Köşe Yazıları

Amerika’yı Adalete Teslim Etmeliyiz

Amerika’yı Adalete Teslim Etmeliyiz

 

Trump’un rahip krizini planlı olarak tırmandırdığına eminiz.

Çünkü, kasım ayında ara seçimler vardır.

Ve. Katolik ve Evangelist gruplardan destek gelmesi lazımdır.

Ayrıca, uygulamayı düşündüğü yaptırımlarla, “FETÖ”nün iadesi konusunda, Türkiye’nin cesaretini kırmayı amaçlamıştır.

Ama. Amerika’nın “Hem suçlu, Hem de güçlü” şeklindeki tavrı, Türkiye’ye hamle yapma şansı vermiştir.

Türkiye 15 Temmuz darbe girişimi sırasında verdiği şehitler ve gaziler nedeniyle bu konuyu uluslararası mahkemeye taşıma yollarını aramalıdır.

Çünkü, Amerika’nın “FETÖ” darbe girişiminde azmettirici rolünde olduğu bellidir.

Pensilvanya’da, Amerika’nın bir ofisi gibi çalışan FETÖ örgütüde bu darbe girişiminin taşeronu olarak kullanılmıştır.

Aslında, FETÖ’nün iadesi konusunda Amerika’nın işi ağırdan almasının sebebi, bizim muhalefet kanadımızın, tutumundandır.

Kılıçtaroğlu’nun her fırsatta, “Kontrollü Darbe” diyerek bu darbe girişimini sulandırması, Amerika’yı cesaretlendirmiştir. Ayrıca nefret ve itibarsızlaştırmadan beslenen, bir kesim seçmeni darbe yanlısı konumuna getirmiştir.

Muharrem İnce bile, Amerika’ya yollanan evrakların konumunu saptırarak Amerika’nın politikalarına alet olmuştur.

Peki. Biz ne yapmalıyız.

Bir kere, FETÖ ile ve PKK ile mücadelede iktidar ve muhalefet olarak birlikte çalışmalıyız.

Önemli liderler ile birebir çatışmayı iyi beceren, Başkan Erdoğan’a destek olmalıyız.

Bir ara, Erdoğan’a kafayı takan Alman Başbakan’ı Merkel’in ne kadar yıprandığını hatırlamalıyız.

İşte o Merkel, Eylül ayında Putin ve Çin başkanı ile, İstanbul’da olacaktır.

Bu toplantı, Amerika ile yaşadığımız psikolojik ve ekonomik savaş sırasında bize en büyük moral olacaktır.

Darbe azmettiricisi olarak, Amerika’ya uluslararası mahkemede dava açsak bu konjonktürde hiç bir ülkeden itiraz gelmez.

O zaman, 15 Temmuz gecesi “FETÖ” ye İncirlik’ten destek veren Amerikalı subaylardan başlamalıyız.

Lider ülke olarak rol alacak isek ortak gibi görünen ama en büyük hainliği yapan ülkelere karşı, tavır koymak zorundayız.

Böyle bir tavır, şımarmak veya kabadayılık yapmak değildir.

Amaç hakkımızı korumak ve kendimizi ezdirmemektir.

 

Günün Sözü

Başkalarının bizi kızdıran tarafları

Kendimizi anlamamıza yol açar

“Jung”



BRICS NEDİR?

BRICS NEDİR?

Açıklayalım.
BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) terimi, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın ekonomilerini kastetmek için kullanılır.
BRICS, bu ülkelerin İngilizce isimlerinin baş harflerinden oluşur (Brasil, Russia, India, China, South Africa). BRICS ülkeleri hızlı bir gelişim içerisindedirler ve 2050 dünyasında önemli konumları bulunacaktır.
Avustrakya dışında dünyadaki bütün kıtalarında en önemli ülkeleri tarafından kurulmuş, dev bir ortaklıktır.
Yakın bir gelecekte bu birliğin altıncı ortağı Türkiye olacaktır.
Türkiye’nin bu kurulışa girmesi Çin’ideGüney Afrika’yıda Ortadoğuya komşu yapacaktır.
Başkan Erdoğan’ın bu toplantıya katılması ile Rahip krizinin aynı anda patlaması tesadüf değildir.
Erdoğan’ın yeni ortak arayışı Amerika’yı çıldırtmıştır.
Peki.Nato ile ortaklığımız ne olacaktır.
Artık Nato’nun bir ortağımız olmadığını bizi parçalamak ve yutmak amacında olduğunu iyice anladık.
Bize demokrat olmalısınız diyen bu Nato’nun yaşadığımız bütün askeri darbelerde rolü olduğunu anladık.
Artık 15 Temmuzun azmettiricisinin Amerika, taşeronunda FETÖ örgütü olduğunu çok iyi biliyoruz.
Hele bize paramızla silah satmayıp, terör örgütü (YPG)’ye binlerce tır dolusu bedavaya hafif makinalı tüfek,füze,roket,ağır silahlar,zırhlı araçlar verdiğini öğrenince bize bu ortaklıktan hayır gelmeyeceğini geçte olsa iyice anlamış olduk.
Amerika artık sadece bizim değil tüm dünyanın baş belası olmuştur.
Ortaklığın devamı için bizi oyalaması inandırıcı değildir.
Ayrıca bizi 40 yıldan beri kapıda bekleten 3-5 yıllık beklemeden sonra Bosna-Hersek ve Hırvatistan’ı bile tam üye yapan bu hiçlikten bize hayır gelmeyeceğini anladık.
Terörle ilgili tarifinizi değiştirin diyerek 40 yıllık teröristleri hürriyet savaşçıları sınıfına sokmalarına izin veremeyiz.
İşine gelmediği zaman demokrasiyi askıya alan Amerika ve AB ile artık yolun sonuna geldik.
Devlet böyle önemli bir virajı dönerken muhalefet partilerimiz kendi içlerinde çatışma yaşıyorlar.
İşte işin esas üzücü tarafı budur.
Devlet yeni ortaklık peşinde koşarken Nato ve AB muhalefet edip çengel atmaktan geri durmayacaktır.

Günün Sözü
Yirmi yaşında yakışıklı, otuz yaşında güçlü, kırk yaşında zengin, elli yaşında akıllı olmayan insan, hiçbir zaman yakışıklı, güçlü, zengin ve akıllı olamaz.
“George Herbert”



Kabadayı devlet çıldırdı

Kabadayı devlet çıldırdı

 

Amerika tum dunya ulkelerine karsi kabadayi devlet gibi davraniyor.

Bu davranistan sinenler itaat etmeyi tercih ettiler.

Suudi Arabistan Amerika bankalarinda yatan 750 milyar dolarina el konulmasina ses çıkaramadı.

Üstelik Amerika’dan milyarlarca Dolarlık silah almak zorunda kaldılar.

Katar ile Suudi Arabistan’ı birbirine düşürdü.

İkisi ilede silah anlaşması yaparak körfezin huzurunu bozdu.

Kore’yi 63 yıl önce savaştırmıştı.

Şimdi barıştırarak demokrasi gösterisi yaptı.

AB ile de Almanya ile de dost mu düşman mı olduğu belli değil.

Rus Lideri Putin ile sempatik fotoğraflar verse de fırsat bulsa kuyusunu kazacağını biliyoruz.

Ortalik biraz sessiz kalinca İran dosyasını gundeme soktugunu goruyoruz.

Tüm dunyadaki ekonomik ve siyasal ddngeleri bozmak icin her turlu metodlari denedigine tanik oluyoruz.Silah ve bomba ile tahrip edemedigi zaman ekonomik aktorleri kullandigini biliyoruz.

Faiz oranlari ile oynadigibi ve Merkez Bankası kararlarini devreye soktugunu anliyoruz.

Ayaga kalkmaya calisan her ulkenin belini kirmaya calistigini hissediyoruz.

Kabahat kimde acaba diyoruz.

Bir kabadayi haline gdlen Amerika’dami yoksa Amerika’nın her dayatmasini hszmeddn diger ulkelerde mi ?

Aslinda gelismis sinifinda gorunsede bazi ulkelerin bencil oldugunu goruyoruz.

Bu ulkeler bir araya gelemeyeceklerini bildikleri icin Amerika’nın bu keyfi davranışına karşı durmaktan çekiniyorlar.

Bu konuda itaat etmeyen tek ulkenin Türkiye olduğunu görüyoruz.

Aslinda Türkiye’nin bu tavri efelenmek amaciyla degildir.

Türkiye’nin amacı FETÖ ve Kuzey suriye’deki oluşumlardan kendini korumaktır.

Terör destekçiliği yapan Amerika konusunda tüm dünya devletlerini uyarmaktır.

Türkiye sende İran’a ambargo koy telkininden hoşlanmaz.

FETÖ Pelsilvanya’da korunurken Rahibi serbest bırak tehdidine kulak asmaz.

Aslında her yere demokrasi götürüyorum diyen Amerika’nın her yere savaş ve kan götürdüğünü hepimiz biliyoruz.

Putin ile giderek yakinlasan ve Çin’den 3.5 milyar Dolarlık kredi alan Türkiye Amerika’yı çıldırtmıştır.

Aslanın kuyruğu ile oynama diyerek Amerika’yı uyaran İran tüm ülkelere örnek olmalıdır.

 

Günün Sözü

Beni az ama uzun sev.

“Marlowe”



İyi,Kötü & Çirkin

İyi,Kötü & Çirkin

Mesut Özil’e gösterilen tepkinin,göçmen olmasından ziyade Başkan Erdoğan’a olan yakınlığından kaynaklandığına,inanıyoruz.Aslında, bir çok Türk kökenli Alman vatandaşlarında bile Erdoğan karşıtlığının tavan yaptığını görüyoruz.Alman Milli Takımımının gruplardan bile çıkamaması bizi üç tip Alman ile tanıştırdı.
Almanya Milli Takımının hocası olan Löw’ün her zaman Mesut Özil’i desteklediğini gördük.
Aslında Löw iyi bir Almanya karakteri temsil etmiştir.
Almanya Federasyonu Başkanı başarısızlığın faturasını Mesut Özil’e yönlendirerek kötü bir Almanya karakteri temsil etmiştir.
Eski Milli Futbolcu Höenes ise Mesut Özil’e Hayalet diyerek çirkin karakter rolünü üstlenmiştir.
Höenes adım atmakta zorlanan Thomas Müller’i ve kımıldamakta zorlanan kaleci Manuel Neuer’i görmeyerek ayrımcılık yapmıştır.
Almanya asıllı futbolcu ile göçmen futbolcu ayrımcılığının kapısını açmıştır.
Aslında Rusya’da seyrettiğimiz Almanya Milli Takımının da nesil değiştirmenin gerekli olduğunu gördük.
Zaten 2 yıl sonra yapılacak Avrupa Şampiyonası için genç ve yep yeni bir Alman Milli Takımıyla karşılaşacağımızı umuyoruz.
Aslında Almanya Milli Takımının Rusya’da yaşadığı hezimeti takım olarak analiz etmek yerine Mesut Özil’in hedefe konulması, haksızlık olmuştur.
Aslında Mesut Özil olayı göçmen futbolculuktan ziyade, başkan Erdoğan’la resim çektirerek, Almanya Dış Politikasını delmiştir.
Konuyu göçmen düşmanlığına saptırmanın gereği yoktur.
Gerek Amerika’nın gerek Avrupa Birliğinin son bir kaç yıl içinde ekonomik ve siyasal politikalarını Erdoğan düşmanlığı üzerine kurduğunu hepimiz biliyoruz.
Aslında Erdoğan’a nefret politikalarında Amerika ve Almanya’dan geri kalmayan Kılıçtaroğlu’nun bu konudaki yorumlarını merak ediyoruz.

Günün Sözü

Sözcükler bir adamın zekasını gösterebilir; ama amacını gösteren eylemlerdir.
“Benjamin Franklin”



Cemaatlerin Yıpranması Milliyetçiliği Yükseltti

Cemaatlerin Yıpranması Milliyetçiliği Yükseltti

Şubat/1997 de AczimendiLiderinin kapalı giyimli Fadime Şahin’le canlı yayında basılmasını şaşkınlıkla izlemiştik.Yakın geçmişte de bir taraftan ayetleri yorumlarken diğer taraftan kediciklerle şatafatlı bir hayat yaşayan Adnan Oktar’ı izliyorduk.Rumi takvime hicri takvime göre diyerek yaptığı allengirli hesaplamalarla “Hazreti Mehdi” nin (2010) lu yıllarda geldiğini ilan ediyordu.Son Peygamber bilinmesine rağmen bazı çevrelerde ısrarla seçilmiş zat aranması bizi bu günlere getirmiştir.Kısacası, Aczimendilerin FETÖ’cülerin ve Adnan Oktar topluluğunun en çok zarar verdiği kesim muhafazakar ve dindar kesim olmuştur.Muhafazakar kesim Turgut Özal döneminde vitrine çıkmıştı.Erdoğan döneminde ise kesintisiz iktidar olma başarısını gösterdi.Ama Ard-arda yaşanan dini cemaat krizleri hem islam dinini hemde muhafazakar kesimi yıpratmıştır.Özal döneminde başlangıçta Mehmet Keçeciler ve Hüsnü Doğan gibi muhafazakar kesim çok etkiliydi.Ama zamanla partideki iktidar gücünün ülkücü Mustafa Taşar ve Liberal Milliyetçi Mesut Yılmaz’a seçtiğini gördük.Şimdi benzer güç değişiminin Cumhur İttifakında da yaşanacağını göreceğiz.Zamanla bu ittifakın muhafazakar platformdan milliyetçiçizgiye kayacağını göreceğiz.Hepimiz güç tazelemek için manevra yapan Akşener’in yerel şeçimlerde alacağı sonucu bekleyeceğiz.Önümüzdeki yerel seçimlerin i
İyi Partiyi siyaset mezarlığına gömeceğini göreceğiz.Kılıçtaroğlu’nun HDP’ye yakınlaşması ve parti içindeki hiziplerde ülkedeki milliyetçilik arayışını tetikleyecektir.Önümüzdeki genel seçimlerde ister Cumhur İttifakı yaloyla olsun isterse MHP üzerinden olsun güçlü bir Milliyetçi yükselişe şahit olacağız.Erdoğan’ın tek vatan,tek devlet,tek millet ve tek bayrak diyerek dörtlü çektirmesi yeni milliyetçiliğin ayak sesleridir.

Günün Sözü
İnsanları tanışırken değil.Tartışırken tanırız.Çünkü öfke saklanan kişiliği ortaya çıkarır.



Bir Hadis

***Bir Hadis***

Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor;
“Ya Cibril ! Benden sonra dünyaya inecek misin?”
Cebrail (a.s.) ;
“Evet, on defa ineceğim yerin cevherlerinden on şeyi kaldıracağım”
Yani, “ya Resulallah senin zamanında emirler, yasaklar hükümler, kıssalar getirdim. Senden sonra da götüreceğim” diyor.
“Ya kardeşim Cebrail yerden neyi kaldıracaksın” dedim ;
“İlk olarak bereketi kaldıracağım”
Bir şey bereketliyse bitmez ! Bereketsiz ise yetmez!. Şimdi hiçbir şeyde bereket kalmadı. Ne zamanda bereket var, ne ömürde bereket var, ne parada bereket var. Geçmiş büyükler o kısacık hayatlarına ne büyük işler sıkıştırmışlar. Fatih Sultan Mehmed Han Hz. 9 yaşında hafız, 11 yaşında padişah, 21 yaşında fatih olmuş. Geçmiş büyükler o kısacık ömürlerinde ciltlerce kitaplar yazmışlar. Hem de o imkansızlar içinde. Bizler ise “bu konforun içinde kaç takım kitap okuduk” desek ne cevap veririz.?
“İkincisi kulların kalplerinden rahmeti kaldıracağım”
Kimse kimseye acımayacak. Anne-babada çocuğuna, çocukta anne-babasına acıma yok. Kanlı, silahlı, vampirli filmler, oyunlar daha izlenilecek ve oynanılacak.
“Üçüncü olarak da insanların kalplerinden muhabbeti kaldıracağım”
Kimse kimseyi çıkarı olmadan sevmeyecek.
“Dördüncü olarak da hayâyı (utanmayı) kaldıracağım”
Bu hayâ damarı öyle bir şey ki çatladı mı bir daha tamir olmuyor. Ne denilmiş ;
“Utanmazsan dilediğini yap”
“Hayâ imandandır”
“Beşinci olarak da emirlerden (yöneticilerden) adaleti kaldıracağım”
Bir memlekette adalet yoksa o memleketin hâli perişandır.
“Altıncısı fakirlerden sabrı kaldıracağım”
Sabır eden fakirler, zenginlerden beşyüz sene evvel cennete gireceklerdir. Fakir kişinin yükü az veya yok. Zenginin hesabı uzun. “nereden geldi, nereye harcadın?” hep hesap. Mal helâlinden ise hesabı var, haramdan ise azabı var.
“Yedincisi zenginlerden cömertliği kaldıracağım.”
Allah (c.c.) cömerttir ve cömertleri sever.
“Sekizinci alimlerden ameli kaldıracağım”
Bilecek, söyleyecek ama kendisi yapmayacak.
“Dokuzuncu Kur’an’ı kaldıracağım”
Zaman gelecek insanlar bakacak ki Kur’an sayfalardan silinmiş, zihinlerdeki ezber unutulmuş, bir arı vızıltısı gibi Levh-i Mahfuz’a dönüyor. Mevla (c.c.) soruyor;
“Ey Kitabım! Ne oldu?”
“Ya Rabbi okunuyorum ama amel edilmiyorum”
Bakınız okumak yetmiyor, bizden amel isteniyor çünkü Kur’an hayat kitabıdır.
“Onuncusu İmanı kadıracağım”

Demekki yeryüzündeki cevherler şunlarmış ;
1- Bereket, 6- Sabır,
2- Rahmet (acıma), 7- Cömertlik,
3- Muhabbet (sevgi), 8- Amel (bildiğini yapmak),
4- Hayâ, 9- Kur’an,
5- Adalet, 10- İman
İman ve Kur’an’ımız duruyor elhamdülillah ama geri kalan sekiz maddeye bu günlerde ne kadar da çok ihtiyacımız var. Onun için gelin bu cevherleri kaybetmemeye çalışalım, bu cevherlerle nesiller yetiştirmeye çalışalım.

Selam ve dua ile…

Fi emanillah (Allah’a emanet)…

* Bir Ayet…
“İnsanlar sandı mı ki , ‘iman ettik demeleriyle’ bırakılacaklar da imtihana çekilmeyecekler”
Ankebut / 2
* Bir Söz…
“Vallâhi, billâhi, tallâhi Mevla hesap soracak ; ‘Nimetlerimin karşılığı nerede’ buyuracak”
Mahmud Efendi Hz. (K.S)



 Muharrem İnce Neden Destekleniyor

 Muharrem İnce Neden Destekleniyor

 

Seçim sonrası yaptığı açıklamalardan sonra Kılıçtaroğlu’nun sandıktan ve seçmenden umudunu kestiğini anladık.

Yaptığı her konuşmada CHP tabanını, nefret dolu ve gergin tutmayı amaçladığını hissettik.

Muharrem İnce’nin ise seçim gecesinde provakasyonlara alet olmaktan kaçındığını gördük.

Kılıçtaroğlu döneminde sandık yerine sokak seçmen yerine delegeler önemli hale getirilmiştir.

Muharrem İnce seçim kampanyasında bazı önemli potlar kırmış olsada seçim gecesi sokak dayatmalarına direndiği için CHP’nin başına geçmelidir.

Kılıçtaroğlu’nun seçim kazanmak gibi bir hedefi yoktur.

Onun amacı partinin delegelerini ve parti meclisini ele geçirmektir.

Aslında ana hedefi ülkeyi yönetmek değil,yönetilemez hale getirmektir.

İktidarı siyaseten düşüremeyeceğini bildiği için şansını sokak olayları ile deneyecektir.

Gezi Parkı tipinde yaşanabilecek bir siyasi,ekonomik ve toplumsal kargaşalardan sonra içeriden ve dışarıdan birilerinin yönetime el koymasını bekleyecektir.

Darbe girişimi gecesi havaalanından paçayı kurtardıktansonra bir Belediye Başkanının evinde terliklerle televizyon izlerken görünmesi her gün demokrasiden bahseden bir muhalefet liderine yakışmamıştır.

Muharrem İnce ise Kılıçtaroğlu’ndan çok farklı düşünmektedir.

Aldığım oyları arttıracağım demek seçmene ve sandıka saygı duymak demektir.

Bu seçim, hem CHP’ye hemde CHP seçmenine değişim şansı vermiştir.

Aksi taktirde bu delegelerle ve parti meclisi ile Kılıçtaroğlunu değiştirme şansı elde edilemezdi.

Muharrem İnce, tam zamanında devreye girmiştir.

Belkide Kılıçtaroğlu, kendi oyunuyla Muharrem İnce’ye yenilecektir.

CHP seçmeni yeni bir başkan,Türkiye seçmeni ise, sandıktan yana olan bir muhalefet lideri istemektedir.

 

Günün Sözü

Bir kez görmek,yüz kez sormaktan iyidir.

“Çin Atasözü”



 Son Okuduğum Kitap Üst Akıl

 Son Okuduğum Kitap Üst Akıl

 

Görsel ve yazılı basın pek çoğumuza kitap okumayı unutturdu.

En son okuduğum kitap, 2018 Ocak ayında İsmail Tokalak tarafından basılan “Üst Akıl Denilen Acımasız Düzen” isimli kitap oldu.Kitabın kapağında İsrail armalı bir el resmi vardı.

Bu elin her bir parmağında Google,Dolar ,Petrol ve Uçak sembolleri asılmıştı.

Kitabı karıştırdıkça Amerika’nın Li Hanqzhi isimli Çin’li bir “FETÖ”sü olduğunu gördük.

Ayrıca Mossad ve CIA kontrolünde kesnizami isimli bir tarikatında Irak’ta faaliyette bulunduğunu öğrendik.

Sayfalar ilerledikçe Üst Akıl’ın sadece üç-beş zengin aileden ibaret olmadığını ortada küresel bir sistem olduğunu anladık.

Dönem dönemm devreye Dünya Bankasının, Dünya Ticaret örgütünün ve hatta Dünya Sağlık Örgütünün girdiğini okuduk.

Ayrıca büyük basın kuruluşlarının uluslararası düşünce kuruluşlarının ve batılı finans kurumlarınında bu üst aklın tetikçileri olduklarını öğrendik.

Tabi bu küresel gücün merkezinde Amerikan Merkez Bankası olduğunuda anladık.

En önemlisi ise bu küresel sistemin silahlı tetikçisinin Nato olduğunu öğrendik.

Krizli bölgelere demokrasi getireceğim diye girip Mısır’da olduğu gibi General yerleştiren bu sistemi artık bilmeyenimiz kalmamıştır.

Artık bu küresel kriz sisteminin yaptığı aldı operasyonlarını da yemiyoruz.

Zaten 21 Aralık 2017’de Birleşmiş Milletlerde yapılan Kudüs Oylamasında Amerika ve İsrail’in yalnız kaldığınada tanık olmuştuk.

Bu sistemin nasıl işlediğini ve amaçlarını bilemez isek ülkemizede partimizede faydalı olamayız.

Eski Cumhuriyet Halk Partisi bu küresel oyunların farkındaydı.

Bu günkü Yeni Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin İnönü’nün Johson’un mektubuna verdiği tepkiyi, Ecevit’i haşhaş yasağına karşı çektiği resti 30 yaşlarındaki Deniz Baykal’ın Ataş Rafinerisi konusundaki duruşunu hatırlamasını öneriyoruz.

 

 

Günün Sözü

Dehanın yüzde biri ilhamyüzde doksan dokuzu terdir.

“Thomas Alva Edison”



Dünya Kupası Fransa’nın

Dünya Kupası Fransa’nın

Dünya Kupası final maçının, başlangıcından beri ilk favorisi Fransa idi.Ama final maçını oynayacak ikinci takım her hafta değişti.
Başlangıçta Almanya demiştik, Almanya grubten bile çıkamadı.
Bir ara İspanya, Portekiz veya Brezilya finallere gider mi dedik fakat hiçbirinin yarı finallere ulaşamadığını gördük.
Portekiz’den akıllarda kalan tek güzellik, Quaresma’nın trivela ile yaptığı gol vuruşu oldu.
Maçlar devam ederken 10 yıl beraber oynayan Belçika dikkatimizi çekiyordu.
Ayrıca soğuk oynayan ama üstün fizik kondisyonlu ingiliz takımıda kendini göstermeye başlamıştı.
Bu arada Hırvatistan’da dikkatleri çekmeyi başarmıştı.
Tekniği yüksek ama kondisyonu düşük Hırvatistan ise üç eleme maçınıda uzatmalar ve penaltılar sonucu kazanmıştı.
Fransa ise final maçına daha diri bir biçimde ulaşmıştı.
Yenik duruma düşen Hırvatistan ikinci yarının başlarında, tüm gücünü kullandı ama Pogba’nın attığı üçüncü golden sonra, Hırvatistan’ın çöktüğünü gördük.
Eğer son 15 dk içinde Mbappe biraz daha dikkatli olsaydı belkide bu dünya kupasının, gol kralı bile olabilirdi.Tüm dünya Yugoslavya’nın futbol ekolünü, zaten biliyordu.
Bugünkü Hırvatistan’da, bu ekolü yeniden dünyaya hatırlattı.
Rusya’daki maçları izlerken, Kore’de dünya üçüncüsüolduğumuz maçları hatırladık ve Avrupa üçüncüsü olurken, Hırvatistan’ı yendiğimiz uzatmalı maçı hatırladık.
Ülkelerin futbol hayatında, yakaladıkları bir nesil vardır.
10 yıl bir arada oynayan bir nesil hem kendilerine hem de ülkelerine çok güzel anılar bırakır.
Bu tezimizin en güzel örneğini Belçika takımında gördük.
Bir kaç yıl önce Belçika takımı podyumlara çıkacak deniliyordu ve o Belçika Rusya’da üçüncü oldu.
Şimdi herkes iki yıl sonra yapılacak Avrupa Futbol şampiyonasında, belçika’nın konumunu tartışıyor.
İnşallah böyle bir nesil Türk futboluna da nasip olur.

Günün Sözü
Bir önyargıyı yok etmek atomu parçalamaktan daha zordur.

“Albert Einstein”



Yeni Sistem ve Refik Yılmaz

Yeni Sistem ve Refik Yılmaz

Yeni sistemle ilgili olarak, her kesimde görevli kişilerin görüşlerini okuyoruz.Bursa Büyük Şehir Belediyesi Başkanının ve Gemlik Belediye Başkanının, görüşlerini öğrendik. Büyükşehir Belediye Başkanı Aktaş’tan Yıldırım metrosu için Ankara’dan destek beklediğini anladık.Aslında, su indirimi ve ulaşım indirimi konusunda, sempati toplayan Aktaş’ın metronun terminal hattı konusuna sıkı sarıldığını zannetmiyoruz.Ak partinin metal yorgunluk döneminde İnegöl’den getirdiği İl Başkanı projesinin Bursa’ya oturmadığını,düşünüyoruz.Aslında sakin, iyi niyetli ve pozitif görüntü veren bu ikili yerine, daha canlı daha takipçi ve Ankara’ya daha yakın bir ekibin Ak Partiye daha yararlı olacağını düşünüyoruz.Gemlik Belediyesi Başkanı Refik Yılmaz’ın üç ayda tamamlanan halı sahanın izni için 6 ay bekledik şeklindeki açıklamaları ilgi çekti.Bizde bir uzmanın “büyük bir yatırım için 600 imza gerekiyor.” Şeklindeki açıklamasını, hatırladık.Yeni sistemin “karmaşık bürokratik” engelleri ortadan kaldırmayı amaçladığını anlıyoruz.Bu sisteme takipçi ve projesi olan bürokratların uyabileceğini biliyoruz.Gemlik Belediye Başkanı Refik Yılmaz’ın üretken ve takipçi kişiliği ile yeni dönemde daha üst derecede sorumluluk alabileceğini düşünüyoruz.Ak Partinin, Bursa Büyük Şehir Belediyesi ve Merkez Belediyelerde, eski güçlerinde olmadıklarını hissediyoruz.Seçimlerden Önce Bursa Büyük Şehir Belediye Başkanlığı adaylığı için Hakan Çavuşoğlu’nun uygun olacağını yazmıştık.Bugün için projelerdeki başarısı ve takipçi özelliği ile, Gemlik Belediye Başkanı Refik Yılmaz’ı öneriyoruz.Ayrıca bu seçimlerin Büyükşehir adaylığı açısından Mustafa Bozbey için de son şans olacağını düşünüyoruz.

 

 

Günün Sözü

 

– Yirmi yaşında istek, otuz yaşında zeka.

Kırk yaşında akıl önemlidir.

“Franklin”