Köşe Yazıları

Yeni Kabine ve CHP Tüzüğü

Yeni Kabine ve CHP Tüzüğü

Cumhurbaşkanının, hem meclisten hemde dışarıdan seçtiği yeni kabineyi, inceledik.Geçen dönem başarılı bulduğumuz Abdülhamit Gül,MevlütnÇavuşoğlu ve Süleyman Soylu’nun yeniden görev aldığını gördük.Hazine ve Maliye Bakanlığı için, Mehmet Şimşek tahmin ediyorduk, ama Berat Albayrak’ın tayin edildiğini gördük.Ama yeni sistemi incelediğimizde, Berat Albayrak’ın yanlız olmadığını Cumhurbaşkanına bağlı “Ekonomi Politikaları Kurulunun” ve “Finans ofisininde” devrede olacaklarını anladık.Milli Eğitim Bakanının eğitim camiasından geldiğini ve hatta bir dönem “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı” yaptığını öğrendik.Turizm Bakanının, özel Turizm sektöründe görev aldığını, sağlık bakanının ise hem devlete bağlı sağlık sektöründe hemde özel sağlık kesiminde sorumluluklar aldığını gördük.Hulusi Akar’ın ise en üst rütbede hizmet verdiğini Türk Silahlı Kuvvetlerden geldiğini, hepimiz biliyoruz.Cumhurbaşkanı yardımcısının ise eski başbakanlık müsteşarı olduğunu ve çok iyi ingilizce bildiğini öğrendik.Bu arada 16 üyeli kabinenin 4 adet ofis tarafından takip altında tutulduğunu da anlamış olduk.Muhalefet anlayışını tebrik etmeye,alkışlamamaya ve ayağa kalkmamaya endeskleyen CHP üst yönetiminin fanatik seçmenini gerginliklerle beslendiğine tanık oluyoruz.Ayrıca kendisi %30’un üzerinde partisi %22 civarında oy alan Muharrem İnce’nin Genel Bşkanlığının çok kolay olmadığını tespit ettik.CHP’de Genel Başkan adayı olmak için 15 gün içinde 634 imza toplamak gerekiyor, yani delegeler toplamının yarısından fazla, imza toplamak lazım.Bugüniçin Muharrem İnce’den başka hiç kimse bu imzaları toplayamaz.Tabi her fırsatta herkes içindemokrasi isteyen CHP yönetiminin kendi delegeleri için, ne kadar demokrat davrandığınada bakmamız lazım.Seçimlerde barajın sıfır olmasını isteyen CHP yönetiminin, önce kendi tüzüklerini gözden geçirmelerini tavsiye ediyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ
Gerçek arkadaşlık, sağlık gibidir.
Değeri ancak yok olunca anlaşılır.
“GOLTİ”



Yeni Sistem ve CHP’nin Durumu

Yeni Sistem ve CHP’nin Durumu

Ekonomi de, bürokraside ve özellikle dış politikada, çağdaş ve hızlı kararlar almak zorunda olduğumuz, bir döneme girdik.2000’li yılların başında, ülkemizi yöneten üçlü koalisyonda, Bahçeli,Ecevit ve Mesut Yılmaz’ın karar almak için ne kadar zor bir araya geldiklerini, hatırlamaktayız.Bu bakımdan, Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine destek veriyoruz.Bir taraftan yoğun bürokrasiden kurtulduğumuza sevinirken, yeni bir bürokratik bataklığa düşmektende korkuyoruz.Kamu görevi yaparken, Azot Sanayi T.A.Ş. olan adımızın “Gübre Sanayi A.Ş.” ye dönüştürülmesisırasında, ummadığımız sıkıntıları yaşadığımızı, hatırlıyoruz.Ama sistemin üç ara döneminden sonra devreye gireceğini öğrenince, biraz rahatladık.Öncelikle ilk “yüz günlük” bir deneme dönemi geçireceğiz.Daha sonra ikinci bir “yüz günlük” dönem daha yaşayacağız.Ardından gelecek “6 ay” içindede sistemin oturmasını bekleyeceğiz.Her ne kadar, Bakanlar Kurulu (26) bakandan (16) bakana düşürüyorsa da gelecekte karmaşa yaşamamak için yetki ve sorumluluk tariflerininde, çok açık yapılmasını öneriyoruz.

Bir bakanlar kurulu olacak, ayrıca Cumhurbaşkanlığına bağlı 9 kurul ve 4 ofis daha olacak, işte bu yeni sistemde bu bölümün tıkır tıkır çalışmasını bekliyoruz.Yoksa bürokrasiden kurtulmayı beklerden, yeni bürokrasi duvarı ile, karşı karşıya kalabiliriz.Yeni sistemde Anayasa Mahkemesinin rolünü de merak etmekteyiz.Yeni Sistemde, Ak Parti ve  (MHP)’nin oylarının Anayasayı değiştirecek düzeyde olmadığını, görüyoruz.Sistem işledikçe  Anayasa değişikliğinin  meclisten geçmek zorunda olduğunu ve tek adamın böyle bir yetkiye sahip olmadığını , yaşayarak öğreneceğiz.Siyaseti, tebrik etmemek ve ayağa kalkmamak gibi düzeysiz bir ortama düşüren (CHP) den toplum olarak şikayetciyiz.16 yıldan beri (CHP) yi yenen bir Genel Başkana, diktatör diyen, ama 8 seçimde yenilmesine rağmen, kendi Genel Başkanını görevden atmayan (CHP) den, şikayetciyiz.Değişim istiyoruz sloganı atmasına rağmen değişimin önünü tıkayan, bir (CHP) üst yönetiminden şikayetciyiz.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim

“M.KEMAL ATATÜRK”



İNSAN

                                    ***  İNSAN ***

Kainatın en şerefli ve faziletli varlığı insan iki şeyden yaratılmıştır. Bir ruh tarafı bir de beden tarafı. Ruh asıldır, beden ona tabidir.ruh gidince bedendeki bütün sermayeyi, görmeyi, işitmeyi, koklamayı, konuşmayı alıp gider. Yani ruh gidince beden elektriği kesilmiş robot gibi kalır.

O zaman bedenimizdeki görme, işitme, tutma kuvveti nereden geliyor ? Aslımız olan ruhumuzdan. Ruh da Mevlanın (cc) sıfatlarından geliyor.  İnsanın aslı ruhdur. Ruh hakkında çok bir bilgiye sahip değiliz. Bedenimizin kilosunu, boyunu, kaç beden elbise giydiğini söyleyebiliriz ama ruhumuz hakkında bu kadar çok konuşamayız. Sadece ruhumuzun varlığını bedenimizden hissederiz.

Ruh asıldır. Mesela ; bir insanın bedeni delik deşik olsaama nabzı çalışsa bu adamı gömmek katilliktir.çünkü asıl olan ruh duruyor da ondan. Ama beden sapa sağlam olsa ruh çıksa bu adamı gömeriz.çünkü asıl olan ruh yoktur.  Ruh insandan iki türlü ayrılır.

  • Uyuyunca ruh gider,

Adam 30 cm yatakta yatarken bir kalkıyor kan ter içinde. Korkmuş “beni aslan kovaladı” diyor. Halbuki beden yatakta kovalanan ruh ama beden ile ilişkisi de var. Uyurken ruhu bizzat Mevla (c.c.) aldığı için acı hissetmiyor. Neden ? Kullarına acıdığı için.

  • Ölünce de ruh ayrılıyor ;

Ölürken kulun ruhunu melekler alır ve ameline göre muamele olunur. Ama imanı ve amelleri sağlam bir müslüman ruhunu tereyağından kıl çeker gibi rahat bir şekilde teslim eder. Bunun Kur’anı Kerim ‘deki misali Yusuf (a.s.) kıssasındadır.

Yusuf (a.s.) gören kadınlar ellerini kestiler Yusuf (a.s.) güzelliğinden dolayı ama acı hissetmediler. Ya cennette gideceği yeri gören ruhunu teslim ederken acı hisseder mi?

Bedenin cüzleri hava, su, toprak, ateştir. Beden gıdasını bunlardan alıyor. Taha suresi 55. Ayette ;

“sizi topraktan yarattık, tekrar o toprağa iade edeceğiz”

Ruh ise neden yaratıldı?

“Ruhun maddesi arşın nurundandır. Topraktan yaratılan beden vatanındadır. Ruh ise garibdir. Çünkü vatanından uzakadır. Öyleyse vatanından uzak, mahzun ve garib olan ruha merhamet et”

Ruh arş üstünden geldi. Ruhun gıdasıda geldiği yerdendir. İşte Kur’an da Levh-i Mahfuzdan geldi. Kur’anın kendi de gıda O’nun buyurdukları da gıda. Namaz, oruç, zekat, zikir  v.s. hepsi ruhun gıdasıdır.

Din-i Mübin-i İslam mükemmel bir dindir. Hem ruha tealluk eden işler vadır hem de bedenimize tealluk eden işler vardır.

“Muhakkak iman edip ameli salih işleyenler” Beyyine-7

İmanın altı tane şartı ruha tealluk eder. Allah’a iman, meleklere iman, kitaplara iman, peygamberlere iman, ahiret gününe iman. Öldükten sonra dirilmeye iman. Bunlar ruha tealluk eden işlerdir. Beden ile alakalı Bir şey yoktur bunlarda.

İslamın beş şartı olan amel ise bedene-kalıba tealluk eden işlerdir. Kelime-i şahadet getirmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, hepsi beden ile yapılan işlerdir.

Kelime-i şahadet kalpteki imanın kalıba yansımasıdır. Yani depodaki mazotun ibrede gözükmesi gibi. Kalıpda şekil olsa, kalpte iman olmasa münafıklık olur.

Beden 3 gün gıdasını almasa komaya girer. Doktora götürürler. Aynen beden gibi ruhun da gıdasıverilmeye verilmeye komaya girer  ama “bana gıda verin” diyemez. Onu da manevi doktorlara götürmak lazımdır. Ruhun manevi doktoru onu serumla, iğneyle yavaş yavaş ayağa kaldıracak. Mesela hergün sabah namazına kalkan insan bir sefer kalkmasa kalp sıkılır, daralır. Ne oldu ruh sabah namazı gıdasını alamadı da ondan.

Rabbim (c.c.) bedenimizin gıdasını düşündüğümüz gibi ruhumuzun da gıdasını düşünüp verenlerden eylesin (amin)

Selam ve dua ile… Fi emanillah (Allah’a emanet)…



DİKDATÖR DEDİĞİN NASIL OLUR

DİKDATÖR DEDİĞİN NASIL OLUR

 

Cumhuriyet Halk Partisi son 15 yıldan beri toplumu kucaklayamadı.

Proje üretemedi ve sadece nefret hakaret politikalarına,sığındı.

Tek adamla başladı ve işi diktatörlüğe kadar taşıdı.

Ak parti ile değil, Erdoğan ile yarıştı.Diktatör nasıl olu,önce mısır’daki “Sisi” ye bakılması gerekirdi.General Sisi nasıl Cumhurbaşkanı seçildi ?

Mısıre seçmenin %30’u  saçime katıldı ve bu %30’un  %99u Sisi’yi Cumhurbaşkanı seçti.

Aslında seçim,bir tiyatro gibiydi.Adayı bulanda,seçimi kazanan da Amerikaydı.

Şimdi Türkiye’de yapılan referandumlara, seçimlere ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, bir bakalım.

Türkiye’de yapılan seçimlerde ve referandum larda, katılım hiç bir zaman %50’nin altına düşmedi.

2015 yılından önce, Cemaat medyası ve Doğan medya grubu, her seçimde Ak parti ve Erdoğan’a karşıydı

.Kılıçtaroğlu göreve kasetle gelmişti.

Seçmen bu durumu, çok iyi bilse bile Erdoğan nefreti yüzünden hiçbir şeyi görmez hale gelmişti.

Nefret,hakaret,yalan ve itibarsızlaştırma ile sürekli pompalanan (CHP) seçmenin, psikolojisi bozuldu.

İktidarı sandıkta aramaktan ziyade,sokak eylemlerinde çare aramaya başladılar.

15 Temmuz gecesi, başarısız darbe girişimi konuşulurken; Selin Sayek Böke’nin  cümlelerinde “Gezi parkı” özlemini hissetmiştik.

Şimdi %30  seçmenin %99 oyu ile seçilen “Sisi” yi bırakalım.

Girdiği tüm seçimlerde kaybetmesine rağmen (CHP)  Genel Başkanlığını bırakmayan Kılıçtaroğlu’na bakalım.

Erdoğan halkın oylarına,Kılıçtaroğlu ise delegelerin oyarına güveniyor.Hangisi diktatöre benziyor sevgili okurlar ?

 

Günün Sözü

Biri sana kötülük ederse unut.

Ama sen birine kötülük edersen unutma.

“Halil CİBRAN”



Dünya Kupasında “Ne Var Ne Yok”

 Dünya Kupasında “Ne Var Ne Yok”

 

Rusya’da oynanan Dünya Kupası maçlarını, ilgi ile izliyoruz.Eleme maçlarında bizim gibi elenen İtalya’yı ve Hollanda’yıda göremedik.Daha ilk turda elenen geçmiş yılların şampiyonu Almanya’ya da şaşırdık.Tabi çeyrek finallere bile kalamayan,Arjantin’in durumuna üzüldük.Dünyanın en ünlü fıtbolcularına ev sahipliği yapan İspanya ise,bu kupada barınamadı.Hırvatistan’ın ise her yıl üstüne koyarak yükseldiğini gördükçe onları Avrupa kupasında elediğimiz günleri hatırlıyoruz.Ne kadar büyük bir iş yaptığımızı düşünüyoruz.Arda’lı Nihat’lı ve Semih’li kadromuzu ,her an arıyoruz.Rusya’daki dünya kupası maçlarında , elenenler evine döndü ve geriye sekiz takım kaldı.Şimdi Cuma günü Uruguay-Fransa ve Brezilya-Belçika maçlarını izleyeceğiz.Cumartesi günü ise, İsveç-İngiltere ile Rusya’da,Hırvatistan ile oynayacaktır.

Bu maçların içinde en zor  olanın Uruguay-Fransa maçı olacağını düşünüyoruz.Muslera’nın takımı olan Uruguay’da Suarez’ide izleyeceğiz.Fransa’yı ise son yılların en iyi Fransız milli takımı olarak görüyoruz.Sadece teknik olarak değil fizik kondisyonu olarak da dikkat çekiyor.Aslında, ben Uruguay-Fransa maçının bir final maçı olarak oynanmasını isterdim.Ama ne yazık ki ikisinden biri yarı finalleri göremeden elenecektir.İsveç için ve hatta Belçika için, finali düşünmüyorum.Fizik gücü yüksek olan ama, soğuk futbol oynayan bir İngiltere’yi kura şansı ile finalde görürsek şaşırmayız.

Hırvatistan, Rusya’dan çok daha iyi ama dünya kupalarında ev sahibi olmanın,büyük avantajları olduğunu biliyoruz.Başlangıçta bir coğumuz Almanya,İspanya,Portekiz ve Arjantin demişti.Ama çok iyi biliyoruz ki, maçlar ve kupalar oynanmadan kazanılmıyor.Bu arada, soyunma odalarını stadyumları temizleyen Japonların,insanlık kupasını aldığını da, söyleyelim.

 

Günün Sözü

İyi ve muhteşem arasındaki fark sadece biraz daha gayrettir.

“Clerence”



24 Haziran Akşamı Neler Oldu

24 Haziran Akşamı Neler Oldu

24 Haziran akşamı, sandıklardan çıkan oy sayılarını izlerken, birden bire Bülent Tezcan’ın Anadolu Ajansı ve (YSK)yı suçlayan açıklamalarını, duyduk.

Şayet ilk etapta, Muharrem İnce ve (CHP) ye çıkan oylar daha yüksek olsaydı, nasıl bir durumla karşılaşacaktık.

Belki de, sevinç amaçlı ve kaos destekli bir sokak hareketine, tanık olacaktık. Bu sokak hareketi, bir de oylar çalınmaya başlandı, sloganı ile desteklenseydi, kimse sandıktan çıkacak sonuçlara, inanmayacaktı.

Aradaki büyük fark ortaya çıkmadan, Muharrem İnce’de bu plana alet olsaydı belki de, gezi parkı benzeri bir kaos planı ile yeniden tanışacaktık.

Seçimden hemen sonra, Muharrem İnce’nin gazeteci Ayşe Arman’a verdiği ropörtajı okuduktan sonra, bir kaos tezgahının kenarından, nasıl döndüğümüzü, anlıyoruz.

Ayşe Arman’ın sorularını, bakın Muharrem İnce nasıl cevaplıyor. ‘’Bana diyorlar ki, insanları sokağa niçin davet etmedin. Etmem için ortada belgelenmiş bir hırsızlık olması lazım. Var mı, yok. Islak imzalı tutanaklar tutuluyor mu tutuluyor’’

Muharrem İnce Y.S.K ile ilgili iddiaları da, şu şekilde cevaplıyor. ‘’Y.S.K’nın vicdana ve hukuka aykırı bir kararı var mı? Yok. E, niye davet edeceğim sokağa milleti’’ diyor.

Muharrem İnce’nin bu açıklamalarına baktığımız da, MİT tırları dosyasından tutuklu olan Berberoğlu’nun, kendi partisi tarafından, nasıl bir tezgaha kurban edildiğinden, ders çıkardığını, daha iyi anlıyoruz.

(CHP) deki bu gelişmelerin, İyi Parti ve Saadet Partisi tarafından da ilgi ile izlendiğine, inanıyoruz. Gün geçtikçe, (CHP) nin, ‘’Millet İttifakındaki’’ ortaklarından kopacağına ve dışarıdan ortak olan (HDP) ile daha yakın bir işbirliği içine gireceğine, tanık olacağız.

Zaten yerel seçimlerde, hiçbir partinin ortak arayışı içinde olacağını, sanmıyoruz. Cumhur İttifakının meclis beraberliğini zedelememek için, bazı illerde birbirlerine destek vereceğini, düşünüyoruz.

Özellikle, bu büyük illerde ve büyükşehirlerde, bu ikili birlikteliğe, tanık olacağız.

 

GÜNÜN SÖZÜ

İnsanları tanışırken değil.

Tartışırken tanışırız.

Çünkü öfke, saklanan kişiliği,

Ortaya çıkarır.



***Bir Hadis***

***Bir Hadis***

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor;

“Mümin için üç tane kale vardır”

Kale kendisine sığınılan, kendisinde saklanılan, düşmanın ulaşmasını engelleyen şeylerdir. İnsanoğlu her tehlike ve düşman istilası sırasında kalelere sığınır. Peygamberimiz sallalahu aleyhi ve sellem de ; “Mümin için üç tane kale vardır” buyurarak , müminin tehlike anında bu kalelere sığınmasıyla muhafaza olur, zararı daha az olur demek istemiştir. Mümin için manevi düşman olan nefis ve şeytandan korunmak için de bu kalelere sığınmak lazım. Çünkü Müslüman için çok değerli olan iman cevheri var. Nefis ve şeytan düşmanının çalmak, söndürmak istedikleri bu iman nurudur. Bu iman nurunun sönmemesi için bu kalelere bu zamanda eskiden olduğundan daha çok ihtiyacımız var.

Eskiden köylerde gaz lambaları vardı. Bu lambaların ateşinin sönmemesi için fitilin etrafına cam muhafaza takılır, cam koruyucu kırılmasın diye de camın kenarlarında camdan korkuluk olurdu. Bir lambanın yanmasını sağlamak için kaç tane koruyucu lazım. Ya iman meşalesinin yanabilmesi için bu koruyuculara ihtiyaç yok mudur? Tabiki  vardır.

Birinci Kale ; Zikrullah,

Allah’ı zikretmek, hatırlamak, dilden ve gönülden yad etmek. Allah’ı zikir etmek büyük iştir. Her ilmin kapısıdır desek yeri vardır. Hadis-i Şerif’de ;

“Eğer Sultan, Allah’ı zikretmekde kendisi için ne büyük dereceler olduğunu bilseydi elbette sultanlığı bırakırdı ve zikir ile meşgul olurdu. Eğer ticaretle uğraşan kişi Allah’ı zikir etmekte kendisi için ne fazilet olduğunu bilseydi elbette ticareti bırakırdı. Eğer bir kere ‘Subhanallah’ demenin kazandırdığı sevab yeryüzündeki insanlara taksim edilseydi elbette onlardan her birine dünyanın on misli büyüklükde mükefat isabet ederdi.”

     Ayet-i Kerime’de ;

“Elbette Allah’ın zikri çok büyüktür” Ankebut – 45

 Siz beni zikredin ben de sizi zikredeyim” Bakara – 152

Bizim aciz zikrimizle Mevlanın (c.c.) büyük zikrini kazanmış oluyoruz. Kulun Allah’ı (c.c.) zikretmesi nimet, Allah’ın (c.c.) kulu zikretmesi daha büyük nimet, bu iki nimetin kaybolmaması için şükür lazım. Topraktan yaratılan insan ile Rabbimiz (c.c.) arasında alaka zikir ile kuruluyor. Kul Rabbini zikrede zikrede alaka kuruluyor ve bu alaka büyüyor.

Hadis-i Şerif’de ;

“Rabbisini zikredenler ile  zikretmeyenlerin misali, ölü ile dirinin misali gibidir”

Rabbisini zikir eden diri, zikir etmeyen ölü gibidir.

İkinci Kale ; Kur’an-ı Kerim okumak,

Kim Rabbiyle konuşmak istiyorsa Kur’an-ı Kerim okusun, Muhakkak demirin paslndığı gibi şu kalpler de paslanır. Kalbin pasının cilası Kur’an-ı Kerim okumak ve ölümü düşünmektir.

Üçüncü Kale; Allah’ın Mescidleri,

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ;

“Mümin mescidde balığın suda rahat olduğu gibi rahat, münafık mescidde kafesteki kuş gibidir.”

Balık için su neyse mescid ve camii mümin için o makamdadır. Balık susuz kalınca ne olur ise, mümin de mescid ve camisiz kalınca o halde olur. Yeyüzünde Allah-u Te’ala’nın (c.c.) camiler, mescidler ve ilim yuvalarıdır. Camiye gelen kimseler Allah’ın (c.c.) misafirleridir.

 

Selam ve dua ile…

 

Fi emanillah (Allah’a emanet)…



Yeni Milliyetçilik Dönemi

Yeni Milliyetçilik Dönemi

Tüm dünyada, milliyetçi duyguların yükseldiğini izliyoruz. Nitekim Amerika’nın ve Nato’nun projelerine rağmen ve FETÖ ile (P.K.K) nın provokasyonlarına karşın MHP nin rahatlıkla barajı aşması, önlenemedi.
Eğer, İyi Pati projesi ile milliyetçi yükselişin önü kesilmeseydi, (MHP) nin (%20) leri aşacağını, görecektik. Aslında metal yorgunluk Ak Parti yöneticilerinden çok patinin kuruluş felsefesindedir.
FETÖ örgütü ve cemaat mensupları, dindarlı ve muhafakarlık imanını, yıpratmıştır. Yakın gelecekte bu boşluğu, yeni milliyetçilik anlayışı, dolduracaktır.
Yeni milliyetçilik ne demektir. Yeni milliyetçilik, ırkçılık yapmayan ve ayrımcılığa sapmayan, milliyetçilik anlayışıdır.
(CHP) ve (HDP) yakınlığı ise zaman içinde (HDP) ye yarayacaktır. Bu seçimlerde bile, (HDP) barajı aşsın diye, (HDP) ye oy veren (CHP) liler olduğunu, okuduk.
İşte bu sempati, (CHP) nin (HDP)içinde erimesine, vesile olacaktır. Cumhur ortaklığının devam etmesi halinde ise (MHP) nin disiplinli ve örgütçü yapısı, Ak Partiyi bu ortaklık içinde, eritecektir.
Yani, birkaç seçim sonra, güçlü bir yeni milliyetçi parti ile (HDP) birlikteliği ile harmanlanmış yeni bir (CHP) nin mücadelesini görürsek, hiç şaşırmayız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’da, milliyetçilikteki yükselişin farkındadır. Meydanlarda ‘’tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak’’ diye seçmenlere ‘’Dörtlü çektirmesinin’’ temelinde, bu vardır.
Bu söylemlerin içinde, dini ve ırkı vitrine çıkaran, bir ifade yoktur. Meral Akşener’in önerdiği gibi artık merkez parti olma dönemi de, bitmiştir.
Amerika’nın ortak gibi değil, düşman gibi davrandığı bir dönemde, halkımızın birleşeceği tek unsur, ırkçı olmayan bir milliyetçiliktir.
Eğer, hepimiz böyle bir milliyetçilikte birleşirsek, dostlarımız artacağını ve düşmanlarımızın ise çok azalacağını, görürüz.

GÜNÜN SÖZÜ
Ülkemi ailemden çok severim,
Ama insanlığı da, ülkeme değişmem.
‘’Fenelon’’



Muharrem İnce ve Akşener

Muharrem İnce ve Akşener

 

Kamuoyunun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a  bir rakip aradığı dönemde, iki aday ortaya çıktı. Birincisi, Meral Akşener’di

Akşener’in, Amerika’nın eski Ankara büyük elçisi Boss ve CHP milletvekili Selin Sayek Böke’nin fotoğrafta görünmesi, yeni bir Amerikan projesini, aklımıza getirmişti.

Bahçeli, Meral Akşener’in erken olağanüstü kongresine direnince, bu projenin etkinliği, zaman içinde gücünü kaybetmişti.

Aslında, Amerika ve Pentagon Bahçeli’nin olmadığı bir (MHP) yi istemiştir. Ama. Akşener (MHP) başına geçemese de, İyi Partiyi meclise sokmayı başarmıştır.

Muharrem ince’de, böyle bir projenin farkındaydı. Zaten seçimlerin ilk günlerinde, Meral Akşener’in yardımcısı olabileceğini, bile açıklamıştı. Ama. Meydanlara çıkılınca, işler değişti.

Muharrem İnce Meral Akşener’i geride bıraktı. Yeni bir lider adayına susamış olan kamuoyu, Muharrem İnce’ye sarıldı.

Başlangıçta, dostluktan kardeşlikten bahseden Muharrem İnce, ilk yanlışı ‘’Diploma muhabbetinde’’ yaptı.

Yüksek Seçim Kurulunun şartını bilmesine rağmen, Erdoğan’ı itibarsızlaştırma yolunu seçti. Ve. Muharrem İnce’nin gelenekselleşen, itibarsızlaştırma politikasına döndüğünü gördük.

Ardından, ‘’Amerika’ya gönderilen FETÖ evrakları usulüne uygun değilmiş’’ diyince, Muharrem İnce’yi parlatan kesimlerde, FETÖ izleri olduğunu hissettik.

Muharrem İnce, Demirtaş’ı hapishanede ziyaret edince, kamuoyunda biraz burukluk, olmuştu. Ayrıca, Afrin’de başarılar kazanan Temel Paşa’yı alkışlamayı bahane ederek, apoletlerini sökmekle tahdit etmesi, ise İnce’yi alabileceği oy miktarının gerisinde, bırakmıştır.

Ayrıca, seçim sonuçları konusunda ki açıklama öncesinde, (TRT) mensuplarını, salondan kovmasına, ülkeyi yönetmeye talip olan bir lider profiline, hiç uygun düşmemiştir.

Muharrem İnce, yakaladığı bu etkili rüzgarı, tam kapasite ile kullanmayı başaramamıştır. (CHP) li Özgür Özel’in deyimi ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çıldırtamadı. Ama. Kılıçtaroğlu’nu çıldırtacağına, hep birlikte tanık olacağız.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Sen değişirsen,

Şansında değişir.

‘’Konfiçyüs’’



Seçmenden Mesajlar

Seçmenden Mesajlar

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimleri birlikte yapınca, parti ile lider arasındaki farkı da, görmüş olduk.

Erdoğan ve Muharrem İnce, partilerinin oylarından daha yüksek oy oranına çıktılar. Akşener ile Demirtaş ise parti oylarının bir hayli altında kaldılar. Karamollaoğlu ise siyaset sahnesinden silindi.

Algı operasyonlarının baskısı altındaki (MHP) yeniden doğdu. Ve. Yeni meclisin, kilit partisi haline geldi. Bazı çevreler, halkımız ‘’seçmesini bilmiyor’’ demesine rağmen, mükemmel bir sonuç ortaya koydu.

Erdoğan’ı birinci turda net bir sonuçla seçerken, Ak Parti’ye de, ikazda bulundu. Muharrem İnce’yi (%30) un üzerine çıkarırken, (CHP) yi (%22) lere, düşürdü.

İyi Parti barajı aşarken, Lideri olan Akşener, beklentilerin altında kaldı. Bu önemli virajı geçen (MHP) ise gelecek seçimlerde daha da yükselecektir. Çünkü halkımız güçlü bir Milliyetçi, parti istemektedir.

Halkımızın muhafazakar ve dindar yönetimlere karşı, güveni azalmıştır. FETÖ ve Amerika işbirliği, Türk seçmenini güçlü milliyetçi partiye yönlendirecektir.

Zaten Amerika’da da, Avrupa’da da milliyetçi eğilimler, ön plana çıkmıştır. Gemlik’te ise ilginç sonuçlara tanık olduk.

Erdoğan %45,54 oy alırken, Muharrem İnce ise %39,24 oy aldı. Nilüfer de, (%49, 14) oy alan Muharrem İnce, Mudanya’da (%49, 45) oy oranını yakaladı.

Erdoğan ise en yüksek oyu (%75, 56) ile Büyükorhan ilçesinde aldı. Bu defa Bursa il ve ilçelerinde, diğer bölgelere göre, farklı sonuçlar gözlemledik.

Kısacası bu seçimlerde de, halkımızın 15 Temmuz darbe girişimini, ‘’Tiyatro gibi görmediğini’’ anlamış olduk. Belki de Muharrem İnce ‘’Amerika’dan gelen telefon muhabbetine girmeseydi’’  sonuç biraz daha farklı, olabilirdi.

Şimdi seçim tartışmaları biter bitmez, (CHP) deki başkanlık tartışmalarını izleyeceğiz.

 

GÜNÜN SÖZÜ

Dehanın yüzde biri hünerdir,

Yüzde doksan dokuzu da terdir.

‘’Edison’’