Köşe Yazıları

Bir Şampiyonluk Maçı

Bir Şampiyonluk Maçı

Real-Madrid ile Liverpol’un oynadığı, şampiyonlar finalinde, hepimiz televizyon ekranına kilitlendik. İlk yarıda, Liverpol’un tempolu ve presli oyunu, Real- Madris’i biraz telaşlandırmıştı.
İyi başlayan Liverpol, kaleci hatasıyla yenik duruma düştü. Ama. Sahanın en iyisi ve en dirisi olan Mane beraberliği getirdi.
Yılın futbolcusu seçilen Liverpoul’lu Salah ise 30. Dakikada sakatlandı ve çıktı. Bu maçta Salah ile Mane’yi mukayese ettim. Diri, sert, süratli, delici ve oyunun her dakikasında sahnede olan Mane’yi daha çok beğendim.
Salah ise muhteşem vuruşlu ama oyuna soğuk duruyor. Önümüzdeki yıl Mane’nin şöhretinin, Salah’ı aşacağını göreceğiz.
Seyirci, ara sıra ortaya çıkan muhteşem vuruşları seviyor. Ama. Oyunun her anında var olan, diri ve delici oyuncuları, daha çok seviyor.
Real-Madrid’deki Vale’de, her zaman oyunda görünmüyor. Ama. Şanslı gününde, maçı alıp götürüyor. Son şampiyonluk maçında, gol atamayan Ronalda, üç kez ard arda, şampiyonluk kazanmasına ve beş kez gol kralı olmasına rağmen, mutsuz göründü.
Şampiyonluk maçında gol atamadığı için, şampiyonluğu ağız tadıyla kutlayamadı. Adam 33 yaşında ama, hala futbola yeni başlamış gibi heyecanlı ve diri, görünüyor.
Bizim Roma’ya gidip dönen, genç Salih’imiz ise hala bir lig sezonunun tamamında takımda süre alamadı.
Hala fiziki gelişimini, tamamlayamadı. Yeteneklerini, özel idmanlarla geliştiremedi. Çok ünlü bir düşünür, şöyle demiştir. Başarımızın (%1) i yetenek, (%99) u terdir.
Halen Roma’da oynayan, müthiş sol ayaklı Cengiz’imiz ise çalışmasının meyvelerini, toplamaya başladı. Tekrar söyleyelim, 2018/2019 futbol sezonunda, Mane’yi ve Cengiz’i, izlemeye devam edeceğiz.
GÜNÜN SÖZÜ
İyi yontulmuş taşlar.
Harca gerek kalmadan,
Kendilerinden birleşirler.
‘’Cicero’’



Listelerin Artçı Sarsıntıları

Listelerin Artçı Sarsıntıları

Aday listeleri açıklanır açıklanmaz, artçı sarsıntılarda başladı. Ama, en şiddetli sarsıntının (CHP) de olduğunu, görüyoruz.
Yurt dışına çıkarken, yakalanıp sorguya alınan (CHP) eski milletvekili Eren Erdem, yaptığı açıklamalarla, genel başkan yardımcısı Bülent Tezcan’ı zor durumda bıraktı.
Ayrıca (CHP) nin medya sorumlularından olan Tuncay Özkan’ın, İstanbul ve İzmir teşkilatlarından tepki görmesi, huzursuzluğu gün yüzüne çıkardı.
İyi partinin kurucularından olan Yusuf Halaçoğlu, İzmir yerine Kyseri listesinde layık görülünce parti yönetimine tepki gösterdi.
Halaçoğlu tarafından gösterilen bu tepkinin, önemli artçı sarsıntılara gebe olduğunu, göreceğiz. Saadet Partisinin Ankara listesinde de, şok yaratacak bir isim yer aldı.
28 Şubat 1997 tarihinde ‘’Kudüs gecesini’’ düzenleyen Refah Partililerden 9 üyeyi tutukladığı iddia edilen, eski (DGM) hakiminin, Saadet Partisinin Ankara listesinden aday yapıldığını öğrendik.
Bu uygulama bize, merhum Demirel’in ‘’Dün dündür, bugün bu gündür’’ sözünü de, hatırlatmış oldu. İyi Partideki dengeleri, henüz oturtamayan ve meydanlara ağırlığını koyamayan Akşener’in, beklentilere ulaşamayacağını seziyoruz.
Halkın adamı rolüne soyunan Muharrem İnce’ye ‘’Fetö konusundaki deliller usulüne uygun değilmiş’’ polemiği hiç yakışmadı.
Çünkü 15 Temmuz darbe girişiminin azmettiricisinin, Amerika olduğunu hepimiz biliyoruz. Fetö örgütünün ise Amerikan istihbarat örgütünün taşaronu olduğunu tartışılmaz bir gerçektir.
Bu bakımdan Muharrem İnce’nin, Fetö’nün aklanmasına destek olacak açıklamalardan, uzak durmasını, tavsiye ediyoruz.
Hepimiz yeni sistem,n, tek adamlık sistemi olmadığını, tam tersine ‘’hızlı karar alma’’ sistemi olduğunu, anlamalıyız. Başkan Trump’un, her gün tüm dünya dengeleri ile nasıl oynadığını, dehşetle izliyoruz.
Geçmişteki, Mesut Yılmaz, Bahçeli ve Ecevit üçlü koalisyonları ile tüm dünyadaki ekonomik ve siyasal gelişmeleri, karşılamak mümkün değildir.
Yeri gelmişken, faiz ve döviz konusuna da girelim. Hiç birimiz, faizleri artırmaktan hoşlanmayız. Ama. Döviz artışını durdurmanın, en etkili yolunun, gerektiği zamanda ve gerektiği oranda, faizleri arttırmak olduğunu da biliriz.
Cumhurbaşkanımızın bu hamleleri, ekonomik uzmanlara bırakmasını tavsiye ederiz.

GÜNÜN SÖZÜ
Haksızlıklar karşısında eğilmeyin.
Çünkü hakkınızla birlikte
Onurumuzu da kaybederiz.
‘’Hz. Ali’’



TEMA’YA ŞİİRİMLE GELDİM

TEMA’YA ŞİİRİMLE GELDİM –TEMAYA GÖNÜL VERDİM
SEVDİM TEMALI ALDIM- ÖZDE YEŞİLİ BULDUM

Yeşile bürünmüş Anadolum
Çekici rengine vurgunum,
Ormanlarından dolayı sevdim
Yurdum cennettir dedim

Yakmayın kül olmasın yeşilim
Yokluğuna dayanamam bilirim
Ormanlar büyür hayat olur
Tüm canlılar mutlu olur

Yeşil uğruna ölmek varsa
Ben hazırım bu uğurda
Yeşilin olduğu yerde doğdum
Yeşilin öldüğü yerde ölürüm

Bir ibadettir yeşili sevmek
Yaradana borçluyum demek
Bizler yaradana söz vermek
Yeşili koruyacağım demek

Allah Kuran’da emretti
Peygamber hadiste söz etti
Kıyamet kopana kadar
Fidanlar dikiniz dedi

Ağaç yaş iken eğilir demiş
İnsana ilim öğrenin demiş
Bu sözü kimbilir kim söylemiş
Ağaçlar eğitime yön vermiş

Fatih Sultan Mehmet der ki
Ormanımdan bir dal kesenin
Acımam başın keserim
Bu emri sakın unutma derim

Kendimi bildim bileli yeşili sevdim
Yeşil orman yolunda başımı koydum
Yaş kesen baş keser sözüne
Yürekten, gönülden vuruldum

Bu dünyada bir dikili ağacın olsun
Gönlün ağaç sevgisiyle dolsun
Doğa hep seni ansın dursun
Ağaç özünde bir varlık olsun

Gücümüzün başlıca kaynağı
Yurdumuzun kaliteli toprağı
Solmasın çiçeği yaprağı
Ormansız yurt olmaz der Atam

Ağaçlar doğadan aldığını
Yine doğaya verir
Yeşerir yüz güldürür
Yurdum yeşile bürünür

Temiz hava bizi yaşatır
Ağaç yapraklarından salınır
Dökülür sarı yapraklar
Toprağa örtü olur

Çağıldayan akan sular
Toprağa hayat verir
Yeşerir hayat bulur
Yaşama destek olur

Ormanları koruyalım
Erozyonlar olmasın
Verimli topraklarım
Denizlere dolmasın
Bursa Gemlik Tema Vakfı kurucularından ömür boyu gönüllü üyesi
İbrahim Karaaslan
Emekli sağlık memuru



 Galatasaray Kupayı Kaldırdı

 Galatasaray Kupayı Kaldırdı

Süper ligin son maçında, Göztepe’yi İzmir’de mağlup eden Galatasaray, şampiyon oldu. Bu sezon süper lig maçlarında, ilginç istatistiklere tanık olduk.

Mesela Galatasaray’ın, dört büyükler içinde, 7 yenilgi ile en çok yenilen 24 galibiyetle, en çok galip gelen, takım olduğunu fark ettik.

Bu sezon Bursaspor, aldığı çelişkili sonuçlarla, taraftarlarını çok endişelendirdi. Sezonun son maçında, küme düşen Gençlerbirliğine yenilen Bursaspor 13. Sıraya kadar inmiş oldu.

Bu maçla, alt yapıdan 8 oyuncunun bulunması, hepimiz için bir teselli olmuştur. 500 milyon borcu olan Bursaspor’un, çok kısa bir süre içinde yeni başkanını seçeceğini göreceğiz.

Artık, birkaç lider oyuncu takviyesi ile, alt yapıya dönmeliyiz. Ocak ayı transferlerinden medet ummayan, bir kadro kurmalıyız.

Şampiyon olmasak bile, küme düşme çilesinden, uzakta kalmalıyız. Alt yapıdan Bursaspor’a taşıdığımız gençleri ‘’nasılsa bizimdir diyerek’’ istismar etmemeliyiz.

Bu gençleri de, memnun edecek ve takıma bağlayacak ücretlerle, takviye etmeliyiz. 2018-2019 sezonu, Bursaspor’un geleceği için, çok önemli bir gösterge olacaktır.

Bu Sezon Akılda Kalanlar

2017/2018 sezonunda, çok önemli olaylar yaşandı. Ama. En çok aklımızda kalan, yarım kalan Fenerbahçe-Beşiktaş kupa maçı oldu.

Bu maçın sonucundan çok, Aykut Kocaman ve Aziz Yıldırım’ın, maçtan sonra yaptıkları açıklamalar, aklımızda kaldı. Şenol Güneş’in yaralanmasından sonra, Aykut Kocaman’ın ‘’Kan görmedim’’ şeklindeki açıklamasını, ayıplamıştık.

Aziz Yıldırım’ın, ‘’tiyatro’’ şeklindeki açıklamasını ise kınamıştık. Fenerbahçe’nin, kupa da Akhisar spor’a elenmesini de ‘’ilahi adalete’’ bağladık.

GÜNÜN SÖZÜ

Sevilmek istiyorsan,

Önce sevmeyi bileceksin

‘’Salomeye Mektuplar’’

 

 



…ORUÇ…

…ORUÇ…

İslamın 5 temel şartlarından birisi de senede bir ay Ramazan orucunu tutmaktır.
Cenab-ı Hak (c.c.)
“ Ey iman edenler; oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı” buyurmaktadır.
Ayet-i kerimede anlaşıldığı üzere oruç bizden öncekilere de farz kılınmıştır. Ayetin devamında;
“umulur ki siz oruç sayesinde takvayı (Allah korkusunu) elde edersiniz” Çünkü oruç nefis kırıcıların başıdır.
Bundan dolayı Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
“Ey gençler topluluğu; sizden güç yetiren evlensin, çünkü evlilik gözü koruyucu, namusu da kale içine alıcıdır. Evlenmeye güç yetiremeyenlere ise oruç vardır. Çünkü oruç nefsi kırıcıdır.” buyurmuştur.
Cenab-ı Hak (c.c.) “aklı” yarattı ve ona sordu. “sen kimsin? ben kimim?” Akıl “Sen Rabbimsin ben ise Senin zayıf bir yaratığınım” dedi. Rabbimiz “yarattığım nimetlerin içinde en büyüklerinden birisi de sen-sin” buyurdu. Aklın olmasa bütün dünya seni idare edemez, aklın olsa sen idare edecek durumda olursun. Akıl yaratıldığında Rabbisini tanıdı ve büyük nimetlerin içine girdi.
Sonra Allah-u Te’ala (c.c.) “nefsi” yarattı. Nefse sordu “ sen kimsin? ben kimim?” nefis “ sen sensin, ben be-nim” dedi yani Rabbisini tanımadı. Allah(c.c.) ona çeşitli azablar azab etti yine de Rabbisini tanımadı. Ne zaman ki açlık ile azab olunca “sen Rabbimsin, ben ise acizim” dedi. Oruç nefsi kırıcıdır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mirac gecesinde üzerleri kilitli bazı sandıklar gördü. Cebrail’e (a.s.) sordu
“ ya Cebrail bu sandıklarda ne var” Cebrail (a.s) “ya Rasulallah bunlarda oruç tutanların sevabı var, Mevla kendi şanına yakışır şekilde mükafatlandıracak”
Ademoğlunun yaptığı her amele, bire ondan bire yedi yüz misline kadar karşılık verilir. “Oruç müstesna, oruç benim içindir. Onun da mükafatını ben şanıma yakışır şekilde vereceğim.”
Oruç öyle bir ibadettir ki dışarıdan bakanlar oruç tutan ile tutmayanı anlayamazlar. Ama Mevla (c.c.) biliyor. Diğer ibadetler böyle değil. Namazda nice hareketler var, zekatta başkasıyla tealluk var, hac da pilavlar, dualar, tebrikler, hediyeler nice işler var, bundan dolayı oruç da riya daha azdır.
Adama hacı desinler diye hacca gider. Müşteri kazanmak oy almak için namaz kılar ama oruç böyle değil. Bundan dolayı oruçlunun sevabı Mevlaya(c.c.) ait. Bununla beraber oruçluların arasında derece farkı elbette var.
1- Cahiller orucu;
Yemezler, içmezler, cinsi münasebette bulunmazlar yani orucun farzlarını yerine getirirler. Ama yalan konuşurlar, gıybet ederler, söz taşırlar, yalan yere yemin ederler , harama bakarlar, haram dinlerler, haram tutarlar, harama yürürler. Yani sadece midelerine oruç tuttururlar. Geri kalan azalarını (ellerini, gözlerini, ayaklarınıi kulaklarını) haramdan korumazlar. Bu kısım avam orucudur.
2- Alimler orucu;
Bunlar orucun farzlarını yerine getirdikten sonra 5 hususa daha dikkat ederler.
1. Gözünü harama bakmaktan korur (eyvah sınıfta kaldık) Birisi diyor ki; Erkekler cennete girecek ama kadınlar sokmuyor.
2. Dedikodu, söz taşıyıcılık, yalan, yalan yere yemin, gıybet gibi kötülüklerden dilini korur. Bunlar haram olan şeylerdir ve dilin afetlerindendir. Dil kendisi küçük ama marifetleri büyüktür. Kılıç yarası geçer ama dil yarası geçmez demişlerdir.
3. Kötü ve çirkin sözlere kulak vermek; yani kulağını da yerli yerinde kullanır.
4. Bütün azalarını kötülüklerden uzak tutar. Haram ve şüpheli yiyecek ve içecekler ile iftar ve sahur yapmaz.
5. İftar sofrasında oruç açarken midesini tıka basa doyurmaz. Bütün hastalıkların başı çok yemektir. Merkep
dokuz türlü yüzme bilirmiş, suya girince hepsini unuturmuş. Çok yemenin zararlı olduğunu hemen hemen
hepimiz bilmekteyiz ama sofraya oturunca yemeğin lezzeti unutturuyor.
Bu kısım has kulların orucudur.

3- Enbiya ve evliya orucu;
Bunlar orucun farzlarını yerine getirirler. Gözlerini, ellerini, dillerini, kulaklarını, ayaklarını yerli yerinde kullandıktan sonra Mevla’nın ( c.c.) kendilerini gördüğünü hiç unutmazlar, kalplerinde devamlı Allah’ın nuru vardır.
Bizler böyle oruç tutamayız ama Mevla(c.c.) tuttuğumuz oruçları böyle oruçlara ilhak ederse Mevlaya (c.c.) kimse hesap soramaz. Allah nasip etsin.(amin)
Oruç tutmayanlar;
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki;
“ Bir kimse hiçbir mazareti olmadan ( hasta değil, seferi değil) oruç tutmazsa ömrünün sonuna kadar nafile oruç tutsa bir günkü orucun yerini ödemiş olmaz”
Ya birisi hiç tutmazsa durumu ne olur!
Oruç ve Kur-an’ı Kerim kıyamette şefaat edecekler (yardımcı olacaklar, aracılık yapacaklar). Tutmayandan şikayetçi olacak ki , oruç kimden şikayetçi olursa Peygamber Efendimiz “ben ona yardımcı olmam” buyuruyor.
Oruç tutan ile tutmayan arasında akşam ezanı ile beraber zahiren (görünüşte) bir fark kalmıyor. Ramazan bayramıyla beraber de tutanlar ölmüyor, tutmayanların da ömürlerine ömür katılmıyor bu dünyada. Ama ahirette elbette durum çok farklı.
Fi emanillah (Allah’a emanet)…



19 Mayıs’ın Ardından

19 Mayıs’ın Ardından

19 Mayıs 1919 tarihi Yeni Türkiye Cumhuriyetinin doğum tarihi niteliğindedir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, İstanbul ve Anadolu işgal atında iken, halkı örgütlemek için Anadolu’ya çıkmıştır.
Mustafa Kemal Paşa mangal gibi yüreğiyle bu yeniden diriliş hareketine öncülük etmiştir.
Türk halkının yaptığı bu kurtuluş savaşı sırasında İngilizler İstanbul’dan tası tarağı toplayıp kaçmıştır.

İşgale Fransızlara Urfa, Maraş ve Antep dar gelmiştir.
Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanmasında en büyük faktör, Atatürk’ün emsalsiz liderliğidir.
Ve. Birlik ve beraberliği yakalayan korkusuz Türk milletinin mücadele azmidir.
Tam yüz yıl sonra benzer bir saldırı altında olduğumuzu görüyoruz.
70 yıldır üyesi olduğumuz “Nato’nun” bizi bölmek için uğraştığını görüyoruz.
50 Yıldan beri, bizi kapıda bekleten Avrupa Birliğinin, PKK ve PYD örgütleri ile iç içe olduğunu biliyoruz.
Aslında, bu gün ile, yüz yıl öncesindeki siyasi tabloya baktığımızda bugünde sistematik bir ekonomik ve siyasal saldırı altında olduğumuzu anlıyoruz.
Son yıllarda en güçlü “20 Ülke” arasına giren Türkiye’nin terörle hizaya getirilmeye çalışıldığını hissediyoruz.
Eskisi gibi itaat etmeyen Türkiye, başta Amerika olmak üzere, bazı Avrupa ülkeleri tarafından, diz çökmeye zorlanmaktadır.
Peki. Türk halkı olarak ne yapmalıyız.
Önemli olan, tek adamlık, parlamenter sistem veya başkanlık sistemi ile yönetilmek değildir.
Önemli olan esas düşmanları tanımaktır.
Kabadayı devlet haline gelen Amerika’yı ve onun ülkemizdeki yandaşlarını bilmektir.
Eğer bunu analiz edebiliyorsak birbirimizle düşman olamayız.
Özellikle, Amerika’nın tüm dünyada uyguladığı kaos planlarını ve bu planların Türkiye’ye nasıl yansıdığını, iyi yorumlamalıyız.
İşte. O zaman 19 Mayısların önemini daha iyi anlarız.
Bu gün yaşadığımız ekonomik ve siyasi saldırıların gerçek suçlularını daha iyi buluruz.
Ve. Yaşadığımız bu küresel saldırıyı iç politika malzemesi yapmayız.

Günün Sözü
Vicdan en iyi dindir.
“Victor Hugo”



Kudüs Katliamı Siyaseti Birleştirdi

Kudüs Katliamı Siyaseti Birleştirdi

İsrail’in Amerikan destekli Kudüs katliamı, ülkemizdeki siyaseti birleştirdi. Artık, yılarca Amerikan odaklı Erdoğan nefretinin, hızlı bir biçimde Amerika’ya kaydığını görüyoruz.
Türkiye dik durduğu ve Rusya ve İran ile güvenilir ilişkiler içinde olduğu sürece, Amerika bize diz çöktüremez. Hele, Çin ile kuracağımız ekonomik ve stratejik ilişkiler, Amerika’ya Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de, rahat vermez.
Anadolu toprağımızın, değerini bilmeliyiz. Ve. Kudüs katliamından sonra sergilenen, birlik beraberlik görüntüsünü, devam ettirmeliyiz.
Artık tüm dünyada örgütlerini kuran, destekleyen ve kullanan ülkenin, Amerika olduğu anlaşılmıştır. Amerikan uşakları haline gelen, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirliklerinin, ne insanlığa ne de Müslümanlığa verecek, bir katkıları kalmamıştır.
Amerika’nın, tetikçi olarak kullandığı İsrail ile pamuk ipliğine bağlı İngiltere dışında, bir müttefiki kalmamıştır.
Amerika artık bir kabadayı devlet haline gelmiştir. Başkan Trump, Pentagonun bir kuklasıdır. Silah sanayinin üretimi ve her bölgede dökülen kan sayesinde, ayakta kalabilmektedir.
Başta Almanya ve Fransa olmak üzere, tüm (AB) ülkeleri, Amerika’dan uzaklaşacaktır. Artık birlik ve beraberlik içinde olmalıyız.
Sadece kendi ittifakımız içinde değil, karşı ittifak ile de, birlik içinde görünmeliyiz. Tek adam demek, diktatörlük demek değildir.
Tek adamlık demek, hızlı karar alma dönemi, demektir. (2000) li yılların başlarındaki üçlü koalisyonda, Mesut Yılmaz, Ecevit ve Bahçeli’nin bir araya gelmekte nasıl zorlandıklarını, hiç unutmadık.
Kudüs Katliamı nedeniyle Yenikapı’da yapılacak miting, 15 Temmuz nedeniyle yapılan mitingden, çok daha anlamlı olacaktır. Çünkü bu miting, iktidar ve muhalefetin birleştiği bir miting olacaktır.
Terör üreticisi ve Amerika, bu birlik ve beraberlik gösterisinden, çok rahatsız olacaktır.

GÜNÜN SÖZÜ
Anneler her zaman haklıdır.
O kadar çok çekmiş ve,
O kadar çok sevmiştir ki,
Başka türlü olamaz.
‘’Sunderman’’



Seçkin Onur’a konuk olduk

Seçkin Onur’a konuk olduk

Geçtiğimiz Pazar günü Bursa Erkek lisesinin 135. Yılını kutladık.1957 yılı 5 Fen-A sınıfı olarak, bizde kendi aramızda toplandık. Sınıf arkadaşımız Seçkin Onur bizi Bursa’daki çiftliğinde ağırladı.
Hava şartları, Bursa dışından yapılacak katılımları engellese de, yine de moral verecek bir katılım vardı. Bakalım toplantımızda, kimler vardı.
Cemal Pazarbaşı, Oryal Kahraman, Mesut Özbatır, Adnan Tohumcu, Kenan Alpacar, Mehmet Özdeğirmenci, Mehmet Haşal ve Bekir Koyuncular toplantımıza renk kattılar.
As Merkezin arka tarafındaki, muhteşem çiftlikte, çok renkli saatler geçirdik. Dalından kiraz yedik ve nefis bir armağan paketi ile uğurlandık.
Hepimiz öğrenciliğimizde, topluca okuldan kovulmuştuk. Ama hayat okulunda, sorumluluğumuzu hatırladık ve kendi çapımızda başarılar yakaladık yarım asrı aşkın bir süreden beri, birbirimizi hiç bırakmadık.
Bu dostluğun çözülmemesi için, bu birlikteliği hep ilgi ile besledik. Son yıllarda yaptığımız toplantılarda, tüm kadroyu yakalayamasak da, beraberliğimizi canlı tutmayı başardık.
Hepimiz, kendi çapımızda bir yerlere geldik bizi birbirimizden soğutacak, angaryalardan uzak durduk. Bu toplantıların bir terapi toplantısı olduğunu, hissettik. Son dönemlerde bu terapi toplantılarında ev sahipliği yapan Seçkin Onur’un hepimize örnek davranış sergilediğine, tanık olmaktayız.
Hiçbirimiz bir diğerimizle ekonomik bağlılık içinde değiliz. İşte böyle bir ortamda, sahip olduğumuz imkanları birbirimizle paylaşmanın tadını çıkarıyoruz.
Bir süreden beri, Bursa Erkek Lisesinden kız öğrencilerin de mezun olduğunu, görüyoruz. Gelecekteki sınıf toplantılarının, cinsiyet farkı gözetilmeden yapılmasını arzu ediyoruz.
Bu sene 135. Kuruluş yılı nedeniyle, yaptığımız toplantıya ev sahipliği yapması nedeniyle, sınıf arkadaşımız Seçkin Onur’a teşekkür ediyoruz. Kendisine ve yakınlarına, sağlık, huzur ve başarılar diliyoruz.
Ve. Yüce Tanrımızdan, gelecek sene de böyle bir kutlamada bulunmayı nasip etmesini, istiyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ
Birini yenmek, çok kolaydır
Asıl zor olan, birini kazanmaktır.
‘’Edith Wharton’’



….Ramazan Ayı…

….Ramazan Ayı…

11 ayın sultanı evvel-i rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat olan bir ayın içine gireceğiz inşaALLAH. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ;
“Ümmetim Ramazanda ne kazandıklarını bilseydiler bütün senenin Ramazan olmasını isterdiler”
Ramazan ayı geldiğinde mü’minin duygusunu şöyle tarif ediyor büyükler;
Bir aile düşünün 18-20 sene çocukları olmamış, 20 sene sonra Allah (c.c.) bu aileye bir çocuk nasip etse ailenin sevinç duygusunu düşünebiliyormusunuz? İşte ramazan geldiğinde bir mü’min o kadar sevinecek. Neden? Rahmet ayı geldi diye…
Ramazan ayı çıkarkende bir evden 20 yaşında bir delikanlı vefat ettiğinde durum nasıl oluyorsa mü’min o durumda olacak diyor büyükler.
İmam-ı Rabbani Hz. buyuruyor ki;
“Bilinmesi gerekir ki Ramazan ayı çok büyük bir aydır. Bu ayda nafile olarak yapılan namaz,zikir, sadaka vb. gibi
ibadetlere diğer aylarda yapılmış farz ibadetin sevabı verilir. Ramazan ayında bir farz ibadetine diğer aylarda yapılmış 70 farz sevabı verilir.”
Kim bir oruçluya iftar ettirirse Allah(c.c.) onu affeder ve cehennemden azat eder. Ramazan ayında bir kimse elinin altında çalışan işçisinin, talebesinin v.s. işini hafifletirse Allah(c.c.) onu affeder ve cehennemden azat eder. Razamaz ayı girdiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bütün esirleri salardı ve her isteyene verirdi.
Bir kimsenin ramazanı nasıl geçerse bütün senesi öyle geçer, bir kimsenin cuması nasıl geçerse bütün haftası öyle geçer.
Yüce Süb’han bu gecelerin her birinde cehennem azabını hak kazanan binlerce kişiyi cehennemden azat eder. Tabiri caiz ise bu ayda Allah (c.c.) kulunu affetmek için bahane arıyor, kulda kendisini affettirmek için bahaneler araması lazım değil mi? Kul da hiçbir gayret yoksa Mevla ne yapsın böyle kuluna ?
Bu ay içerisinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar zincire vurulur. İçimden hala günah işlemek geliyor denilirse nefis devrede. NEFİS NE PİS… 70 şetandan daha etkili olan nefis görevde!
Rabbimiz “ben şetanı bağladım, ey kulum sen de nefsini etkisiz hale getirde ben senden razı olayım” buyuruyor dercesine….
İftar da acele yapmak (akşam ezanı okundu daha beklememek), sahur yemeğini de imsağa 1 saat veya 45 dk yapmak sünnetir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) önemle dururdu. Kullağa yakışan acziyet yani Ya Rabbi, açlığa dayanamıyorum cehenneminden koru beni demektir. Hurma ile iftar açmak sünnettir. Zira Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır;
“Sizden biriniz iftar ettiği zaman hurma ile iftar etsin, çünkü hurmada bereket vardır”
Bir de Efendimiz (s.a.v.) ; “hurma ne güzel sahur yiyeceğidir buyurmuşlardır” Bunun için sahurda en son 3-5-7 tane hurma yiyelim, gün boyunca zinde kalmamıza büyük katkı sağlayacaktır. Tecrübeyle sabittir.
Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim’i hatmetmek (Fatiha suresinden Nas suresine kadar okumak veya dinlemek) ve teravih namazını kılmak kuvvetli sünnetlerdendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor;
“Bir kul Kur’anı hatim ettiği zaman 60 bin melek ona salat eder” bir de bu hatim ramazanı şerif ayında olursa ne olur düşünmek lazım.
Şüphesiz cennet 4 kişiye aşıktır:
1- Ramazan orucu tutana,
2- Kur’an okuyana,
3- Dilini (yalan, gıybet v.b.) yasaklardan koruyana,
4- Komşularına yemek yedirenlere.
Bu ayın gecelerini süsleyen teravih namazı çok kıymetli bir namazdır. Her gecesinde ayrı bir fazilet vardır.
1. gecenin fazileti ; annesinden doğduğu gün gibi affolur, 2. gecenin fazileti; annesinin-babasının günahları affolur bunun gibi daha nice faziletler…. Ben nasıl kılacağım demeyelim toplamda 23 dk. Yeri geliyor 45 dk telefonda konuşuyoruz. Bu faziletleri kaçırmayalım.
Ramazan-ı Şerif’iniz HAYIRLI OLSUN….
Fi emanillah (Allah’a emanet)…



Anneler Gününün Ardından – Kupa Akhisar’da

Anneler Gününün Ardından – Kupa Akhisar’da

Yaşadığımız her dönemde, annemizin önemini hissederiz. Çünkü o bir kaynaktır. Bir koruyucudur. Hem bir öğretmen, hem de bir arkadaştır. Hiçbir karşılık beklemeden, bizi her şeyini vermiştir.

En ağır angaryalarımıza, hayır dememiştir. Yüzünü bile ekşitmemiştir. Bu bakımdan, onun hakkını ödememiz imkansızdır.

Peki bu değerli insanı mutlu etmek için ne yapmalıyız. İlgi göstermeliyiz. Hem de ‘’öf bile demeden’’ sahip çıkmalıyız. Ona, yakın durmalıyız.

Eğer vefat ettiyse, ara sıra mezar ziyareti yaparak ruhunu parlatmalıyız.

Akhisar Kupayı Aldı

Türkiye kupasını, Fenerbahçe’yi mağlup eden, Akhisar spor aldı. Süper Ligde Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yenen Akhisar spor, Diyarbakır’da da, boş geçmedi.

Hızlı paslarla Fenerbahçe’yi yoran Akhisar spor, hızlı kontrataklarla sonuca ulaştı. Duran toplardaki üstünlükleri ile kupayı hak ettiler.

Kupa finalinde, nefis kafa golleri izledik. Fernandao’nun kafa golü, muhteşemdi. Aynı oyuncunun, gol olmayan kafa şutları da, mükemmeldi.

Fenerbahçe stadında oynamayan bir Fenerbahçe’nin, ne kadar çaresiz kaldığına, Diyarbakır’da ki maçta iyice tanık olduk.

Arda Turan’ın 16 maçlık cezası da, futbol kamuoyunda büyük yankı buldu. Arda’nın Federasyona olan öfkesi ile Federasyonun Arda’ya olan kini çatışınca, ortaya böyle bir rekor cezanın çıktığını, hissediyoruz.

Aslında, Arda’nın hakeme yaptığı büyük saygısızlıktan sonra, bir basın toplantısı yapmasını beklemiştik. Bu toplantıda dilenecek ‘’büyük özür’’ bu cezayı hafifletebilirdi.

Geçmişte bir maç dönüşü havalimanında kavgaya karışan Başakşehir’li futbolcular, hemen bir özür deklerasyonu yayınlayarak, büyük bir cezanın verilmesini önlemişti.

Aslında perde arkasında, Arda’nın bu transferden mutsuz olduğunu, Başakşehir’in ise bu transferden, huzursuz olduğunu, hissetmekteyiz.