekilde, açık ve seçik değerlendirileceğini merak ediyordum.
Ve nihayet, mikrobiyoloji uzmanı Doktor Tutku Taşkınoğlu son derece net ve detaylarına da değinerek konuyu ele aldı.

Doktor Tutku Taşkınoğu’ na göre; “Kronik Kovid” tıpkı grip, nezle gibi sürekliliği olan bir hastalık haline gelerek, muhtemelen geleceğin tıp kitaplarında da yer alacak bir salgın hastalık.
Bunun anlamı şu; kovid virüsüne bir şekilde ve bir zaman aralığında herkesin yakalanacak olması. Bu, artık gün ışığı gibi açık ve görünürlüğü olan bir gerçek.

İşte bunun için tedbirli yaşam kurallarımızı ihmal etmememiz ve uyarıları hafife almamamız gerekiyor. Nitekim, kovid virüsüne karşı halen önleyici bir aşı veya tedavi edici kesin bir yöntem bulunmuş değil.

Dr. Taşkınoğlu’ nun verdiği değerli bilgilere göre; “Ben nasıl olsa atlattım” düşüncesi de son derece yanlış.
Kaldı ki korona virüse yakalanan insanların 14 gün algısının da hata olduğunu vurgulayarak, yapılan tespitlere göre, bazı hastalarda sürecin 3 hafta hatta 12 haftayı bile geçebildiğini söylüyor doktor hanım.
Bu şekilde sürecin değişkenliğine dikkat çekerek, virüse yakalanan kişilerde komplikasyon oluşması olasılığına karşı, belli periyodlarda tetkiklerinin ihmal edilmeden yapılması gerektiğini vurguluyor.

Üstelik bununla da konuyu bitirmeyip bir de oran veriyor; “10 kişiden biri bu şekilde” diyerek.

Alın size kurallara uymak için bir kriter daha!

Kaldı ki kovid 19’u atlatan hastaların düzenli kontrolünün şart olduğunu da yine doktorun söylemlerinden anlıyoruz.

Kronik kovidin enfeksiyon belirtilerinde de en sık görülen şikayetin yorgunluk ve nefes darlığı olduğunu söyleyerek, hastaların sadece yüzde 60′ ının eski sağlıklı hayatlarına dönebildiklerini, geri kalan yüzde 40′ ının ise bu salgını atlattıktan sonra bile mutlak suretle takip edilmesi gerektiğini söylüyor Dr. Taşkınoğlu.

Hasılı; bu meselenin ciddiyeti daha nasıl ve ne şekilde anlatılır bilemiyorum ama şayet canınızı seviyorsanız yeni yaşam kurallarına uyun.

Saatlik veya günlük yaşayacağınız düğün kutlamalarınızı, asker uğurlamalarınızı, kalabalık eş dost buluşmalarını hatta taziyelerinizi bile rafa kaldırın! Kaldırın ki, bir kaç saat için ne kendi sağlığınızı ne de sevdiklerinizin sağlığını tehlikeye atın!

Bol güneş, kum, deniz üçlüsüne de rağbet etmeyin! Her ne kadar yaz dönemi sona eriyor olsa da dört mevsimi yaşayan ülkemizde eylül ayında da bu üçlüye kanmayın!

“Sağlıklı olmak” en önemli gerçeğiniz olsun.

Esen kalın.

 

“BU İKTİDARININ 18 YILDIR SÖZLÜ MÜJDELİ VAATLERİ ? VE ŞİİR’İM”

“BU İKTİDARININ 18 YILDIR SÖZLÜ MÜJDELİ VAATLERİ ? VE ŞİİR’İM”

 

Yine yeni bir gündemde mevcut iktidar yönetiminin yeni sözleri ve Sayın Cumhur Başkanımızın açıklamalarıyla 83 milyon Türk yurttaşımız umutlanarak heyecanla sevindi. Karadeniz’de doğal-gaz enerji yataklarının bulunması devlet eliyle çıkarılarak sunulmasında, enerjide bir nebze olsun, dışa bağımlılığımız azalmasıyla dar gelirli insanımızın milli gelir dağılımında yansımasıyla geçim sıkıntılarının kolaylaşmasında önemli yeri olur. Önemli olan bu güzel sözlerin Türk halkına söylem kadar icraatı olması ve 83 milyon ülke insanı tek vücut olmasının dik duruşu olur…

*

Fakat bu iktidar yaklaşık 19 yıl oldu iktidarda her seçimde ve geçmiş belli zamanlarda vaatleri söylemlerine bakıldığında neler söylediğine bakalım, Komşu ülkeleriyle 0 sorun: Şuan-ki ilişkiler hep sorun. Türk ekonomisi dünya ekonomi arasında ilk onda olacak, 500 milyar dolar ihracat olacak denildi, şimdi durum söylenen gibi değil, tam aksi, tüketim ekonomisi ve toplumu olduk,  üretim malum, işsizlik, açlık sınırı, geçimsizlik, toplumun dar gelirli-sinin %80 bankalara borçlu, enflasyon, pahalılık yaşam ve hayat çok pahalı toplum endişesi ve % 7 büyüme denildi malum kimler büyüdü küçülen kim olduğu belli ve milli gelir fert başı dağılımında düşecek payı 19.000 dolar denildi, 5.500 dolara geriledi, israf büyüdü, dar gelirli insanımız öt eleştirildi birbirinden kaçar oldu…

*

AB ‘ye tam üyelik vizesiz dolaşım için imzalar atıldı, gündüz Ankara’da havayı fişekler patlatıldı ve gelinen durum malum. Çözüm süreci denildi: Habur sınır kapısından Suriye’ye terörist gruplar geçerek toplantı eğlencelerinde, Şıvanperver denile terörist şovları yapıldı, PKK uzantısı malum parti seçimde 80 terörist sözde vekil TBMM ne girerek ülkenin bütçesinden 96 milyon yardim  alarak ve belediyeler kazanarak o belediye bütçelerinden teröristlere harcamalar yapıldı.

*

Büyük Orta-doğu eş başkanlığı denildi işe neye yaradığı malum.Modern Müslüman gençlik yetişecek denildi, gelişen gençlik durumu malum, yarını endişeli ve sorunlu gelişmelerle uyuşturucu artışları, fuhuş artışı, aile kavgaları, kadın katliamları, boşanmalar ve birçok misallerle verilerek olanlar oldu. Dinler arası diyalog denildi, Fetö terörist sermayesi tavan yaptı ve efendileriyle kanlı oyununu oynadı 250 şehit birçok gazimiz oldu ve Suriye’de oyunlar kurdular tuzaklar oynandı, İslam geçinen Arap Ülkelerin çoğu sırtını döndü, Şam hayalet şehri oldu. İslam ülkeleri orduları kuruluyor denildi, İslam ülkeleri sırtını döndü, Obama’ya kadim dost denildi, yaptığı belli oldu, Trampa, Putin’e dostum denildi dost çıkmadılar, daha neler nelerle karşılaştık…

*

Sonuç olarak hiçbir ülke birinin dostu olamaz ancak çıkar menfaati doğrultusunda ilişkiler olur ve geçmiş tarih bu gibi olayların aynasıdır. Geleceğimiz için tüm siyaset kurumları ve iktidar yetkilileri her noktada insanına verilen söz ve vaatleri algı içinde olmaması, benim olsun, başkalarının olmaması siyaset mantığından, nefret dilden üslubundan, sıyrılarak doğrular içinde milli duygularla milli ekonomi, millî üretim modeliyle milli para kullanımı, Kuvayı milli hareket ruhuyla, içte güçlü birlik, dik duruş ve gelişen yeni küresel dünyada küresel güç olmak, sözle milli olmak değil, icraatta milli olarak, Türk milletiyle ruh birliği içinde yükselmektir… saygı ve esenlikler dilerim…

 

DÜN’DE BİZİM GELECEK’TE BİZİM

Güzeldir ülkemin insanları,

Ağada bizim garibanda bizimdir.

Sevgi hürmet olsun birliği,

Doğuda bizim batıda bizimdir.

*

İstiklal marşımız varlığında ahengi,

Benzeri yoktur ülkemin dengi,

Bayrağında al kandır rengi,

İstiklalde bizim zaferde bizim.

*

Tarih birliği çağlar söyleriz,

Her rengimizle zorlukları aşarız,

Yedi bölgesinde mevsimler yaşarız,

Meyvemside bizim ağaçta bizimdir.

*

Doğusunda yaylarında karı var,

Toroslarda renkli çiçeği var,

Zeybeği dadaşının barı var,

Çengisinde bizim bağlamada bizimdir.

*

Der Mehmet birlikte hayırdır,

Gönülde tek yürek olmaktır,

Sevda vatan gücümüz iridir,

Dünde bizim gelecekte bizimdir.

Y.T:12.12.2018

MÜMİN: HAKKIN TEMSİLCİSİ, HAKİKATİN DAVETÇİSİ

MÜMİN: HAKKIN TEMSİLCİSİ, HAKİKATİN DAVETÇİSİ

Muhterem Müminler!

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar! Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir.”[1] Mekke’de İslâm’ın ilk günlerinde inen bu ayetler, Peygamber Efendimizi toparlanıp kalkmaya, sorumluluk almaya ve tevhid dinini insanlara anlatmaya çağırmaktadır. Peygamberimizin şerefle taşıdığı ve ümmetine miras bıraktığı bu mukaddes görevin adı tebliğdir.

Aziz Müslümanlar!

Cenâb-ı Hak, “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun.”[2] buyurarak, zamanı ve zemini aşan bir bilinçle tebliğ görevini sürdürmemizi ister. O halde, yılmadan, yorulmadan insanları doğruya ve doğruluğa davet etmeliyiz.

Cenâb-ı Hak, “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel yöntemle mücadele et.”[3] buyurarak, tebliğin sağduyu ve hassasiyet gerektirdiğini bildirir. O halde, hakikate çağırırken güzel bir üslûpta, sabırlı ve nezaketli bir tutumda kararlı olmalıyız.

Kıymetli Müminler!

Her birimiz, tebliğ kadar temsil ile de görevliyiz. Anlattığı yüce değerleri yaşamak, İslâm’ın sınırlarına önce kendi hayatında riayet etmek, sözü ile özü bir olmak her müminin sorumluluğudur. Bu konuda Rabbimizin ikazı gayet açıktır: “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır.”[4]

Aziz Kardeşlerim!

Rabbimiz buyuruyor ki, “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?”[5]

Böyle bir övgüye mazhar olmak için, din-i mübin-i İslâm’ın sarsılmaz hakikatlerini anlatmaya ve hakkıyla yaşamaya gayret edelim. “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.”[6] buyuran Resûl-i Zîşan Efendimizin tebliğ metodunu örnek alalım. İyi niyetle iyiliği inşa etmeye çalışırken, farkında olmadan yıkıp dökmemek için davet ve irşatta bilinçli davranalım.

Kıymetli Müminler!

Hutbemin sonunda, dün itibariyle girdiğimiz hicri 1442. yılın aziz milletimize ve tüm insanlığa sağlık, huzur ve bereket getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum. Ayrıca bilinçli olmamızı gerektiren önemli bir hususa daha işaret etmek istiyorum. Yaşadığımız salgın hastalıktan hem kendimizi hem de çevremizi korumak için mümine yaraşır bir duruş sergileyelim. Tedbirlere uyma konusunda özen ve ciddiyetimizle örnek olalım. İhmalkârlığa şahit olduğumuzda güzellikle uyaralım. Hep birlikte yenebileceğimiz bu hastalık aramızda kol gezerken umursamaz davranmanın, Allah katında vebal, toplum içinde de kul hakkı olduğunu unutmayalım.

[1] Müddessir, 74/1-3.

[2] Âl-i İmrân, 3/104.

[3] Nahl, 16/125.

[4] Saf, 61/2-3.

[5] Fussilet, 44/33.

[6] Buhârî, İlim, 11.

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

 

Günün Ayeti

(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.

 

(Lokman, 31/28)

Günün Hadisi

Kim Ramazan orucunu tutar, sonra buna Şevval ayında altı gün daha eklerse, bütün yıl oruç tutmuş gibi olur.

 

(Muslim, “Sıyâm”, 204)

Günün Duası

Allahım! Gönüllerimizi aç. Kalplerimizi nurlandır. Amellerimizi, iyi ameller olarak sona erdir.

 

Dövme yaptırmak caiz midir?

Vücuda iğneler batırılıp, açılan deliklere boyalı maddeler konularak yapılan dövme, eski çağlardan beri yapılan bir cahiliye âdeti olup, sağlık açısından zararlı olduğu gibi, dinen de yasaklanmıştır. Nitekim dikkat çekmek, daha güzel görünmek amacıyla, yaratılıştan verilmiş olan özellik ve şekillerin değiştirilmesi İslam dininde, fıtratı bozma kabul edilerek yasaklanmıştır (Nisâ, 4/119).
Hz. Peygamber (s.a.s.), vücuda dövme yapmak, dişleri incelterek seyrekleştirmek gibi ameliyeleri, yaratılışı değiştirmek, fıtratı bozmak kapsamında değerlendirmiş ve bunu yapanların ve yaptıranların Allah’ın rahmetinden uzak olacağını bildirmiştir (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim, Libâs, 120). Dolayısıyla dövme yaptırmak caiz değildir (İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 129).

 

https://kurul.diyanet.gov.tr/Cevap-Ara/1000/dovme-yaptirmak-caiz-midir-?enc=QisAbR4bAkZg1HImMxXRn5PJ8DgFEAoa2xtNuyterRk%3

d

“KORONA VİRÜS DESTAN BEYİ’Tİ” RABBIM BİZİMLEDİR MERAK ETMEYİN

“KORONA VİRÜS DESTAN BEYİ’Tİ” RABBIM BİZİMLEDİR MERAK ETMEYİN

 

Geldi başımıza nereden nerden,

Allah bizimle merak etmeyin,

Çekip gidecektir afatı tezden,

Mevla bizimle merak etmeyin.

*

Nasıl geldiyse öylede gider,

Üzülüp, üzülüp etmeyin keder,

Taktiri ilahisi böyledir meğer,

Allah bizimledir merak etmeyin.

*

Nice olayları atlattık bizler,

Unutmayın bu afatı sizler,

Allah afatını kulundan gizler,

Mevla yanımızda merak etmeyin.

*

Hatice ananın, Ayşe ananın,

Duaları vardır buna inanın,

Zaafa düşerek kesme güm ‘anın,

Devlet güçlüdür merak etmeyin.

*

Camiler inledi sedası dinmez,

Eller havadadır aşağı inmez,

Düşman karşısında gözü görmez,

Devlet milletiyle merak etmeyin.

*

Sevgili habibin sözleri nerde,

Yoksa çekildi ‘mi bizlere perde,

Boşa üzülmeyin durduğu yerde,

Rabbim bizimledir merak etmeyin.

*

Göğsünde imanı vardır millette,

İnşallah kalmayız gene düzde,

Yazını bitirdik kışına gelince,

Mevlam bizimledir merak etmeyin.

*

Okuyun Kuranı koyun başınıza,

Bereket gelsin ekmek aşınıza,

Yaş eklemeyin sizler yaşınıza,

Allah yanımızdadır merak etmeyin.

*

Nice sahaları aşarak geldik,

İnsiz vadileri yararak çıktık,

İnşallah vebayı yere serersek,

Türk devleti köklüdür bilelim,

*

Devlet alsın tedbiri tezden,

Bu vebayı vursun gezden,

Akılla, bilimle kovsun bizden,

Mevla yanımızda merak etmeyin.

*

Atamız demişti milletine ileri,

Türkün devleti kalmasın geri,

Hedefin doğrula çekilme geri,

Allah bizimledir merak etmeyin.

*

Albayrağ’a göz düşmesin yerden,

Ver rahmetini dolsun derenden,

Milli uyanışın olsun hamleden,

Allah bizimledir merak etmeyin.

*

Afat savuşur-sa az tahribatla,

Eğerek bükerek doğru katla,

Korona gidecek atla uçakla.

Mevla yanımızda merak etmeyin.

*

Her canlıya imanı vermez,

Çeker kılıcını gözünü kırpmaz,

Vurur devirir kimseye sormaz,

Allah bizimledir merak etmeyin.

*

Adaletli olsun devletin başı,

Hakkın üstüne sürmesin lekesi,

Kırılmasın, serpilmesin hilal kaşı,

Mevla sizinledir merak etmeyin.

*

Kendinden olmaz bilesin anla,

Akşam yatsıya sabahına uyana,

Güneşi, ayını geceyi koyana,

Allah kulunladır merak etmeyin.

*

Kulluğunuzu bilin ası olmayın,

Kervan gider geride kalmayın,

Bu zalim dertlere göz yummayın,

Peygamber bizimledir merak etmeyin.

*

Minarelerden coştu dualar oldu,

Bu zalim virüsün renginde soldu,

Geldi başımıza olanlar oldu,

Rabbım sizinledir hiç üzülmeyin.

*

Der kulların kederliyiz fazlaca,

Dostlar kervanı kavuştu hakka,

Mekanları cennetinde olsun ala,

Rabbım bizlerle merak etmeyin.

Y.T: 25.03.2020

Yazarlar: Hacı Yusuf Ünal.

Düzenleyen: Mehmet Kantar.

Sistem Liyakate Önem Veriyor mu?

Sistem Liyakate Önem Veriyor mu?

Yaşadığımız bu dönemde dik durmaya ve çabuk karar alıp uygulamaya mecburuz.

4-5 partiden oluşan  koalisyonlar bu ülkeyi taşıyamaz.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinden korkanlar güçlü parlamento sistemini savunurlar. Çünkü onlar için cumhurbaşkanın mecliste seçilmesi çok daha kolaydır.

Eğer cumhurbaşkanlığı sistemi olmasaydı bu yakaladığımız süreci yönetmekte zorlanırdık.

HDP nin de içinde olacağı çok parçalı koalisyonlar terörle mücadeleyi sağlayamazlar.

ABD, Almanya, Fransa baskısıyla doğu Akdenizde zamanında kararlar alıp uygulamakta zorlanırız.

Peki uyguladığımız sistemde hatalar yok mudur?

Aslında sistem genel anlamı ile iyidir ama uygulamada hatalar oluşmaktadır.

Öncelikle belirtmeliyim ki; görevdeki AK Parti kadroları önceki dönemdeki kadrolara göre çok yetersizdir.

Mesela Cemil Çiçek gibi en kritik dönemlerde Erdoğan’ı temsil edecek kalitede bir yetkili yoktur.

Cemil Çiçek; geçmişte 2007 de genel kurmay tarafından verilen e muhtırayı canlı yayında etkisiz hale getirecek açıklamalarda bulunmuştur.

Faruk Çelik; pratik çözümleri  ve uzlaşmacı tavırları ile toplu sözleşme ve asgari ücret görüşmelerini oy birliği sağlayarak uzlaşma ile sonuçlandırmayı başarmıştır.

Bu gibi toplantıları oy çokluğu ile sonlandırmak başarı sayılmaz.

Mevcut sistemde her daim liyakatten bahsedilirken uygulamada tam tersi işlerle karşılaşıyoruz. Mesela 45 senelik köklü bir Uludağ Üniversitesinin rektörlüğüne o üniversitenin ilahiyat fakültesinden birisi rektör olarak atanmıştır.

Aslında Bursa olarak Tıp fakültesinden bir rektör beklerdik çünkü tıp fakültesi bu üniversitenin amiral gemisidir.

Hem doktor yetiştirir hem de bursa halkının sağlık hizmetlerini en iyi şekilde karşılar.

Liyakate uyulup uyulmadığına bundan daha iyi bir örnek bulamayız.

 

Günün Sözü

Nefsine ağır gelen işi

Kimseye tatbik etme

Hacı Bektaş Veli

ARAPSAÇI!

ARAPSAÇI!

 

Pandemiyle birlikte sanki her şey arapsaçına dönmüş gibi!

 

Normal alış veriş yapmayı özledik; bir kaç arkadaşımızla oturup bir cafede kahve içmeyi, sevdiğimiz bir restorana gidip özgürce oturup yemek yemeği, evimizde misafir ağırlamayı, komşu ziyareti yapmayı, denize girmek için en sakin zamanı seçmeden ve en kuytulara gitmeden girip, gönlümüzce yüzmeyi, akraba ziyaretlerini, sosyal etkinliklere katılmayı vs vs.

 

Sözün özü; normal yaşamlarımızda her neyi yapıyorduysak pandemiden önce, bir bütün olarak hepsini de yapmayı özledik.

 

Ha aşı bulundu bulunuyor, ha çıktı çıkıyor derken iyimser ihtimal ve söylemlere kendimizi kaptırmak ve bu yönde kendimizi kandırmak istesek de uzmanların sözleri kulaklarımızı çekiveriyor yine!

 

” Aşı bulunsa dahi güncel hayatta uygulanması iki seneyi bulur” tarzındaki söylemleri mıh gibi çakılıyor aklımıza.

 

Bir de işi bilenlerin ” bu, biyolojik savaş çağının başlangıcıdır. Süreç hemen bitmeyecek” demeçleri daha da vehamet katıyor duruma.

 

Elimizi attığımız her yer yarım yamalak!

 

Korkarak yaşama duygusunu içimizden atmış olsak da “alışma” duygumuz bir türlü gelişmedi. Bu şekilde yaşamaya alışma durumlarımızdan bahsediyorum. Elbette kolay değil, hem de hiç kolay değil…

 

Pandemi öncesi eskiyi arıyor ve özlüyoruz.

 

Bir markete, manava, pazara veya mağazaya gidip elimizle bir ürüne dokunarak satın almayı bile özledik!

 

Kaldı ki bu örnek yaşamdaki en minik ama en gündelik alışkanlıklarımızdan biriydi.

 

İşin eğitim kısmından veya bu tarz daha çaplı konulardan bahsetmiyorum bile! Okullar açıldı, açılacak, eğitim sistemi şöyle ya da böyle olacak derken, doğal olarak o da balon misali elimizde patlayan konular arasına giriverdi!

 

Hangi konuda ne desek, ne etsek? Kimi kime şikayet etsek de şu pandemi illetinden kurtulsak, nafile…

 

Başa gelen çekilir misali, bol bol sabır düşüyor bizlere.

 

Tüm bunlara rağmen, hâlâ olanların ciddiyetini kavramadan ve hiç bir uyarıyı dikkate almadan yaşayan vatandaşlar mı?

 

Artık onlar için söyleyecek ne bir sözüm kaldı ne de bir satırlık yazım!

 

Bu vakte kadar anlamamış olanların bundan sonra anlayacaklarına dair hiçbir ümidim yok. Keza arapsaçına dönen hayatlarımızdaki bu uzamanın biraz da onların bir türlü almamak için direndikleri önlemler yüzünden olduğu ve daha da karmaşık hale geldiği, ülke pandemi gündemine bakınca gün gibi ortaya çıkıyor!

 

Duyarlı insanlara ise bu satırlardan bir kez daha seslenmek istiyorum; aman diyeyim, siz siz olun tedbirli yaşamayı elden bırakmayın. Bırakmayın ki ne bu süreç daha fazla uzasın ne de daha fazla can kaybı olsun.

 

Esen kalın.

 

TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜ 4000 BİN YILLIK TARİHE DAYANIR VE ŞİİR’İM

TÜRK MUTFAK KÜLTÜRÜ 4000 BİN YILLIK TARİHE DAYANIR VE ŞİİR’İM

Orta Asya’dan başlayan, Türk mutfak kültürü, bugüne kadar değişmeyen birçok özellikten birisi de yemek isimleridir. Türkiye’nin ulusal mutfağı. Selçuklu ve Osmanlı kültürünün mirasçısı olan Türk mutfağı hem Balkan ve Orta Doğu mutfaklarını etkilemiş hem de bu mutfaklardan etkilenmiştir. Ayrıca Türk mutfağı yörelere göre de farklılıklar gösterir. Karadeniz, Güneydoğu, Ege, Akdeniz, Orta Anadolu, Doğu Anadolu mutfağı gibi birçok yöreler kendilerine ait zengin bir yemek haznesine sahiptirler.

*

Türk Mutfak Kültürü, Türk mutfağındaki çeşitliliği, zenginliği birçok etkene bağlıdır. Kısa bir ifadeyle orta Asya ve Anadolu topraklarının sunduğu ürünlerdeki çeşitlilik, uzun bir tarihsel süreç boyunca birbirinden farklı birçok kültürle yaşanan etkileyişi mi vardır. Selçuklu ve Osmanlı gibi İmparatorlukların saraylarında gelişen yeni tatlar, mutfak kültürümüzün yeni yapısını kazanmasında rol oynamıştır. Türk Mutfağı, çeşit zenginliği ve damak tadına uygunluk yönünden olduğu kadar birçok yemek ve yiyecek türü ile sağlıklı ve dengeli beslenmeye ve vejetaryen mutfağına kaynaklık edebilecek örnekleri barındırmaktadır.

*

Türk Mutfak Kültürünün genel nitelikleri, Türklerin uzun yıllar, baharat yolunu denetim altında tutmasından dolayı Dünya’nın en gelişmiş mutfaklarından biridir. Baharatlar, etin ömrünü uzun kıldığı gibi terbiye edilmesi için de gereklilik arz eder. Tarım için uygun ve verimli arazilere sahip olmuş Türklerde, çiftçilik ve hayvancılıktan dolayı, hem sebze hem de et yemekleri çeşitliliği vardır. Türk mutfak kültürünün niteliklerini, Asya’daki yerleşik düzen ve göçler sırasında göç yolları üzerinde bulunan toplumlarla etkileşimleri ve tarımsal ekonomik yapı, Türk yemeklerini etkilemiştir. Ailelerin sos-yo ekonomik düzeylerine göre yemeklerde genellikle bir farklılaşma görülür. Yemek çeşitleri bakımından başka kültürlerden etkilenme ve onları etkileme söz konusu olmuş ve avcılık, tarımsal yapı ve göç kültürünün etkisi varlığıyla, sosyal bir sorumluluk getirir. Açları doyurun, çıplakları giydirin, yıkılanları yapın, az halkı çok edin gibi kutsal öğütlerle yola çıkan göç kafilelerinin yeni vatandaki görevleri kendilerine böylece bildirilmiştir. İşte, yıllar sonra Anadolu ve Rumeli’de gelişen Osmanlı kültürü ve bu kültürün önemli bir bölümünü oluşturan mutfak ve yemek törelerin, Asya Türklerinin tarihsel birikimiyle birlikte oluştu, gelişti ve ünlenerek günümüz dünyasında dünya mutfakları öncüsü oldu.

*

Türk Mutfağında, belirli zamanlarda hazırlanan özgü yemek, yiyecek – içecek türlerinin; sembolik anlamlarla yüklü hazırlanması gündelik yemeklere göre daha fazla zaman ve emek isteyen bir yapıya sahip olduğu bilinmektedir. Belirli zamanlara özgü yemekler imece adı verilen yardımlaşmalarla hazırlanır. Nişan, düğün, sünnet, ölü evlerine giden yemekler, dini bayramlar, mevsimlik bayramlar, Ramazan Ayı gibi gündelik yaşamdan daha farklı anlamların yüklendiği günlerde yemek ve yiyeceklerin de farklılaştığı; sofraların daha özenle ve bol çeşitle hazırlandığı görülmektedir. Bu konuda kendine özgü bir yapı gösteren doğum, düğün yemeklerini örnekleyebiliriz ve içecekler olarak hoşaflar, şerbetler çeşitli benzerleri vardır diye biliriz.

*

Düğün yemeklerinde et yemeğinin yanında pilav, mevsime bağlı olarak bir sebze yemeği, kuru fasulye veya nohut, hoşaf bulunur. Çorba olarak şehriye ve yoğurt çorbalarının yer aldığı düğün sofralarında; keşkek, pilav ve et yemeği hemen her bölgede yaygındır. Düğün sofralarında tatlı olarak helva, zerde, sütlaç, tereyağlı kayısı tatlısı veya baklava çeşitleri bulunur. Cenaze evine yörelere göre değişiklik göstermekle beraber, 3 veya 7 günle değişen sürelerle komşu ve tanıdıklar yemek getirir, ölü evinde yemek pişmez. Ölünün evden çıktığı gün un helvasının yapılması dağıtılması; yemek veya yiyecek ikramında bulunulması geleneği devam etmektedir.

*

Geleneksel Türk mutfak kültürümüzde, önde gelen araçlarından birisi olan sofra ve sofra bezleri  odanın ortasına serilir, sofra bezinin etrafında küçük yer minderleri bulunur. Bazen de sofra bezi üzerine 20 – 30 cm yükseklikte özel yapılmış küçük bir tahtadan masaya benzer (Hunca ve Sofra) konulur veya ahşap ayaklar üzerine sini konularak altına sofra bezi sarılarak, O bezi sofraya oturanlar dizlerinin üzerine alarak nizami oturum sağlanarak yemekler yenilirdi. Kiler, evin 7 – 8 aylık zahiresini barındıran bir bölümüdür. Başta pilavlık ve köftelik bulgurlar, çorbalık keşkeklik döğmeler (kendime), mercimek, fasulye ve nohutlar, ağızları beyaz ve nakışlı örtülerle kapalı, kırmızı topraktan yapılmış yerli büyük küpler veya sıra sıra dizili yeşil çiniler, ambarda unlar, pekmezler, ballar, peynirler, salçalar, turşular; kül-eklerde tere yağlar, kavurmalar, kıymalar, tarhanalar; erişte gibi şeyler ise büyük kamış sepetler, salamura ve sirkeler için fıçılar; soğan, sarımsak, sebze ve meyve kuruları için sırık askılar, meyve saklamak için kumluk yine kilerde tavana asılı ekmek teknelerde tandır ekmekleri bulunurdu. Yakın geçmişe kadar mutfak ve kiler iç içe olduğu gibi ayrı ayrı da olurdu. Köy ve kasaba evlerinin çoğunda kiler yok oldu diye biliriz.

*

Geleneksel Türk mutfağında yapılan yemek çeşitleri. Çorbalar, Zeytinyağlı dolmalar, Pilavlar,  Börekler, Hamur işleri,  Kebaplar, Yahniler, Tavalar, Bastılar, Hoşaflar, Sütlü tatlılar, Türk kahvesi vaz geçilmezi olurdu ve Türk mutfağı geçmiş tarihinden geleceğe olan önemli yaşanmış değerlerin gerçek olan bir bütünüdür. Türk toplumunun tarih boyu varlığını ifade eden sözleri kadar mutfağı-da önemini oluşturmuştur. Türkün dünyada eğilmez başı, vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor, bir hilal uğruna, Ya Rab, ne güneşler batıyor! (Mehmet Akif Ersoy) Ne mutlu Türküm diyene… – Ülken insanının Sağlığı için, ailen için, kurallara uy ve sağlıklı kal-!!!

SEN NE BULAŞIK KOR-ONASIN

Efendilerin ataşını yaktı,

Ayakları fırsata çevirdi,

Yaktın kavurdun dünyayı,

Sen zalim bir kor-onasın.

*

Maskeli balo kurdun,

Gargarayla boğaz yaktın,

Deli gömleği giydirdin,

Ne zalim bir kor-onasın.

*

Çin’de çıkardılar virüsü,

Vahşi efendiler sürüsü,

Yaşamadan garipler ölüsü,

Canlıları koron- aya deney sürüsü,

*

Korona vizesiz geziyorsun,

Yoksulu çok eziyorsun,

Çok canları yakıyorsun,

Sen ne yapışık kor-onasın

*

Mehmet der kederliyim

Endişe verir geleceğim

Şifayı Mevla’dan dilerim

Sen ne bulaşık kor-onasın.

Y.T: 15.08.2020

Bir Anket ve Milliyetçilik Yükseliyor

Bir Anket ve Milliyetçilik Yükseliyor

Öncelikle Ada Araştırma Şirketinin 2020 Temmuz ayında yaptığı anketin sonuçlarına bir bakalı. Bu gün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz sorusuna cevap verenlerin kararsızlar da dağıtıldıktan sonra partilere göre dağılımı şöyle oluşmuş.  AKP 39 CHP 24 MHP 10 İYİ Parti 10 HDP 9 DEVA PArtisi 20,6 Gelecek Partisi 1,9 Saadet Partisi ise yüzde 1,1 şeklinde oluşmuş. Kalan kısım ise dieğr partilere dağıtılmış.  Sayıları hayli fazla olan kararsız seçmenlerin de eklendiği bu tablodan siyaseten şu mesajları alıyoruz. AK Parti 18 yıllık iktidarının ardından uzun süre sonra yüzde 40 ların altına inmiş görünüyor. Buna akrşılık sürekli muhalefette olan CHP nin de geçmişte olduğu gibi yerinde saydığını söyleyebiliriz. MHP nin geçmişte aldığı yüzde18 civarındaki oy oranlarından uzak kalmakla birlikte gerekli sıçramayı henüz yapamadığını, tüm yıpratma ve suçlamalara rağmen İYİ Partinin de 2018 deki oy oranınını koruduğunu gözlemliyoruz. Tabloda milliyetçi olarak tanılanan iki partinin yani MHP ve İYİ Partinin toplamdaki oylarının yüzde 20 leri aştığını ve aslında bölünme olmasa milliyetçi tabanın ülkede ilk defa 1/5 oranını geçtiğini görebiliyoruz.

Gezi parkı olaylarının tırmandığı süreçte CHP li Selin Sayek Böke ile Akşenerin kurduğu yakınlığı biliyoruz. Bu iki bayan siyasetçiyi Amerikan Ankara büyükelçisi ile aynı fotoğrafta görmüş ve yadırgamıştık.  Ak partide ise erdoğan ile parti arasındaki oy oranı arasındaki makasın iyice açıldığını görüyoruz. Salgına ve ekonomik sorunlara yenik düşen seçmenin dış politikada yaşanan gelişmelerden ce cami açılışı gibi dini söylemelrden artık eskisi gibi etkilenmediğini gözlemliyoruz. Laiklik konusunda aşırı hassas davranan CHPnin milliyetçilik konusunda yeterince çaba göstermediğini gözlemliyoruz. Yaşanan süreçte ülkemizde ve dünyada milliyetçilik tavan yapnaktadır. Artık seçmen emeğe ve insan haklarına değer veren ve ülkesini seven iktidarlar istemektedir.  Suudilerin ve arap emirliklerinin politikaları dünyada değer kaybetmiştir. FETÖ ve benzeri yapılanmalar da dindan ve muhafazakar kesimleri ve onların siyasetlerini yıpratmıştır. Modern ve laikçi yapılar dahalktan kopukl yaşamaktadır.  Bu aşamada milliyetçi kesimlere fırsat doğmuştur. İşte böyle bir ortamda Sayın Akşenere yeni bir rol yüklenmektedir.  Sayın AKşener büyük htimalle millet ittifakını bırakacak ve CHP ile HDP yi başbaşa bırakacaktır. ANA htar parti rolünü üstlenecektir. Böyle bir projede Davutoğlu ve Babacan da kepenk kapatmak zorunda kalacaklardır.  HDP önünde bekleyen anneler siyasette kartların yeniden karılmasını sağlamıştır.

 

Günün Sözü

Az anlamak ters anlamaktan iyidir

A France

Döviz Neden Tırmanıyor

Döviz Neden Tırmanıyor

Ağustos ayı başında Temmuz ayına dair enflasyon rakamları açıklandı.  12,62 olan enflasyon oranının temmuz ayında 11,76 seviyesine düştüğünü öğrendik.  Enflasyondaki cüzi düşüşe sevinirken büyük bir kur fırtınasına tutulduk.  Doların 7, Euronun ise 8 lirayı fersah fersah geçtiğine tanık olduk. Bu kur fırtınasının amacı faizlerin de artmasını sağlamaktır. Merkez bankası  bir kaç hafta önce faizleri 0,25 oranında düşürme niyetindeydi.  Amaç enflasyondaki cüzi indirimden faydalanarak faizleri de daha aşağı çekmekti. Ancak dövizdeki tırmanma eğiliminden korkuldu ve faizlerdeki indirim ertelendi.

Ama döviz kuru ateş almıştı ve bu proje içinde olanların amacı fazileri yukarı çekmekti.   Korona döneminde defalarca hükümetten ceza yiyen dış ortaklı özel bankalar rövanşı almak isteyeceklerdir. Çünkü salgın artma eğilimine girmiştir. Devlet; Irak, Suriye ve Libya işleri ile meşguldür. Dış politikamız Lİbya, Doğu Akdeniz , Yunanistan ve Azerbaycana odaklanmıştır.

Okulların açılıp açılmayacağı meselesi genç nesillerde belirsizliğe ve  umutsuzluğa neden olmaktadır.  Böyle bir ortamda İstanbul sözleşmesini tartışmaya açmak toplumun fay hatlarında gerilmeye sebep olacaktır.  Kısacası hem ekonomik hem siyasal hem de toplumsal kriz yaratmak için ortam ısıtılmak istenmektedir. Salgın dahil pek çok iç ve dış odaklı gerginlikleri içiçe yaşıyoruz. Hepimiz öncelikle sağlık tedbirlerine tam olarak uymalıyız.  İç ve dış politikadaki olaylarla ilgili olarak sağduyulu ve soğukkanlı duruşumuzu sürdürmeliyiz.

Günün Sözü

Oyun bitince şah da piyon da

Aynı kutuya konur

İtalyan Atasözü