Köşe Yazıları

“4 NİSAN 1997 BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞİN VEFATI VE ŞİİR’İM “

“4 NİSAN 1997 BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞİN VEFATI VE ŞİİR’İM “

Ülkücü hareketin lideri Başbuğ Alparslan Türkeş’in ebedi aleme göçü ve 24 yılı sene-i devriyesiyle rahmet ve minnetle anarak ruhu şad mekanı cennet olsun.
*
Başbuğ Alparslan Türkeş’in her sözü ülkü ideallerine inanan her ülkücünün aklında ve yüreğindedir. Doğru ve çileli yolunda yürüyen ülkücülerin, mevki, makamlar, menfaatler için değil, senin önemli sözün olan hepiniz bayraksınız bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin, sözünüz yolunda yürüyen dava erlerin kırılsalar da, uzaklarda tutulsalar da öteleştirilselerde , Türk İslam Ülküsü yolunda yürüyerek kuşaktan kuşağa devam edeceklertir.
*
Ülkücü hareketin ideallerini ve davasını yöneten lider olan yöneticileri tavizsiz ve kardeşlik anlayışı içinde arzulanan, Türk Milletinin ülkesiyle bir bütünlük içinde çağın gelişen koşullarını bilerek yöneten yönetici kadroların her daim birliğinde beraber oluşuna biat eder. Eğer ki! İdeallerinden, hedefinden, kardeşliğinden yanlış yollara yönlendirilirse asla ve asla yanlışlığa ortak olmaz çaresi ne ise gereğini yapar ve idealleri gereği zor koşulları her daim aşan ülkücüler olmuştur.
*
Başbuğumuz Alparslan Türkeş, ömrü boyunca milyonlarca vatan sevdalısı, imanlı gençler yetiştirmesi. O`nun ülküsü ve fikirleri aradan geçen onca zamana rağmen halen ilk günkü heyecanla yaşamakta ve yaşatılmaktadır. Büyük devlet, fikir ve dava adamı Başbuğ Alparslan Türkeş`in, ülküsü ülkümüz, ufku ufkumuz olma devamı, hedefleri doğrultusunda azim ve kararlılıkla yürümeye de devam edeceği ve bu ülkü ve fikirler Türk Milliyetçilerinde var olduğu sürece, ülkemizin birlik, beraberliğini hiç kimse bozmaya cesaret edemeyecektir.
*
Başbuğ Türkeş, ülküsünü, idealini, sevdasını, aşkını bilim adamları, aydınlar ve gençlerle paylaşmıştır. Türk-İslâm Ülküsünü ve Türk Milliyetçiliğini, sadece vicdan ve fikir boyutunda savunulan değerler olmaktan çıkartmıştır. Onların ülke ve dünya gündeminde icra imkânına zemin oluşturmuş, bu kutlu fikirleri siyasi ve sosyal zeminde geniş bir vizyonla temsil etmiştir.
*
Başbuğ Türkeş’i, Hayatını ülkesine ve milletine adamış, milletimizin yine bugünkü gibi Türkiye’nin bütünlüğü tehlikedeyken ve kendi değerleri içinden bir umut aradığı dönemde ortaya çıkarak, muhteşem eserlere damgasını vurmuş, gençliğimizin milli, dini ve ilmi olarak yetişmesine çok ciddi katkılar sağlamış gerçek bir dava adamıdır.
*
Başbuğ Alpaslan Türkeş’e, vefatının 24 yılı sene-i devriyesi vesilesiyle, Başbuğla birlikte ülkü davasına hizmette ışık olmuş, tüm ülkücü şehitlerine ebedi aleme intikal etmiş olanlara saygıyla, minnetle anarak, Ruhu şad, mekânı cennet olsun. Türk-İslâm Ülkücüleri, Turan diyarları, Türk Milliyetçileri ve Ülkücü Hareket, Seni çok özlüyor Başbuğum.
MEKANIN CENNET OLSUN BAŞBUĞUM
Ülkücüler tabutun altında yürüyor,
Dünya’ya iz bıraktın Başbuğum.
Aklımızda fikirlerin sevgin yaşıyor,
Silinmeyen öz bıraktın Başbuğum.
*
Kaşın gözün benzer hilale aya,
Türkün neslinden sendeki maya,
Türk dünyasının sevgisi başka,
Ocaklara kor bıraktın Başbuğum.
*
Ahlakın resulün güzel huyundan,
Kayseri, Develi Türkmen köyünden,
Gelişin Ergenekon oğuz boyundan,
Ölümsüz haz bıraktın Başbuğum.
*
Türk dünyasının umudu oldun,
Uzak kalmadın gönülden gezdin,
Dört Nisanda duyuldu haberin,
Gönüllere hüzün bıraktın Başbuğum.
*
Mehmet’in seni gördü rüyada,
Dediği vatanı düşürmeyin zora,
Milyonlar uğurladı eyledi veda,
Mekanın cennet olsun başbuğum.
Y.T:01.03.2021

Süveyş Kanalı ve Kanal İstanbul

Süveyş Kanalı ve Kanal İstanbul

Ülkemiz Kanal-İstanbul tartışması sürerken, 24 Mart’ta Süveyş kanalı tıkandı.

Kanal İstanbul’la ilgili görüşümüzü belirtmeden önce Süveyş kanalının başından neler geçtiğini bir hatırlayalım.

Süveyş kanalının yapımına 1859 yılında başlanmış ve 1869 yılında açılmıştı.

Ve 1952 yılında Abdulnasır tarafından millileştirilmişti.

Fransa, İngiltere ve İsrail’in saldırısı yüzünden 1957 yılında kapatılmıştı.

Daha sonra 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı yüzünden de ikinci kez kapatılmıştı.

24 Mart 2021 yılında ise 200 metre uzunluğunda ve 53 metre genişliğinde ki bir gemi yüzünden tıkanmıştır.

13 Kilometrelik kanal tam 6 gün tıkalı kaldı.

Akdeniz ile Hint okyonusu arasındaki ticaret bağı kesildi.

450 gemi günlerce yükleriyle birlikte iki taraflı olarak beklemek zorunda kaldı.

Küresel kargo trafiğinin %15 ini üstlenen bu kanal tıkanma yüzünden büyük zaman ve para kayıplarına sebep oldu.

General Sisis’nin 2015 yılında ki projesi ile 193 kilometreye çıkarılan bu yeniden düzenlenen kanal Mısır devletine önemli ekonomik kaynak sağlamaktadır.

Şimdi gelelim Kanal-İstanbul’un Türkiye’ye sağlayacağı stratejik ve ekonomik yararlara.

İstanbul boğazının her yıl geçen onbinlerce gemiler nedeniyle ne kadar zorlandığını hepimiz biliyoruz.

Bir çok kez petrol tankerlerinin ve kuru yük gemilerinin boğazı geçerken battığını hatırlıyoruz.

Dış politikada en gergin dönemlerimizde yabancı savaş gemilerinin izin almadan gelip geçtiğini görüyoruz.

General Sisi yeni Süveyş kanalı projesi ile gelen ve geçen gemilerden yıllık 13 milyar dolar ücret almayı planlıyor.

Bizde Kanal-istanbul’dan hem stratejik özellikler, hemde karlılık açısından yararlanmalıyız.

 

Günün sözü;

Ders alınmış başarısızlık,

Başarı demektir.

“M.S.Forbey”

Seçim Öncesi Referandum Olur mu?

Seçim Öncesi Referandum Olur mu?

AK Parti yaptığı 7.olağan kongre ile önümüzdeki dönemde görev alacak yeni yönetim kadrosunu belirledi.

75 üyeden oluşan yeni merkez karar ve yürütme kurulunda (MKYK) Ermeni cemaatinden, alevi kesimden ve kürt kökenlilerden isimler yer buldu.

Ayrıca parti başkanvekili kadrosuna eski Başbakan Binali Yıldırım’da eklendi.

Bir tanesinin sadece parti yönetimi ile iletişimden sorumlu olacağını düşünüyoruz.

Diğer başkanvekilinin ise parlemonto ve hükümet ilişkileri ile sorumlu olacağını tahmin ediyoruz.

Peki neden iki genel başkan vekiline ihtiyaç duyuldu.

Yeni başkan vekili Binali Yıldırım’ın daha kritik bir görev üstleneceğini hissediyoruz.

Çünkü anketlerde Erdoğan’ın aldığı oy ile Ak Partinin aldığı oy arasındaki makasın açıldığını görüyoruz.

Erdoğan %50’yi, aşsa Cumhur İttifakının oyları ise hükümet kuramayacak düzeyde kalsa ne olacaktır.

Belki de Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasında bir görüşme mecburiyeti doğacaktır.

Yani Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile güçlendirilmiş hükümet sistemi arasındaki ortak bir nokta aranacaktır.

Böyle bir ihtimal için en uygun kişinin Binali Yıldırım olacağını düşünüyoruz.

Peki gelecekte böyle karmaşık bir durumla karşılaşma ihtimalini nasıl test edebiliriz.

Bunun tek yolu seçimlerden makul bir süre önce bir referandum yapacaktır.

Bir anayasa referandumu Cumhur İttifakının da, Millet İttifakının da gücünü az çok ortaya koyacaktır.

Anayasa referandumunu açık farkla kazanan taraf seçimlerden de güçlü çıkacaktır.

Cumhur ittifakının seçim sonrası bir şok  yaşamamak için, seçim öncesi bir referandum yapacağını tahmin ediyorum.

Günün sözü;

Çevrelerine uymak için kendilerini yontanlar,

Tükenip giderler.

“R.HALL”

MUTLU OLMAK…

MUTLU OLMAK…

 

Çok basit bir başlık gibi geliyor değil mi?

 

Peki bu iki kelimenin altını doldurmak yazıldığı veya söylenildiği kadar basit mi sizce? Kişisel fikrimi sorarsanız, bence basit…ama bence!

 

Neden böyle söylediğime gelince; çünkü ben mutluluğu parayla pulla ölçmeyen, tartmayan ve onun esiri olmayan ve hatta maddiyatı araç olarak gören biriyim. Dünyevi hırsları olmayan, kendine yetebilmeyi ve sağlıklı olmayı büyük bir velinimet sayan biriyim.

 

Beni bir tebessüm, içten söylenen bir söz, içtiğim bir fincan kahve, ahenkle yapılan eş dost muhabbeti ve hatta neredeyse kuşun kanadı bile mutlu edebilir! Dedim ya, bu dünyaya ait çok büyük arzularım, delicesine veya şımarıkcasına olan doyumsuz heveslerim yok benim.

Bu açıdan benim için mutlu olmak çok kolay.

 

Gelelim genele bakıldığında gördüğüm tabloya, yani insanların gerçeğine;

 

Anlam veremediğim hırsları olan insanlar… “Hepsi, her şey benim olsun” diyenler, iyisine sahipken çok daha iyisini isteyenler, bu da yetmezmiş gibi katre katre fazlasını isteyenler… Dünyevi istekleri için ayak kaydıranlar, hizip yapanlar, aç gözlüler, bir türlü doymak bilmeyen nefisler, “onda var bende de olmalı!” ya da “o gitmiş ben de gitmeliyim, o almış benim neyim eksik!” diyerek hayatı kendine zehir edenler…

 

Hep daha fazlası, her şeyin daha fazlası…

 

Bu örnekleri gördükçe, bir ten ve bir bedenle var olan ve yine nihayetinde aynı şekilde göçüp gidecek olan insanoğlunu anlamakta zorlanıyorum.

 

Neyin telaşı bu? Neyin derdi? Neyin tasası? Başkasında olan bende olsa ne olur, olmasa ne olur! Başkası kadar başarılı olsam ne olur, olmasam ne olur!

 

Niye hep başkaları için yaşıyoruz veya yapıyoruz?Herkes kendinden sorumlu değil mi yaşadığı alemde? Niye kıskançlık yapıyoruz, niye birbirimizi çekemiyoruz, niye bir başkasının bizden daha iyi, daha mutlu, daha başarılı olduğunu kabullenemiyoruz? Niye bu kadar haset, fesat ve fitneyiz? Niye sürekli birbirimizin açıklarını arıyoruz? Niye bayağı ve ucuz hamlelerle birbirimizi alaşağı etmeye çalışıyoruz?

 

Bunları yaptığınızda, yani içten içe ruhlarınızı bu duygularla beslediğinizde karşınızdakini mutsuz etmek isterken, tam aksine, aslında kendinizin daha çok mutsuz olduğunuzun farkında değil misiniz? Niye kendinize bu saçma eziyeti yapıyorsunuz?

 

Üç günlük dünyada alıp veremediğiniz bunlar mı? Koskoca evren sığdırmış 8.5 milyar insanı da siz niye sığdıramıyorsunuz kalplerinize, birilerinin sizden daha iyi olduğu düşüncesini ve gerçeğini?

 

“Bükemediğin bileği öpeceksin” demiş atalarımız. Söylenmiş bu sözün bir hikmeti vardır elbet diyerek, herkesi kendi bireysel hayatlarında ve sahip olduklarıyla mutlu olmaya davet ediyorum.

 

İnanın bu zor bir şey değil!

Mesela ben “hayat düsturum” dediğim çizgimde dosdoğru yürürken, size de aynı şeyi yapmanızı ve kendi yolunuzda, kimselere takılmadan, kulak asmadan, emin adımlarla, bildiğiniz yolda yürümenizi tavsiye ediyorum. Size çelme takmaya çalışanlara karşı vereceğiniz en güzel cevap bu olsun.

 

Mutluluğun formülü çok basit, onu ısrarla ve inatla bilmem kaç bilinmeyenli denkleme dönüştürmeye çalışmayın!

 

Unutmayın; gerçek mutluluk, sahip olduğunuz bütün özgürlüklerin toplamıdır.

Başkalarını dikkate almaksızın, kendi özgürlük alanlarınızda yaptığınız ve yapacağınız her şey mutluluğunuzun anahtarı olacaktır.

 

Esen kalın.

BERAAT KANDİLİ VE ŞİİR’İM

BERAAT KANDİLİ VE ŞİİR’İM
Bu geçede yapılan tövbelerin kabul edildiği, rızıkların dağıtıldığı, şifaların ihsan eylendiği Berat Kandili, ve Hz. Muhammed (S.A.V) tarafından da müjdelenmiştir. Berat gecesi, Kur’an-ı Kerim’in Levh-i Mahfûz’dan, Dünya semasına toptan indirildiği gecedir.

Bu geçede duanız kabul, ameliniz makbul, saadetiniz huzur, sağlığımız daim, tüm dertler bertaraf olsun. İnsanlık alemi bu salgın hastalıktan arınsın ve art niyetli zalim küffarlardan korusun, milletimizin birliği güç olsun, Allah için kul olunsun.

Allah’ın rahmeti, bereketi sizinle olsun, gönül güneşimiz hiç solmasın, anlımız dik, yüzümüz güleç aydın olsun, bu fani alemden göçümüzle kabrimiz nur dolsun, makamımız Firdevs, dualarımız kabul olsun. Berat Kandiliniz kutlu olsun.
BERAT GECESİ HÜRMETİNE AFFET ALLAH’IM
Ellerimizi açtık semaya,
Dilimizle durduk duaya,
Kalpten bağlandık Mevla’ ya,
Berat gecesi hürmetine affet, Allah’ım!
*
Kalpten durduk divanına,
Bizler sığındık kapına,
Şefaat ver kullarına,
Berat gecesi hürmetine affet, Allah’ım!
*
Dünya geçici hanın,
Fani âleminde imtihanın,
Son nefeste şefaatin,
Berat gecesi hürmetine affet, Allah’ım!
Y.T:12.12.2003

Genç Bursaspor’a Sahip Çıkmalıyız

Genç Bursaspor’a Sahip Çıkmalıyız

Genç Bursaspor Türkiye çapında bir sempati yakaladı.

Artık hem birinci ligin havasına, hemde birbirlerine daha çok alıştılar.

Her ne kadar puan cetvelinde dokuzuncu sırada yer almış isek de playofa aday takımlardan biriyiz.

Başarı için belli isimlere mahkum değiliz.

Deplasmanda oynadığımız Adana spor maçında olduğu gibi yeni yeni isimlerle sahne almaya başladılar.

Artık bir veya iki ismin başarısı yerine takım olarak başarılı olmayı anlamaya başladık.

Kısa yan pasları bıraktık.

Dikine oynamaya başladık.

Dikine oynayarak oyunun boyunu uzatmayı öğrendik.

Uzun koşularla yaşlı takımları oyundan düşürmeyi beceriyoruz.

Adana spor’un son on dakika da yürüyecek hali kalmadı.

Bu oyun sisteminde sadece Altınordu maçında zorlandık.

Genç Bursasporumuzun en büyük şansızlığı sahipsiz kalmasıdır.

Tüm sporseverlerin sevgilisi haline gelen Bursaspor’un stadının elektrikleri kesilmiştir.

Kamu kurumlarının, belediyenin ve işadamlarının ilgisiz kalması çok üzücüdür.

Bu ilgisizilik devam ettiği takdirde gelecek sene bu takımın önemli bölümünü kaybedebiliriz.

Böyle bir kadro bir kulübe her sene nasip olmaz.

Bu genç kadro elde tutulursa, bu sene olmasa bile, gelecek sene mutlaka süper lige çıkarız.

Aynı yaşta farklı yetenekleri olan bir grup genci, aynı takımda oynatmak olağanüstü bir şanstır.

Bursalı işinsanlarımızdan bir marka haline gelen genç Bursaspor’a sahip çıkmasını bekliyoruz.

Ve onları genel kurulda görmek istiyoruz.

 

Günün sözü,

Felaketin bir iyiliği varsa,

Dostlarımızı tanıtmasıdır.

“Balzac”

Kendini Gerçekleştiren Kehanet: “Aklıma Gelen Başıma Geldi”

Kendini Gerçekleştiren Kehanet: “Aklıma Gelen Başıma Geldi”

Günlük hayatın akışında bir sabah kalktığınızda gününüz çok kötü geçeceğine dair inançla güne başladığınız mutlaka olmuştur. Ayak serçe parmağınızı masanın kenarına vurmanızla başlayan bir günde asla başınıza iyi bir şey gelmeyeceğini düşünürsünüz. Olumlu şeyler yaşansa bile onları görmezden gelir ve sadece olumsuzluklara odaklanırsınız. Bir iş görüşmesine gitmeden önce zaten beni işe almayacaklar boşuna gidiyorum diye söylenerek mülakata girer seçilmeyeceğinizi düşündüğünüz için tam performans sergileyemez ve ardında seçilmediğinizi öğrendiğinizde ben demiştim diyerek kendinizi doğrularsınız.

Konuşma, davranış ve düşünme tarzınızla kendinizin ve başkalarının davranışlarını şekillendirebileceğinizin farkında mısınız? Çevremizdeki kişilere nasıl olmaları ve nasıl davranmaları gerektiğine dair beklentiler geliştirdiğimizde, bu süreç̧ devreye girer. Yeni tanıştığımız kişilere yönelik samimi davranma durumumuz, onların mesafeli ve soğuk olduklarını veya dost canlısı ve sıcak olduklarını düşünmemizle ilgilidir (Akt. Özan ve Gündüzalp, 2017). Genellikle de, samimi bulmadığımız kişilere, beklentilerimiz doğrultusunda mesafeli davranırız. Sonuç̧ olarak, onlar da bizim soğukluğumuza gücenir ve bize bu doğrultuda karşılık verirler. Böylece, onlara ilişkin beklentimiz, aslında temelde bizim kendi davranışımızla biçimlenmiş̧ olsa da, kendini doğrulamış̧ olur (Madran, 2004). Sosyal psikolojide tüm bu durumlara verilen gelen bir tanım var: Kendini Gerçekleştiren/Doğrulayan Kehanet.

Birçoğumuz kendini gerçekleştiren kehanetin aslında olumsuz etkilerini kendimize yansıtıyoruz ve olumsuz yönlerimizi daha da pekiştirmiş oluyoruz. Fakat mademki düşüncelerimiz davranışlarımızı bu denli güçlü etkileyebiliyor öyleyse bu durumu lehimize çevirmeyi öğrenmemiz oldukça değerli olacaktır.

1960’ların sonlarında yapılan klasik bir çalışma, Pygmalion etkisi olarak da bilinen kendi kendini gerçekleştiren olumlu bir kehanetin gücünü göstermektedir. Rosental ve Jacobson okuldaki pygmalion yani kendini gerçekleştiren kehanet etkisini gözlemlemek için “Sınıfta Pygmalion” adlı bir çalışma yapmışlardır. Bu çalışmada bir devlet okulunda okuyan öğrencilere genel yetenek testi ve IQ testi uygulanmış, testlerin sonucunda rastgele seçilen yirmi öğrenciden bir liste oluşturularak öğretmenlere bu listede adı geçen öğrencilerin çok zeki oldukları ve ileride çok başarılı olacakları söylenmiştir. Dönem sonunda tüm sınıfa tekrar test uygulanmış ve ileri seviyede zeki olduğu söylenen öğrencilerin zihinsel anlamda diğer öğrencilerden daha büyük oranda ilerleme kat ettiği görülmüştür. Rosental ve Jacobson’a göre bu ilerlemenin sebebi öğretmenlerin bu öğrencilere karşı geliştirmiş olduğu beklentidir. (Mukadder Boydak Özen, 2017).  Pygmalion etkisini bir beklentiye karşı oluşturulan tepkiden çok beklentiyle ilişkili olarak kişinin motivasyonu, öz yeterliliği ve beklentisinin oluşma süreci olarak düşünülebilir. (Günaydın, 2019).  Sınıfta Pygmalion etkisi adlı çalışmaya katılan ve diğer öğrencilerden daha zeki olmadıkları halde zeki olarak gösterilen bu yirmi öğrencinin zihinsel anlamda gelişme kat etmesi sadece öğretmenlerin beklentisine bir tepki değil.  Öğretmenlerin beklentileri sonucu öğrencilere karşı değişen ve onları destekleyici tutumların olumlu sonucudur.

Bizlerin kendimiz ve başkaları üstündeki etkimiz sandığımızdan çok daha büyüktür. Sürekli olarak kendimize ya da başkasına karşı eleştirel tavırda olmak, önyargılı yaklaşmak beklentilerimizin olumsuza doğru yönelmesine ve dolayısı ile bunun davranışa olan olumsuz etkisine sebep olacaktır. Ardından düşüncelerimiz davranışlarımızla pekişerek kendini doğrulamış olacaktır. Bunun yerine eksik kalan yönlerimiz ya da başarısız olacağımızı düşündüğümüz konularda kendimizi motive etmek ve başarabileceğimize dair beklentide olmak hayatımıza daha olumlu yansıyacaktır.

Sinirli biri olduğunuzu düşünmeniz ve herkesin sizi böyle gördüğünü hissetmeniz etrafa agresif tavırlar sergilemenize ve çevredekilerin sizi sinirli olarak etiketlemesine dolayısı ile düşüncenizin kendisini doğrulamasına sebep olacaktır. Düşünceleriniz ve beklentileriniz ile beyninize  hükmedebilecek ve bunu davranışa dönüştürebilecek güçtesiniz, bu gücü olumlu yönde kullanabilmeniz dileğiyle…

 

 

 

                                                           

“İNSAN OLGUNLUĞU VE ŞİİR’İM”

“İNSAN OLGUNLUĞU VE ŞİİR’İM”

İnsanın olgunu her yapılan işin detayını iyice düşünerek karar verir. Ham insan zayıf karakter kazanç gelsin nereden olursa olsun düşüncesindedir.
*
Karakter içtenlik ve ciddiyet, olgunluğun kendisi olması ve durusu gibi akışı önceden yaşanılan her şeyin acısı, tatlısı tecrübesi yaşadığını sabırla bilen, bildiğini susan değil! Dürüstlük bir ideal içinde olması ve hataları affetmeyi bilen, iyilik etmeyi görev bilir.
*
Olgunluğun büyüklüğü zorlukları aşarak, yıllar içinde bilgelik varlık egosunu denetim altına alarak, yılları aşındırarak, çağında olan güçlerin farkında olarak, sabırla kin, nefret, fitnelerin zararlarından korunarak, nefsini gereksiz arzu ve emellere kaptırmadan, doğruyu yanlış şeyleri ayırt ederek üzerine gidebilmek cesareti olgunluktur.
Her sevgi, saygı gönülden olsun ve yeşersin kök salsın, dallanıp, yaparak olsun, hamken olgunlaşsın, güzel olanı Mevla’dan bilinsin…
OLGUN HALLER GELSİN ARTIK
Boş lafları bırakalım,
Kem sözler bitsin artık.
Yalandan vaz geçelim,
Senlik benlik gitsin artık.
*
Hayallere neden dalalım,
Vakit’in değerini bilelim,
Yaşamak anlık anlayalım,
Öfkeyi nefreti atalım artık.
*
Kederler çileler çekilir,
Zamanı hüzünlü eder,
Tükenmek bilmez keder,
Nefret kinler bitsin artık.
*
Kaba olgun bilmeyenler,
Zayıfı ezerek geçenler,
Yüzleri hiç utanmazlar,
Zulümleri yok olsun artık.
*
Ateşte kurular yanar,
Fitneler yaşları deler,
Öfke gönülleri yıkar,
Karlı olan gelsin artık.
*
Son durağa Yaklaşmadan,
Eller ayaklar çekilmeden,
Gönüller yapmayı dilen,
Olgun haller gelsin artık.
Y. T : 24.03. 2021

Petro-Dolar ve Bitcoin

Petro-Dolar ve Bitcoin

Yıllar önce Amerika hem dünya petrolünü, hemde dünya ticaretini kontrol etmek amacıyla, Petro-Dolar ödeme sistemini uygulamaya koymuştu.

Ve bu sistemi Pentagonun askeri gücü ile destekleyerek süper güç haline gelmişti.

Dolar en zengin ülkede de, en fakir ülkede de dolaşımdaydı ama karşılığı yoktu.

Ortak savunma gücü olmayan ve enerjide dışa bağımlılığı olan Avrupa Birliğinin Avrosu ise bu tükenmiş doları bir türlü tahtından indirememişti.

Son zamanlarda piyasaya Bitcoin adında bir kripto para sürüldü.

Sahibi de, şikayet merciide belli olmayan dijital para az zamanda çok canlar yaktı.

Uzun sürfe petro-dolar sistemi ile dünya ekonomisini ele geçiren çevreler, şimdi ise Bitcoin adı verilen sanal bir para  ile yeni bir proje başlattılar.

Bitcoin denilen para biriminin bir fiyatı yoktur.

Bitcoin ile yeni bir yatırım yapmanın ve bir alışveriş yapmanın imkanı yoktur.

Merkez bankaları gibi patronları da yoktur.

İşlem hacmi kullanıcıyı bir anda yukarı fırlatabildiği gibi, bir anda yerin dibine de batırabilir.

Bir nevi kumar gibidir.

Kumardan farkı, yeni dönemde herkesi bu para sistemine uymaya mecbur edecektir.

Yastık altında ne varsa sisteme girmek zorunda kalacaktır.

Büyük devletlerdeki patronların, bu teknolojik tuzaklarda macera seven garibanları soyacağını düşünüyoruz.

Herşeyin benliğimizden ve kontrolümüzden çıkması bizi bir hiç haline getirecektir.

Belki de yeni çağın, patronlarının hedefi budur.

Bu yeni teknolojik gücün amacı, sadece bireyleri değil ülkeleri de kontrol altına almaktır.

İnsanların kurşun askerler gibi yeni  yeni teknolojik güçlerin emirleri altına girmeleri istenmektedir.

Bu proje insanlığın bütün maddi ve manevi değerlerini ortadan kaldırecektır.

 

Günün söz;

Şahsiyeti olmayanın,

hiç bir şeyi yoktur.

“N.F.KISAKÜREK”

ANNE BABA EVLADIN ÖNEMİ VE ŞİİR’İM

ANNE BABA EVLADIN ÖNEMİ VE ŞİİR’İM

Anne baba olmak eşsiz bir duygu ve evlatların evlenip çocukları olunca yaşarlar, anlarlar ve bilirler. Ancak anneye babadan evlatlar daha çok yakın olurlar. Evlat da, anne, babanın can parçası olurlar.

*

Evlatların gencecik yaşa gelince anne ve babanın birçok sözleri batar ve hazmedemezler. Ne zaman kendi yuvalarını kurup evlenip yavruları olduktan sonra anne, baba değerini anlaya biliyorlar. Her anne baba evlatlarının iyiliğin için didinip çırpınırlar ve anne babanın birçok sözleri evlatlar için zamanla tartışmaları beraberinde getirse de’ yükü fazlasıyla anneler payını alır.

*

Babanın ve annenin evlatla olan diyaloğu önemlidir. Öncelikle, Anne evlatların çok şeylerini bilendir. İyiyi kötüyü gören ve babanın desteğiyle koruyan kollayandır. Bir bakarsın evlatların aynısı başa gelince, o’zaman Anne, babanı yavrum yapma, etme, yaptığın yanlış yanlışa yanlışla gitme derken ömürleri geçerken evlatlarda aynısını yaşar durma geldiklerinde o’ zaman akla tak ederek bizlerin Anne, babaları bu uğraşla ömürleri, bizler gibi geçtiğinden ders çıkarırlarsa anlamış olurlar ve güzel bir söz vardır. “Bunları sende yaşarsan görürsün”

*

Evlatlara bazen baba kelimesi mesafeli olsa d ; Baba evde direk Anne ise bacadır. Sarıp sarmalayan dert küpüdür. Annenin yeri her zaman ayrıdır. Günde aranır, nasıl, iyi mi ne yapıyor, diye. Aslında ne yaptığı değil, nasıl olduğu önemlidir. Aslı olan evlatların bir yanı kendi yuvaları, bir yanı Anne, baları kalpleri ikili olur. Yemekler  pişer ah evlatlarımda olsaydı ve evlatlar, keşke derler Anne babamda olsaydı düşünceler hep böyledir.

*

Anne, Babayı kaybetme korkusu hep vardır. Hep söylenir dua gibi, Allah onları korusun. Onlara uzun ömürler dilerler fakat bu alem bir han ömrü biten son durağı ebedi alemdir. Önemli olan Anne ve Baba sevgisi ve kıymeti canları sağ olduğunda bilinsin ve ne ekersen onu toplarsın. Ama biz büyükler bir gün gideceğiz. Bunu kabul etmeliyiz. Anne, Baba ve evlatlarda bu geçici dünyada mutlu olmak için ellerinden geleni yapsınlar. “Hep bir son var bilinsin yeter.”

ZALİMLE HAİNLE BARIŞMA EVLADIM

Dinle babanı yolundan şaşma,

İlgisiz işlere karışma yavrum.

Özünden vazgeçme haddini aşma,

Makamı olanlarla yarışma evladım.

*

Boş sözü kendine değdirme,

Cahilin laflarını dert edinme,

Dürüstsen işinde yemezsin sille,

Bedava olana karışma yavrum.

*

Helalden kazanan hakkına sığın,

Rızıkları verende hanene yazan,

Sabreyle sende azma yolundan,

Boyundan aşana bulaşma evladım.

*

Saygıda sevgide kusuru yapma,

Öksüzün yetimin derdinden anla,

Vatanınla ekmeğine hor bakma,

Hırsızla arsızla dalaşma yavrum.

*

Mevkili makamlara gel sende,

Zorluklarda tek başına kalanda,

Bulanık sulardan geçişte solma,

Çukurlu işlere karışma evladım.

*

Gönlünde sofran açıkta olsun,

Açlar gariban sofranda dolsun,

Bahçe bağından sadaka veresin,

Sefille mazlumla uğraşma yavrum.

*

Allah’a kul olduğun bilinsin,

Kötüler semtine uğramaz olsun,

Hakikat adaleti dağıt görünsün,

Zalimle hainle barışma evladım.

Y.T : 21.03.2021