Köşe Yazıları

Bir Anket ve Milliyetçilik Yükseliyor

Bir Anket ve Milliyetçilik Yükseliyor

Öncelikle Ada Araştırma Şirketinin 2020 Temmuz ayında yaptığı anketin sonuçlarına bir bakalı. Bu gün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz sorusuna cevap verenlerin kararsızlar da dağıtıldıktan sonra partilere göre dağılımı şöyle oluşmuş.  AKP 39 CHP 24 MHP 10 İYİ Parti 10 HDP 9 DEVA PArtisi 20,6 Gelecek Partisi 1,9 Saadet Partisi ise yüzde 1,1 şeklinde oluşmuş. Kalan kısım ise dieğr partilere dağıtılmış.  Sayıları hayli fazla olan kararsız seçmenlerin de eklendiği bu tablodan siyaseten şu mesajları alıyoruz. AK Parti 18 yıllık iktidarının ardından uzun süre sonra yüzde 40 ların altına inmiş görünüyor. Buna akrşılık sürekli muhalefette olan CHP nin de geçmişte olduğu gibi yerinde saydığını söyleyebiliriz. MHP nin geçmişte aldığı yüzde18 civarındaki oy oranlarından uzak kalmakla birlikte gerekli sıçramayı henüz yapamadığını, tüm yıpratma ve suçlamalara rağmen İYİ Partinin de 2018 deki oy oranınını koruduğunu gözlemliyoruz. Tabloda milliyetçi olarak tanılanan iki partinin yani MHP ve İYİ Partinin toplamdaki oylarının yüzde 20 leri aştığını ve aslında bölünme olmasa milliyetçi tabanın ülkede ilk defa 1/5 oranını geçtiğini görebiliyoruz.

Gezi parkı olaylarının tırmandığı süreçte CHP li Selin Sayek Böke ile Akşenerin kurduğu yakınlığı biliyoruz. Bu iki bayan siyasetçiyi Amerikan Ankara büyükelçisi ile aynı fotoğrafta görmüş ve yadırgamıştık.  Ak partide ise erdoğan ile parti arasındaki oy oranı arasındaki makasın iyice açıldığını görüyoruz. Salgına ve ekonomik sorunlara yenik düşen seçmenin dış politikada yaşanan gelişmelerden ce cami açılışı gibi dini söylemelrden artık eskisi gibi etkilenmediğini gözlemliyoruz. Laiklik konusunda aşırı hassas davranan CHPnin milliyetçilik konusunda yeterince çaba göstermediğini gözlemliyoruz. Yaşanan süreçte ülkemizde ve dünyada milliyetçilik tavan yapnaktadır. Artık seçmen emeğe ve insan haklarına değer veren ve ülkesini seven iktidarlar istemektedir.  Suudilerin ve arap emirliklerinin politikaları dünyada değer kaybetmiştir. FETÖ ve benzeri yapılanmalar da dindan ve muhafazakar kesimleri ve onların siyasetlerini yıpratmıştır. Modern ve laikçi yapılar dahalktan kopukl yaşamaktadır.  Bu aşamada milliyetçi kesimlere fırsat doğmuştur. İşte böyle bir ortamda Sayın Akşenere yeni bir rol yüklenmektedir.  Sayın AKşener büyük htimalle millet ittifakını bırakacak ve CHP ile HDP yi başbaşa bırakacaktır. ANA htar parti rolünü üstlenecektir. Böyle bir projede Davutoğlu ve Babacan da kepenk kapatmak zorunda kalacaklardır.  HDP önünde bekleyen anneler siyasette kartların yeniden karılmasını sağlamıştır.

 

Günün Sözü

Az anlamak ters anlamaktan iyidir

A France

Döviz Neden Tırmanıyor

Döviz Neden Tırmanıyor

Ağustos ayı başında Temmuz ayına dair enflasyon rakamları açıklandı.  12,62 olan enflasyon oranının temmuz ayında 11,76 seviyesine düştüğünü öğrendik.  Enflasyondaki cüzi düşüşe sevinirken büyük bir kur fırtınasına tutulduk.  Doların 7, Euronun ise 8 lirayı fersah fersah geçtiğine tanık olduk. Bu kur fırtınasının amacı faizlerin de artmasını sağlamaktır. Merkez bankası  bir kaç hafta önce faizleri 0,25 oranında düşürme niyetindeydi.  Amaç enflasyondaki cüzi indirimden faydalanarak faizleri de daha aşağı çekmekti. Ancak dövizdeki tırmanma eğiliminden korkuldu ve faizlerdeki indirim ertelendi.

Ama döviz kuru ateş almıştı ve bu proje içinde olanların amacı fazileri yukarı çekmekti.   Korona döneminde defalarca hükümetten ceza yiyen dış ortaklı özel bankalar rövanşı almak isteyeceklerdir. Çünkü salgın artma eğilimine girmiştir. Devlet; Irak, Suriye ve Libya işleri ile meşguldür. Dış politikamız Lİbya, Doğu Akdeniz , Yunanistan ve Azerbaycana odaklanmıştır.

Okulların açılıp açılmayacağı meselesi genç nesillerde belirsizliğe ve  umutsuzluğa neden olmaktadır.  Böyle bir ortamda İstanbul sözleşmesini tartışmaya açmak toplumun fay hatlarında gerilmeye sebep olacaktır.  Kısacası hem ekonomik hem siyasal hem de toplumsal kriz yaratmak için ortam ısıtılmak istenmektedir. Salgın dahil pek çok iç ve dış odaklı gerginlikleri içiçe yaşıyoruz. Hepimiz öncelikle sağlık tedbirlerine tam olarak uymalıyız.  İç ve dış politikadaki olaylarla ilgili olarak sağduyulu ve soğukkanlı duruşumuzu sürdürmeliyiz.

Günün Sözü

Oyun bitince şah da piyon da

Aynı kutuya konur

İtalyan Atasözü

KIŞIN GELİŞİ!

KIŞIN GELİŞİ!

 

Geçmiş bayram yorgunluğunu üzerinden atmış biri olarak, ağustos sıcağına maruz kalan bünyem son çıkan korona haberleriyle sıcaktan daha çok etkilendi.

 

Yazıya “pat” diye girişim ve hatta yaz sıcağında kışa dem vururcasına başlık atışım da bundandır.

 

Nasıl olmasın ki “pat” diye girişlerim, dem vuruşlarım?

 

Her gün ülkenin her yerinden gelen sarsıcı pandemi haberleri, bazı bölgelerde alınan kısıtlama kararları ve dahi karantinalar belki de geçtiğimiz kıştan daha zorlu geçecek bir kışın habercisi gibi.

 

Hayır, sandığınız gibi felaket tellallığı yapmıyorum! Olan bitenden yola çıkarak bunları yazıyorum.

 

Maalesef yazın büyüsüne kendini kaptırarak sarmaş dolaş olup, tedbirleri umursamayan halkımız bu zemini göz göre göre hazırladı gibime geliyor!

 

Ne uyarıları dikkate alan oldu yazın yakıcı sıcağında ne de bayram sevinçlerini törpüleyenler oldu!

 

Oysa nasıl da buhranlı bir kış yaşamıştık milletçe. Nasıl da canlarımızı koruma altına almıştık…Nelerden vazgeçip, neleri feda etmiştik…Ve hatta maddi manevi ne kayıplar vermiştik ulusça.

 

Hanginiz “yalan” diyebilir ki yukarıda yazdığım satırlara?

 

Kelimenin tam anlamıyla, şu son iki ayda geçtiğimiz dört- beş ayı çöpe attık el birliğince!

Sere serpe gezdik, ulu orta yedik içtik, keyiflerimizden ödün vermek istemedik, tabiri caizse sahillerde kucak kucağa bir yaz geçirdik ve ısrarla bu şekilde yazı geçirmeye devam ediyoruz.

 

Kış aylarının nasıl ve ne şekilde olacağını biz kendimiz belirledik aslında! Henüz sonbahar  gelmemiş hatta yaz bile bitmemişken bölgesel kısıtlamalara maruz kalmamız da yine bizlerden sebeptir.

 

Kaderimizi kendimiz yazdık bu kez!

 

Bu defa “takdir-i ilahi” demeye hakkımız yok! Sorun da belliydi çare de! Sorunun kaynağını bildiğimiz halde, çareye baş vurmayı tercih etmediysek, kaderin bir suçu yoktur artık!

 

Bu söylemlerimi şimdilik bir kenara bırakıp kalan yaz günlerinizi keyifle geçirmenizi diliyorum ama yine de “tedbiri elden bırakmayın” diye uyarmadan da yazımı sonlandırmak istemiyorum.

 

Esen kalın.

 

“KORONA VİRÜSLE MÜCADALE TEDBİR VE ŞİİR’İM”

“KORONA VİRÜSLE MÜCADALE TEDBİR VE ŞİİR’İM”

Korona virüs vakalarında yaşanan artış uygulanan önlemler vatandaşın inisiyatifine bırakılması önlemlere uyumsuzluk, duyarsızlık bu uygulamaların fiili uygulamalar olmayışı vaka sayılarının çokça artarak kontrol altına alınamadığının göstergesidir.

*

Ülke genelinde korona hastalığının artışı bazı bölgelerde yükselişi endişe verici ve bölgelere özel yasaklar uygulanmalı. İl, ilçe, mahalle, köy bazında risk durumuna göre karantina veya sokağa çıkma yasakları ilan edilmeli. Karantinaya uymayana gerekirse hapis cezası verilmelidir. Halka sadece maske, mesafe ve hijyen diyerek, bizden bu kadar önlemler sizden denilemez.

*

Acil önlemler: A- Fabrika gibi işyerlerinde çalışanlarını üç vardiya halinde çalıştırılmalı ve farklı saatlerde işe başlatılmalı. Devlet kurumlarında iki vardiyalı çalışma sistemine geçilmeli, çalışma masalarını mesafelerini kurallara göre ayarlanmalı, bu uygulamaların toplu taşımalarda yığılmaların önüne geçmeyi sağlar.

*

B- Toplantı, düğün, asker uğurlama benzerlerine bir plan içinde sınırlama gelmeli ve arkadaş, akraba toplanmaları 10’u veya 15’i geçmemeli. Taziye evlerinde aynı anda en fazla 15 kişi olmalı. O kişiler çıktıktan sonra hijyen kurallarını uygulayarak, yeni kişiler gelebilmeli. Tabii ki maske, mesafe kuralı uygulanarak. Asker uğurlama törenleri 20 kişiyi geçmemeli. Düğün ve nişanlarda açık veya kapalı mekana göre değişen, metrekareye bağlı kişi sayısı belirlenmeli ve önlem kuralların tam uygulanmalıdır.

*

C-İnsanlar gittikleri adreslerde kayıt altına alınmalı, sorunlarımızdan biri de virüs taşıyanların gittikleri illerde yeni vakalar oluşturmaları. Örneğin bir İlde bir ile gidenler o gittikleri illerde tehlike oluşturuyorlar. Bu nedenle insanlar gittiği adreslerde kaydedilmeli. Herkese kurallara uyacaklarına dair (maske, mesafe, hijyen) belge imzalatılmalı. Yapılan kontrollerde kişinin kurallara uymadığı görülürse yüksek cezalar verilmelidir.

*

Ç- Günlük 100 binleri geçmeli ve bu test sayısının belirtisi olmayan kişilere yönelik de olması, bu kişi hasta mı’ diye yapılan testin yanında, bu kişi virüsü bulaştırıyor mu’ diye de test yapılmalı. Örneğin, kritik kalabalık iş ve benzeri alan yerlerde görev yapan personelleri sürekli kontrollü tarama yapılması önemlidir.

*

D- 65 yaş ve üzeri kişiler için güvenli alanlar ve her gün için zaman dilimleri ayarlanmalıdır. Sizin için şu parklarda, şu sahilde güvenli ortam oluşturularak ve bu yaşlı kesime bu ortamlarda hizmetin farklı bir şekilde verilmelidir. Örnek su ve benzeri hizmetler güvenlik görevlileri sürekli bulunmalı , bu alanlara refakatçı haricinde gençler ve başkaları girmemelidir. Bu yaşlılardan korkudan evden çıkamayan önemli sayıda kişi var. Bu insanlar dışarı çıkabilmeli ve bankalar, vergi dairelerinde benzeri yerlerde sadece bu yaşlı kesime belli zaman dilimlerinde hizmet verilmelidir. Bu önlemler alınırsa korona virüs yayılmaması konusunda tüm bilim, İnsanlarında önerileridir. Ayni zamanda ekonomide devamlılığını sağlar ve şu bu konular konusunda yeterli tedbir alınmadığından dolayı gelişen vakaların yükselişi ortada ve bu konuda bilim insanlarının önerilerini dikkate alarak siyasetin ekolarına heba edilmemelidir. Halka sadece maske, mesafe ve hijyen deniyor. Ancak ülke insanımızın % 70 gariban sıkıntılı ekonomik ihtiyaçlarının da giderilmesi, ek önlemlere ihtiyaç var.

*

Vaka sayılarını halkın uyum oranını düzelterek azaltılması planlanarak uygulanması, bu aşamalar sistemli bir ay bile uygulansa bulaşmanın %90 ni engellenir ve başarılı olur. Ülkemin bilim insanlarının bilimsel  çalışmalarıyla bu hastalığa karşı aşı geliştirilmeli ve bize bizden başkası dert edinmez ve ülkesini seven her birey bu konuda duyarlı sorumlu olunması ve Anne, Baba, kardeş ve akraba, komşusunu seven her kes bireysel olarak alınan tedbir kurallarına uyulmasıdır. Korana virüsü yenerek birlikte biz olacağız, bu zor günleri atlatarak yarınlara sağlıklı olacağız ve saygı, sevgi anlayışı içinde yarınlara güven içinde olalım, mutlu olalım yeter…

“BU ACIMASIZ DÜZENDEN HABERİN VAR’MI “

Bu devrin çoktan mayası bozuldu,

Vurguncu düzenden haberin var’ mı?

Hakikat, adalet, tanınmaz oldu,

Bu vahşi düzenden haberin var’ mı?

*

Edep, hayâ, raflarda kaldı,

Beş vakitte soygun ayardı,

Gariban, yetim, hakkı yenildi,

Bu vurguncu düzenden haberin var ‘mı?

*

Bu kafayla gideriz yaya,

Manzara bu kalmadı hayâ,

Yeni nesil uymuş modaya,

Bu düzenin getirisinden haberin var ‘mı?

*

Teraziler doğruyu tartamaz oldu,

Görünce gidişatı endişem doğdu,

Yetime, fakire, kölelik oldu,

Bu köle düzenden haberin var ‘mı?

*

Ehli olmayan başa gelirse,

Yanlışlar doğru diye verirse,

Doğru olanlar hor görülürse,

Bu hukuksuz düzenden haberin var ‘mı?

*

Müslümanım der farzı unutur,

Din üzerinden geçimi sağlanır,

Cami içinde önlerde durur,

Bu kandırma düzeninden haberin var ‘mı?

*

Der Mehmet gamlıyım, tasalıyım,

Bu gidişattan korkar endişeliyim,

İkiyüzlüler devri ile boğuşurum,

Bu acımasız düzenden haberin var ‘mi?

Y.T: 06.03.2020

Önce Vicdan ve Adalet Ardından İbadet

Önce Vicdan ve Adalet Ardından İbadet

FETÖ’ nün hizmet hareketinin içine gizlendiği dönemde üç İslami değer ön plana çıkarılmıştır.

Birincisi, liderine tapar derecesinde saygı gösteren bir cemaatti.

İkincisi, liderin fikirlerini yaydığı camilerdi.

Üçüncüsü, İslam dininin direği sayılan namazdı.

Kısacası İslam dini camii, cemaat, namaz arasına sıkıştırılmıştı.

Peki, liyakate önem verilmişmiydi?

Askeri liselere ve polis okullarına, sınavlarda hile yapılarak sadece cemaat üyelerinin yakınları alınmıştı.

Asker ve polis tayinlerinde ana kriter cemaate yakınlıktı.

Aynı düzen yargı kurumlarında da ekonomik alanda da eksiksiz devam etmişti.

Altın nesil yetiştiriyoruz denilmiş ama bencil ve robot bir nesil yetiştirilmiştir.

Bu hareketin içinde yer alanlar hem ülkelerinden hem ailelerinden hem de gerçek dinlerinden koparılmıştır.

Kısacası FETÖ örneğiyle altın nesillerin, camii ile cemaat ile ve namaz kılmak ile yetişmeyeceğini anlamış olduk

Aslında örnek insan olmanın ve örnek Müslüman olmanın olmazsa olmaz tek kriteri vicdanlı olmaktır.

Namazınızı kazaya bırakabilirsiniz ama vicdanınızı kazaya bırakamazsınız.

Vicdanımızın onay vermediği bir eylemin sonucuna katlanmak zorunda kalırız.

FETÖ vicdanlı, liyakatli ve adaletli davranmadığı için amacına ulaşamamıştır.

Hz. Mevlana’ nın dediği gibi ” Kalbini yıkayıp arıtmamışsan, bütün gün abdest alıp namaz kılmaktan fayda bekleme. ”

Gelelim bu günlerimize,

Çamlıca’ ya 30 bin, Yassıada’ ya bin kişilik camii yapmakla altın nesli kazanmayız.

İslam dinini değiştirmeye kalkmak haddimiz değildir ama gerilerde bırakılan değerleri ön plana çıkarmamız lazımdır.

Vicdan liyakat ve adalet kriterlerine uymak ibadet görevimizi yapmaktan daha ön sıraya çıkmıştır.

FETÖ uygulamalarında ders çıkarmalıyız.

 

Güzün Sözü

Ey yiğit yazgıya bulma bahane

Yükleme kendi suçunu başkasına

Suçunu gör,  dön etrafında kendinin

Kendindendir, gölgenden değil çektiklerin.

 

 

Yeni Sistem İki Yılını Doldurdu

Yeni Sistem İki Yılını Doldurdu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN  yeni sistemin iki yılını halkımıza anlattı.

Ekonomide, terörle mücadelede ve dış politikada alınan sonuçlar hakkında bilgi verdi.

Eksikler ve aksaklıklar olduğunda hızla tamamlıyor ve düzeltiyoruz dedi.

Bu vesile ile destek veren Bahçeli ve MHP’ lilere teşekkür etti.

Aslında, MHP ve Devlet BAHÇELİ tarafından Cumhur Hükümeti’ ne her konuda verilen tam dedestek için, sadece bir teşekkür yerterli değildir.

Sayın Erdoğan, her konuda olgun ve gözü tok davranan Devlet BAHÇELİ’ ye bir jest yapmalıydı.

Mesela, MHP’ den ve Sayın Bahçeli’ den herhangi bir talep gelmeden bu dönem meclis başkanlığı MHP’ ye verilmeliydi.

Sayın Erdoğan’ ın yaşadığı önemli olaylar yüzünden bu konuları düşünemediği mazeret sayılmaz.

MHP Ordu Milletvekili Cemal ENGİNYURT’ UN fındık fiyatlarını öne sürerek Ak Parti’ nin yarattığı bencil ortamı eleştirmesi, aslında MHP’ nin ortak sesidir.

Sayın Erdoğan’ ın gündeme getirdiği 50+1′ lik çoğunluklu yeni sistem Ak Parti’ nin başına dert olmuştur.

Yani Ak Parti gelecekteki seçimlerde 50+1 çoğunlukla bir iktidar yakalayamaz.

MHP’ nin ortaklığına mecburdur.

MHP terörle mücadelede ve sınır ötesi harekatlarda AKP’ ye tam destek versede her konuda destek vermek zorunda olamaz.

İşte böyle bir dönemde  Ak Parti’ nin, ortağının farkında olması ve bencil davranmaması gerekir.

Konu sadece fındık fiyatı değildir.

Cemal ENGİNYURT uykuda olan bencil Ak Parti yönetimini ikaz etmiştir.

MHP’ nin gücünü milletvekili sayısı ile ölçmek yanlıştır.

Yeni dünya düzeyinde milliyetçilik yükselmektedir.

Sayın Erdoğan’ da bunun farkındadır.

Tek vatan, tek bayrak, tek devlet, tek millet sloganı milliyetçi slogandır.

Yeni dönemde milliyetçi sloganların artacağın ve dini motiflerin azalacağını göreceğiz.

Günün Sözü

İyi dostluklar hesapsız kurulur

Balzac

 

 

KİTAP KONAĞI’ nda RÖPORTAJ

KİTAP KONAĞI’ nda RÖPORTAJ

Doğrusuyla yanlışıyla, iyisiyle kötüsüyle bir haftayı daha geride bıraktığımız bugün, hafta içinde yapmış olduğum bir röportajı sizlerle paylaşmak istedim.

İyi yazmanın özü; samimiyet ve sevgi! 

Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Selin Işıl: Ben Selin Işıl. İstanbul’da yaşamaktayım. Gazeteci-yazar, yazar koçu ve teorisyenim. Sizin de anlayacağınız gibi tüm bu ünvanların alt yapısını oluşturan öz tanımlama ile ifade etmek gerekirse, ben bir yazarım.

Yazmaya başlama hikâyenizi öğrenebilir miyiz?
Selin Işıl: Hikâyeme “Kendimi bildiğimden beri yazıyorum” gibi klasik bir cümleyle giriş yapmayacağım! Çünkü zaten gerçek bir yazar iseniz, daimi mesleğiniz ne olursa olsun yazma yetiniz başladığı andan itibaren öyle ya da böyle, ucundan ya da kıyından hayatınızın her döneminde bir cümle bile olsa bir şeyleri karalamışsınız demektir. Benim için de durum budur. Yazma yeteneğim geliştiği ilk andan itibaren günlük tutarak başladım yazmaya. Ancak gerçek anlamda ilk kitabımın oluşmasına sebep olan durum, hayatımın en trajik yaşanmışlığı ile başlamıştır.

Kaç kitap yayınladınız konusu nedir?
Selin Işıl: 2 basılı, 1 görsel kitabım var. Bunun dışında yayımlanmaya hazır bir romanım mevcut. İlk kitabım “HAYATA TUTUNUYORUM” otobiyografi, 2. kitabım “HAYATIN ON ALTIN KURALI” kişisel gelişim ve bir diğeri masal.

Yazmak mı yayınlamak mı zor?
Selin Işıl: Severek yapılan iş zor gelir mi hiç insana? Ben yazarken huzur bulanlardanım. Bu yüzden yazmak zor diyemem. Tabii ki yazmanın çok büyük bir emek ve fedakârlık olduğunu söylemeliyim. Nakış gibi işlediğiniz her bir harf, her bir kelime emek ve fedakârlıktır ama asla zorluk değildir. Yayınlamak ise günümüz şartlarında maalesef hem çok kolay hem de çok zor. Nedenleri ise bu meslek grubu içinde olan herkesce biliniyor zaten.

Yazarken hangi kaynaklardan beslenirsiniz?
Selin Işıl: Ben huzur ve sükûnet insanıyım. Dolayısıyla huzurumun olduğu, sükûnetin hakim olduğu her yerde, kara kalem ve defterimin yanımda olması yeterlidir benim için. Hele ki bu atmosfer doğanın içindeyse değmeyin keyfime! Çünkü ana kaynak benim! Ve bu kaynağı ne kadar doğru beslersem karşılığında en güzel randımanı alacağımın bilincindeyim.

Çok okuyor musunuz? Çok genç okumadan yazıyor piyasa kalitesiz kitaplarla dolu fikrine katılıyor musunuz?
Selin Işıl: Çok okudum ve hâlâ okuyorum. Okuduğum kitap sayısını ben bile unuttum! Maalesef, günümüzün edebi trajedisidir bu! Edebi bir katliamdır okumadan yazmak! Yazmaya heves etmiş genç kardeşlerim, arkadaşlarım ve hatta büyüklerimin kitap okuma geçmişleri yok ise bir kitap yazmadan önce tekrar ve tekrar düşünmemeliler! Çünkü kitap yazmak, sadece hislerini ve fikirlerini aktarmak değildir. Bunu usulünce yapmaktır! Gözlem ve analiz yeteneklerini arttırarak da kâğıda dökebilmektir maharifet! Bu ise ancak çok kitap okumak ile mümkündür. Çünkü okuduğunuz her kitap başka bir dünyanın ve öğretinin kapısını aralar size. Kelime dağarcığınızı geliştirir… Ve hatta siz farkında olmadan yazım tekniğinizi, görüş açınızı, kendini ifade edebilme yeteneğinizi bile geliştiren budur. Üzülerek söylüyorum ki “evet, piyasa kalitesiz kitapla dolu”. Zaten iyi bir okursanız, kitap okumuş bir yazar ile hiç kitap okumadan sadece duygularını ifade etmek için kalemi eline almış biri arasındaki farkı rahatlıkla ayırt edebilirsiniz.

Yazmak sizin için ne ifade ediyor?
Selin Işıl: Yazmak, benim ilacım. Hayat, ruh, can… Güzele dair ifade edebileceğim her duyguyu barından kelime; yazmak.

İyi yazmanın formülü sizce nedir?
Selin Işıl: İyi yazmanın özü; samimiyet ve sevgi! Samimiyetsiz ve sevmeden yapılan her şey havada asılı kalmış demektir, tamamlanmamış, bir bütün olamamış demektir. Samimiyetini ve sevgisini sözcüklerine yansıtmalı insan.

Daha iyi yazmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Selin Işıl: Daha iyi yazmak isteyenler için profesyonellerden yardım almalarını tavsiye ediyorum. Son birkaç senede gerçekten yazmaya gönül vermiş ancak nereden, nasıl başlayacağını bilmeyen ya da ne şekilde, hangi usulde yazacağını kestiremeyen ve dahi konuşurken duygularını mükemmel bir şekilde ifade edip, iş yazmaya gelince tutulup kalan kişilerden gelen talep üzerine ben bir yazarlık akademisi açtım. Bu anlamda içinde yazma cevheri, ruhu ve isteği olan kişilerle çok güzel yollar kat ettik. Kendileri bile ilk başladıkları an ile son halleri arasındaki farka ve ilerlemeye şaşırdılar. Aslında benim tek yaptığım, onların yazma hamurunda var olan değerleri şekillendirmek oldu ve oluyor. Sözün özü; destek almalarını tavsiye ederim.

 

KÜRESEL GÜÇLERİN TÜRKİYE ÜZERİNDE OYNANAN YIKIM PROJELERİNİN BAŞARI ŞANSI NE KADAR VARDIR? VE ŞİİR’İM

KÜRESEL GÜÇLERİN TÜRKİYE ÜZERİNDE OYNANAN YIKIM PROJELERİNİN BAŞARI ŞANSI NE KADAR VARDIR? VE ŞİİR’İM

Osmanlı devletini yıkarak geçmiş 20’nci Yüzyıl’da Türk milletini Anadolu topraklarından tamamıyla Türklerden temizlemek için yapılan plan projeler yine devrede, bugünün küresel güçlerin düşünce kuruluşları tarafından, İslami tek devlet halifelik adıyla ABD için strateji üreten, Samuel Huntington, 1996 yılında “Medeniyetler Çatışması” kitabında yazdığı, Türkiye kendini laik ve Atatürk’e bağlı bir ülke olarak tanımladığı sürece, İslam medeniyetinin önderi olamaz diyor. Bu sebeple Türkiye’nin bir an önce Atatürk’ten ve Atatürk’ün laiklik tanımından kurtulması gerekir diyor. Türkiye Atatürk’ün mirasını bilinçli bir şekilde reddedip, kendisini İslam’ın bir lideri olarak yeniden tanımlamalı, diye yazmış. Huntington’a göre. Böyle bir hamle aynı zamanda Atatürk’ü unutturacak bir lider olması gerekir diyor. Türkiye’yi bölünmüş bir ülke değil gibi gösterilerek çekirdek bir devlet haline getirmek için gerekli siyasal ve dinsel ağırlıklı kendisinde toplamış tüm yetkileri ve yetkili bir lider olursa plan ve hedeflerimizi kolaylaştırır diyor…

*

Son yıllarda çokça söylenen yeni bir devlet kuruyoruz, iddiasına bulunmaların sebebi bu mudur acaba. Bu bakışla Türkiye’nin “Batı güdümlü bir İslâm devleti” olabilmesinin önemli bir adımı olabilir mi! Hutington iddia düşüncesinin başarıya ulaşması için, Türkiye’yi Atatürk çizgisinden uzaklaştırmak şart görüyorlar. Yoksa İslâm dünyasını ılımlı bir halife şemsiyesinde ve dörtlü konfederasyon modeliyle yönetmek çok zor ve imkansız deniliyor. 20’nci, yüzyılın başında İngiliz istihbaratının stratejislerinin söylemi. Çanakkale’de Türkler büyük mücadele ederek bu projeye darbe vuruldu. Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasıyla İngiliz’in bu projesi yüz yıl ertelenmesi olmuş ve yine bugünlerde çeşitli adlarla göründüğü görülüyor.

*

Türkiye’nin en büyük gücü ise Atatürk’ün kazandırdığı milli bilinçtir. Bu sebeple, Atatürk’ün kurucu ilkelerini içten ve dıştan yıkmaya çalışan, Türk milletini yıkmaya çalışmakla eş anlamlıdır. Türkiye’nin artık yeni sorunlara değil, yeni çözümlere ihtiyacı vardır. Bu model bilimsel, küresel gelişmelere karşı bir model olabilir. Türk milletini temsil eden siyasi partiler ve ilgili kuruluşların, dünyada gelişen ve Türkiye üzerinde oynanan bu küresel tehlikelere karşı içte, Türk milletinin güçlü birliğiyle, Samuel Huntington operasyonuna ve benzerlerine karşı durarak, küresel ölçekte siyasal çözümler üretmek ve bu milleti ekonomi ve sosyal hukuk devlet ilkeleriyle öt eleştirmeden milli ve yerli yatırımlarla milletin güç birliğiyle tehlikelere karşı durmaktır. Eğer küresel çözüm üretilmezse, milli çözüm üretmek mümkün olmuyor. Bu iç ve dış küresel güç odaklarına fırsat verilerek Allah korusun istedikleri oyunlarını sunarak oynarlar…

SELAM GETİRDİM TÜRK YURDUM SANA

Selam getirdim sevdalı yüreklerden,

Kafkas kartalı şeyh Şamilinden,

Kerkük’te hürriyet sevdalı candan,

Sibirya sürgünü Tatar kızından,

Selam getirdim selem, Türk kızım sana.

*

Türkistan Çeçen ya nice diyarlardan,

Şahadet şerbeti içen kardeşlerinden,

Yemen güllerinden sına çölünden,

Sarıkamış şehitleri buzlu yüreğinden,

Selam getirdim Türk yurdum sana.

*

Çanakkale’de barut kokan siperinden,

Uğrunda şehit düşen diyarlardan,

Bedirden, İstanbul Fatih-inden, Atatürk’ten,

Öksüz boynu bükük kardeşlerinden,

Selam getirdim şanlı Türk tarihinden.

*

Bosna da katledilen şehitlerin kızlarından,

Bulgaristan Türkün sevdalı yüreklerinden,

Batı Trakya’dan, Şehit Ahmetlerden,

Doğu Türkistan Türkün feryadından,

Selam getirdim Türk yurdum sana.

Y.T: 23.20.1992 –

Tedbirlere uymazsak, Korona’ yı bitiremeyiz

Tedbirlere uymazsak, Korona’ yı bitiremeyiz

 

Birkaç ay önce Korona tedbirleri nedeniyle acıyarak takip ettiğimiz ülkelerde, yeni vaka sayılarının çok düştüğünü görüyoruz.

Bizde ise bin civarında bir yerde takılıp kaldı.

Aslında çok disiplinli bir dönemden yeni normale çok hızlı geçtik.

Bulaşma imkanı yüksek alanları aynı anda devreye soktuk.

Turizmcilerin, alışveriş merkezlerinin ve seyahat acentelerinin baskısına dayanamadık.

Kutlamalarımızda örf ve adetlerimize yenik düştük.

Salgın tedbirlerini tam olarak kavrayamadık.

Konulan yasakları ve biçilen cezaları sulandırdık.

Sokağa çıkma yasağına uymayan 3,180 TL ödeyecek dedik.

Cezayı yiyen kişi mahkemede itiraz etti.

Hakim cezayı, en alt limit olan bin TL’ye indirdi.

Salgın ile mücadelede amaç: Yasakları uymayanları para cezası ile ezmek değildir.

Amaç: Salgın tedbirlerine uymayı sağlamaktır.

Yasaklara uymayanları caydırıcılıkla yola getirmektir.

Korona ile savaş; Sağlık ekibi, güvenlik güçleri, hukuk ve halkın koordinasyonu ile başarıya ulaşacaktır.

Dünya çapındaki bir salgınla savaşırken, tam demokrasi ve evrensel hukuktan söz edemeyiz.

Artık hepimiz tedbirlerle ve kısıtlamalarla yaşmaya alışmak zorundayız.

Mart başından itibaren yaşadığımız kısıtlamalar, salgını kontrol altına alınmasını sağladı ama tehlike bizde de dünyada da henüz bitmiş değildir.

Süper güç Amerika bile ölüm sayısı ve yeni vaka sayısında rekorlar kırıyor.

Hindistan ve Brezilya’da salgın kontrol altına alına alınamadı ve sağlık sistemleri çöktü.

Sağlık sisteminin çökmesi, o ülkenin dünya çapındaki prestijinin de çökmesi demektir.

Son baharda, düğünlerin daha da artması ve okulların açılması, vaka sayılarını arttırabilir.

Aynı zamanda mevsim nedeniyle yaşanacak hastalıkları Korona’ yı tırmandırabilir.

Toplum olarak en az riski yaşamak istiyorsak; Kurallara eksiksiz uymalıyız.

Günün Sözü

Yoksul çok şey ister.

Hırslı ise, her şeyi ister.

Syrus

KORONA HIZ KESMİYOR!

KORONA HIZ KESMİYOR!

 

Aylardır koronayı konuşuyoruz. Artık yaşantımızın bir parçası haline geldi pandemi.

 

Yok sayma lüksüne sahip değiliz. Ne gelen geçen bayramlar, ne yaz tatilleri ne de başka bir şey koronanın aklımızdan çıkmasına imkan vermiyor.

 

Sevimsiz bir misafir gibi çöreklendi hayatlarımıza. Tedavi edici aşı gün ışığına çıkıncaya kadar da bu çöreklenmenin devam edeceği elde bir.

 

Koronanın en sevdiği davranış özelliği ise; samimiyet!. Yani sıkı fıkı olma hallerimiz.  Bu illet bayılıyor iç içe yaşanan mekanlara, temas halinde olan insan kalabalıklarına.

 

Bir de şekerleme olarak seçtiği maske durumu var tabii ki!. Hani bizler yemekten sonra tatlı yemeyi severiz ya, işte onun da tatlısı maskesiz insanlar!

 

Tam bir ziyafet gibi gördüğü kalabalıklarda karnı doğarken, yemeğin üzerine de maskesiz insanları tatlı niyetine kullanıyor.

 

Hele bir de kişisel temizlik ve hijyeninize dikkat etmiyorsanız, işte o zaman değmeyin COVID-19′ un keyfine!

 

Bu üçlüyü hazır ettiğiniz zaman ve şartlarda bu minik canavar için mideye iştahla indirilecek ziyafet gibisiniz!

 

Farkındaysanız son dönemdeki artışlar, insan topluluklarının fazlalaştığı illerde oluyor. Ama tatil amacıyla, ama akraba- talukat ziyaretleri sebebiyle bir ilden diğerine veya yurt dışından ülkemize yapılan ziyaretler sonucu o bölgelerde tırmanışa geçiyor.

 

Bunu ben demiyorum. Uzmanların yaptıkları istatistikler diyor. Ve uzmanlar yine ve yine aynı şeyi söylemeye devam ediyorlar; ” aşı bulunasıya kadar korunaklı ve tedbirli yaşamaya mecburuz. %99 değil, %100 önlem alarak bunu yapmalıyız ki yayılma hızını önleyelim”.

 

Evet, gerçekler ne kadar iç sıkıcı da olsa,  duymak istemesek de gerçek gerçektir; değişmez. Tedbirleri ne kadar aldığımız veya önemsediğimiz konusuna bu yazı da değinmeyeceğim. Zira daha önceki yazılarımda da buna dair yazmışlığım oldu.

Ancak şu var ki tedbir alınmayan bölgelerde virüs oranı (hasta sayısı) yükselirken, tedbiri elden bırakmadan, sağlamcı yaşayan bölgelerde de sıfırlanıyor veya düşüşe geçiyor.

 

Bu iş bu kadar basit aslında!

 

Birileri diyor veya öyle istiyor diye değil, siz canınızı ve sağlığınızı düşündüğünüz için önlemleri elden bırakmadan yaşamayı öğrenin.

 

Mutlulukla ve sağlıkla kalın.