Köşe Yazıları

ELEŞTİRİYORUM – ELEŞTİRECEĞİM!

ELEŞTİRİYORUM

ELEŞTİRECEĞİM!

 

Millet olarak hijyenin, temizliğin ve toplu yaşama kurallarının adap ve usüllerinin nasıl olması gerektiğine dair, pandemiyle birlikte yeterince antreman yaptığımızı ve bir şeyler öğrendiğimizi düşünüyorum. Daha doğrusu, pandemi sebebiyle öğrendiğimizi düşünüyordum!

 

Öğrenememişiz! Hiçbir şey öğrenememişiz. Pandemi bile öğretememiş bizlere!

 

Yazacağım satırlar için hiç kızmayın bana. Dost acı söyler!  Millet olarak öz eleştiri yapmayı ve yapılan eleştirileri önemsemeyi öğrenmeliyiz. Kendimizi kaf dağında görme huyumuzdan vaz geçelim artık!

 

Yarım asırdır bu yüce topraklarda yaş almış ve Türk olmaktan dolayı her zaman gurur duymuş bir Türk kadınıyım.

 

Ancak!

Gerçekleri daima kendime ölçü edinmiş ve insanlar hoşnut olsun diye değil, doğruysa doğru yanlışsa yanlış diyen, yazan, konuşan biriyim. Onun için şimdi  tutup da “biz Türk insanı hijyen konusunda bi’ haberiz” dersem kimse kırılmasın bana. Çünkü öyleyiz!

 

Öğrenemedik bir türlü temiz olmayı, temizliği, bireysel ve toplumsal hijyeni! Bu, dün de böyleydi bugün de böyle. Yani, pandeminin hüküm sürdüğü günlerde de böyle olmaya devam ediyor.

 

Değişen hiçbir şey yok.

Evet, bu konuda Araplardan bir tık ama sadece bir tık öndeyiz! Ki yeryüzünde yaşayan ırk ve toplumlar arasında- ilkel yaşam sürenler hariç- en pis, hijyen kuralları konusunda en geri kalmış toplum Arap toplumlarıdır.

 

Bunu yazarken işkembe-i kübradan atıp tutmuyorum sevgili okurlar. Biliyorum da yazıyorum. Yıllarım, bahsettiğim ırkın arasında ve ülkelerinde geçti. O kirliliği ve kokuşmuşluğu bizzat yaşamış, görmüş biri olarak söylüyorum bunları.

Sizi temin ederim, onlar yirmi sene önce de aynıydılar, bugün de!

 

Hadi şimdi bir de Avrupa’ya göz atalım ve sonra bize dönelim yeniden; parkları, bahçeleri, yolları, caddeleri,  sokakları hatta köşe başları bile çiçek gibi, mis gibi, pırıl pırıl…Bırakın yere izmarit, mendil parçası vs atmayı, üstünüzden toz bile düşsün istemezsiniz. O derece temizlikten bahsediyorum. Bunu da işkembe-i kübradan atmıyorum çünkü biliyorum. Yirmi sene önce de bu şekildeydiler bugün de. Tabii bahsettiğim Avrupa ülkelerinin arasında Makedonya, Yunanistan gibi siyasi amaçla Avrupa birliğine alınarak, “Avrupa ülkesidir” denilen ülkeler yok. Ayrıca Avrupa deyince ben, hemen şahlanıp da etiketi yapıştırmayın bana; ” vay efendim Avrupa özentisi var bunda” diye.

 

Ne Avrupa özentim var ne de Araplara güttüğüm bir kinim. Hiçbiri de yok bende. Sadece objektif olarak gördüklerimi ve bildiklerimi yazıyorum. Hepsi bu.

 

Gelelim bize; Avrupa ülke ve insanları kadar hijyen kurallarına riayet edebilmeyi öğrenmemiz için kırk fırın ekmek yememiz gerekli! Araplar kadar  berbat durumda olmadığımız için de bir parça gururlanmamak işten değil elbette. Neyse ki ucun kıyın da olsa onlardan(Araplardan) bir tık üst seviyede olduğumuz için mutluyum doğrusu!

 

Ne zaman ki, çerimizi  çöpümüzü sokak ortalarına atmamayı öğreneceğiz, ne zaman ki bir market çıkışında elimizdeki çöpleri atabileceğimiz bir çöp kutusu bulacağız, ne zaman ki genel tuvaletleri, kullanım alanlarını, piknik ve sayfiye yerlerini bulduğumuz gibi bırakmayı öğreneceğiz, ne zaman ki toplu taşıma araçlarına çöpümüzü bırakmamayı öğreneceğiz, ne zaman ki dış alanlardaki pano, levha ve duvarlara aşkımızı veya küfrümüzü yazmamayı öğreneceğiz, ne zaman ki su ve sabun ikilisini düzenli bir şekilde vücutlarımızda kullanmayı öğreneceğiz, ne zaman ki evlerimizin önünü evlerimizin içi kadar temiz tutmayı öğreneceğiz, işte o zaman temizlikten ve temiz bir toplum olduğumuzdan bahsedebiliriz.

 

Bunları yapmak imkansız mı? Hayır,  asla değil ancak, “bunların olabileceğine dair umudun var mı?” diye soracak olursanız bana, cevabım; “hayır, yok” olur.

 

Velhasıl; eğitim şart!

 

Esen kalın.

DİN İSTİSMARINA KARŞI FERASETLİ VE BASİRETLİ OLALIM

DİN İSTİSMARINA KARŞI FERASETLİ VE BASİRETLİ OLALIM

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun; başka yollara sapmayın. Sonra onlar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınasınız diye Allah bunları size emretti. ”[i]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Sözlerin en doğrusu, Allah’ın kitabıdır. Rehberliğin en güzeli, Muhammed’in rehberliğidir.”[ii]

Aziz Müminler!

Yüce Dinimiz İslam; insana Rabbini tanıtmak, var oluş gayesini bildirmek, dünya ve ahiret saadetini temin etmek için gönderilmiştir. İslam, Kur’an’ın rehberliğinde, Peygamberimizin örnekliğinde şekillenmiş değerler ve kurallar bütünüdür. Müminler öteden beri bu değerlere sımsıkı sarılmış, bu kurallara uyarak İslam’ı doğru anlamak, doğru anlatmak ve doğru yaşamak için gayret göstermiştir. Ne var ki hak, hakikat ve istikamet dini olan İslam’ı, dünyevi çıkarları uğruna istismar etmeye çalışanlar da dünden bugüne var olagelmiştir.

Kıymetli Müslümanlar!

Din istismarı, dinin manevi otoritesini kullanarak maddi kazanç, güç, şöhret ve makam elde etmektir. Dini istismar edenler, Allah’la ve Peygamberimizle görüştüklerini iddia ederek insanların iradelerini teslim almaya yeltenir. Hatasız ve masum oldukları yalanıyla kendilerini hakikatin yegâne temsilcisi gibi göstermeye çalışır. Sözde keramet ve rüyalarla, bidat ve hurafelerle saf Müslümanları yönetmek ister. Şifa dağıtma, kısmet açma vaadiyle insanların çaresizliklerinden menfaat devşirir. Bilhassa gençleri hedef alarak toplumun heyecanını, hayal ve ideallerini, dinî inanç ve duygularını sömürür.

Din istismarcıları, kendileri gibi düşünmeyenleri dışlar, mutlak itaat göstermeyenleri ötekileştirir hatta tekfir eder. Kendilerine kayıtsız şartsız bağlılığı şart koşarak aile, millet, kültür ve kimlik bağlarını zayıflatır. Menfaati uğruna yalanı, ikiyüzlülüğü, hırsızlığı, şantajı, şiddeti meşru görür. Sonuçta hem kendisi sırat-ı müstakimden sapar, hem de başkalarını saptırır.

Değerli Müminler!

Din istismarı karşısında her birimize düşen, ferasetli ve basiretli davranmaktır. İstismar hareketleriyle samimi gayretleri birbirinden ayırt etmek için teyakkuzda olmaktır. Yüzyıllardır bu topraklarda dinî hayatımızı besleyen güçlü ve güvenilir maneviyat damarlarımızı tanımaktır. İslam’ı tahrif ve istismar etmek isteyenlerin bir amacının da köklü Anadolu irfanına zarar vermek olduğunu unutmamaktır.

Şu da bir gerçektir ki inancı ve dinî değerleri üzerinden insanları aldatmak nasıl din istismarı ise iftira, hakaret ve ithamlarla Müslümanların tamamını zan altında bırakmak, İslâm hakkında korku ve nefret oluşturmak da aynı şekilde din istismarıdır.

Değerli Müminler!

Son ve mükemmel dinin mensupları olarak, Cenab-ı Hak bize akıl ve irade ihsan etmiştir. Dinimizin değişmez ilkeleri, kültürümüzün değerleri ve 14 asırlık sağlam bir ilim geleneğimiz vardır. Bunların kıymetini bilelim ve hazinelerimizi heba etmeyelim. İstismara fırsat vermemek için dinimizi uzman kişilerden, iyi niyetli ve sağlam kaynaklardan öğrenelim. Ölçümüz daima Kur’an-ı Kerim’in değişmez hakikatleri ve Peygamberimizin sünnet-i

[i] En’am, 6/153.

[ii] Nesâî, Îdeyn, 22.

 

Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

 

Günün Ayeti

Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat, kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.

 

(Mutaffifîn, 83/1-3)

Günün Hadisi

Mümin, ne insanları karalayan, ne lanet eden, ne kaba ve kötü sözlü, ne de hayâsızdır.

 

(Al-Tirmidhi,”Birr”,48)

Günün Duası

Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!

 

(Mü’minûn, 23/118)

 

 

Salâtu selam nedir? Hz. Peygamber’e (s.a.s.) nasıl ve hangi lafızlarla salât-u selam getirilir?

Salât ve selam kelimelerinden oluşan “salât-u selam” terkibi, Hz. Peygamber için okunan ve Allah’ın rahmet ve selamının onun üzerine olması dileğini ifade eden dualara denir. Salavât, salât kelimesinin çoğuludur. Kur’an’da, “Allah ve melekleri şüphesiz Peygambere salât ediyorlar. (O hâlde) ey iman etmiş olanlar, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzab, 33/56) buyurulmaktadır.
Hz. Peygambere (s.a.s.) Allah Teala’nın salât etmesi, rahmet etmesi; meleklerin salât etmesi, şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salât etmesi ise, dua etmeleri anlamını ifade eder.
Kur’an-ı Kerim’in, Hz. Peygambere (s.a.s.) salât-u selam getirmeyi emreden bu âyetine binaen, geçmiş dönemlerde tanzim edilmiş pek çok salâtu selam örnekleri vardır. Hz. Peygambere (s.a.s.) en kısa şekilde, “Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” diye salât-u selam getirilir.
Bu hususta birçok hadis de rivayet olunmuştur. Nitekim İbn Ebî Leyla şöyle demiştir: “Ka’b b. Ucra ile bir defasında karşılaştım, bana şöyle dedi: Sana Hz. Peygamberden işittiğim bir hediye vereyim mi? Hz. Peygamber bizim yanımıza geldi. Biz ona ‘Ya Resûlallah! Bizler sana nasıl selam okuyacağımızı öğrendik. Fakat sana nasıl salât okuyacağız?’ diye sorduk. Resûlullah (s.a.s.) bize şöyle buyurdu:
اللَّهُمَّ صَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ ، وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ ، كَمَا صَلَّيْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
اللَّهُمَّ بَارِكْ عَلَى مُحَمَّدٍ ، وَعَلَى آلِ مُحَمَّدٍ ، كَمَا بَارَكْتَ عَلَى إِبْرَاهِيمَ وَعَلَى آلِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّكَ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
(Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine, İbrahim ve onun ailesi üzerine salât ettiğin gibi salât et! Şüphe yok ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın. Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine, İbrahim ve ailesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın.) (Buhârî, Enbiya,10; Da’avat, 31, 32; Müslim, Salat, 65, 66, 69)
Salât-ü selam getirmek için belirli bir vakit ve sayı yoktur. Kişi dilediği zaman ve istediği miktarda salât-ü selam getirebilir. Salât-ü selam için besmele çekme zorunluluğu da yoktur.

 

CHP ile Muharrem İnce Arasında Fark Var mı ?

CHP ile Muharrem İnce Arasında Fark Var mı ?

Son dönemdeki siyaset anlayışımız, ülkeye hizmet etmekten ziyade bir partiye ve bir lidere karşı olmaya kurgulanmıştır.

Sistem 50+1 olunca küçük partiler gündemde kalmayı sürdürüyorlar.

Ak partinin başarılı dönemlerinin ekonomi bakanı Babacan ve Erdoğan sonrası başbakanı Davutoğlundan sonra Muharrem İnce de kolları sıvadı.

Muharrem İnce parti kurup kurmayacağını henüz açıklamadı ama 2023 yılında yapılacak seçimlere hazırlandığını gizlemiyor.

1000 gün sürecek Memleket hareketine 4 eylül de Sivastan başladı.

Aslında pek çarpıcı bir başlangıç yapamadı.

Sivasta konuşma yaptığı otobüsün etrafında parti kalabalığı yerine cılız bir meraklı gurubu gördük. Konuşmasının bir yerinde “ muhalefete muhalefet yapmayacağız” dedi.

Ama Türkiye’nin en büyük sıkıntısı da bu noktaydı.

Kılıçdaroğlu ve parti yönetiminin tam tersine Libya ve Doğu Akdeniz konusundaki fikirlerini açıklamalıydı.

Onur Öymen ve Ayman Güler gibi eski CHP lilerin bir zamanlar hükümetin fetöyü palazlandırdığı gibi yeni CHP ile FETÖ nün iş tuttuğu konusundaki eleştirilerine sahip çıkmalıydı.

Ayrıca yeni CHP nin erdoğana karşı ittifak kurma uğruna, AKP’nin  çözüm sürecinde düştüğü hataya düşerek hdp ve pkk ypg denklemi içinde rehin kalmasına karşı olduğunu belirtmeliydi.

Muharem İnce 29 ekim de güneydoğuda yapacağı ikinci toplantısında bu konulara değinmez ise etrafında meraklı bir gurup bile bulamayacaktır.

İkinci toplantıda Van Hakkari Şırnak Mardin ve Diyarbakır’ı seçtiğine göre Kürt meselesine ait açıklamalarda yapacağını umuyoruz.

Aslında daha partileşmeden bu konulara girmekten önce bu ün uygulanan güncel politikalara girmesini öneriyoruz.

Vatandaş öncelikle Muharrem ince ile CHP yönetimi arasındaki farklılıkları duymak isteyecektir.

Günün Sözü

Hayat üç günden ibarettir

Dün, Bugün ve Yarın

Hz İsa

Dövizin Artışı Neden Durmuyor

Dövizin Artışı Neden Durmuyor

Ağustos ayı tüketici enflasyonu 11.77 olarak açıklandı.

Temmuz ayında ise 11.76 olmuştu.

Geçmişte temmuz ve ağustos aylarında sebze ve meyve bolluğu nedeni ile daha düşük enflasyon oranları yaşardık.

Ama bu sene salgın döneminde ulaştırma lokanta ve otellere gelen zamlar nedeni ile piyasa ateşlendi. Enflasyon ve faizlerdeki artışlar birbirlerine yakın olsalar da dövizdeki artış rekor düzeyine ulaştı. Doların 7.5 lirayı zorladığı , Euronun ise 9 liraya tırmandığını görüyoruz.

Peki neden böyle oluyor. Çünkü döviz ve altın, ülkeler arası çatışma ve gerginlik ihtimalinden çok etkilenir.

AMD Merkez Bankası FED veya prestijli para merkezlerinin kararlarından çok etkilenir.

Çok etkilenmemesinden öte çok çabuk etkilenir.

Doğu akdeniz de bir Türk ve bir Yunan savaş gemisinin birbirlerini teğet geçmesi bile dövizi tırmandırır.

418 maddeli ebflasyon endeksimizin ağustos ayındaki hareketi şöyle gelişti.

92 maddenin ortalama fiyatında düşüş oldu.

53 maddenin fiyatında değişme olmadı.

273 maddenin ortalama fiyatında ise yükseliş oldu.

Tabi hangi sektörlerde düşüş oldu diye sorarsanız yüzde 2,11 ile ayakkabı ve giyim sektöründe olduğunu belirtebiliriz.

Peki eylül ayında ne olacak derseniz.

Devletin düğünlere getirdiği kısıtlama altını ve kısmen dövizi durdursa da doğu akdeniz deki savaş ihtimali yine tırmanmaya sebep olabilir.

Eylül ayında ulaşım lokanta ve otel zamlarına okul masrafları da katılacaktır.

Bir sonraki aydan itibaren devreye enerji artışları girecektir.

Salgın hastalığın devamı işsizliğin artması ve sınır ötesi çatışmalar 2020 yılının çok kötü geçeceğini göstermektedir.

Günün Sözü

Şeytanın iki adı vardır

Birisi Şeytan diğeri ise Yalan

Victor Hugo

KUSURLARINIZA BAKIN!

KUSURLARINIZA BAKIN!

 

Vaka sayısı 25 milyonu,

Toplam can kaybı ise 854 bini geçti.

 

Bu ürkütücü rakamların Kovid-19′ un eseri olduğunu tahmin etmişsinizdir sanırım. Birkaç gün öncesine kadar tespit edilen bu rakamlar tam olmamakla birlikte bu şekildeydi. Kovid 19′ un bulaşma hızına bakılırsa, bu satırları yazdığım şu dakikalarda bile arttığı kesin!

 

Üstelik maalesef, çözüm olarak bulunmuş bir aşı ve tedavi yöntemi henüz yok.

 

Sebepleri bilim insanlarınca tespit edilen salgının seyri hız kesmeden, nerede, nasıl ve ne zaman son bulacağı ise yine bilim insanlarının çalışmalarının sonucunda göreceğiz.

 

Sebepleri demişken, geçen ay yayımlanan Science dergisinde işin uzmanlarının demeç demeç makaleleri yer aldı konuya dair. Bu uzmanların doğa bilimciler, veterinerler ve hatta ekonomistlerden oluştuğuna dikkat çekmek isterim!

 

Keza Kovid 19 gibi bir  salgının sadece can kaybı yaşatarak değil,  dünya üzerinde yarattığı ekonomik yıkım da bir o kadar önemli.

 

Bilim insanları, “işin başlangıç noktası ne idi ve nasıl bu hale geldik?” soruları üzerinde tespitlerini iletirken, ekonomi uzmanları da pandeminin şimdiye kadar yarattığı mali yıkımı bir önceki salgınlara göre oran vererek açıkladılar.

 

Doğa bilimciler ve diğer bölüm uzmanlarının vardığı kanı şuydu; “buna bizler sebep olduk! Ormanları yok ederek, avlanmaması ve tüketilmemesi  gereken hayvanları avlayarak ve tüketerek( vahşi hayvan eti ticareti), kontrolsüz ve denetimsiz yer altı kaynakları araştırmaları yaparak, biyolojik deneylerin kapısını aralayarak, doğanın dengesini bozarak ve tüm bunların sonunda, ucuz küresel uçuşlara – dur- demeyerek!

 

Kaldı ki tıpkı domuz gribinde olduğu gibi, Kovid 19 pandemisinde de küresel yayılma hızı, tespit ve tedavi yöntemlerinden çok daha hızlı oldu. Bizler henüz ne olduğunu anlamadan dünya geneline yayılmış olmasının sebebi ucuz havayolu taşımacılığıdır”.

 

Uzmanların açıklamaları bununla da sınırlı kalmadı ve  yeni salgın hastalıkların da yakın zamanda var olabileceğine dair  uyarılarda bulundular.

 

Ekonomistlerin tahminlerine göre ise, 10 yıl içinde salgınların önlenmesinin maliyetinin Kovid-19 pandemisinin tüm maliyetinin yaklaşık %2′ lik kısmına denk geleceği yönünde.

 

Sizin anlayacağınız, yaşadığımız sürece neresinden baksanız sonu hep zarar ve ziyan!

 

Hal böyleyken, hâlâ açılış ve kutlama yapanları ve bu uğurda binlerce insanın toplanmasına göz yumanları ( sebebi ve  açılış- kutlama amacı her ne olursa olsun! İster camii olsun, ister mağaza, isterseniz düğün- dernek) , konser peşinde koşup, “o konser senin bu konser benim” diyerek sözüm ona stres atanları, ölük ölük plajlara akın ederek, deniz-kum- güneş tutkusundan bir türlü vazgeçmeyenleri anlamıyorsam hatta anlayamıyorsam kusuruma bakmayın!

 

Benim yaşadığım dünyanın ve sürecin gerçekleri bunlar iken, “siz hangi dünyada yaşıyorsunuz?” diye sorarsam, yine kusuruma bakmayın!

 

Payıma düşen masumane bir kültürel etkinliğe bile cesaret edip yeltenemiyorsam ve bu esnada, hemen öte tarafımda yapılıveren eğlence ve keyif topluluklarına ses çıkarıyorsam sizler yine kusuruma bakmayın.

 

Kusurlarınıza bakın!

 

Esen kalın.

12 EYLÜL CUMHURİYET TARİHİNE KARA BİR LEKE!

12 EYLÜL CUMHURİYET TARİHİNE KARA BİR LEKE!

ÜLKÜCÜ HAREKETE VURULAN EN BÜYÜK DARBE VE ŞİİR’İM.

12 Eylül 1980’de ne oldu? TSK, cumhurbaşkanı seçimlerinde parlamentoda uzlaşma sağlanamaması nedeniyle birkaç ay sürmesi ve yaşanan hükumet istikrarsızlığı, ağır ekonomik sorunlar ve yoğun iç çatışmaları gerekçe gösteren ve ortamını hazırlayan 12 Eylül 1980 Cuma günü sabah saat 03:00’te Evren cuntası yönetime el koydu. Ülkenin yönetimi darbeyle birlikte kurulan Milli Güvenlik Konseyi’ne (MGK) devredildi. MGK’nın yayımladığı ilk bildiride, darbenin ordunun “İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini” yerine getirmek adına “emir-komuta zinciri” içinde gerçekleştirildiği belirtildi ve kılıf hazırlandı. MGK’nın başkanlığına Genelkurmay Başkanı olan cuntacı, güdümlü Evren getirildi…

*

12 Eylül 1980 darbesi Türkiye ekonomisini milletini ve siyaseti derinden etkilemiştir. Bu darbeden etkilenen siyasi oluşumlardan en çok etkilenen milliyetçi, ülkücü hareket olmuştur. Birçok faili meçhul cinayetleri ört bas etmek, ortadan kaldırmak isteyenler, gözünü ülkücülere dikmişlerdi. Diktatörlerin, milis kuvvetleri ve uyduruk hukuksuz mahkemeleri, işkencelerle suç kabul ettirmeleri, yalan tanıklarla uydurma şahitlerle idam, müebbet vererek hükümler acımasızca infazlar edildi ve Emperyalistlerin yerli uşakları Böylece emellerine ulaşmanın kilometre taşlarını döşüyorlardı. Bunda başarılı oldular. Ülkemin gençliği üzerinde oynanan senaryolar ve aynı devrin gençliğini, kültür ve inanç değerleri üzerinden o nesli birbirine düşüren, kanla revan bir mücadelenin içerisine sürükleyip kara eylül ihtilali ile nihayetlendirdiler. İçlerinde inanç ve vatan sevgisiyle ideal abidesi ülkücülerin şehadeti ile ölümsüzleşen bir gündür 12 Eylül.

*

O DEVRİN ÜLKÜCÜSÜNÜN İNANMIŞLIĞI, GÜNÜMÜZ ÜLKÜCÜLER İNE İTHAF OLSUN!

İdam edilen her ülkücünün önceliği ve isteği dini vecibeleri yerine getirmekti. Abdestlerini alarak idam sehpalarına giderken dinim İslam, vatanım, bayrağım,için devletim zeval görmesin diyerek Allah’a Ekber diyerek şah-adete yürüyüp şehit oldular. İdam edilen tüm şehit ülkücülerin ailelerine yazdıkları son mektupları hemen hemen aynı. Rahman ve rahim olan yüce Allah’ın adıyla diye başladılar. Bu mektup belki son mektubum, son satırlarım olacak. Bir gün hepimizin çıkacağı o ilahi huzura çıkacağız. Ölüm her kula borçtur. Ancak yüce Allah hayırlı ölüm ve imanla gitmek nasip etsin. Size son sözüm ‘benim ölümüm ancak ve ancak Allah rızası için, vatanımın ve milletimin, devletin yok edilmek istendiği bir zamanda, sahipsiz iken sahip çıkmak ve Allah rızasına kavuşmaktır. Şunu herkes bilsin. Ölümümüzden kimseyi sorumlu tutmayın. Kimseye kırgın ve dargın değiliz. Bizleri seven, soran herkes hakkını helal etsin. Yüce Allah bize şöyle buyurur: Ant olsun ki sizi can, mal, evlat ve sabırla imtihan edeceğim… Muhterem ailelerimize. Başka yazacak bir şey bulamıyoruz. Zaten dünya adına konuşma ve yazma ‘fitne doğurur. Bizim amacım Türkiye’mizde fitne, küfür, her türlü emperyalizmin oyunlarını bozmak. Şu cennet vatanı her tür emperyalist çizmeleri altında ezdirmemektir. Şimdi Allah ve onun kutlu yolcularına teslim oluyoruz. Tüm aile fertlerine, akrabalara, soranlara ayrı duygularla selam ederek.  “Esselamün aleyküm ve rahmetüllah ve berekatuhu diyerek.” Hakka yürüdüler… Şehitlerimize Allah’tan rahmet geride kalan özde inanan ülkücü dava arkadaşlarına ve ailelerine sabırlar diliyorum. Diyorum ki Allah cc celal bize bir daha böyle bir acıyı yaşatmasın. Kimsede bizi vatan sınavında denemesin…Sağlıklı kalın, sağlıklı düşünün ve mutlu olun…

KARA EYLÜL SORACAĞIM ÇOK BENİM

Yolumuza dikenli teller çekildi

Sırtıma zehirli hançer sapladı

İftiralar kahpelik peşinen getirdi

Kara eylülde güllerin sevdası yıkıldı.

*

Sürgün vurgun yedi yiğitlerim

Zindanda işkence aldı canlarım

Diyecek sözlerim ağırdır benim

Kahpe Eylülde ülkü güller kırıldı.

*

Eylülde ölmediler yeniden doğdular

Kara sehpalara şehadete yürüdüler

Fatihalarla şehitleri yâd ettiler

Kara eylülde sırtıma hançer vurdular.

*

Öksüzler yetimlerin ahı kalmaz

Ülküm davasını yok edilemez

Vatan sevgisini suç sayılamaz

Kara Eylül hesabım mahşere kaldı.

*

Ülkü ideali şah-adetim aşkım

Dostu düşmanı hepsini tanıdım

Vatan, Bayraktı tek derdim

Kara Eylüle soracağım çok benim.

Y.T: 02.09.2018

Anketler ve HDP ile İYİ Parti

Anketler ve HDP ile İYİ Parti

Son bir kaç haftadır öyle olaylar yaşıyoruz ki; her birisi diğerinin önüne geçerek gündemi değiştiriyor.

Karadenizde bulduğumuz doğalgazın tadını çıkaramadan Akdenizde sıcak savaşla karşı karşıya geldik.

Anketçilerin de katılanların da kafaları karma karışık hale geldi. İşte böyle bir ortamda iç siyasetin de ısındığını görüyoruz.

Güçlendirilmiş parlamenter sistemin savunucuların güçlenme konusunda açık bir proje ortaya koyamadıklarını düşünüyoruz.

Bu sebeple bir ara anahtar parti olacak denilen İYİ partinin gücüne tanık oluyoruz.

Seçimlere yaklaşık 3 yıl olmasına rağmen araştırma şirketlerinin peşpeşe anketler düzenlediğini görüyoruz.

Optimar şirketinin ağustos ayında yaptığı amketten şu sonuçlar çıktı.

AKP 43 CHP 22 MHP 10 HDP 10 İYİ Parti 10.

Önümüzdeki günlerde PKK terör örgütünden kaçan ve annelerine kavuşan çocukların ifadeleri HDP yi hukuki olarak yaptırımlar işe karşı karşıya bırakabilir.

Ayrıca 15 temmuz darbesi öncesinde Meral AKŞENER’in yaptığı iddialı çıkışlar ve Yurtta Sulh Konseyi ile ilgili yakıştırmalar seçim tarihi yaklaştıkça daha çok konuşulacaktır.

Önümüzdeki seçimlerde her iki ittifakın da kazanmak için her yolu deneyeceğini görüyoruz. ABD deki Demokrat Parti adayının CHP ye ve onun ortaklarına tam destek olacağını söyleyince Erdoğan  ve Bahçeli de ittifakı delmek için her yolu deneyeceklerdir.

Millet ittifakı cumhurbaşkanının parlementoda değil de doğrudan halk tarafından seçilmesinden pek hoşlanmadı.

Aslında bu değişiklikten belki pek çok ak partili de hoşlanmadı.

Bu konuda halkımızın ne kadar bilinçli olduğunu önümüzdeki seçimlerde anlamış olacağız.

 

Günün Sözü

Çok konuşmayın

Herkesin gözünden düşersiniz

H z Ali

Zafer Haftası ve Mavi Vatan

Zafer Haftası ve Mavi Vatan

Bu yıl yaşamakta olduğumuz Zafer Haftası bizi yaklaşık 100 yıl ötesine götürdü.

1922 yılının 26 Ağustos’unda başlayan ve 30 Ağustos’ta sonuçlanan zaferden sonra Yunan askerini geldikleri yere göndermiştik.

Maraş’ı, Antep’i işgale kalkışan Fransızları ise daha erken evlerine postalamıştık.

100 yıl sonra ise bu işgalci ili ülkeyi yine karşımızda görüyoruz.

Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları geçmişteki işgalci ve sömürgeci zihniyeti, yine ortaya çıkardı.

Doğalgaz arama çalışmaları Akdeniz ve Ege denizimizin yeniden paylaşılmasını göndeme getirdi.

Yüzyıl önce kazandığımız zaferden sonra Mavi Vatan’da da yeni bir zafer kazanmak zorunda olduğumuz anladık.

Kısacası hem Kıbrıs’ın, hem de Kıbrıs’ta ki bizim haklarımızı korumak zorundayız.

Ayrıca Ege denizinde adeta bize bitişik durumda olan adaların konumlarını deniz hukuku açısından yeniden tanzim etmeliyiz.

Yunanistan’ın Mısır’da yaptığı anlaşma ve Fransa ile sürdürdüğü dayanışma ile bizi Akdeni’deki enerji paylaşımından uzak tutmayı amaçladığını anlıyoruz.

Ama biz doğu Akdeniz’in göbeğindeki Kıbrıs’ımızla Akdeniz ve Egedeki kıyılarımızla bu denizdeki enerji kaynaklarının en büyük mirasçılarından biriyiz.

İşte bu sebeple hem araştırma gemilerimizle, hem de destek veren deniz kuvvetlerimizle bu bölgedeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Yetkililerimizinde söylediği gibi kimsenin hakkını istemiyoruz.

Ama hiç kimsenin de bizim hakkımızı yemesine izin vermeyiz.

Aslında doğu Akdenizde yaşadığımız kriz bizi 40 yıldan beri kapıda beklerken, Avrupa birliğinin gerçek yüzünü de ortaya dökmüştür.

Bu krizde bize düşmanca davranan Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve hatta Suudileri de iyice analiz etmeliyiz.

Bu yıl 30 Ağustos zaferimizi, mavi vatan mücadelesi ile kutluyoruz.

 

Günün Sözü

Çok şanslı olmamı,

Çok çalışmama bağlıyorum.

“jefferson”

O DÖNEMLER GEÇTİ!

O DÖNEMLER GEÇTİ!

 

İnsanın insana maya olduğu dönemler, tarihin toz yutmuş sayfalarına karıştı.

 

Maalesef artık insanın insana yoldaş olmasını, maya olmasını bırakın bir tarafa, daha çok köstek olduğu dönemlerdeyiz. Kim dost kim düşman belli değil!. Bugün selam verdiğin, yarın öbür gün ya menfaatle yaklaşıyor ya da bir anda kabuk değiştirerek sizin kuyunuzu kazmaya çalışıyor ardınızdan.

 

Üstelik bu davranışa maruz kalmak için ona karşı iyilik yapmak ve el uzatmaktan başka hiç bir suçunuz olmadan!

 

“İnsanoğlu çiğ süt emmiştir” diye boşuna dememiş eskiler. Eskiler demişken, o eskiler  bir de şimdiki insan hallerini görseler ne derler, ne düşünürlerdi acaba?

 

Kaldı ki bu söz söylendiğinde insanların biribirine karşı hâlâ saygısının olduğu, hürmetin kol gezdiği, vefanın hakim olduğu dobra zamanlarmış.

 

Eskiler bu günleri görüp yaşasaydı şayet, eminim ki bu ve bunun gibi veciz sözleri çok daha fazla söylerlerdi.

 

Tam bu satırları yazarken, yani insanların düşen insanlık kalitelerinden dem vururken bir kahve molası vererek, etrafta olan bitene bakındım. Etraf derken, kim ne paylaşmış ne yazmış ne etmiş diyerek gözüm takılıverdi işte sosyal ağlara.

 

Bir, iki, üç…derken tam da yazdığım konu üzerine paylaşımlar yaptığını gördüm insanların. Hafiften gülümsedim hatta kendimce; demek ki pek çok insan muzdaripti bu durumdan!

 

Onlar da benim gibi; insanın ve insanlık kalitesinin düştüğüne dair veciz sözler, alıntılar paylaşmışlar.

 

Gözüme çarpan paylaşımların hepsini beğenmesine beğendim de nedense ikisi pek yakıştı hislerime. Sizlere de burada aktarmak “boynuma borçtur” deyip Neşet Ertaş’ a öncelik vermek istedim. Şöyle demiş usta;

“Şahsınıza karşı haddi aşan, hududu geçen, küstahlaşanları, altın olsa kesenizde, bal olsa kasenizde tutmayın”.

 

Bir diğer alıntı da şöyleydi; ” Derdin varsa git denize anlat! Kedilere, bulutlara anlat…Pencerede duran çiçeklere anlat. İnsana dert anlatılır mı?”

 

Elbet anlatılmaz, hele şimdilerde hiç anlatılmaz.

Her ne kadar biz bize lazımsak da altın bile değerini bilen ellerde ve yüreklerde kıymetlenir.

 

 

Yazımın 30 AĞUSTOS Zafer Bayramı gibi CUMHURİYET tarihimizin mihenk taşı olan gününe denk gelmesinden dolayı farklı bir gurur içinde olduğum duygulardayım bugün.

 

Hangi Cumhuriyet evladı taşımaz ki bu gururu? Hangi vatandaşımız başta ulu önderimiz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ ü ve kanlarını dökerek bugünkü özgür yaşamlarımıza kavuşmanıza vesile olmuş şehitlerimizi yad etmeden geçebilir?

 

Gururla her daim taşıdığım bayrağım ve Türkiye Cumhuriyeti kimliğimle, büsbütün bir Cumhuriyet kadını edasıyla; başta ATATÜRK’ümüz olmak üzere, tüm şehitlerimize Allah rahmet diliyor, onları saygı ve minnetle anıyorum.

 

30 AĞUSTOS Zafer Bayramımız kutlu olsun.

 

Esen kalın.

 

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI ve ÖNEMİ ŞİİR’İM

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI ve ÖNEMİ ŞİİR’İM

Başkomutanlık meydan muharebesi 30 Ağustos 1922 de Mustafa Kemal Atatürk komutası ve silah arkadaşları ve askeriyle, Türk milleti zaferine kavuşmuştur. Resmi zafer bayramı kabulü ve ilanı 1935 yılın da yapılmıştır. Türk milleti asla esir olmayacağına, Ezanlar susturulamaz, al bayrağı, indirilemez; tüm dünyaya ilan ederek! Her türlü emperyalizme başkaldırarak, mücadelesi ve bağımsızlığının, kutsal değerleri korumak adına mazlum milletlere öncüsü olur. Bu nedenle  30 Ağustos zaferinin bayram olarak adı verilmiştir. Atatürk önderliğinde büyük tearuzun, başarıyla sonuçlanması işgal kuvvetlerinin, ülkemizden, topraklarımızdan, kovulması ve zaferin sonucu başarıya ulaşmasıyla 30 Ağustos zafer bayramının ilanı Türk milletine kutlu olsun.  ”NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE”

30 AĞUSTOS ZAFERİ

Eğilmez Türkün başı vatandır aşkı,

Biz zafere inandık kurduk cumhuriyeti.

*

Dumlupınar muharebesi kıvılcımı parlayan süngülerdi,

Allah. Allah nidasıyla inleyen meydandı.

*

Gök kubbeden aydınlık yolları açıldı,

Ufuklarda al bayrağa semasında saçıldı.

*

Dağdan dağa yürüyen şanlı askeriydi,

Vahşi canavarlardan vatanını kurtardı.

*

Başlarda dumanlı gözlerden çıkan şimşekti,

Tek aşkımız hürriyet bağrımız yanıktı.

*

Dumlupınar da yükselen ses zaferin naralarıydı,

Türkün başı eğilmez tüm dünya bildirdi.

*

Tarih yazdı Türkün komutanı erleri,

30 Ağustos zaferi kurtulan cumhuriyeti.

Y.T:20/ 06/ 2018