Köşe Yazıları

Doğalgaz Keşfi Kimleri Rahatsız Etti

Doğalgaz Keşfi Kimleri Rahatsız Etti

Anadolu Coğrafyasında yaşamak her millete nasip olmaz.

Ama coğrafyada yaşanan zorluklarda hiç bir ülkede yaşananlara benzemez.

Hele karadenizdeki doğalgaz keşfi yapıldıktan sonra Amerika’da ve hatta Rusya’da huzurunuzu bozmaktan vazgeçmez.

Bu bakımdan doğu akdenizdeki gemilerimiz aramalara devam ettikçe her yönden gelebilecek provakasyonlara hazır olmalıyız.

Amerika, Rusya ve hatta Fransa provakasyona yatkın piyon ülkeleri bulmakta zorluk çekmezler.

Nitekim Doğu Akdenizdeki ilk kışkırtmayı fransa yaptı.

Piyon olarak da Kıbrıs Rum kesimini ve Yunanistan’ı kullandı.

Bu hamleden şımaran Yunanistan Girit adasını peşkeş çekerek Amerika’yı yanına aldı.

İncirlik üssüne alternatif olarak Girit te deniz üssü kurması için Amerika’ya izin verdi.

Amerika’ya deniz üssü kurması konusunda izin vererek sadece kendinin  değil tüm bölge ülkelerinin de başını derde soktu.

Amerika bu üssü sayesinde Doğu akdenizdeki tüm enerji kaynaklarını denetim altına alacaktır.

Ayrıca jeopolitik açıdan AB yi de ve balkanları da gözetim altında tutacaktır.

Artık karadenizde bulduğumuz ve Doğu akdenizde aradığımız doğalgazın hangi ülkeleri rahatsız ettiğini çok iyi biliyoruz.

Nitekim piyon Ermenistan Azerbaycan a saldırması ile Rusyanın da rahatsız olduğunu görüyoruz.

Çünkü Ermenistan Rusya’dan destek bulmazsa kılını bile kıpırdatamaz.

Amerika ve Rusya’da Türkiyenin enerji liginde başrollerde oynamasını istemez.

Zaten Amerika Suriye yi yeniden kaşıyarak ve Giritte deniz üssü kurma hamleleri ile almış olduğu pozisyonu göstermiştir.

Rusya ise kafkaslardaki ve karadenizdeki enerji kaynaklarının da etkin pozisyonda olduğunu göstermek amacıyla derduk yerde Ermenistan Azerbeycan savaşı başlatmıştır.

Ama her iki süper ülkede bu bölgede Türkiye’siz hiç bir projenin olamayacağını çok iyi bilirler.

 

Günün Sözü;

Zafer, zafer benimdir diyenlerindir.

“Atatürk”

 

 

 

Akdeniz’de Gerginlik, CHP ve İYİ Parti

Akdeniz’de Gerginlik, CHP ve İYİ Parti

Son aylarda, hem dış politikada ve hem de iç politikada gergin bir dönem geçiriyoruz.

Şu anda vitrinde olan konu doğu akdenizdeki paylaşımdır.

Doğu akdenizdeki bereketi görünce, Amerika bile ortadoğu petrollerini unuttu.

Yunanistan ile yakınlaştı.

Rum kesimine koyduğu silah ambargosunu kaldırdı.

Ayrıca İncirlik üssünden ayrılacağını ve Girit adasına üs kuracağını duyurdu.

Fransanın büyük pay peşinde olduğunu, Almanya’nın ise sessiz ve derinden çalıştığını görüyoruz.

Türkiye ise en uzun sahile sahip olduğu Doğu akdenizde, hak ettiği payı almak i,çin savaşıyor.

Bir süre önce ne işimiz var doğu akdenizde diyenler, artık ne kadar zor bir işin içinde olduğumuzu anlamıştır herhalde.

Aslında iç politikada da hareketli ve gergin bir dönem içindeyiz.

İYİ Partinin Milliyetçi ve Ülkücü kimlikten koptuğunu görüyoruz.

Meral Akşener geçtiğimiz cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında “ben başkan olursam niye kürt başkan yardımcısı olmasın” demişti.

En son genel başkan seçiminde de kürt vatandaşlara etkili mesajlar verdi.

İyi parti bir bakıma merkeze yerleşmeye çalışan bir parti oldu.

Eski CHP’li Aytunç Çıray,  DYP’li İsmet Sezgin’in oğlu Aydın Adnan Sezgin, Demirel’in doktoru Aylin Cesur’da İyi parti kadrolarında yer almaktadır.

İyi partide eski ANAP’ı hatırlatan bu yapılanma, parti içindeki Ülkücülerin, Akşener’in elinden kaymasına ve Koray Aydın’ın etki alanına girmesine sebep olabilecektir.

Nitekim genel başkanlık seçimlerinden sonra parti yönetimindeki yeniden düzenleme bu konudaki tespitlerimizi doğrulamaktadır.

CHP’de ise 12 bine yakın üyenin istifa ettiğini CHP’li Barış Yarkadaş’ın açıklamalarından öğreniyoruz.

Kılıçdaroğlu’nun ne işimiz var Suriye ve özellikle de ne işimiz var Doğu akdenizde şeklindeki çıkışlarının (eski CHP)’lileri partilerinden soğuttuğunu düşünüyoruz.

Her iki partideki sıkıntılar CHP ile İYİ Partiyi dahada yakınlaştıracaktır.

Seçimler yaklaştıkça her iki partiden de HDP’ye olumlu mesajların gittiğine tanık olacağız.

 

Günün sözü;

“Dilin ağır, gözün çabuk işlesin”

“cerventes”

 

GEÇ UYARILDIK!

GEÇ UYARILDIK!

14 Mart 2020 tarihli bir gazete ilişti gözüme. Koronanın varlığına dair ülkemizde ilk uyarıların yapıldığı günlerdi o günler. Henüz el hijyeninin şöyle mi yoksa böyle mi olması gerektiğine ve 20 saniye mi yoksa 30 saniye mi yıkanmalı diye basit tartışmaların yapıldığı günler.

Bunun dışında başka ciddi bir yaptırım, uygulama veya açılan herhangi bir önlem paketi var mı diye şöyle bir hafızamı yokladığımda “hayır yoktu” cevabını aldım  zihnimden. Bununla da yetinmeyip, o günleri birazcık kurcalamak için google’ ın yolunu tuttum hemen. Olur ya hafızam yanılıyordu belkide. İşin açığı hatırımda olanların sağlamasını yapmak istedim internette.

Fakat orada da bir kaç basit uyarının dışında elle tutulur gözle görülür, ciddi anlamda ne resmi bir önlem alındığına dair haber okudum ne de koronanın bu derece ciddi olduğunu  bizlere “net bir dil ve üslupla anlatan bir yetkili!” haberine rast geldim.

Ve o günlerde hatta tam da o haftada neler yaptığıma dair anılara yolculuk ettim. Yakın tarih olduğu için detaylarıyla hatırladığım günler.

Öncelikle bireysel yaşantıma dönüş yaptım ki şayet ciddi bir uyarı yapılmış olsaydı biz vatandaşlara, benim gibi bağışıklık sistemi hasarlı bir kişinin, bahsi geçen o günlerde dışarıda ne işi olurdu?

Öyle ya, 11 martta bir devlet hastanesinde, 13 martta ise bir özel hastanenin göbeğinde ne işim vardı? Şayet uyarılsaydık!

Buna rağmen, o günlerde okuduğum ve izlediğim dünya haberlerinden dolayı yine de her iki hastaneye gittiğimde bireysel kanaatimle maskemi takmış ve hatta hastanelerde ne bir yere tutunmuş, dokunmuş, oturmuş ne de bekleyen kalabalığın içine girmiştim.

Gittiğim gün itibarıyla devlet hastanesi olayın daha çok farkında olurken, özel hastanenin “parmak okuma sistemi” ile giriş kaydı yapmasına ısrarla itiraz ettiğimi hatırlıyorum! Nitekim madem bir salgın vardı, basit bir kayıt işlemi için elimi, günde yüzlerce kişinin elinin yaladığı o makinaya dayamayacaktım!

Aklımı seveyim!

Bizde hâl böyleyken, o tarihlerde dünyada olan biten şunlardı:

– Amerika Ulusal Muhafızları sokaklarda halka yiyecek dağıtıyordu ki Amerika acil durum ilan etmişti bile!

– İspanya, Macaristan, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Bulgaristan olağanüstü hal durumuna geçmiş ve hatta pek çok dünya ülkesi okulları bile tatil etmişti.

-İran’ da askeri güç halkın sokaklara çıkmasını engellemek amacıyla görevlendirilmişti bile!

-Hatta NATO ve Avrupa parlamentosu gibi uluslararsı önem taşıyan toplantılar bile askıya alınmıştı.

-Pek çok ülkede sokaklar hükümetleri tarafından dezenfekte edilmeye başlanmıştı hatta.

-Avrupa birliği ve Amerika acil ekonomik destek paketlerini açmıştı.

O günlere dair dünyada olanlar bunlarla sınırlı değil. Ben sadece genelleme yaparak ve ülkeleri tek tek isimlendirmeden, üstün körü durumun üzerinden geçiverdim sizler için.  Olanlar ve yapılanların detaylarına indiğimizde çok daha fazla olduğunu söylemeliyim.

Bizde ise her yerin sanki bahar bahçeymiş gibi olduğu günlerdi o günler!

Sokaklar, caddeler, hastaneler, Avm’ ler, kapalı ve açık oturma alanları, toplu taşıma araçları kıyamet gibi insan dolu!

Hatta pek çok insan corona’ dan bi’ haber!

Covid 19’un hâlâ Çin’ in Wuhan kentinde yaşadığı inancıyla rahat ve genişti insanlarımız.

Neden?

Çünkü diğer dünya ülkelerinde önlem üstüne önlemler alınırken ve halk her yönden bilgilendirilirken bizde ‘TIK’ yoktu!

Ne de olsa “Türk’e bir şey olmaz!” felsefesi hakim.

Konu hakkında başkaca yorum yapmadan, analiz yeteneklerinize güveniyor ve durum hakkında kendi etütlerinizi yapacağınızı ümit ediyorum.

Esen kalın.

Bursaspor altyapısı umut veriyor

Bursaspor altyapısı umut veriyor

Ligin ilk maçında Adanademirspor’a kendi evinde yenilen Bursaspor, İzmir deplasmanından üç puan getirdi.

Güçlü altyapısı ile ünlü Altınordu’yu 2-0 yendi

Emirhan’ın golü usta işi bir goldü.

Ali Akman’ın golünde ise takipçilik ve hücum pres vardı.

Aslında futbol demek, bir anda yapılan akıllı hareket demektir.

Biz elimizden geleni yaparız ama topun takılacağı yeri Allah’a bırakırız.

Bu takımımız bu mücadeleyi sezon sonuna kadar nasıl götürebilir izleyeceğiz.

Birinci yapılacak şey önümüzdeki maça bakacağız sloganını takıma yerleştirmek olmalıdır.

Daha şimdiden bu takım ilk ikiye girer mi veya play off lara kalır mı diye düşünürsek bu genç takım bu stresi kaldıramaz.

Birde ilk yarıda parlayan gençlerimizi elimizde tutmalıyız.

Zaten yeteri kadar temaslar yapamadık.

Parlayan bir kaç gencimizi de Ocak transferinde elimizden kaçırırsak, Bursaspor taraftarı olarak hevesimiz kırılır.

Kazandığımız maçtan sonra da kaybettiğimiz maçtan sonra da sloganımız önümüzdeki maça bakacağız olmalıdır.

En büyük şansımız altyapı zenginliğimizdir.

Sezon başında çok iyi bir kalecimizi kaybettik.

Ama Altınordu maçındaki kalecimiz Ataberk sonuca tesir edecek bir çok kurtarışa imza attı.

17 yaşında bir orta sahadan sorumlu bir gencimiz var.

17 yaşında takımı yönetmek her futbolcunun altından kalkacağı bir iş değildir.

Bu hafta Bursa’da, Giresunsporla oynayacağız.

Giresunspor’u hafife alamayız.

En güçlü olduğumuz sezonlarda Giresunspor’a puan verdiğimizi hatırlamalıyız.

Bu genç takımın her hafta bir final maçı çıkaracağına inanıyoruz.

 

Günün Sözü

Yazana zorluk vermeyen yazı,

Okuyana zevk vermez.

“Sammel Jahson”

 

Bizim Seçimler Dünyayı Nasıl Etkisi Altına Aldı…

Bizim Seçimler Dünyayı Nasıl Etkisi Altına Aldı…

Önümüzdeki milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sadece bizdeki yapıyı değil, dünyadaki ittifakları da yeniden dizayn edeceğini göreceğiz.

Çünkü ülkemiz geçmişte de çok değerliydi.

Ama Karadeniz ve Doğu Akdenizdeki enerji kaynaklarının varlığından sonra çok daha değerli hale geldi.

Nitekim çok değerli olunca da çevremizi ilgilendiren her olaya müdahil olmak zorunda kaldık.

Yeni dünya düzeninde paylaşımlar diplomasi masaların da değil, askeri alanlarda olmaya başladı.

Suriye’nin Kuzeyi , Irak’ın kuzeyi ve Doğu Akdeniz tüm dünyanın ilgi odağı haline geldi.

Savunma konusunda da yetersiz ülkeler artık paylaşım masalarında yer bulmakta zorlanmaya başladı.

Biz 40 yıldan beri yumuşak yoğunlukta bir savaş içinde olduğumuzdan, çevremizdeki ülkelere savunma amaçlı müdahale etmekte zorlanıyoruz.

Aslında görünürde çok modern bir çağ yaşıyoruz.

Ama hak ve hukuk arama konusunda en acımasız ve en adaletsiz bir dönem geçiriyoruz.

Biz kendi ittifaklarımızı belirlemeye ve genişetlemeye çalışırken, yurt dışındaki ortaklarda yavaş yavaş kendilerini göstermeye başladılar.

Millet ittifakı, Davutoğlunu’da markaja alırken, Amerikalı Bidan ise millet ittifakın en önemli yabancı transferi haline geldi,.

Doğu Perinçek’in ve Büyük Birlik Partisinin Cumhur İttifakına destek verdiklerini biliyoruz.

AB’den ayrılan İngiltere’nin her konuda Cumhur İttifakı ile birlikte olduğunu görüyoruz.

Nitekim Fransızlar Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de boy gösterirken, İngiliz Fıkatey’ni de Türk Fırkateyn’ine eşlik etti.

Amerka’nın ise gözü doymak bilmiyor.

Enerji kokusunu aldı, Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırdı.

Ayrıca Rusya’nın Güney Kıbrıs’taki varlığını da tartışmaya açtı.

Bizim Karadenizde bulduğumuz petrol konusunda henüz bir tepki vermedi.

Bir anda Ukrayna ile yakınlaşma kurarsa şaşırmayız.

 

Günün Sözü;

Alçak gönüllülük,

Gururuz Perhizidir.

“Volhaire”

GELECEĞİNE UMUT İYİ PARTİ OLABİLİR VE ŞİİR’İM

GELECEĞİNE UMUT İYİ PARTİ OLABİLİR VE ŞİİR’İM

 

İYİ Parti bir çok zorluklardan geçerek, Türk siyasi tarihinde yerini aldı. Şimdi emin adımlarla yol alıyor. Bu durum, onu bir zamanlar tarih sahnesinden silmek isteyenler bile kabullenmek oldu. birkaç yıl öncesine kadar, “fetöcü, gayrı milli, Pkk yanlısı” diye suçladıkları Meral Akşener’i, bizzat Bahçeli’nin çağrısı sonrası Erdoğan’ın “milli ve yerli”  sözleri, farklı bir noktaya taşıdı. Eski söylemleri yine söyleyenler ters yüz etti. Türkiye’deki siyasal alan, bir tür yenileme yaptı.

*

İYİ Parti toplumsal alanın içinde kökleşti, yer tuttu. Kısacası, gelecek seçimlerin kilit partisi haline gelebilir. Toplumsal talebin çekim alanına girebildi. Türk Halkı Akşener’in yurt gezilerinde birebir derdini anlatacağı yakın, samimi bir siyasetçi olarak gördü. Siyasetin kendilerine dokunan eliyle karşılaştılar. Öyle ya iyi günde herkes geliyordu, önemli olan zor günlerde yanlarında olabilmektir. Bunu onlara hissettirebilmek. Nitekim seçim sürecinin dışında, zor günlerinde, tam da lazım olduklarında, tam da sıkıntılarla boğuştukları sırada siyasetçiyi gerektiği yerde karşısında muhatap olarak görmek çok önemli bir şey. Bunun anlamı, seçmene, “sizi önemsiyoruz” mesajını Ankara’dan değil, gidip bizzat yerinde vermektir. Bu durum, İYİ Parti açısından siyasal talebin, toplumsal kabul alanının genişlemesine neden oldu. Bu sebepledir ki Kongre konuşmasında Akşener, yurt gezilerine gönderme yaparak “millet bizi çağırıyor” demesi tespiti yerinde oldu.

*

İyi parti Türk milletine genel olarak ne mesaj verdi?

1-Bütün Türkiye’nin partisi oldukları mesajını verdi. “İYİ Partiyi Kürdü, Alevi’si, Lazı, Çerkez’i, emeklisi dar gelirli esnafı ve tüm Türkiye cumhuriyetinin yurttaşları kurdu” Ayrıca Trakya’dan Doğu Anadolu’ya, Karadeniz’den Akdeniz’e kadar yurdun dört bir tarafında seslenerek söze başlaması kucaklayıcı siyasetin ta kendisiydi. Türk Milletinin kendisini önemseyecek, varlığını hatırlayacak,  kucaklayıcı sevgi diline ihtiyacı var dedi.

2- Milli birlik ve beraberlik mesajı verdi. İktidar ve ortaklarının “ayrıştırıcı dil” kullandıklarına vurgu yaparak, ayrımcılığı dışlaması oldu.

3-Türkiye’de vurguncu ekonomik düzene itiraz ettiğini gösterdi.

4-Tam bağımsız Türkiye vurgusuyla dış politikanın, muhatabının Türkiye Cumhuriyeti Devleti olması gerektiğini, devletin yönetenlerin kendi kişisel çıkar ve duygularıyla değil, devleti zor duruma düşürdüğünü söyledi.

5-Siyasetin kalite çıtasını birkaç birim yükseğe taşıdı. Kullandığı dil, toplumsal kucaklayıcılık, gösterdiği siyasi bilinç ve devletin varlığını gözeterek milli çıkara yaptığı vurgu, siyasetin çıtasını yukarı çekti.

6-Genç işsizlerin sözcüsü oldu. Anadolu seyahatlerinde konuştuğu esnaf, işçi, çiftçi vb. toplumsal kitlelerin sesini kürsüye taşıdı.

7-Özellikle çevre, hayvan vurgusuyla ülkenin kanamakta olan bir başka yüzünü dile getirdi.

8-Emeği ve hakkı çalınanların, işe giremeyenlerin, toplumsal yığınların sözcüsü oldu.

9-Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem vurgusunu yineleyerek, Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin ülkeyi geri bıraktığının altını çizdi.

10- Kendinden emin konuşarak, halka, biz sorunları çözeriz mesajı verdi. Sonuç olarak İYİ Parti, umut partisi olma yolunda ilerliyor diyebiliriz. Yapması gereken şey, bu stratejiyi siyasal eylemlerle pratiğe dönüştürürken siyasal çürümüşlüğün sonuçlarını topluma taşımaktır. Umarım bu ortamda başarır ve ülkenin geleceğine söylemleriyle bir rol olurlar… Sağlık için tedbirli olalım. Yarınlara umutla bakalım…

SEN NE HAYELDESİN

İsmine mülkün sepet dolusu anahtarın

Sonun ölümdür sen ne hayaldesin.

İster makam mevkiin zirvede olsun

Ahırın ölümdür sen ne hayaldesin.

*

İster ordular tahtında köşk olsun

Zevkle içinde oturup sefa sürsen

Etrafına dönen binlerce akıllın olsun

Ahırın ölümdür sen ne hayaldesin.

*

İster kuştüyü yatak yorganın olsun

Emir gelince elveda, olmazsa imanın

Malın mülkün hepsi olur yalanın

Ahiretin ölümdür sen ne hayaldesin.

Y.T:11.01.2020

ELİFNUR’ UN GÖZÜNDEN…

ELİFNUR’ UN GÖZÜNDEN…

 

Selin IŞIL YAZARLIK AKADEMİSİ’ nin çocuk grubuna dahil üyelerinden biri o.

Akademinin isminin sizlere yabancı gelmediğinden eminim. Bilenler biliyor zaten ama bilmeyenler için yine de kısa bir hatırlatma yapayım.

 

Selin IŞIL YAZARLIK AKADEMİSİ okuma-yazma, diksiyon ve editasyon üzerine kurulmuş, benim de bu uğurda danışanlarıma naçizane olarak yardımcı olmaya çalıştığım sistemin adı.

 

Bu günkü yazı başlığıma sebep olan da bu sistemin içinde yol alan güzel bir evladımız; Elifnur…

 

Henüz 11 yaşında (kendi deyimiyle, “11’im ama siz 12 olarak düşünün. Çünkü yakında 12 olacağım”). Çocuk dünyasının biz yetişkinlerin dünyasından daha farklı çalıştığını hepimiz biliriz.

 

Gelin görün ki bu tatlı danışanımın içindeki yazma tutkusu o kadar derin ki, pek çok yetişkinin cesaret edip eline alamadığı kalemi o alıp, kendi çocuk dünyasında gündeme dair ve hayata dair somut ve soyut yazılar yazabiliyor, büyük bir yürekle hem de…

 

Sırf bu sebepten bile Elifnur’un benim için olan değeri ve anlamı ikiye katlanıyor.

 

Konuyu bağlamak istediğim yere gelince; bildiğiniz gibi koronovirüs ivme arttırararak dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Şu ana kadar ne “dur” diyebilen çıktı ona ne de bir çare üretebilen.

 

Durum ciddi hem de çok ciddi!

 

Fakat buna rağmen hâlâ bu ciddiyetin farkında olmadan yaşayan ve umursamaz tavırları ile sadece kendini değil, toplumu da riske atan on binlerce insanın varlığını da gördükçe, okudukça, duydukça ister istemez bir daha ve bir daha “pes” diyorum içimden.

Hâl böyle olunca, geçtiğimiz hafta sevgili Elifnur’ a yazması için verdiğim KORONAVİRÜS konulu ödevi sizlerle paylaşarak belki, “bir umut” biz yetişkinlere de örnek olur diyorum, onun bu kendini bilen ve duruma vakıf olan halleriyle dolu yazısı.

 

Hiç bir satırına dokunmadığım sevgili Elifnur kızımızın yazısı aşağıda okuyacağınız gibidir;

 

“KORONAVİRÜS NEDİR?

Koronavirüs, bulaşıcı bir hastalıktır. 2019 Aralık ayında Çin’ in Wuhan kentinde ortaya çıkmıştır ve yavaş yavaş dünyaya yayılmıştır.

 

KORONAVİRÜS BİZİ NASIL ETKİLEDİ?

Dışarıya çıkarken hep maske takıyoruz. Bazen çıkarken maskeyi unutuyoruz, eve dönüp maskeyi alıp dışarıya çıkıyoruz. Arkadaşlarımıza akrabalarımıza sarılamıyoruz. Psikolojimiz bozuldu, aklımızda bir sürü sorular var. Hep elimizi yıkıyoruz ve ellerimiz çatlıyor veya kızarıyor. Buradan herkese sesleniyorum; lütfen kurallara uyalım ve koronavirüs ülkemizde ve dünyada azalsın ve bitsin.

Koronavirüs yüzünden evde olan çocuklara sesleniyorum; evde boş boş oturmayın. Kitap okuyun, egzersiz yapın, dersleri tekrar edin. Bunları iyiliğimiz için söylüyorum. Ve okullar açılınca ders çalışın. Okullar açılınca sosyal mesafeyi koruyalım. Belki okullar açılmazsa, uzaktan eğitim olursa yine ders çalışmamız gerek. Belki okullar açılsa bile uzaktan eğitim olabilir.

 

Ben koronavirüsün normal hastalık olması veya dünyamızdan gitmesini istiyorum. Bulaşıp iyileşenlere sesleniyorum; ikinci bulaş riski var, kendinizi koruyun.

 

Doktorlarımıza iyi davranalım. Çünkü onlar canını feda ediyorlar bizim için. Onlara kendi düşüncemle, en iyi hediyeyi kurallara uyarak verebiliriz. Evde kalın, önemli işlerde dışarı çıkın.

 

Not: lütfen kurallara uyun, evde kalın”.

Elifnur Özgün

 

Elifnur’ un duygu dünyasından dökülenler bunlar. 11 yaşındaki bir çocuğun yazmış olduğu satırların yorumunu size bırakırken, ben sevgili minik danışanımın yazdığı bu yazı ile iftihar etmekle meşgul olacağım.

 

Esen kalın.

 

Koalisyonlar ve Lübnan Örneği

Koalisyonlar ve Lübnan Örneği

Geçmiş yıllarda bir araya gelemez dediğimiz partileri koalisyon ortağı olarak görmüştük.

Mesela CHP -MSP koalisyonu en ilginç olan ortaklıklardan biriydi.

Daha sonra Süleyman Demirel ile Erdal İnönü’nün ortaklığına tanık olmuştuk.

Tansu Çiller ile Erbakan ortaklığı 28 Şubat postmodern darbesi ile sonuçlanmıştı.

Bu koalisyonun kuruluşunda tarafların milletvekili sayısı önemli rol oynadı.

Bakanlıkların bürokratik kadrolarının ve devlet bankalarının paylaşımı sırasında koalisyonu çatlatacak düzeyde çetin pazarlıklar yapıldığını duyardık.

Şimdi ise yeni sistem nedeniyle koalisyonların seçim öncesi kurulmaya başlandığını görüyoruz.

Seçim bittikten sonra kenarda bırakılmaktan korkan partiler paylaşım dışı kalmamak için mesaj vermeye başladılar.

CHP, HDP ve İYİ Parti her ne kadar güçlendirilmiş parlamentodan söz etselerde esas gündem Cumhurbaşkanı adayında düğümlenmektedir.

Nitekim Abdullah Gül ve Muharrem İnce’nin adaylığı çıkmaza girince bir anda Meral Akşener’in vitrine çıktığını görüyoruz.

Nitekim Demirtaş’ın Meral Akşener ile kahvaltı arzusu ve Kılıçdaroğlu’nun İzmit’te bir açılışta Akşener ile birlikte bulunması bu projenin ilk adımlarıdır.

Seçim tarihi yaklaştıkça ve sayın Akşener’in Millet İttifakı adayı olması kesinleşince İYİ Parti ile HDP’nin birbirlerine yakınlaştığını göreceğiz.

İYİ Parti kadrolarının Ülkücü çizgide olmaktan ziyade ekonomi ve bürokrasi de yer tutmayı amaçlayan bir görüntü vereceğini göreceğiz.

Gelecekte oluşabilecek koalisyonları düşünürken Lübnan’da yaşanan bir örnek aklımıza geldi.

Lübnan’da azınlıkta olan Hristiyan toplumundan bir yetkili Cumhurbaşkanı seçilmiş.

Sünni mezhebinden bir yetkiliyi başbakan, şii mezhebinden bir yetkiliyi de meclis başkanı olarak atamışlar.

Yani inanç odaklı bir paylaşım yapıldığı görülüyor.

Aslında koalisyon protokollerinde etnik ve inanç odaklı ortaklık ve paylaşımlardan uzak durulmalıdır.

Daha güçlü bir parlamento ararken bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz.

 

Günün sözü

Baba malından ne fayda,

Başta devlet olmasa…

“Dede Korkut”

 

 

“GÜÇLÜ ANA MUHALEFET ÜLKE SORUNLARINI ÇÖZDÜ-RENDİR ? VE ŞİİR’İM”

“GÜÇLÜ ANA MUHALEFET ÜLKE SORUNLARINI ÇÖZDÜ-RENDİR ? VE ŞİİR’İM”

 

Her gün bir sorunlar yumağı algıları köşklerden çıkan söylemler, televizyon ekranlarında, sosyal medyada her yerde çoğunluk insanlar üzerinde boş laf kalabalıklarıyla meşgale ederek ülke insanının gerçek olan sıkıntılar üzeri kapatılarak halılar altına süpürülüyor ve her şey güllük gülistan gösteriliyor ooh ! Ne güzel yollar acık trafik yok serbest devam.

*

Ana muhalefet partisi CHP içinde bir ateş yakılıyor patlayan kavgalara, iktidardan bir alkış gündeme harika haber malzemeleri ve CHP bir İl Başkanı bir söylemi, bir İnce tavrı ortalık toz, duman muhalefet yapmayı unutup iktidara çikolatalı pasta sunmaktalar. Dertleri ülke ve millet sorunları değil koltuk sorunları post kavgalarıyla uğraşırlar. Sözde bu muhalefet adı sosyal demokratlar: Milletin onca sorunu varken gündemi saptırıyorlar diye iktidar partisine haksızlık eder gibi hal ve tavırlarla iktidardan hesap sormayı bırakın hesap bedeli ödüyorlar.

*

Hani Türkiye sağlıkta dünyanın en gelişmiş hizmetini veriyordu ve sözde uçaklar dolusu tıbbi malzemeler gönderilerek “SHOW” Manşet haberleri yapılıyordu, şimdi neler oldu vatandaş hastanelerde yer bulamamakta, pozitif vakalar ellerine reçete verilip evlerine gönderilmekte, hastalar yoğun bakım üniteleri tıka basa dolu olduğu için evlerine gönderilerek çaresizliğe terk edilmekte, doktorlar sağlık güvenleri için görevlerinden istifa etmekte ve birçok sağlık personelinin her türlü sorunları çözümsüze-ce beklemekte, ana muhalefet partisi hesap soracak ve çözüm yerine kendi iç kavgalarda adamın adamı olmak, koltuk sevdalarında iktidardan hesap sorma yerine hesap vermekle meşguller.

*

Her gün sokaklarda trafik cinayetleri, kadın, çocuk ve benzeri cinayetler işleniyor, uyuşturucu,  küresel teknolojiyle geliştirilen soygunlar yapılıyor meçhuller, mağdurlar tüm bunlardan hesap sorar bir ana muhalefet var-mı? Yok! Neden! Kendi iç çözümsüzlüğü varken mevcut iktidardan-mı hesap soracak; anacak hesap veren oluyor.

*

Sakallı bazı din tacirleri çoğalarak çocukları taciz ediyorlar. Cinci hoca geçinen zındıklar kadınların göbeğine yazıp çiziyor. Eğitim bazı tarikatlara, devlet kadrolarına cemaatler sızarak kendilerinin alanlarını ve kazançlarını geliştiriyorken. Hesap soran var mı?  Yok! Demokrasi, Hukuk, Adalet eşitlik, Laiklik kimsenin aklına gelmiyor. Ana muhalefet gaf üstüne gaf yapıyor.

*

İktidar bugüne kadar yaptığı 70 milyar doları aşan tutardaki özelleştirme gelirinin nereye harcandığının hesabını Meclis’e ve millete vermedi. Deprem vergilerinin nereye gittiği bilinmiyor. TVF’ye devredilen 60-70 milyar dolar değerindeki kamu varlığının nasıl değerlendirildiği, kaynaklarının nerelere harcandığı, kamuoyuna açıklanmıyor. Kısıtlamaların ta en başında İBAN numaraları verilerek toplanan paralardan ses seda var mı? Bu hesap peşine düşen var mı? Yok! Ana muhalefet kendilerine hesap peşindeler.

*

Bu sorunlar çaresiyle sokak sokak gezerek vatandaşa anlatan ana muhalefet var mı? Yok! Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının açıklamasına göre salgın nedeniyle işini kaybeden, işyeri kapanan ve bundan dolayı kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılanların sayısı 3 milyon. İşten çıkarma yasağı çerçevesinde ücretsiz izne çıkarılan ve nakdi ödeme desteği alanların sayısı ise 2 milyon ve küçük esnaf fer-yatı koparan, kapanana. TÜİK rakamlarında asla göremeyeceğiniz Türkiye’de işsiz sayısı 12 milyon civarında. Ülkede üretim dibe vurdu ve yüzde 9.9 daralma yaşandı, Milletin derdine kim tercüman olacak? Orhan Gencebay dertli şarkılarıyla-mı? Ana muhalefetten Hesap soran var mı? Veya hesap veren mi olacak.

*

İkinci el hurda arabalar neredeyse sıfır araba fiyatına satılıyor… Düğünlerde çeyreğin yerini sahte altınlar takılıyor. Uzaktan eğitim deniyor, milyonlarca gariban öğrencinin evinde internet yok. TÜİK 2020 rakamlarının verileri yayınlanmadı. 2019 rakamlarına göre; En fakir yüzde 20 toplam gelirin yüzde 6’sını alıyor. En zengin yüzde 20 toplam gelirin yüzde 46’sını alıyor. Sürekli yoksulluk oranı yüzde 12.7. 2019 yılı yoksulluk oranı yüzde 28.5.Sosyal yardım olmadan hayatını sürdüremeyeceklerin oranı yüzde 12.7 de. Panda-mi sonrası 2020 rakamlarının tam bir kabus olacağını görebilmek için illa kahin olmaya gerek yok! Milletin derdinin anlatılması ana muhalefet anlatmasın-da bir sanatçı mikrofonu eline alsın anlatsın-mi beklersiniz.

*

Siyasetçilerin gündemi milletin gündemi ile örtüşmüyor, vatandaşlardan uzak yaşıyorlar, koltuklu masalarında oturularak ne olacak bu memleketin hali demeyle olmuyor. İktidar partisi gibi ana muhalefeti eleştirildiğinde alınıyor ve hatta çok kızıyorlar ve İktidarın kendi hatalarının tespiti yapılmadan çaresi bulunmadan muhalefet yapmak aklınıza gelmez! O zaman, çok takıldığınız iç tartışmayı bir kenara bırakın. CHP’nin bu milletin her kesimine ulaşması için bugünü ve yarınlarına ilişkin yaptığı değerlendirmeleri kamuoyunun gündemine getirin. Aynayı kendinize tutun. Doğru olan konularda cesaretiniz varsa yapın! Yoksa. O masalarınızdan kalkmayın. Biz bize yeteriz diyerek kadehleri kaldırın kendi kendinize söyleyin. Siz bu kafada gitmeye devam edin, saray dediğiniz köşkler hesaplarınızı seve seve öder! Sizde mutlu olup o koltuklarda yaşarsınız.

 

ADALETİ TERAZİDE YANILTILAR

Sizde Yollar dikenli

Adalet getirir doğruları.

Düz yolları daraltanı

Adalet getirsin doğruları.

*

Akıl verdi düşün diye

Fikrinle yürü dengeye

Teraziyi anla diye

Adalet versin doğruları.

*

Hakkaniyet baş tacımız

Bilim bizim ilacımız

Sahtekârlık hep acımız

Adalet doğru yönümüz.

*

Sarraf tartar altınını

Terazide doğru tartılanı

Şeytana kaptırma nefsini

Adalettir doğru tartanı.

*

Masal gibi anlatırlar

Demokrasi özgürlük derler

Sözden yaşamdan kopuklar

Adalet hükümsüz onlara.

*

Mehmet söyler duymuyorlar

Kimseyi hiç görmüyorlar

Pembe hayal satıyorlar

Adaleti terazide yanıltılar.

Y.T:1.07.2019

Erken Seçim Kaçınılmaz Olacak

Erken Seçim Kaçınılmaz Olacak

Üst akıl dostlar mesajıyla yeniden Türkiye Gündemine el attı.

Bir süreden beri HDP ile İYİ Partiyi birbirine yakınlaştırma projesini ilgi ile izliyoruz.

Hapisteki Demirtaş’ın Akşener ailesiyle birlikte kahvaltı etme arzusunu bu projenin ilk adımları olarak görüyoruz.

Üt akılın Babacan ve Davutoğlu projesi tutmayınca Akşener ve Demirtaş yakınlaşması için kolları sıvadılar.

Zaten gelişen şartlarda bu iki partinin millet ittifakında bulunmaya mecbur olduklarını göstermektedir.

HDP’liler bir bayan milletvekilinin terör örgütüne üye olmaktan 10 yıl ceza alması HDP’nin siyasi geleceğini tartışmalı hale getirmiştir.

Ayrıca HDP Diyarbakır il binası önünden kaçırıldığı iddia edilen çocukların vereceği ifadeler de HDP’nin siyasi gücünü kıracaktır.

Ayrıca sayın Akşener’in 15 Temmuz darbesi öncesi yaptığı açıklamalar İYİ partiyi yoracaktır.

Akşener’in darbe yönetiminin bildirisinde geçen bazı ifadeleri darbe girişimi öncesi muhtelif yerlerde söylemesi kendisini sıkıntıya sokacaktır.

Kısacası hem HDP, hem de İyi Parti Millet ittifakına mecbur olmuştur.

Bir taraftan Türk hukukunun diğer taraftan da CHP ve Amerika’nın markajı altında olduklarını zaman içinde göreceğiz.

Kısacası önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri Cumhur ittifakı için de “dostlar ittifakı” içinde hayati derecede önemlidir.

Bu hükümet, ekonomik ortam, dış politika da yaşanan gerginlikler ve salgın hastalık nedeniyle 2023 yılına kadar yola devam etmekte zorlanacaktır.

Erken seçimin ilk işareti, seçim konununda ki değişiklik olacaktır.

2021 yılında yapılacak olan değişiklik 2022 yılında yapılacak olan seçimin önünü açacaktır.

Çünkü seçim kanununda yapılacak değişikliklerin bir yıl sonra uygulamaya gireceğini biliyoruz.

Görünen o ki, 2021 yılında yoğun bir hukuk süreci yaşayacağız.

Bu süreçte alınacak kararlar hem partilerin performansını ve hemde ittifakların gücünü etkileyecektir.

 

Günün sözü;

Tanrının değirmeni,

Ağır ama iyi öğütür.

“G.Herbert”