Köşe Yazıları

“GELEN KORONA VİRÜSÜYLE YİYECEK, İÇECEK, GIDA GÜVENLİĞİ ÖNEMİ VE ŞİİR’İM”

“GELEN KORONA VİRÜSÜYLE YİYECEK, İÇECEK, GIDA GÜVENLİĞİ ÖNEMİ VE ŞİİR’İM”

Korona virüs dünyayı esir aldı ve bir yandan virüsle ölümlere çare aranırken bir yandan da insanların yaşamını sürdürmesi için gerekli gıdaların temini bir yandan birçok ülkeler tarımda gıda üretiminin devamı için daha sağlıklı hijyenik üretimden tüketime kontrolü önlemler almak için gelişimleri olacak ve ülkelerde alınacak önlemlerin insan sağlığına zarar vermeyen tarım ve gıda üretimini, tüketimini pazarlarda nasıl etkileyeceği olacak. Dünya Sağlık Örgütü kaynaklarının tamamı, gıda tüketimi ile korona virüsün bulaştığına dair bir kanıt olmadığı söylüyorlar. Fakat bu salgınla tarım ve gıdanın önemi ve daha da önemlisi kendi kendine yeterliliğin önemi bir kez daha kanıtlanmış şekliyle belki’ de tüm gıda üretim politikası değişimiyle yerli ve daha sağlıklı, organik, bölgelere göre ürün üretim çeşitliliği hijyenik ve standart üretim ve pazarlama şekliyle prosedürlerinin gelişimi olacaktır. Özetle, dünya büyük bir felaketle karşı karşıya. Bu felaketi atlatmak için birçok ihtiyaçtan vazgeçebilir, ancak gıdadan vazgeçilemez. Bu bilinçle tarım ve gıdanın önemini daha iyi anlamamız ve umarım bu konuda ülkemi yönetenler uygun üretim ve tüketimi yönlendirmeleri düşünceler tedbirleri almaya başlamıştılar.

 

Yiyecek, İçecek ve gastronomi konusunda turizm sektöründe ilgili alanım olması ve önemli bir konu ön planda hijyen; hijyene dikkat edilmesinin halkın sağlığı için gerekli olduğunu ve bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde; son günlerde tüm dünyada yaşanan Covid-19 virüsünün etkileri kapsamında genelde ve bireyler bazında hijyenik koruyucu tedbirler ve hizmet sürekliliği başlıkları altında çeşitli önlemler almakta mecburuz.  Bununla birlikte, yiyecekleri tutarken veya hazırlarken hijyen kurallarına dikkat etmek gerekir. Ellerinizi ve yüzeyleri sık sık yıkamak, çiğ etleri diğer gıdalardan ayırmak, doğru sıcaklıkta pişirmek ve gıdaları hemen soğutmak her zaman önemlidir. Bu kritik süreçte sahada ve ofis çalışmalarında, evlerde, kişisel ve çalışma alanı hijyenlerini sağlaması amacı ile gerekli ekipman ve dezenfektanlar bulundurulması, iş yerlerinin gerekli eğitimleri tüm personellere verilmesi. Bu kapsamda gerekli bütün tedbirleri etkin bir şekilde alındığı taktirde ve kesin kurallara ve hizmet kalitesini sürdürüldüğünde ve çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak, hizmet sürekliliğini güvence altına almak olursa gelecekte bu gibi virüsünün yaratabileceği olumsuz etkileri minimum düzeyde tutmaktır.Bugünden itibaren şu durum var ’ki toplum çoğunluğu dışarıda yemek yeme konusunda tedirgin olacak ve bu sektör de kısa zamanda kayıpları olacak; Eğer hizmet sektöründe küçük ve orta boy işletmeler alınan tedbirlere uyum içinde olunursa müşteri güvenini sağlarsa kısa dönemde toparlanma olur. Fakat her sektörde olacak maliyet artışları bu sektörlerde olması ihtimaldir. Bu nedenle Türkiye gibi bir ülke temel ihtiyaç üretimlerini devletin tekelinde olması üretim maliyetleri daha sağlıklı ve maliyette düşüklüğünü’ de sağlar.

 

Korona virüsün şu anda en etkili olduğu İtalya ve İspanya birçok üründe Türkiye’nin en ciddi rakipleri; İtalya ve İspanya’dan ürün tedariki yapamayan ülkeler Türkiye’ye yönelebilir. Fakat Türkiye’nin buna hazırlıklı olduğunu söylemek mümkün değil. Korona virüsün gıda yoluyla bulaşması yok fakat engellemenin yolu’ da acilen yiyecek ve içecek üretimden tüketime uygulamalarını hayata geçirecek AR-GE-Hijyen- Kalite kontrol standartlaşma ve organik sağlıklı ürün yerli tohum ve üretim faaliyetlerinde devletin bu alanda ilgili fakülteleri ziraat ve veteriner, gıda fakülteler, kooperatifler, çiftçi üretim birlikleri ve ilgili kurumlar ortaklaşa koordineli üretim yapan bölgelere göre entegre fabrikalarını kurarak hem işsizlik sorununu çözer ve Türkiye bu pazarda saygın yerini alır ve gelecekte çıkacak yeni tehlikelere hazır ve önem verdiğini gösterir. Küresel salgın ve kıtlıklara sağlıklı güvenilir hazırlıklı olduğunun tüm dünya pazarında ve iç pazarda güvenli gıda üretim ülkesi olur. Güveli sağlık için kendini koru ’ki! Çevreni korumuş olursun. # Evinde Kal ve işinde kontrolü ol mesafeli dur, umutlarını söndürme sağlıklı olasın…

 

DEFTERİN SIRALANIR OKUNUR GİDER

Aldanma dünyanın zevkli görüntüsüne,

Mezar taşın zamanla yazılır gider.

Sual melekleri alırlar sayıma,

Yürekler titrer ezilir gider.

*

Dünyada varlığın bir anın

Ecel şerbetin gelince içersin

Emelin olmazsa halin perişan

Tenin toprağa karışır gider.

*

Kendini beğenip gezinip durma

Elinle kendine kötülük yapma

Gün gelir kazınan mezarına

Taşları çukurda bozulur gider.

*

Kabahat sen kendinde aran

Kimseye kızıp söyleme falan

Alemi cihanda dursun olan

Senden resmin çekilir gider.

*

Sorulur sualler acilden acil

Cevap veremezsen olursun cahil

Atarlar kemendi etmezler tahlil

Kendi zincirin çekilir gider.

*

Levanı asarlar kendi boynuna

Etiketleyip sarıp koyarlar koynuna

Kimse yaklaşamaz kendi affına

İki yoldan biri açılır gide.

*

Sırat köprüsünü açıp geçersen

Kanatlanır uçarak menzile gidersen

O yolları sırasıyla geçersen

Sırtında tacı olur gidersin,

*

Der Mehmet dünyaya aldanma

Yap emelini sonradan yanma

Huzur mahşerde kendin utanma

Defterin sıralanır okunur gider.

Y.T:15.12.2019

 

Kabahat Kimde !

Kabahat Kimde !

Koronavirüs salgını, az da olsa kendi kendimizle yüzleşmemizi sağladı.

Küresel bir salgın hastalığın en önemli konu olduğunu anladık.

Gelişmiş ülkelerin bile salgın karşısında ne kadar aciz kaldıklarını ibretle gördük.

Her yüzyılda bir, tüm dünyada bir salgın hastalık yaşandığına da hayret ettik.

Aslında, yaşadığımız bu felaketlerin ortaya çıkmasında bizler sorumluyuz.

Doğayı kirletiyoruz. Paylaşmayı bilmiyoruz. Dinimizin vitrinde görülen ve menfaatimize uyan kısımlarını uyguluyoruz.

Nerede adalet, hani liyakat, nerede hukuk diye sorgulasak Kuran-ı Kerim’de hepsi var diyoruz ama, hayatımıza geçiremiyoruz.

Doğayı kirlettiğimiz gibi, toplumu da çürüttük.

Koronavirüsü sanki özel imalat ve ısmarlama bir virüs gibi görüyorum.

Hedefinde, dünyanın her ülkesindeki 65 yaş üstündeki kitleler var.

Bu yaştaki yöneticiler, kirlenen doğanın ve çürüyen toplumların en önemli sorumlularıdır.

Yaşadığımız bu salgında Allah’ın takdirine tabiki saygımız sonsuzdur.

Ama. Toplum olarak biz kendi yanlışlarımızın cezasını çekiyoruz.

Aslında, çağdaş yaşamda, bilimde, teknolojide ve iletişimde inanılmaz bir noktaya geldik.

Bu güzellikleri silah üretiminde kullandık.

Faydalı olduğu kadar, zararlı ilaçlar içinde kullandık.

Ortadoğuda, tam 40 yıldan beri savaş yaşadık.

Silah üreticileri, iki tarafıda silahla beslediler.

En son hamlemiz, kimyasal silah ve biyolojik silahlar üzerinedir. Yıllar önce, Esed’in kimyasal silah kullandığını görmüştük.

Şimdi ise sıra biyolojik savaşa gelmiştir. Yüce Allah yarattığı kullarına kıymaz.

Biz, kendimiz birbirimize kıyıyoruz.

Günün Sözü

Ölüm her şeyi eşit yapar.

“Claudianus”

“KORANA İLE GELEN DURUM VE ŞİİR’İM”

“KORANA İLE GELEN DURUM VE ŞİİR’İM”

Bugün için ülkemde korona virüse karşı çok iyi mücadele ediliyor gibi görünüyor ve deniliyor’ ki! her iş yolundadır. Fakat ilgili ve bazı bilim insanlarının sesleri öyle söylemiyor ve ünlü bilim insanları televizyonlarda der ki! sıkı tedbirler gerek ve doğruları yansıtmak insanımızı rahatlatmak gerek, yoksa böyle gidişat durumları ilerleyen zamanda üzücü boyutlar getirir. Diğer bir ilgili meslek grubu görüşü, Aile Hekimler Derneğinin yönetiminin açıklaması, aynı görüştedir. Ortaya çıkan ve görünen acilen olağan hal sistemi uygulanması, sağlıkta tüm imkanların özel hastaneler dahil devletin yön vermesi, işverenlerin mecburi her türlü desteğin sağlaması, özel sektördeki birçok şirketler işçisini çıkarmadan işine devam eder şeklinde geçimini sağlayacak ücretlerini vermesi, küçük esnaf ve yanında çalışanlara devletin destek vermesi, devlete düşen görev sigorta primler su, elektrik, doğal gaz benzeri giderlerini karşılanması ve psikolojik desteklerin verilmesidir. Bunlar ancak geçici olağan üstü hal uygulaması yapılırsa olur. Bu uygulamada devlet kanunen dar gelirli yurttaşının her türlü temel ihtiyaçların ücretsiz karşılama sorumluğu dahilindedir. Devleti yöneten akıl korona virüs konusunda alınan tedbir ve uygulamalarda deniliyor ’ki “Hey güzel halkım herkes kendi olağan halini uygulasın” Neden acaba resmi kararla olağan hal uygulaması devletin mecburiyetten dolayı dar gelirli halkına bakmaması için giderlerinden’ mi çekincesi var veya nakit para durumu kısıtlı, ortaya bu tablo çıkıyor…
Bugünün dünyasına korona virüsün, gelişiyle başta vahşi kapitalizm, sosyalizm ve Ataizi’m, sözde İslamın dahilinde gösterilmeye çalışan gayri şeriat ’izim, sistemler dibe vurarak tartışılır halede kendi rejim sistemlerinin yanlışlıklarını üstünlük gayretleri içindedirler. Kendileri’ de biliyor ki bu uyguladıkları sistemler insanlığın çoğunluğuna faydasından zararı çok ve başka bir şey vermediğini, korona virüsü yayan’da, yapanda, kendileri olduğunu paralar, lüks yaşamlar sömürüler, bu efendiler azınlık olmalarına rağmen çoğunluk insanlara moderne köle gibi bakmaları olması, bu korona virüsüyle kendilerinin’ de paralarıyla makamlarıyla aciz kaldıkları görünendir. Bundan sonra yenidünya düzeni şekli yönetimleri paylaşım, adalet, İnsanın önemi, doğayı tahrip etmeden daha önemi olacak gibi görünüyor. Çükü dünyanın gidişatını ellerinde tutan sistemler insanlık alemine getirdiği yarardan çok zararını verdi ve bu efendilerin birçoğu anlar gibi olsa’ da gurur ve kibirliler-inden belli etmeseler’ de çaresizler.
Ey dünya efendileri kendini paranla, mülkünle, makamına, şöhretine böbürlenenler. Şunu anlayın ve görün artık; hem bu alem, hem görünmeyen alemin sahibi var. Hepiniz bilirsiniz, fakat anlamak istemekte zorluk çekersiniz; insanlığın geçmiş tarihine dönüp bir bakın nice kavimler efendileri yerle bir olmuş hüsrana uğramış, gelin yaratanı emirlerine filen uyun dünya varlığı denilen yer bir nefes alışındır. Değerli genç kardeşin anlayın, bu virüs belasından korunun, gençliğine sakın güvenip evinde ailene virüsü sokma ve sen gençsin geleceğe umutların varsa oda sağlıklı olursan olur. Değerli büyüklerim sizler ülkenin çilesini çekmiş büyüklerimizsiniz geçmişinle geleceği bilen tecrübelere sahiplerisiniz sabırla bekle dışarı çıkma hastalığa pirim verme ve tüm sağlık çalışanı sizler fedakar önemli değerler-siniz. Bir cankurtaran bin mükafatı olacaktır. En derin duygu saygılarımla; Allah yar ve yardımcınız olsun. Tez zamanda bu virüs bertaraf olsun.” İNŞALLAH”
NEDEN BÖYLE OLDU UNUTTUK SENİ
Kölelik ettikçe biz yanlışlara,
Alkış tuttukça her hallerine,
Yanlışa doğru dedik biline,
Neden böyle oldu bir düşünsene.
*
Duygumuz körlendi hava hevese,
Ruhumuz kirlendi altın kafeste,
Dost bulamadık doğru adreste,
Neden böyle oldu bir düşünsene.
*
Eğdik başımızı eyvallah dedik,
Sel olsa’ da gözyaşı artık,
Dolmaz olur gönüller kırık
Neden böyle oldu bir düşünsene.
*

Azgın denizler gibi dalgalanınca,
Mülkün korkuları tatlıdır cana,
Haramı helalle çıkardık limana,
Neden böyle olduk bir düşünsene.
*
Fitne derdinden girdikçe zora,
Bulamadık çare düştük çukura,
Eğri büğrü yolda oyalandıkça,
Neden böyle olduk bir düşünsene.
*
Savaşmadık cehalete göz kapadık,
Olan bunca fırsatları kaçırdık.
Yalan çelengini kibirle ördük,
Neden böyle oldu bir düşünsene.
*
Her Cuma, doldurduk camilerini,
Döktük secdelerde alın terini,
Saflar tuttuk dinledik ayetlerini,
Neden böyle olduk bir düşünsene.
*
Yükselmedi hak içinde yerimiz,
Sanki kalınlaştı, haya derimiz.
Her makyajla oldukça kirimiz,
Neden böyle oldu bir düşünsene.
*
Verdik çürükleri ayırdık maldan,
Fakiri kandırdık petekten, baldan,
Tonlarca ürünü topladık daldan
Zekatı vermedik bir bir düşünsene.
*
Kalpler doldu nefretle kinle,
Haşır neşir olduk hurafelerle
Yüce Rahibimiz affını eyle,
Neden böyle olduk unuttuk seni.
Y.T:27.03.2020

Korona’nın ailelere ettikleri!

Korona’nın ailelere ettikleri!

Yazı başlığıma bakarak vahim durumlardan bahsedeceğimi zannetmeyin!.

Zaten pek de iç açıcı olmayan gündemi hüzünlü şeyler yazarak daha da kasvetli bir hale getirmeye hiç niyetim yok.

Şu günlerde hepimizin bir parçacık da olsa tebessüme ihtiyacı var.

Şu son bir kaç gündür sosyal arenada, bu süreçte bir arada yaşamak zorunda olan aile üyelerinin üzerine yazılmış komik paylaşım ve hicivlere bakarak gülümsüyorum. Böyle zamanlarda Türk insanının kendini espriye ve zeka ürünü komediye vurma hallerine bayılıyorum.

Çünkü bu durum aslında ” her şeyin farkındayım ama şu dönemi gülerek geçirmeyi tercih ediyorum” tutumundan başka bir şey değildir. Ve bu yaklaşım şeklini sonuna kadar destekliyorum.

Keza 83 milyon insan birleşerek, her Allah’ın günü oturup ağlasak da bu günlerin gelişimini değişteremeyeceğiz. Şu günlerdeki ülke ve dünya gerçeğimiz bu!. Dolayısıyla bu şartlarda yapılacak en pozitif davranış, abartıya kaçmadan ruh hallerimizi bu şekilde korumak olacaktır.

Tam da hayatlarımızın şu dönemecinde aile düzenine işin bir de reel boyutundan bakacak olursak; fazla hazır neşir olmaktan kaynaklı aile kavgalarının daha çok arttığı haberlerine sıklıkla denk gelmeye başladık. Maalesef içinde olduğumuz sürecin üzücü ve gerçek olan yanı da bu.

Biraz olumlu ve iyimser düşünmeye ne dersiniz!

Hadi gelin bu süreci aile içi kavgaya dönüştürmektense aile bireylerini daha iyi tanıma sürecine dönüştürelim!

Kimi zaman sessizliğimize bürünüp kendimizi dinleme sürecine,

Tıkıldığımız metrekarelerde hayatın buhranlı taraflarını görmektense, kendimize zaman ayırma sürecine,

Ve belki de bu uğurda yepyeni uğraşlar kazanma, kendimizi farklı konularda test etme sürecine çevirelim.

Daha bitmedi!

“Ben seni hiç tanımamışım” diyen kalp kırıcı çiftler olmak yerine, ” bu yönünü ilk defa keşfediyorum ” diyen çiftlere dönüşelim!

İş ve günlük hayatlarımızın yoğunluğundan dolayı genelde dinliyormuş gibi yaptığımız ama ruhen dinlemediğimiz çocuklarımızın yaşlarına inerek onları anlama sürecine çevirelim.

Yeterince ilgilenemediğimiz ve hatta belki de sevgimizi derin bir şekilde gösteremediğimiz çocuklarımıza bağırıp, kızmak ve susturmaya çalışmak yerine iki kulağımız, beynimiz ve yüreğimizle kendimizi onlara adamak sürecine girelim; gerçekten duymak, hissetmek ve onları anlamak için!

Devrin insanları olarak unuttuğumuz aile bağlarımızı, aile içi saygıyı ve sevgiyi yeniden inşa edelim!

“Aile muhabbeti ve aile sıcaklığı” dediğimiz unsurları hatırlayarak kapalı kapılar ardında kalan hayatlarımıza can verelim!

Bir aile olabilmenin ne büyük değer olduğunu aile içi muhabbet ortamları kurarak, kim bilir belki de ailece oynanan oyunlara sarılarak birbirimize hatırlatalım.

Ne dersiniz, sizce bunları yapmayı özlemedik mi?

Eğer bunları yapabileceğinize inanıyor ve bu yazdıklarımı özlem duyarak, dudağınızda buruk bir tebessümle okuyorsanız bu yazının sonuna gelir gelmez kolları sıvayın derim!

Çünkü hayat çok kısa… Hayatın içindeki muhtemel yaşanacak olan tek bir dakikayı bile ıskalama lüksümüz yok!

Artık yok!.

Silkelenin güzel insanlar!.

Silkelenin ve yaşamlarınızda sizin dışınızda size en yakın olan ailenize sevginizi ve hoşgörünüzü gösterin.

Sağlık ve muhabbet içinde kalın.

 

Koronavirüs Futbolu Vurdu

Koronavirüs Futbolu Vurdu

Tüm dünyayı dehşete düşüren Koronavirüs salgını, futbol sektörünüde yoğun bakıma aldı.

Seyircisiz oynama önlemi bile, Koronavirüs salgınının hızını kesemedi.

Şimdi hep birlikte, bu fırtınanın en az hasarla dinmesini bekliyoruz.

Bu gergin dönemde, sevinçlerimizi bile yaşayamaz hale geldik.

Üçüncü ligde oynayan Karacabey Belediyespor ligin bitmesine altı hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.

Yaptığı 15 maçın, onbirini kazandı. Dört maçta berabere kalarak yenilmez olduğunu ispat etti.

Bursaspor ise, ilk iki içindeki yerini garanti edemedi.

Hatayspor ile Erzurumspor’un bu bölgeye başka bir takımı sokmamak için direndiğini görüyoruz.

Hatayspor son haftalardaki çıkışları ile ilk iki içindeki yerini sağlamlaştırmış gibidir.

Erzurumspor’da ise bir durgunluk görüyoruz. Bursaspor’un iki kez önüne gelen fırsatları kaçırması, Akhisarspor ve Adana Demirspor’un da önünü açtı.

Bu iki takım da Bursaspor’la aynı düzeye geldiler. Şimdi uzun süre ikincilik koltuğunda oturan ErzurumSpor’un üç rakibi daha oldu.

Maçlar başladığında, Erzurumspor, Bursaspor ve Akhisarspor’un kıyasıya bir ikincilik savaşı vereceğini göreceğiz.

Devre arasında, Bursaspor’un iddialı takımlarla deplasman maçı yok diye seviniyorduk.

Ama. Sonuncu sıradaki Eskişehirspor’a Bursa’da yenildik.

Sondan ikinci sıradaki BoluSpor’la da Bursa’da berabere kaldık.

İşte bu iki sonuç, Bursaspor’u şampiyonluktan etti ve ikincilik ihtimalini de tehlikeye soktu.

 

Günün Sözü

Başkalarının bizi kızdıran tarafları,

Kendimizi anlamamıza yol açar.

“Jung”

DEVLETİN ÖNEMLİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAN FABRİKALAR NEDEN ELDEN ÇIKARILDI VE ŞİİR’İM

DEVLETİN ÖNEMLİ İHTİYAÇLARINI KARŞILAYAN FABRİKALAR NEDEN ELDEN ÇIKARILDI VE ŞİİR’İM

Bu şeker fabrikaları düşünün: Çiftçiden, işçiye. Nakliyatçı-dan hayvancılığa kadar uzanan bir yelpazeyi kapsıyor şeker üretimi. Çiftçi ekip biçiyor. İşçiler ter döküyorlar toprağa. Toprak emeği karşılıksız bırakmıyor. Sonra nakliyatçılar devreye giriyor, sonra fabrika süreci. Bir tarafta şeker elde edilirken, diğer yanda hayvanlara küspe dağıtılıyor, maya çıkıyor. Esensta kullanılan kimi kimyasal birleşimler çıkıyor. Bugünlerde, bu fabrikalar olsaydı bazı dezenfekte ve kolonya ürünler özel sektörden fırsatçı kesimlere meydan kalmazdı; devletin fabrikalarında üretilir, vatandaşına ucuz hizmet giderdi ve Türkiye gibi bir ülke önemli üretim fabrikaları devletin elinde olmalı, hem’ dar günlerde zorda kalmaz, hem’ de işsizlik oranı azalır.

Elbet, devlet, kendi asli görevini yapmalıdır. Ticaret yaparken özerkleştirerek verimliliğini artırmalı nedensiz politik davranışlardan kaçınmalıdır.  Bunu milletin menfaati doğrultusunda doğru bir sürece dönüştürmelidir. Çalışanla ortaklık, yani; İşçiler çalıştıkları fabrikanın sahipleri olabilirdi. Yahut kooperatiflere bırakıla bilirlerdi. Milletin menfaati, ülkenin istikbali neyi gerektiriyorsa o gelecek zor günler için yapılmalıydı. Bu kuruluşlar Milletin vergileriyle. Milletin alın teriyle kurulmuş. Milletin sermayesiyle yükselmiş fabrikalar, aynı titizlikle ve hassasiyetle değerlendirilmeleri yapılmalıydı.

Bu günlerde korona virüsü sebebiyle yaşadığımız zor günlerde, Refik Saydam Hıfzıssıhha. Enstitüsü yani birçok aşı üretimi yapan devasa labrador.  2011 yılında kapanmamış ve satılmamış olsaydı veya SSK ait İstanbul, Şişli Bomanti ilaç fabrikasını 2005 yılında satmak yerine geliştirilseydi;  içinde bulunduğumuz durumdan çok farklı kolaylıklar olurdu; Bunun adı milli ve yerli üretim olmuş olurdu ve millilik ortak aklın paylaşımıdır. Ben yaptım oldu. Ben yaptım bitti, demek yerine, ilgili kesimlerle ortak düşünceyi millet menfaatine döndürülerek, dinlemek, ondan sonra sağduyuyla hareket etmek en isabetli olurdu.

Bugün dünya bir virüsle savaşıyor her ülke kendi derdinde, kendi insanını nasıl az hasarla kurtarma yolunda kimse kimsenin dostu değil ve gelecek her türlü kayıpları nasıl düzeltirim mücadelesi içindedir. Bizim ülkemizi yönetenlerde aynı çabalar içinde ve başta sağlık kurumlarında şuan zor görevler yapan tüm çalışanlarına bir teşekkürü borç bilerek “teşekkürler”. Gemlik’ ilgili yetkililerden ricadır. Bu korona belasıyla ön planda mücadele eden sağlık ekibin evinde istirahati değil bir otel veya devletin misafir yerlerinde dinlenmeliler ve kendi yakınlarını’ da riske sokmasınlar. Sizler milletimizin gururu ve zorlukları aşan mücadele yapan askerlerisiniz ve önemlisiniz; Ülkemi yöneten siyasilere gelin bu ülkenin temel ihtiyacı olan önemli ürün üretimlerini özel sektöre bırakmayın devletin kendi üretim fabrikalarını tekrar kurarak özerk bir şekilde yönetimle aslına dönüşsün. Bacalar tütsün birlikte güç olsun, karnı tok, alnı dik, yüzler gülsün, milletçe tek vücut olsun. Değerli gençler sağlıklı yaşam için umutla yarını düşün dışarıda gereksiz bulunma virüsü kapma yakınına bulaştırma ve siz değerli büyüklerim sizler dışarıya çıkmayın sabırla bir seferberlikte olduğunuzu düşünün hasta olmayın sağlıklı kalın ’ki tedbir al takdir Allah’tan diyerek, yarına umut olun, sağlık yoksa her şey hiçtir.    Rabbim bir daha böyle zor günleri yaşatmasın. “Amin”

İNSANLIĞI KÖLE ETTİ KORONA VİRÜSÜ

Çin’den çıktı sardı dünyayı,

İnsanlara musallat korona virüsü!

Ateş küllerinden rüzgarla yaydı,

İnsanlığı yakan korona virüsü!

*

Hırslı yönetimi ateistim der,

Doğu Türkistan’a zulüm eder

Fakirini deney tahtası yapar

Bahanesi oldu korona virüsü.

*

İran’a misafir kalmış yatıya,

Kimileri kaçarak çıkar bacaya,

Çok zararlar verdi batıya,

Ekonomiler çöktü korona virüsle.

*

Der Mehmet Siyonist pazarı

Dünyaya aşıladı tohumla kini

Orkestra ABD kazanır parayı

İnsanlığı köle etti korona virüsü.

Y.T: 22.03.2020

“SAYGI VE SEVGİYE BUGÜNLERDE DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR. Ve ŞİİR’İM”

“SAYGI VE SEVGİYE BUGÜNLERDE DAHA FAZLA İHTİYACIMIZ VAR. Ve ŞİİR’İM”

Saygı ve sevgi insanlar arasında iyi bir bağ oluşmasını sağlar. Bu bağ sayesinde insanlar birbirleriyle iyi geçinmeleri, güçlenmeleri için önemlidir. Saygıyı ve sevgiyi insanlar çocuk yaşta, başta aileden öğrenir. Büyüdükçe de geliştirir, bu yüzden çocukların eğitimi ailede başlar. Ailede bir çocuğa insanlara karşı saygı duyması öğretilir ve okul eğitimi ile geliştirilerek tamamlanır, bu çocuk hayatı boyunca insanlara saygılı davranır. Fakat ailede çocuğa iyi bir eğitim verilmediyse okul eğitiminde ’de yeterli öğretim yoksa hiçbir zaman insanlara saygılı davranmaz. Bundan dolayı hem ailesinde hem toplumda karışıklıklara sebep olur. Aile içinde saygılı davranan bir çocuk toplumda da saygılı davranır. Toplumda saygı insanlar arasında hoş görü anlayışları gelişir. İnsanlar, birbirlerine saygı duyarsa birbirlerinin hakkını gözetir. Bu insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamasını sağlar. O toplum gelişir ve ilerler, birazda olsa huzurlu yaşarlar.

Toplumda saygı tek başına yeterli değildir. Saygının yanında insanlar birbirine sevgide duymalıdır. İnsanlar birbirlerini severse her zaman diğerlerine yardım etmek ister ve sevgi saygı değerleri, çok daha gelişir ve aileden başlayan okullarda vücut bulan sevgi ve saygı toplumda huzuru pekiştirir. Saygının sevginin olmadığı yerde huzurda olmaz zifiri karanlık bir gecenin görünmez yolu gibidir. Sevgi geçici tarifle ifadesi olmaz ve sevgi daim olmalı yapmacık göstermelik olmamalıdır. Sevgide sadakat, samimiyet olmadan bir anlamı manası kalmaz. Sevgi sevenlerine sonsuza kadar olması gereken selam salat hoşgörü içinde olmalıdır. Sevgiler yeşermeli ve tüm sevdiklerimizin ömür boyu sevgi ve saygıyla dolu güzel günler yaşanmasını ve sevgi, saygı içinde, milletimizin birliği için, ülkemiz, bayrağımız için ve geleceğimiz için güçlü olmamız ve iri olmamız, birliğimizi, sevgiyi ve saygıyı genç kuşaklara önemini öğretmeliyiz ve aktarmalıyız. Tehlikeli bu coğrafyada vatan topraklarını iç ve dış tehlikelere karşı birbirimize saygı, sevgi anlayışıyla tek vücut olmak mecburiyetindeyiz. Rabbim yar ve yar yardımcımız olsun. “Âmin.”
SENDE SEVGİ SEVENDE DİYARIN OLSUN
Sen bilir’ misin o sevgi nedir
Gönülden seven bir sevgin olsun.
Güzeli, çirkini çıkar ve ayır
Sevgi sende sevenin o olsun.
*
Ağaçta dal büyürse filizi vardır
Dalda yaprak çoğalır yeşil olur
İrili, ufaklı şekiller alınca büyür
Sevgin o perden kabuğu olsun.
*
Tüten ocakta gönülde açsın güller
Varlık, yokluktan ayrı, ayrıdır yerler
Dertli hallerinde farkı başka olurlar
Sende sevgi, sevende diyarın olsun.
*
Ömürde cefalar artar bilmezsin
Vefa dediğin yaşanan o anıların
Binler döksen kırsan o çektiğin
Sende sevgi onda diyarın olsun.
Y.T:26.09.2018

Yaprak dökümü!

Yaprak dökümü!

 

Tüm dünya olarak istemsiz, zorunlu bir dönüşümün eşiğindeyiz.

Biyolojik istilanın zorbalığında yaprak dökümü yaşıyor insanoğlu! Göremediğimiz, henüz aslını feslini bilmediğimiz düşmanımız usul usul bir devri kapattırıyor bizlere.

Bu durumdan ders çıkarmalı mıyız ya da hangi dersleri çıkarmalıyız? diye sormadan etmemeli insanoğlu.

Çünkü ben almamız gereken bir değil, onlarca ders olduğunu düşünüyorum süre gelen şu günlerde.

Bu tarihsel dönüşümün kapı aralığında insanlık adına ve insanoğlu olarak aslında ne kadar aciz ve çaresiz olduğumuzu hatırlatan büyük bir sınav veriyoruz.

Muhtemelen bu yıkım bittiğinde geriye kalanlar, birbirine daha büyük bir samimiyetle sarılacaklar, sarılmalılar!

Bilimin tüm hurafelerden çok daha üstün olması gerektiği sonucu çıkarılacak,  çıkarılmalı!

Kibri, egosu, hırsı ve aç gözlülüğü  tavan yapmış olan varlıklar olarak burnumuz kırılacak, kırılmalı!

Ayrımcılık, üstünlük savaşı, zengin-fakir edebiyatı bitecek, bitmeli! ( ki bunun biteceğine inanmıyorum. Zira tam aksine, bu yıkıcı dönemin sonuna gelindiğinde muhtemelen pek çok eski zengin yerini, yeni zenginlerin yer aldığı bir sıralamaya bırakacaktır!).

Uluslar ve onları yönetenler savaşçıl değil barışçıl olmayı ve aslında dünya denen derin kasede bir bütün olarak piştiğimizi öğrenecekler, öğrenmeliler!

Sözün özü; birlik olarak, kimsenin kimseden üstünlüğünün olmadığı bilinciyle yaşamayı öğrenmek zorundayız, er ya da geç.

Hem Hz.Mevlâna da dememiş mi; “kar taneleri ne güzel anlatıyor birbirine zarar vermeden de yol almanın mümkün olduğunu”.

Hiç bir varlık başka bir varlığa insanın insana verdiği zararı vermemiştir. Şimdi ise, bireysel bencilliklerimizin bedelini toplumsal bencilliklerle ödüyoruz.

Öyle ya da böyle bu günler geçecek. Yaratıldığımız alemde var olan hiç birşey kalıcı değildir. Geçip gitmeye, bitip yok olmaya mahkûmdur. Sevinçlerimiz, mutluluklarımız, acılarımız, hüzünlerimiz vakti geldiğinde nasıl bitiyorsa, toplumları etkisi altına alan savaşcı virüs de miadı dolduğunda son bulacak.

Önemli olan, bu sürecin sonundaki yapılanmada her birimizin ve her toplumun nasıl bir duruş sergileyeceği.

Kazanımlarımızın mı yoksa kayıplarımızın mı üstün geleceği…

Adil olmayan, tek taraflı bu sınav bittiğinde insanoğlunun sil baştan neleri, nasıl inşa edeceği önemli.

Hepimizin şapkasını önüne koyup bol bol düşünmesi gereken çok şey var!

İşte bu günler ve bu günlerin ardından gelecek olan günler vakit kaybetmeden bunu yapmamız gereken günlerdir.

Tüm bunlar olup biterken minik bir teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Bu teşekkür hepimiz adına olsun;

Her birimizin risk altında olduğu günlerden geçerken sanırım haber almanın önemini de bir kez daha anlamış bulunuyoruz. İmkanı olanlar evlerine kapanıp bu sürecin geçmesini beklerken, meslekleri itibarıyla can hıraş bir şekilde gece gündüz çalışarak, bizlere en doğru bilgilendirmeyi sunmak, her durumdan haberdar edebilmek için korkusuzca her ortama giren basın- yayın grubunda çalışan tüm emekçilere teşekkürler.

Siz var olduğunuz sürece haber alma özgürlüğümüz de var olacaktır.

 

“EVDE KAL TÜRKİYE” diyerek, haftaya yine burada sağlık içinde görüşmek dileğiyle.

 

18 Mart Zaferi

18 Mart Zaferi

Aslında, hepimiz Çanakkale’de nasıl bir destan yazıldığını çok iyi biliyoruz.

Dönemin süper gücü olan, İngiltere’ye ait donanmanın, 26 Mayınla nasıl denizin dibine gönderildiğini hatırlıyoruz.

Anafarta ve Conk Bayırı savunmaları ile, her zaman iftihar ediyoruz.

Peki, yabancı tarihçiler, Çanakkale zaferimize nasıl bakıyorlar.

Aradan 103 yıl geçmesine rağmen, Çanakkale zaferimizin hala yabancı tarihçilerin, ilgisini çekmeye devam ettiğini görüyoruz.

Çanakkale Zaferimiz üzerine yazılan kitapların, Birinci Dünya Savaşının en önemli cepheleri için, yazılan kitapların sayısından, 10 kat fazla olduğunu öğreniyoruz.

İngiliz yanlısı tarihçilerin, aslında Osmanlı kazanamadı, biz taktik ve stratejik hatalarımız nedeniyle kaybettik, şeklinde kıvırdıklarını da okuyoruz.

Gerçekçi yabancı tarihçilerin ise, Osmanlı kazandı, çünkü taktik ve stratejik açıdan komuta üstünlükleri vardı dediklerini öğreniyoruz.

Aslında, Çanakkale şehitliğini gezenler, başka türlü düşünemezler.

Tarihçi, George Cassar ve Çanakkale savaşı “Ateş Altında Komuta” kitabının yazarı, Edward Ericson’u okumalıyız.

Biz zaten, büyük zaferimizin farkındayız.

Ama. Yabancı tarihçilerin büyük bölümünde, bu zaferin farkında olduklarını görünce gururlanıyoruz.

Yıllar önce, Çanakkale Anıtı yapılması konusunda, dönemin basınının büyük kampanya düzenlediğini hatırlıyoruz.

Yapılan muhteşem anıtın, bizim dışımızda başka ülkeleride ilgilendirdiğini biliyoruz.

Çanakkale Anıtının küresel bir anıt niteliğine büründüğünü görüyoruz.

Yabancı turistlerin şafak vakti bekleyişlerini biliyoruz.

Çanakkale Anıtını, Türkiye’de ziyaret etmeyen hiç bir ilimiz kalmamıştır dersek yalan olmaz.

Çanakkale Anıtı, Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyetini birbirlerine perçinleyen tarihsel bir bağdır.

 

Günün Sözü

İyiliği gizli yapanlar,

Allah’a inananlardır.

“Balzac”

ÇANAKKALE SAVAŞI KURTULUŞU VE ŞİİR’İM

ÇANAKKALE SAVAŞI KURTULUŞU VE ŞİİR’İM

        Dünyanın farklı milletlerinin askeri güçlerinin karşı karşıya geldiği ve acımasızca, Türk milletini yok etmek için savaşın olduğu yerdir. Fakat Çanakkale zaman içinde dünya milletlerine barışın önemini öğreten ve pekiştiren ifadesi olan ve Çanakkale Türk milleti içende bir onur, gurur, şeref abidesidir. Çanakkale Türk milletinin vatanını canı pahasına nasıl koruduğunu ülkesini nasıl kurduğunu örnek olarak gösterilen yerdir.

 

       18 Mart1915 de Çanakkale de ufukları ümit ve zafer neşesi kaplayan bir günde doğdu. İtilaf donanması 18 savaş gemisiyle Saat 10.00’da boğazı yarıp geçmek üzere girmeye başladılar. İlk ateşi TRIUMPH zırhlısı, Çanakkale’ye 12 Km. mesafedeyken saat 11.15’te açtı. Savunma planımıza göre, gemiler topçularımızın ateş menziline girinceye kadar pusuda bekleyecek ve baskın tarzında ateş açılacak ve nitekim böyle yapıldı.

 

      Düşman yaklaştıkça, topçularımızın giderek yoğunlaşan isabetli atışlarıyla karşılaşıyordu. Saat 12.00’ye geldiğinde orta kesimdeki 3 tabyamız ağır hasar almış, ama ayakta kalan diğer topçularımızın hedefini şaşmayan mermileri AGAMENNON zırhlısının çelik yeleğini parçalamış, INFLEXIBLE zırhlısının komuta köprüsü uçurulmuş ve bu arada düşman donanması Çanakkale’ye 7 Km. kadar sokulmayı başarmıştı. Savaşın en şiddetli anları yaşanıyordu. Türk topçuları boğazı cehenneme çeviriyor, düşman zırhlıları da kıyı şeridindeki mevzilerimize kurşun yağdırıyor kıran kırana bir savaş oluyordu.

 

     Bu sırada Fransız GAULOIS zırhlısı aldığı ağır yaralarla saf dışı kalmış, BOUVET zırhlısı yırtılan çelik gömleğini yenilemek üzere geriye kaçarken, bir gece önce Dz. Yzb. Hakkı’nın NUSRET mayın gemisiyle boğaza döşediği mayınlara çarparak 639 personeli ile birlikte karanlık limanın sularına gömülerek kayboluyordu. Bouvet’in imdadına koşan SUFFREN ve GAULOIS da aynı akıbete uğramıştır. Saat 15.00’te IRRESISTIBLE ve onu takiben 16.00’da INFLEXIBLE ve 10 Dakika sonra OCEAN zırhlıları, tam ileri atılacaklarken onların da ayakları Yzb. Hakkı’nın tuzağına takılarak batarken, INFLEXIBLE güçlükle kurtularak römorkör yedeğinde İmroz’a dönüyordu. Böylece 6 saatte 3 büyük zırhlısını kaybeden, bir bu kadarı da ağır hasara uğrayan gemilerini acıyla seyreden Amiral De ROBECK, kalanları kurtarabilme telaşıyla saat 17.30’da boynu bükük çekilme emrini veriyordu. Bu manada denildi boy ölçüler alındı! “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ”

 

       Aziz şehitlerimiz vatanı için canlarını seve, seve vererek ebedi mekanların’ da en yüce makama yükselterek, bu vatan topraklarının, her karışı şehit kanlarıyla sulamış, Ülkemizin bugünlere ulaşmasında çok zorluklara göğüs gererek, bu günlere gelmemiz, bu değerleri yüksek bilinç ve şuur içinde şehitlerimizin, bizlere bıraktığı emanet değerini bilerek gelecek kuşaklara doğru taşımak, aktarmak ve Cumhuriyetimizin yönetim sisteminin değerlerini bilmektir. Türk milletini dünya milletleri arasında hak ettiği yere değerleriyle canlı tutarak yüceltme bilincini yükseltmektir. Bu inançla Çanakkale zaferi kutlu olsun. Bu toprakları milletimize canlarıyla mukaddes vatan kılan başta Mustafa Kemal Atatürk’e silah arkadaşlarına bütün şehitlerimize kahramanlarımıza rahmetle şükranla anarak mekanları cennet olsun. ”Türk Milletinin Çanakkale Zaferi kutlu olsun.”

 

ÇANAKKALE

Çanakkale bu cihanda tektir varlığın,

Tarih şahit yazdığın senin destanın,

Ya istiklal! Ya ölüm yeminin, 

Çanakkale hürriyete giden yolusun sen.

*

Seni bitirdik diyen zalim güçlerin,

Karşına çıkan düşman top tüfeğinden,

Senin topun donanman tüfeğin bataryan,

Çanakkale geçilmez denilen yersin sen.

*

Nice yiğitler yılmadı cenkler devinden,

Koştu senin bağrına çıktı evinden,

Sen onların açtığı alevli yolundan,

Çanakkale sen bayraklaşan yersin sen.

*

Toprağına düşmüş nice yatan şehitler,

Yağmur yağınca sularda kanları kokar,

Meydanında parlayan kızıl o akşamlar,

Çanakkale sen bayraklaşan yersin sen.

*

Bir destan okunuyor senin mazine,

Okurken gözüm dolar geçen gününe,

Şehitler, diyarı, bayraksın böyle biline,

Çanakkale yedi düvelle cenk ettiğin yersin sen.

Y.T: 14.03.2018