Köşe Yazıları

Polikistik Over Sendromunda (PCOS) Nasıl Beslenmeliyiz?

Polikistik Over Sendromunda (PCOS) Nasıl Beslenmeliyiz?

Polikistik over sendromu yumurtalıklarda iyi huylu ve küçük küçük, içleri su dolu kistler oluşmasıyla gelişir, adet düzensizliğiyle kendini gösteren, aynı zamanda kilo artışı, vücutta tüylenme ve sivilce oluşmasına neden olan bir kadın hastalığıdır.
Polikistik over sendromuna genellikle insülin direnci eşlik eder. İnsülin direnci olduğu için kilo artışı görülebilmektedir veya kilolu olunduğu için insülin direnci oluşmaktadır.
Peki polikistik over sendromunda nasıl beslenilmelidir?
1. Glisemik indeks değeri düşük besinler tercih edilmelidir. Yani kan şekerini aniden değil yavaş yavaş yükselten besinler tercih edilmelidir; örneğin muz yerine elma, süt yerine yoğurt tercih edilebilir. Bu tür besinler insülin seviyelerinin düşmesini sağlayarak kilo vermeye yardımcı olur.
2. Günlük su tüketimi 2 litrenin üstünde olmalıdır. Su tüketiminin artmasıyla birlikte metabolizma hızlanacaktır ve vücutta yağlanma azalarak PCOS gerileyecektir.
3. Basit şeker içeren besinler tüketilmeyerek posalı besinlerin tüketimi arttırılmalıdır. Örneğin sebze yemekleri, salata, baklagiller, meyveler tüketilmelidir. Meyve şekeri; meyve ölçülü tüketildiği sürece sorun olmayacaktır ancak basit şeker ve birçok besinde bulunan glikoz şurubu kan şekerini aniden yükseltip aniden düşürerek insülin seviyelerini oynatmaktadır bu şekilde vücut yağ oranı artarak PCOS tetiklenmektedir.
4. Karbonhidrat oranı düşük; protein oranı yüksek olacak şekilde beslenilmelidir. Bu şekilde hem yağ yakımı hızlanacak hem de uzun süreli tokluk sağlanacaktır.
5. Çok yağlı veya kızartılmış besinlerden uzak durulmalıdır. Fırınlama veya haşlama yöntemleri tercih edilmelidir.
6. İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır, bu tarz besinler; karbonhidrat içeriği yüksek olduğu ve çoğu glikoz veya mısır şurubu içerdiği için insülin seviyelerini oldukça etkileyerek kilo artışına sebep olmaktadır.
7. Gün içerisinde en az 1 saat egzersiz yapılmalıdır; yapılan diyet sporla desteklendiği sürece kilo kaybı daha fazla olacaktır.

ÇOCUĞUNUZDA DİKKAT EKSİKLİĞİ OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARSINIZ?

ÇOCUĞUNUZDA DİKKAT EKSİKLİĞİ OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARSINIZ?

Sevgili öğrenciler; Saygıdeğer anne babalar,

Dikkat eksikliğiyle ilgili size önemli bir uyarı yaparak yazıma başlamak istiyorum. Çoğu aile çocuğumda dikkat eksikliği var deyip doktorlarımıza başvurup ilaç kullanıyorlar. Tıbben dikkati belli saatler toparlayan ilaçlar vardır. Tıbba karşı değiliz mutlaka bir hastalıkla karşılaşınca önce hekime başvurmalıdır. Fakat burada çok önemli ve çok kritik bir nokta vardır. Dikkat eksikliği var diye doktora götürüp ilaç kullandığınız çocuğunuzda gerçekten dikkat eksikliği var mıdır?

Dikkat eksikliği iki türlüdür. Birincisi gerçekten de tıbbi olarak dikkat eksikliğidir. Bu kişiler ya da öğrenciler doktora gidip tedavi olmalıdır. İkincisi ise ilgi çekmeme kaynaklı dikkat eksikliğidir. Bu durumdaki öğrencileri boşuna doktora götürüp ilaç kullandırıp vücuduna zarar vermeyelim. Neticede ilaçların çoğu kimyasaldır.

Bilgisayar, tablet ve telefonlardaki oyunlar ve uygulamalar çok hızlı hareket ettiğinden dolayı, öğrencimiz masa başına geçip Matematik ve Türkçenin soğuk yüzüyle, yavaş ilerleyen ortamıyla karşılaşınca ister istemez sıkılırlar. Zaten şu andaki öğrenciler bildiğiniz gibi z kuşağı çocukları olduğu için bebekliklerinden beri rahat büyümüş ve hareket etmişlerdir.

Gün boyu Sosyal medyada takılıp oyun oynayan öğrencimiz masa başına geçip formül ve bilgilerle karşı karşıya kalınca sıkılması kaçınılmazdır. Öğrencimiz sıkılır, bunalır ve canı zaten ders çalışmak istemediği için masa başında ara ara başka hayaller kurarlar. Tam da bu esnada öğrenciyi gören anne baba bunu dikkat dağınıklığı zanneder. Hâlbuki değildir. Bu ders çalışmanın öğrencinin ilgisini çekmemesi kaynaklı bir durumdur. Tıbbi yani gerçek dikkat dağınıklığı değildir. Burada doktora ilaca gerek yoktur. Öğrenci biraz kendini zorlasa ya da dikkat toparlayıcı antrenmanlar yapsa (Youtube da dikkat eksikliği Ömer Karaman yazarak bu konuda detaylı bilgilere ulaşabilir siniz) sorun bir iki haftada ortadan kalkacaktır.

Peki, biz nasıl anlayacağız çocuğumuzda tıbbi dikkat eksikliği olup olmadığını? Çok kolay.

Çocuğunuzla bir dizi, sinema filmi veya program izlerken anne baba ben dalmışım en son şu sahnede kalmıştım sonrasını hatırlamıyorum dediği oldu mu hiç? Ya da oyun oynarken daldığından bir sürü puanlar kaybettiğinden bir türlü düzgün oyun oynayamadığından bahsetti mi hiç? Çünkü gerçek dikkat eksikliği olan öğrenci hayatının her anında yaşar bu durumu ve ara sıra dalmaları olur. Televizyon izlerken de dalar oyun oynarken de ve zamanla oyun oynayamaz hale gelir.

Bilgisayar, tablet ve telefonu oynarken cin gibi ama derse gelince dikkati dağılıyor. Hayır, bu dikkat eksikliği değildir. İlgisini çekmiyor, sıkılıyor ve başlıyor hayaller kurmaya o esnada da dalıyor.

Çocuğunuzda dikkat eksikliği varsa aşağıdaki yorum kısmına ya da mail adresimize yazınız. Konuyu daha da detaylandırıp çözüm yollarını inceleyelim.

Eğitimle ilgili soru veya sorunlarınız için mail atınız…

Matematik Öğretmeni & Eğitim Danışmanı

Ömer KARAMAN

İletişim= omerkaraman2003@hotmail.com

(Eğitimdeki sorunlara tanım değil, çözüm üretiyoruz. Youtube Ömer Karaman kanalımızı mutlaka takip ediniz)

 

 “2020 YILI SON GÜNÜNDEN 2021 MERHABA VE ŞİİR’İM”

 “2020 YILI SON GÜNÜNDEN 2021 MERHABA VE ŞİİR’İM”

31 Aralık 2020’yılının son günü zaman denilen elle tutulmuyor sadece yaşanıyor ve hep birlikte bugünün başlayan saatlerinden geriye doğru sayarak bu günün son saatinden. 2021 yılına merhaba diyeceğiz. Her yeni yılda yeni umutlar, düşler, sevgilerle hayata tutunmak, keşke demeden geçecek zamanı iyi değerlendirmek ve işe yaramayan günler hiç gülmediğimiz günleri bilerek, bir önceki günden daha güzel umutları taşıyarak zamanı boşa harcamamak bilinciyle, yaşamın biçimlendiği yer? “Yine zamanın olmasıdır.”

 

Rabbim 2021 yılının tüm İnsanlık ve İslam âlemine her anını en güzel şekiller vermeyi, Covit 19 virüsü def olsun, terör belası yok olsun ve bütün hastalarımıza acil şifalar versin. Gül için dikene razı olmak, yoksa dikeni de gülü de ret mi olmak. Ülkemin kara parçasından semalarına yükselen sevgi gülleri bol olsun. Yeni yılın birlik, beraberlik içinde huzur, sağlık, bereket, mutluluk getirmesini dilerim.

BİR GÜNEŞİN DOĞSUN YENİ YILINDA

Dünyayı kavurdun git artık yeter,

Biraz güneş doğsun bu yeni yılda.

Dert sıkıntı kalması artık yeter,

Bir güneş doğsun yeni yılında.

*

Felaket yılı oldun bak aleminde,

Yıkıp devirdin kalan bunca eserinle,

Kıtlık geldi tattırdın kendi elinle,

Bari güneşin doğsun bu yılında.

*

Gözlerde yaş geçti günler ayları,

Çok canları aldın yükseldi sayı,

Kabı-re doldurdun dost akrabayı,

Biraz mutluluk olsun gelen yılında.

*

Umutlar tükendi bedenler hasta,

Paralar çekildi haneler yasta,

Kuru ekmeği çok gören başta,

Bir güneşin doğsun yeni yılında.

*

Acılar sefaleti sen getirdin bize,

Güzel haberleri sen gönder bize,

Çilelerin bitsin neşeni ver bize,

Bir umut getirsin yeni yılında.

*

Kelebek gibi uçsak çocuklar koşsa

Gözlerde yaşlar dinse sevinçler coşsa

Güçlü devlete milletin gönlü hoşsa

Bir güneşin doğsun yeni yılında.

Y.T: 31.12.2020

PLANLI VE PROGRAMLI ÇALIŞMA

PLANLI VE PROGRAMLI ÇALIŞMA

Güneş, dünya ve ay belli bir yörüngede sürekli akıp gitmektedir. Yıldızlar ve gezegenler belli zamanlarda belli dönme ve ilerleme hareketi yaparlar. Hücrelerimizdeki her bir organelin yaptığı planlı ve düzenli çalışmalar vardır. Dikkat edersek en büyük galaksilerden en küçük yapı taşlarına kadar evrendeki muhteşem düzen; hep planlı ve programlı bir şekilde,  aksamadan devam etmektedir. Tüm kâinattaki sistem böyle iken bir öğrenci nasıl olur da plansız ve programsız çalışarak muazzam bir başarı yakalayabilir? Ya da sınıfında okulunda Türkiye çapında müthiş başarılar elde edebilir? Tüm kâinat sistemli bir şekilde hareket ederken ve kâinat bu şekilde dengeli iken biz nasıl olurda rastgele çalışarak hayatımıza yüksek bir başarı veya bir ihtişam katabiliriz?

Plansız programsız yapılan çalışmalar hem verimsizdir, hem de kısa solukludur. Rastgele çalışan öğrenci hangi dersten? Hangi konuyu? Niçin? çalışacağını bilmediği için bir müddet sonra çalışmayı bırakacaktır. Çünkü onu motive edecek, ona yol gösterip eksik konularını tamamlayabileceği bir çizelgesi yoktur.

Planlı ve programlı çalışmanın sayısız faydaları vardır…

—Planlı çalışmak öğrenciye başarı getirir çünkü planlı çalışan öğrenci planını genellikle eksik konuları giderme üzerine yapar ve konular içindeki eksiklikler giderildikçe öğrencimiz yüksek notlar almaya, iyi netler yapmaya başlar.

—Derslerine günlük planlı ve programlı çalışan öğrencinin tüm hayatı düzene girer. Çünkü hayatının diğer alanlarında da düzenli ve sistemli çalışan bir kişi olur.

—Programlı çalışan öğrenci daha az zamanda daha çok bilgi elde eder. Ders çalışmaya ayırdığı vakit azalır. Sosyal hayatına daha çok vakit kalır.

—Programlı çalışan öğrencinin özgüveni gelişmektedir, çünkü elinde belli bir plan vardır ve buna göre çalıştığı için sınav netleri ve ders notları yükselmektedir.

Günlük programlı çalışmanın burada bahsedemeyeceğimiz kadar çok faydaları vardır. Peki, günlük planlı programlı çalışmaya nasıl geçelim? Ders çalışma programımızı nasıl oluşturalım? Günlük planın oluşturulması çok detaylı ve uzun bir konudur. Bu nedenle bu konuyu biz başka bir yazımızda irdeleyelim inşallah. (Yine de Youtube da ‘ Günlük ders çalışma programı Ömer Karaman’ yazıp çıkan videoyu dikkatlice izleyerek günlük çalışma programınızı düzgünce oluşturabilirsiniz.)

Lgs ve Ayt sınavları ve okul sınavları gün geçtikçe yaklaşıyor. Derslerimize sıkı çalışalım mutlaka günlük çalışma programımız olsun. Konulardaki eksikliklerimizi tespit edip buna göre çalışalım.

Eğitimle ilgili soru veya sorunlarınız için lütfen mail atınız…

Çalıştığınız konuları detaylarıyla kavrayıp gireceğiniz tüm sınavlarda üstün başarılı olmanız dileklerimle.

Matematik Öğretmeni & Eğitim Danışmanı

Ömer KARAMAN

İletişim= omerkaraman2003@hotmail.com

(Eğitimdeki sorunlara tanım değil, çözüm üretiyoruz. Youtube Ömer Karaman kanalımızı mutlaka takip ediniz)

 

Ortaklardan Düşmanca Hamleler

Ortaklardan Düşmanca Hamleler

Ülke olarak, yeni bir yol haritası arayışı içindeyiz.

AB ye tam üyelik için yaklaşık 40 yıldan beri kapıda bekliyoruz.

Üstelik bir de anbargo tehdidi ile karşı karşıya kaldık.

Doğu Akdenizdeki haklarımızı korumaya uğraşırken kimlerin dost, kimlerin düşman olduğunu iyice anlamış oldu.

NATO ortağımız ABD ülkemize karşı bölücü ve yıkıcı bir politika izliyor.

Biz; darbeci FETÖ yü teslim et, bölücü YPG ye silah yardımı yapma dedikçe suçunu örtmek için her fırsatta Rusyadan neden  S400 aldın diyerek, bizi baskı altına almak istiyor.

Ana muhalefet partisi ve ortakları ise ” kontrollü darbe” ve ” YPG saldırmaz” söylemleri ile ABD ye cesaret vermeye devam ediyorlar.

İşte böyle bir ortamda AB ve ABD  gibi iki bölücü ortak yüzünden ülke yönetimi, yeni ortaklıklar arayışına girmiştir.

Rusya ile stratejik ortaklık ve enerji boru hatları anlaşmaları yapılmıştır.

Ayrıca yeni ipek yolunun önünü açmak amacıyla Çerkezköyden Çine ihracat treni gönderildi.

İngiltere ve Rusya gibi biz de Çini ABD yi dengeleyecek bir göç olarak görmeye başladık.

ABD ve AB nin bölücü hamlelerinin yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin siyasi kararları ile de karşılaşıyoruz.

Bu mahkemenin hukuk dışı bölücü kararlarından ülke olarak usandık.

Bizi eski Yugoslavyanın pozisyonuna düşürmeyi amaçladıklarını hissediyoruz.

Biz bölgemizde saygın bir güç olarak devam etmek istiyoruz.

Bizim hiç bir ülkenin toprağında ve denizinde gözümüz olmadığını her fırsatta söylüyoruz.

Küresel güç olma hevesinde değiliz. Ama küresel güçlerin oyuncağı da olmak istemeyiz.

Başsağlığı

Görev yaptığı dönemde salgın hastalık nedeniyle vefat eden Gemlik Belediyesi Başkan yardımcısı Bayram DEMİR e Allahtan rahmet, sevenlerine de başsağlığı dilerim.

 

SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN SAĞLIKLI BESLENMEYLE OLUR VE ŞİİR’İM

SAĞLIKLI YAŞAM İÇİN SAĞLIKLI BESLENMEYLE OLUR VE ŞİİR’İM

Bir ülke toplumunda öncelikle sağlıklı yaşamak için toplumun her kesimine eşit şartlarda hizmettir. Bilime dayalı sektör hakkında sürekli devamlı eğitim ve milli üretim ekonomisi ile paylaşımı, yanı sıra sağlıklı beslenme ve gelişimleri için tarım ve hayvancılık ’ta teknolojiye dayalı sürekli kontrol edile bilir doğal üretimdir.

 

Bugün ülkemizde, Türk halkının %45 sağlıksız beslenme ile karşı karşıya, Türkiye’de kişi başına yıllık et tüketiminin dar gelirli kesim de ortalama yıllık 8 ile 9 kg . Süt ürünleri genelde bu kesimde kişi başı yıllık tüketim 70 ile 80 litre olduğu ve araştırmalar böyle olduğu göstermektedir.  Birde gelişmiş ülkelerin, bu olmazsa olmaz sağlıklı bir insan için kişi başı tüketilen et ve süt ürünlerinin tüketimine bakalım,normal gelirli olan kışı başı yıllık et tüketimi 45 ile 55 kg arasındadır. Süt ürünleri kişi başı tüketimi 200 ile 330 litre arasındadır. Bu duruma bakınca ülkemiz toplumu için sağlıklı beslenen toplum denile bilir-mi.?

 

Et ve süt tüketiminin azalmasıyla birlikte en ucuz ve ulaşılabilir gıda olan makarna ve benzeri gıda ürünlerin tüketim artışı olması araştırma verilerinde en basit örneğidir. Konu hakkında acilen üretim seferberliğine gidilmeli. Kendi ürettiğimizi artırarak tüketme yoluna gidilmesi gerekiyor ki! Bu önemli sektörü verimli hale acilen getirilerek toplum temel ihtiyaçlarını istenilen düzeyde tükete bilsin. Tarım ve hayvancılık sek törel bazda üretimine önem vermeyen yönetimler gelecekte sağlıksız toplumla sosyal patlamaları getirir.

 

Siyasi iktidarların başlıca en önemli görevleri gıda güvenliğini, tarımı ve gıdayı stratejik bir sektör olarak görmüyorsalar, hem kalkınma için hem de ülke insanını sağlığı için çok önem verilmiyor demektir. Tarım için ülkemizde gerekli olan toprak, güneş, su hepsi elimizde var. Bu varlığımızı bir plan içinde kontrollü üretim ve bölgelere göre araştırma geliştirme ürün bazlı üretim verimliliği yapılırsa bu sektörü dışa bağımlı hale getirmenin bir anlamı-da kalmaz.

 

Türkiye’nin bu alanda dünya ile rekabette geri düşmemesi için aracısız çiftçiye, hayvancıya para kazandıracak ve bunun devamlı hale gelmesi isteniyorsa sektörün her alanını güçlü yapılandırması devletin kontrolü köylüye, küçük çiftçiyi koruma kollaması bilimsel verilerle sektörde üretim ekonomisinin oluşumuyla, sektörün planlı geliştirilmesi, konuyla ilgili meslekteki işsizliğinde çözümü olması ve yiyecek içecek benzeri sıkıntılar giderilerek sağlıklı toplumla, sağlıklı milli ekonomiye kavuşturulmasından geçmiş olur.

Hayatın sürdürülmesinde sağlık gerek, sağlıklı olmak karnı tok, yüzü güleç, anlı dik olması gerek, devleti yönetenlere güven güç adalet gerek, geleceğe umutla bakan düşünen sağlıklı toplum olması gerek.

YEDİ BÖLGENLE GÜZELSİN TÜRKİYE’M

Doğal yolların adalar kız kulen

Boğazlarda iki denizini diğerine bağlarsın

Ormanınla gün batışında efsane tarihsin

Yedi bölgen Marmara da güzelsin Türkiye’m.

*

Dağları ormanı denize dikine bakar

Irmakları gölleri şifalı suların var

Kalbinde yaşanmış o tarihinde kalıntılar

Yedi bölgen Egende güzelsin Türkiye’m.

*

Doğasıyla ovası yaylası bir başka

Mevla’m vermiş bu güzelliğe baksana

Tarihin düşün yaşanan ibretini alsana

Yedi bölgen Akdeniz de güzelsin Türkiye’m.

*

Dünyada eşi bir benzeri yoktur

Azgın denizi coşkun suları şifadır

Dağlarda pusu karı yağmuru boldur

Yedi bölgen Karadeniz de güzelsin Türkiye’m.

*

Gönüller güzeli Anadolu aynı kalsın

Tarihi evlerin sende anı olsun

Tuzlu göl gizemli balıklı kaplıcan

Yedi bölgen Anadolu’da güzelsin Türkiye’m.

*

Acıları ağıtları sevgiyi harmanlayan

Hz. Nuh İbrahim’e mahzarı olan

Efsane yollarıyla ovasında geçit veren

Yedi bölgen güneydoğunla güzelsin Türkiye’m.

*

Denizlerden yüksek olan karlı dağların

Her mevsimde farklı farklı güzelliğin

Güzergâhın hanların ipek yolu anıların

Yedi bölgen doğusuyla güzelsin Türkiye’m.

Y.T: 23.01.2017

SAĞLIKLI BESLENMEK PAHALI MI?

SAĞLIKLI BESLENMEK PAHALI MI?

Bugün ev ekonomisi hakkında konuşmak istedim sizlerle. Biraz gönlünüzü ferahlatmak, yapılan yanlışlar hakkında sizleri bilgilendirmek istedim. Sağlıklı beslenmek planlama yapıldığı takdirde pahalı olmayabilir. Burada ülkedeki enflasyon oranlarından ya da asgari ücretlerden falan bahsetmeyeceğim, biliyorsunuz ki ekonomist değilim. Bu sebeple sizlere vereceğim öneriler daha ziyade neyin yerine neyi koyabiliriz ve porsiyon ölçüleri hakkında olacak.

Öncelikle, ev için alınan şeylerden bahsetmek istiyorum. Son zamanlarda özellikle herkesin evinde küçük çocuğu olsun olmasın bir aburcubur çekmecesi ya da sepeti olmaya başladı. Bugün bir paket cips çeşidine göre değişiklik göstermekle birlikte bir kilo elma ile aynı fiyatta. Üstelik meyveden alacağınız vitamin, mineral ve posa yerine metabolizmanızı bozacak, yoğun miktarda yağ içeriğinden bahsetmiyorum bile. Tavsiyelerime maddeler olarak devam edecek olursam:

  1. Aburcubur sepeti yerine büyük ve bol çeşitli bir meyve sepeti edinin. Aburcubur için haftalık olarak ayırdığınız parayı ne kadarına yeterse yetsin meyve almak için ayırın. Bir büyük paket cips ortalama yarım saatte bitirebilecekken bir kilo elma size 2-3 gün ara öğünlerde rahatlıkla yeterli olacaktır.
  2. Aylık olarak toz şekere ayırdığınız parayı kuru meyveler için yapacağınız harcamalara dönüştürün. Tatlı ihtiyacınızı bastırmak için yiyeceğiniz 3 hurma ya da 4 kuru kayısı ihtiyacınızı karşılayacaktır. Bu aşamada porsiyon ölçülerini kaçırmamaya özen gösterin. 4 kuru kayısı 1 porsiyon meyve demektir.
  3. Marketlerden alışveriş yapmak yerine semt pazarlarını tercih edin. Semt pazarlarında en taze ürünü en uygun fiyata bulabilirsiniz.
  4. Haftalık mutfak planlaması oluşturun. Pişireceğiniz yemekler bir hafta önceden belli olursa eksiklerinizi de oluşturduğunuz planlama doğrultusunda tamamlayabilirsiniz. Böylece dolapta çürüyen ve ziyan olan sebzelerin önüne geçebilirsiniz.
  5. Porsiyon miktarlarına dikkat edin. 1 köfte ortalama 30 gram kadardır. Sabah kahvaltısında yumurtasını ve peynirini yiyen bir kişi için akşam yemeğinde ortalama üç köfte yeterli olacaktır.
  6. Porsiyon ölçülerine dikkat edip mutfaktaki aburcubur, şeker, beyaz un için ayrılan paralar sebze, meyve ve ete aktarıldığında her şeyden yeteri kadar yiyerek hem sağlıklı hem de dengeli bir beslenme elde edebilirsiniz.

LGS YE NASIL HAZIRLANMALI?

LGS YE NASIL HAZIRLANMALI?

Öğrencilerin eğitim hayatlarında belki de en çok yıprandıkları ve zorlandıkları sınav Lgs sınavıdır. Bir yandan yaş itibari ile yeni yeni gelişen bir birey diğer yandan sınav müfredatının sürekli değişerek soruların gittikçe zorlaşması ve bunlar yetmezmiş gibi sadece bir defa girilebilmesi… Gerçekten de Lgs sınavı öğrenciler dolayısıyla onların bu hallerini görüp üzülen aileler için tam bir çileye dönüşmektedir.

 

(Sevgili öğrencim sana ve kimseye fayda getirmeyen oturup boş boş sistemi eleştireceğimize, masa başına geçip kendimizi geliştirelim. Çalışmak en doğru yoldur. 20 yıldır bir matematikçi olarak eğitim sisteminin içindeyim zaten, neyin ne olduğunun farkındayım.)

 

Peki, gerçekten de bu iş çözümsüz bir sıkıntı mı? Elbette hayır…

Ölümden başka her şeyin bir çözümü vardır derler ya… Lgs hazırlığı tatlı bir heyecana dönüştürmek yine öğrenci ve ailesinin istek ve çalışmasına bağlıdır. Lgs hazırlığındaki bu sıkıntılı durumun en büyük nedeni öğrencimizin yıllardır (özellikle matematik dersinde) temel eksikliği yaşaması ve günlük planlı programlı çalışmaya geçememesinden kaynaklanmaktadır. Başarılı bir sınav için öğrencimiz devam ettiği okuldan ya da kurstan temel eksikliğini giderici bir çalışma istemeli ayrıca şimdiki Lgs konularını anlatan kendi seviyesine uygun bir kitap listesi talep etmelidir. Temel eksikliğini giderip 8. sınıf konularını mutlaka konu anlatım kitaplarından çalışmalıdır.

Lgs hazırlıkta öğrencilerin zayıf kalmasının, temel eksikliğinden sonraki en büyük sebebi, ellerinin altında sadece soru bankalarının olmasıdır. Adı üzerinde soru bankası yani içinde sadece sorular var, konuyu bilmeden soruyu nasıl çözersiniz? Şimdi diyecekler ki ben zaten derslerde öğreniyorum (  öğreniyordum olacaktı pandemiden önce okulda öğreniyordunuz belki, ama şimdi online derslerle konuyu öğrenmek çok çok zorlaştı) fakat genellikle öğrenemiyorlar ve konuyu bilmeden de soru bankalarında ilerleyemiyorlar. Konu anlatım kitabı özellikle uzaktan online eğitim alınan pandemi şartlarında zorunluluktur. Yoksa konularda eksiklikler kalır. (Youtube da ‘Lgs ye nasıl hazırlık yapılmalı Ömer Karaman’ yazarak detaylı videolarımıza da bakabilirsiniz)

 

Konu anlatım kitapları da öğrencinin seviyesine göre seçilmelidir. Özellikle temeli zayıf öğrenciler için hem başlangıç, hem de orta seviyede anlaşılır bir dille yazılmış konu anlatım kitapları gereklidir.

Bu konuda öğrencinin seviyesine göre öğretmenlerinden ya da bu işi bilen uzmanlardan mutlaka kitap tavsiyesi isteyiniz. Kırtasiye ya da kitap evlerindeki satış danışmanları daha fazla kar elde ettikleri kitapları satmak için sizi yanıltıp farkında olmadan öğrencimizin eğitim hayatına büyük bir zarar verebilirler…

Günlük çalışma programı oluşturulmuş ve seviyesine göre konu anlatım kitapları hazır olan öğrencimiz artık masa başına geçip en iyi liseleri kazanabilmek için yoğun bir çalışmaya girmelidir. Lamı cimi yok kendisini zorlayıp çalışmalıdır. Nasıl ki saatlerce bilgisayar, telefon ya da tablet başında takılabilmektedir. Masa başında da takılmalıdır. Birkaç gün zorlansa da zamanla alışacaktır. Bu konuda aile taviz vermemeli çocuğunu masa başında tutmanın sıkıntısına girmelidir. Yoksa bilmelidirler ki kendilerini haziranda çok daha büyük sıkıntılar bekler.

 

Konuları çalışmaya başlayan günlük düzenli çalışmaya geçen ve deneme sınavlarında yavaş yavaş net yükselmesi yaşayan öğrencide ve bunları gözlemleyen anne-babada lgs sınavı tatlı bir heyecana dönüşmeye başlar. İşte zevk ve başarının başlangıç noktası burasıdır. Yazının başında çizmiş olduğumuz korkunç tablo artık yerini mutluluk ve huzura bırakmaya başlar. İşin devamı başarı ve güzel liselerde okuyup başarılı olmaktır.

Zaten tüm öğrenci ailelerinin de hedefi çocuklarının ayakları üzerinde durup önce kendilerine sonra vatanına, milletine ve insanlığa faydalı olmaları değil midir?

Eğitimle ilgili soru veya sorunlarınız için lütfen mail atınız…

Lgs ye adamakıllı çalışıp en kaliteli liseleri kazanmanız dileklerimle…

 

Matematik Öğretmeni & Eğitim Danışmanı

Ömer KARAMAN

İletişim= omerkaraman2003@hotmail.com

(Eğitimdeki sorunlara tanım değil, çözüm üretiyoruz. Youtube Ömer Karaman kanalımızı mutlaka takip ediniz)

 

RÖLANTİ!

RÖLANTİ!

 

Bu kelime günlük hayatımızda da zaman zaman kullandığımız bir kelime olmasına rağmen, yine de erkek okurlarımın kelimeye daha aşina olduğu düşüncesindeyim.

 

Buna rağmen  bilmeyen tüm okurlarımı sözlük karıştırma zahmetinden kurtarmak için önce kelimenin basit anlamını söyledikten sonra yazı içeriğine geçmek istiyorum.

 

Rölanti: (motorlu taşıtta) motoru boşa almak veya araç motorunu normal devrinde çalıştırmak.

 

Hayatın içinde bizlerin diline pelesenk olmuş hali ise;

“Rölantide kalmak!”

“Hayatı rölantiye almak!”

“Rölantide gitmek!”

 

İnanıyorum ki hepiniz, yaşamınız boyunca en az bir kere bile olsa hayatınızı rölantiye almışsınızdır.

Boşvermişsinizdir, geri çekilmişsinizdir… Yaşamdaki hiç birşeyin üstüne düşmeden oluruna bırakmışsınızdır… Hatta kimi zaman kendinizi dinlemek adına büsbütün sessizliğinize bürünmüşsünüzdür veya yavaşlamak istemişsinizdir. Akışta kalarak, hayatın seyrine dalmayı tercih etmişsinizdir.

 

Kısacası hayatı rölantiye almışsınızdır! Aslında hayattan kısa bir mola alma halidir rölanti.

 

İşte ben de 2020′ yi tamamlamak üzere olduğumuz şu günlerde bunu yapabilmenin heyecanını, huzurunu ve tadını almak isteyenlerdenim.

 

Pandeminin gölgesinde geçen koskoca bir yılın yorgunluğu, ilave üç yeni kitap yazmış olmanın telaşeli günleri, köşe yazıları, röportajlar, interaktif bağlantılı programlar, evde imza günleri ve nihayetinde son sürat devam eden Selin Işıl Yazarlık Akademisi’ nin yoğun temposu derken, kendimi on beş günlüğüne rölantiye alma vaktinin geldiğini düşünüyorum.

 

Siz bu satırları okuduğunuzda ben “rölanti” süremden gün yiyor olacağım…Yani bu satırlar 2020 yılının sizinle buluşan son satırları…

Ne zaman mı buluşacağız yeniden?

 

Onbeş gün sonra…2021′ de.

 

2020′ nin neler getirip neleri götürdüğünden ziyade, 2021 yılının güzelliklerine, umutlarına ve vereceği ışığa şimdiden sımsıkıya bağlanmanız dileğimle.

 

Mutlu seneler…

MOR İNSANLAR

MOR İNSANLAR

Amerikalı sanatçı Kristen, yapılan başkanlık seçimindeki kutuplaşmadan çok rahatsız olmuş.

Kırmızı şapkalı cumhuriyetçilerle, mavi şapkalı demokratların arasındaki bölünmeyi görünce bir kitap yazmaya karar vermiş.

Kitabına da “Dünyanın daha çok mor insana ihtiyacı var” ismini vermiş.

Mor insanı en nazik ve en mantıklı bir insan olarak tarif etmiş.

Bu bilgilerden sonra birde bizim ülkemizi düşünelim.

Her alanda bir kutuplaşma yaratmakta, üstümüze yoktur.

Nezaketi ise tamemen unuttuk.

Hakaret etmek ve itibarsızlaştırmak en önemli özelliğimiz olmuştur.

Ötekileştirme konusunda ise şampiyonuz.

Yazar ve sanatçı Kristen, Mor insan yaratmak için beş tane ilke bulmuştuk.

-sorular sormak

-çok gülmek

-sesimizi kullanmak

-çok çalışmak

-tüm farklılıkları kabul etmek

Daha çok çocuklara hitap eden bu kitabıyla çocukları bölünmüşlükten kurtarmayı hedeflemiş.

Aslında kutuplaşmayı önlemek için ise çocuklardan başlamasını çok önemli buluyoruz.

Aslında bu Mor İnsanlığı geçmişteki Çiçek Çocuklar dönemine benzetiyoruz.

Mor insanlığı uzlaştırıcı bir model olarak görüyoruz.

Çünkü böyle bir anlayışa sadece Türkiye’nin değil tüm Dünyanın ihtiyacı var.

Kutuplaşma cinneti din ve ırk tanımıyor.

Aynı dine inanan ayrı ırktan gelen ve aynı evi paylaşan insanlar, birbirlerini öldürmekten çekinmiyorlar.

Bu vahşete çare bulması gereken siyaset cephesi ise kutuplaştırıcı uslubu ile gerginliği tırmandırıyor.

 

Günün sözü,

İyi dostluklar hesapsız kurulur.

“Balzoc”