Köşe Yazıları

Yaşadığımız Ortamdan Tespitler

Yaşadığımız Ortamdan Tespitler

Turizm mevsiminin tam ortasındayız.

Alışveriş korona salgını dönemine göre çok haraketli.

Enerji faturaları ve tezgahlarda ki fiyatlar çok yukarılarda.

Yönetim pahalılığı dengelemek için her kesime beklenenden daha yüksek oranda ücret zammı yaptı.

Ama buna rağmen insanlar tatmin olmadı.

Adaletsiz gelir dağılımı çoğunluğu ezip geçiyor.

Siyasi kesimde de durum iç açıcı değil iktidar ve muhalefet arasındaki kutuplaşma tüm Anadolu’ya da yansımış durumda.

Bürokrasi ise tarihindeki en sıkışık dönemi yaşıyor.

Bir taraftan iktidarın sıkı kontrolü altında görev yapıyor.

Diğer taraftan muhalefetin tehditleri altında kalıyor.

Böyle bir ortamda yanı başımız da Ukrayna ve Rusya savaşını yaşıyoruz.

Bu karambol da savaşı uzatmak ve yaygınlaştırmak isteyenlere de tanık oluyoruz.

Nato genel sekreteri hem barış toplantıları yapıyor.

Hem de savaşın yıllar boyu süreceğini söylüyor.

Bizde durumdan vazife çıkardık.

Savunma sanayisinde önemli hamleler yaptık.

Ama Kuzey Suriye’de, Doğu Akdeniz’de ve Ege Denizinde huzur içinde değiliz.

Nato da dahil tüm ortaklarımıza karşı güvenimizi kaybettik.

Toplum olarak çok yorulduk.

İç ve dış siyasette kronikleşmiş sorunlarımız var.

Yakın gelecekte yüzümüzü güldürecek emareler göremiyoruz.

Tek umudumuz Karadeniz de keşfettiğimiz doğalgaz stoklarında.

2023 yılında devreye girmesini sabırsızlıkla bekliyoruz.

Doğalgaz üretiminin başlaması halkımıza moral verecek ve ekonomik yönden bütçemize katkı sağlayacaktır.

Toplumsal alanda sosyal alanda ve özellikle ticari ortamda insanımızın kimyası bozuldu.

Çok çıkarcı ve çok fırsatçı bir çizgi içindeyiz.

Sistem bozulursa düzeltilir.

Ama insan bozulursa düzeltilmesi çok zordur.

Günün sözü

“Herşeyin yok olduğu anda bile ümit vardır.”

Thales

 

 

 

 

Erdoğan Ve Erbakan Arasında Benzerlikler

Erdoğan Ve Erbakan Arasında Benzerlikler

1970li yıllarda çok büyük bir petrol krizi yaşamıştık.

Bu kriz müzik alanına bile yansımıştı.

Ajda Pekkan “Aman Petrol” isimli şarkıyla Eurovisiyon yarışmasına katılmıştı.

Bu kriz sonunda petrol fiyatları artmıştı ve döviz fiyatları fırlamıştı .

O dönemde döviz fiyatları devlet tarafından ayarlanıyordu.

Yükselen fiyatlar nedeniyle dar gelirliler ezilmeye başlamıştı.

1970li yıllar koalisyon hükümetlerinin devrede olduğu yıllardı.

Bu koalisyonların en renkli partisi “anahtar” simgeli Milli Selamet Partisiydi.

En dikkat çekici lider ise bu partinin lideri olan merhum Erbakan hocaydı.

Kıbrıs Barış Harekatındaki cesareti ve toplu sözleşmelerdeki cömert tavrı ile döneme damgasını vurmuştu.

Kamu Kurumundaki işçiler Erbakan sayesinde %150 oranında çok yüksek zam almışlardı.

O dönemde mesai yapan ve hafta sonu çalışan işçiler en üst amirlerden fazla aylık alıyorlardı.

Bu kadar yüksek toplu sözleşme zamları asker ve sivil bürokrasiyi rahatsız etmişti.

Evren Paşa bile bu rahatsızlığını dile getirmişti.

Petrol krizinden kısa zaman sonra Kıbrıs Harekatımız nedeniyle bir de amborga ile cezalandırılmıştır.

Ama Rahmetli Erbakan bu iki krize rağmen toplu sözleşmeler yoluyla işçilere yüksek zam vermekten kaçınmamıştır.

Ayrıca yatırım hamlelerinden de vazgeçmedi.

Sanayi ve Teknoloji Balkanlığı Erbakan’a bağlıydı.

O dönemde 11 gübre fabrikasının temelini atmıştır.

Rahmetli Erbakan’ın bu hamleleri içerideki ve dışarıdaki ekonomik çevreler tarafından çok eleştirilmişti.

Günümüzde uygulananlara baktığımızda Rahmetli Erbakan ile Cumhurbaşkanı  Erdoğan’ın uygulamalarının örtüştüğünü görüyoruz.

Erdoğan’da

-Faizleri yükseltmiyor.

-Kritik yatırımlardan vazgeçmiyor.

-Çalışana ve emekliye yüksek zam vermekten çekinmiyor.

-Ege’de , Doğu Akdeniz’de ve Kuzey Suriye’de risk almaktan korkmuyor .

Ne dersiniz değerli okurlar?

Günün sözü

“Düşüncelerde hastalıklar gibi bulaşır.”

Andre MAUROİS

 

“TÜRKÇE ÇOK ZOR!”

“TÜRKÇE ÇOK ZOR!”

 

Bunu ben demiyorum. Evet,cümle sonundaki ünlem bana ait ama cümlenin kendisi bana ait değil.

 

Türkçenin zor olduğunu düşünüp söyleyenler haftasonu TYT (Temel Yetenek Sınavı)’ na giren genç üniversite adayları.

 

Türkçe zormuş. Öyle diyorlar. Ve elbette sınavdan çıktıkları an, vakit kaybetmeksizin bu düşüncelerini paylaştıkları mecra ise sosyal medya oldu!!!

 

Paragrafımın sonuna bu kez bir değil, tam 3 ünlem koydum! Tabii ki bunun bir sebebi var. Zira genç nesilin ana dilimiz olan Türkçeyi zor bulmalarının kökeninde aslında tam da bu yatmaktadır. Yani birebir, sözsel iletişim kurmak yerine ruhumuza virüs gibi yayılan sosyal medya iletişim ve konuşma dilinin hakim olması.

 

Bu şartlarda Türkçe elbette zor gelecektir yeni nesilin evlatlarına. Çünkü gerçek Türkçe ve Türk dili sosyal mecrada yazıldığı gibi konuşulmuyor!

 

Emojilerle, yersiz kısaltmalarla, yarım yamalak ve hatta yanlış ya da eksik yazılan cümleler veyahut yerinde kullanılmayan kelimelerle ifade edilmiyor Türkçe.

 

 

Oysa dilimiz kendine has ve öğrenilmesi en kolay olan dil iken, Türkçeyi katleden sosyal alanlara gönlünü kaptırmış olan genç beyinlerin Türkçeyi zor bulmaları garipsenmemeli.

 

Kitap okuyarak kelime hazinelerini geliştirmeyi istemek ve gerçek hayatta gerçek iletişimler kurmak yerine vakitlerinin ve sosyal ilişkilerinin çoğunluğunu sosyal mecralarda harcayan evlatların Türkçeyi zor bulmaları kadar doğal bir durum olamaz.

 

Keza dikkatinizi çekti mi bilmem ama gençlerle konuşmak, konuşabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor. Daha doğrusu düzgün konuşma yeteneklerini bile kaybetmeye başladıkları ve yaşamın içinde kullandıkları kelime sayısı 50′ yi 60′ ı geçmediği için onları anlayabilmek ve anlaşabilmek git gide daha da zor hâle geliyor.

 

Bu, onlar adına üzücü bir durum.

 

Yeni neslin kendi ana dillerine hakim olarak, doğru ve düzgün bir şekilde konuşabilmeleri için anne babalara ve eğitim sistemine çok iş düşüyor.

 

Dil deyip geçmeyin. Şayet bir ulusun vatandaşıysanız ve bir bayrak altında kimliğiniz varsa, o kimliğin üzerinde yazan bilgilere yakışır şekilde konuşabilmeli ve yazabilmelisiniz.

 

Türkçemizin dünyanın en zengin dillerinden biri olduğunu ve hatta konuşma dili ile birebir yazılabilen tek dil olduğunu gençlere nakşetmek ve nakletmek eğitim sistemine düşerken, sosyal medyadaki doğru – yanlış kavramlarını ve sosyal medyayı hangi koşullarda, hangi amaçlar doğrultusunda, niçin ve ne kadar kullanmamız gerektiği bilgisini çocuklarına aktarmak da ebeveynlere düşüyor.

 

Ana dilimiz olan Türkçe ve Türkçe öğretilerin zor olmadığını düşünen aydınlık nesilin var olması dileğimle,

 

Esen kalın.

 Babalar Günü Hakkında

 Babalar Günü Hakkında

Annelerimizin ve babalarımızın hakkını ödeyemeyiz.

Her ne kadar babalar gününü kutlasak da annelerimizden bahsetmeden edemeyiz.

Her ikisinde çok severiz ve minnet duyarız.

Bu duyguları en net ve temiz olarak engelli kardeşlerimizin davranışlarında izledik.

Engelli kardeşimiz annesini bir arkadaş gibi görmüş ki.

Hep yakınında olan anneyi bir dert ortağı ve çok yönlü bir bakıcı olarak tanımıştı.

Babamız ise onun için bir koruyucu ve kurtarıcıydı.

Hem çok sever hem de çok çekinirdi.

Anne ve babamız aynı mezarlıkta ama farklı mezarlara gömülürdü.

Kabristan ziyaretlerimizde annemizin mezarı başında daha fazla kaldığını gördük.

Mezarı yaptırdık ve mezar taşına her ikisinin ismini yazdırdık.

O bile annemizin aileyi toparlama gücünü farketmişti .

Gelelim babalar gününe…

Babamız ikinci dünya savaşı başında evlenmiş 7 çocuklu bir ailenin reisiydi.

Yaşam boyu maddi ve manevi kapasitesini zorlayarak bizlere bir şeyler vermeye çalışmıştır.

İnsan ilişkilerinde başarılıydı.

Hiçbir zaman şiddete başvurduğunu görmedik.

Küfürlü konuştuğunu duymadık.

Her ikisi de vefatları sırasında engelli kardeşimizi çok merak etmişti.

Bizde onların bize bıraktığı emanete sahip çıktık.

Aile bağlarının önemini anladık.

Bu bağların daha gelişmesi ve genişlemesi için çaba gösterdik.

Engelli kardeşimizin varlığı aile bağların gelişmesine katkı sağladı.

Bizi hem kendine hem de birbirimize yakınlaştırdı.

Bize sorumluluk duygularımızı ve vicdani görevlerimizi hatırlattı.

Bir nevi ailemizin odak noktası hatta reisi gibi oldu.

İşte bu yüzden babamızın ruhunun huzur içinde olduğunu hissediyoruz.

Günün Sözü

“Bir baba yüz öğretmene bedel”

George Herbert

 

 

 

 

Ege Denizinde Hazırlıklı ve Soğukkkanlı Olmalıyız

Ege Denizinde Hazırlıklı ve Soğukkkanlı Olmalıyız

 

Amerika, Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de doğalgaz yatakları olduğunu öğrendi.

Ve bu bölgelerde karar verici olmanın yollarını aramaya başladı.

İlk adım olarak Karadeniz bölgesinden işe başlamaya karar verdi.

Ukrayna’da küresel sermayeden yana ve kendisine itaat edecek bir başkan buldu.

Savaşı ilk beş günde bitirebilecekken tecrübesiz Ukrayna başkanını vaadlerle oyaladı durdu.

Savaşın uzamasına ve Ukrayna’nın her tarafının yakılıp yıkılmasına çanak tuttu.

Bu arada hasmının Rusya olmadığını da açıkladı.

Amerika Nato kanalıyla başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerini çökertmeyi amaçlamıştı.

Enerjide büyük oranda, buğdayı da Rusya’ya bağlı olan Avrupa birliğini aciz duruma düşürdü.

Avrupa ordusu kurmak isteyen Almanya ve Fransa’dan da intikam almış oldu.

Amerika’nın yeni hedefi Türkiye’dir.

Türkiye’de Erdoğan’ın yerine kendisine itaat edecek yeni bir yönetim görmek istiyor.

Aslında bu beklentisini hiç saklamadı.

Zaman zaman dile gtirdi.

Şimdi Yunanistan başkanını kışkırtmaya başladı.

Dedeağaç ve Girit başta olmak üzere Yunanistan’da 9 ayrı üs kurdu.

Kurduğu üslerle ve verdiği savunma desteğiyle Yunanistan’ı bir Amerikan eyaleti haline dönüştürdü.

Aslında uzun süreden beri Rusya ile Türkiye’nin stratejik ortaklığını bozmak için çabalıyordu.

Gerçi bu ortaklığı bozamadı.

Ama Rusya’yı kendi dertleri ile uğraşır hale düşürdü.

Amerika yeni projesiyle Egedeki adalar üzerinden bir sıcak çatışma yaşanmasını hedeflemektedir.

Bu arada Türkiye’deki muhalefeti kışkırtacak siyasi ve toplumsal tansiyonu yükseltmeye çalışacaktır.

Ayrıca başkan Erdoğan’ı yurt içindeki olaylarla yormaya uğraşacaktr.

Çünkü ülkemizde önemli oranda Amerika, Avrupa Birliği ve Nato yanlısı seçmen olduğunun farkındadır.

Türkiye’de ki büyük sermayenin de Nato’nun ve Avrupa birliğinin yanında olduğunu iyi bilmektedir.

Sözün kısası Ege denizinde uygulanmak istenecek bir Amerikan projesi için tedbirli olmalıyız.

Soğukkanlı ve hazırlıklı olmalıyız.

Günün sözü;

Kitaplık kurmak,

İbadethane yapmak kadar kutsaldır.

“Victor Hugo”

Vicdan Yoksa Denetim Yetmez

Vicdan Yoksa Denetim Yetmez

Yıllık bazda,2022 Mayıs ayı tüketici enflasyonu, (%73,50) ye yükseldi.

Yıllık bazda, 2022 Mayıs ayı üretici enflasyonu ise, %132,16 oldu.

Bu istatistiklerden, tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasındaki Makasın hala kapanmasını anlıyoruz.

Yani, üretici enflasyonunu yukarıya çekmeye devam etmektedir.

Bu hükümet yüzyılda bir yaşanan, İki felaketi ard arda yaşamaya devam ediyor.

Pandemi dönemin de hem bir çok vatandaşımızı kaybetmiştik.

Hem de bütçemiz bir hayli açılmıştı.

Daha kendimize gelemeden, Rusya ile Ukrayna savaşı patladı.

Savaş psikolojisi ve küreseel tedarik zincirlerindeki aksamalar, Ekonomimizdeki dengeleri alt üst etti.

Savaş gerginliği ve kıtlık korkusu, Halkımızın mala karşı talebini yükseltti.

Hatta bireysel stokçuluk alışkanlığına bile kapıldık.

Halkımızın mal ve hizmetlere olan bu yüksek talebi, Fiyatları bir anda uçurdu.

Tüm dünyada, enerji fiyatları bin kaç kat arttı.

Bu durum bizim elektrik ve doğalgaz faturalarınada yansıdı.

Şeker ve özellikle yağ gibi gıda maddelerinin temininde,Geçici sıkıntılar yaşandı.

Buğday,yağ ve özelikle enerji ihracatçısı olan bu iki ülkenin savaşı.

Sadece bizde değil, tüm Avrupa ülkesinde de, Endişeye sebep oldu.

Bu olumsuz konjektürde, Pandemi öncesi dönemdeki enflasyon oranlarını  Yakalamamız mümkün olamayacaktır.

Belki yaz aylarında, meyve sebze üretiminde Olabilecek bolluk gıda fiyatlarını bir miktar düşürebilir.

Serbest ekonomik piyasayı incelediğimizde, Patronlar ve toptancılar gibi esnaf kesiminde Enflasyonlu ortama uyum sağladığını görüyoruz.

Sadece devlet denetimi yetmez.

Vicdanlıda olmamız gerekir.

Günün Sözü

Hayat bir masala benzer,uzunluğu değil.

İyi olup olmadığı önemlidir” seneca”

Hayırsız Ortaklar Oyun Peşinde

Hayırsız Ortaklar Oyun Peşinde

Yaklaşık 70 yıl önce, Nato üyesi olmuştuk.

Kominizme karşı korunmak amacıyla, 10 bin kilometre uzaklıktaki ülkelerin kurduğu bu ortaklığa, katılmıştık.

Yani düşmanımız ilan edilen Sovyetler Birliği sınır komşumuz du.

Bizi koruyacak ortaklarımız ise, 10 bin kilometre uzaklıktaydı.

Ortaklığa girme aşamasında, Kore’ye gönderilmiştik.

Yüzlerce Subayımız şehit olunca, bizi kahraman ilan etmişlerdi.

Zamanla içli dışlı olduk.

Sonra yönetim tarzımıza karışmaya başladılar.

İtaat etmeyen yönetimlerimizi, Askeri darbelerle devirdiler.

Savunma sanayi üretimimiz,

Onların kontrölü altına girdi.

Ülkemizin, her bölgesine,üs kurdular.

Koruyorum diyerek her bölgemizi kontrol altına aldılar.

Bölücü terörle yaptığımız mücadelelerle, Terör örgütünün yanında yer aldılar.

Amerika , terör örgütlerine on binlerce tır silah ve mühimmat, yardımı yaptı.

Parasını ödediğimiz uçaklarımızı, bize teslim etmedi.

Almanya, Fransa ve Hollanda, Bölücü terör örgütlerinin, miting alanlarına döndü.

Komşumuz ve Nato ortağımız Yunanistan ise, Terör örgütü üyelerinin kaçış koridoru haline geldi.

Bir güvenlik ortaklığı olan Nato, Bizi koruyup kollayacağı yerde, Bizim düşmanlarımızla iş birliği yapar hale geldi.

Artık Avrupa Birliğine de Nato’ya da güvenimiz kalmamıştır.

Şimdi itaat ettiremedikleri, Macaristan’ı çökertmeye çalışıyorlar.

Hem (AB) hem de, Nato üyesi olan, Macaristan Rusya’ya enerji ve petrol ambargosu uygulamadığı için, Ortakları tarafından linç ediliyor.

Şimdi benzer bir oyun ile, Biz de karşılaşabiliriz.

Türkiye Rusya’dan, Doğalgaz, petrol, buğday, yağ, ve gübre almasın diyecekler.

Böyle oyunlara hazır olmalıyız.

Artık dostlarımızı ve düşmanlarımızı yeniden değerlendirmeliyiz.

Günün Sözü

Nasihat vermek kolay,

Örnek olmak zordur.

“Ruchfaucauld”

BİTTİ Mİ?

BİTTİ Mİ?

“Maskesiz girilmez”
“Mesafe kurallarına uyalım”
“Kovid 19′ la mücadelede hijyen kuralları…”

Pandemiden bunlar gibi uyarı yazıları kaldı geriye.

Neredeyse her yerde hükmünü süren, kimi deforme olmuş -sağı solu yırtılmış uyarı dolu- duyuru kağıtları, kimi yeni yeni süzülmekte olan tatlı yaz güneşinin kurbanı olarak sararmış hatta neredeyse silinmiş, varla yok arası olan okunamaz durumdaki uyarı metinleri, kimilerinin üzerleri ise -belli ki meraklıları tarafından- çizilmiş resimler ve karalamalarla dolu olan pandemi afişleri…

Bunlara bakınca hayal gibi geçip giden 2,5 yıllık macera, film şeridi gibi geçiyor gözümün önünden. Hangi ara başladı? Hangi ara bitti? Ya da gerçekten bitti mi?

Nasıl oldu da bıçakla keser gibi “ZINK” diye bir anda kesiliverdi! Ardı arkası demeden, hiç yaşanmamış gibi hangi ara normal yaşamlarımıza dönüverdik?

Dünya genelinde önde gelen isimler “Bitti” dediği zaman, bunun daha birkaç hafta öncesine kadar yapılan uyarılar, vefat açıklamaları, aşı ile ilgili havada uçuşan onca sözler, tembihler, tavsiyeler ve çekişmeler varken, kaçımız sorguladık?

Kaçımız sordu: “E hani henüz uyarı yapmıştınız aşı olun, seyahat engellerine devam, toplu alanlarda aman dikkat!, maskesiz çıkmayın…” gibi lakırdıların edildiği esnada, “Bıçak gibi mi kesiliverdi bu meret?” diye.

Kaçımız bu süratli dönüşümü sorguladı? Kaldı ki bu uyarılar ile “Oh pandemi bitti” açıklamaları arasında bir iki hafta gibi kısa bir süre varken, nasıl oluyor da pat diye bitiveriyor?

Anlayabilene aşkolsun!

Pandeminin başlangıcındaki enteresanlık bitişinde de aynı şekilde seyredince insan düşünmeden edemiyor doğrusu!

Kimler, neden,hangi düşünceler ile var etti pandemi illetini bilemem ama, sanırım oyun kurucular kendileri için gerekli olana sahip olduklarında BİR ANDA! bitmesine karar verdiler.

Bizlere de pandemiden geriye; duvarlarda, duraklarda, dükkan, mağaza, kafe ve restoran vs. girişlerinde pandemi ile mücadele ilanlarının silik yazıları ile göz göze gelmek düştü…

Tabii bir de hareketsiz yaşamlarımızın sevimsiz ikramı olarak kilolar ve kas, kemik, eklem ağrıları…

Pandeminin ortaya çıkış sebebini, kimlerin, ne şekilde, hangi menfaatleri sağladığını ve bıçak gibi bitmesinin nedenlerini umursamaksızın pandemisiz yaşamın keyfini sürmeniz dileğimle,

Esen kalın.

Kasım Ayında Seçim Olur mu? Olmaz mı?

Kasım Ayında Seçim Olur mu? Olmaz mı?

2022 Kasım ayında, erken seçim olur mu? Olmaz mı?

Bir süredir, siyasetçiler ve ekonomistler bu seçeneği tartışıyorlar.

Hatta astroloji ile uğraşanlar bile, Bu konuda tahminlerini söylüyorlar.

Aslında son altı ay içinde İktidarın aldığı kararlara bakıyoruz.

Bazılarını, bir erken seçim hazırlığı gibi görüyoruz.

Mesela asgari ücreti şimdiye kadar yapılan en yüksek zam ilan ettiler.

Ayrıca, Temmuz ayında artan enflasyona göre, tekrar revize edecekler.

Kamu çalışanlarına ve emeklilerine, Son yılların en yüksek zamlarını yaptılar.

Temmuz ayında da ,  enflasyondan doğan farkları ilave edecekler.

Ayrıca, emniyet görevlilerin, hemşirelerin, öğretmenlerin ve imam hatip mezunlarının, Ek göstergeleri yükseltilecek.

Bütün bu ücret iyileştirmeleri, 2022 yılının ikinci yarısında, hem çalışanlara hem de emeklilere yansıyacaktır.

Mevcut iktidarın bu iyileştirmeler tazeliğini korurken, Bu hamleyi oylara yansıtacağını düşünebiliriz.

Eğer seçimler 2023 yılı Haziran ayına kaldığı taktirde Bu iyileştirmeler yüksek fiyat zamlarına yenik düşecektir.

Ayrıca iktidar, İsveç ve Finlandiya’ya uyguladığı Nato direnişini, Bir seçim kozu olarak kullanmayı, deneyecekti.

Mevcut yönetimin bazı kararlarına bakınca, Erken seçim yapılmaz diyoruz.

Mesela seçim barajı, (%110) dan (%7) ye düşürüldü.

Erken seçim yapıldığı taktir de, Bu karar uygulanamaz.

Ayrıca, (MHP) nin  (%10)luk baraj çizgisinde ikna edilmesi gerekecektir.

Tüm il ve ilçe seçim kurulu başkanlarının , değiştirilmesine karar verilmişti.

Erken seçim kararı verildiği taktirde, Bu kararlarda uygulanamaz.

Mevcut iktidar iki arada bir derede kaldı.

Bir taraftan çalışanlara ve emekliye verdiği yüksek zamların ,erimesinden çekiniyor.

Diğer taraftan kış şartlarında gündeme gelecek, Elektrik ve Doğalgaz faturalarının,etkisinden korkuyor.

Bakalım nasıl işin içinden çıkacaklar.

Günün  Sözü

Gerçek olan tek yarış vardır.

O da insanlık yarışı.

“George Moore”

 

 

 

 

 

ÖNCE VATAN

ÖNCE VATAN

Bu vatanı vatan eden ve üzerinde yaşayan milletin adı, Türk milleti yaşadığı ve etrafı sınırlarla çevrili toprak parçası Türk yurdudur. Vatansız millet olmaz ve bir milletin varlığıyla devamlılığı vatanına sahip olduğu müddetçe devam eder. Vatanını seven onu canından aziz bilen, asırlarca dünyaya yön veren ecdadımız, vatan sevgisinde, birlik ve devletin temelini sağlamlaştırarak. Millet fertlerini birleştiren, ideal ülkü birliği oluşturmuş ve bu güç ki; inancımızı, vatanımızı,  canımız, namusumuz, evladımız ve mukaddesatımızı korur.

*

İman olmadan vatanın; vatan olmadan varlığımızın hiçbir anlam ve önemi yoktur. Vatan, din, iman, ezan, bayrak ve millet kelimelerinin söylenişi bizlerin ortak değeridir. Bunları sevmek bizim boynumuzun borcudur. Bu mübarek vatanda, asırlar boyunca yan yana, gönülden beraberce yaşamamız ve bundan sonra da kardeşçe, hep birlikte yaşamaya devam edeceğiz. Yüzyıllarca hep beraber ağlayıp beraber güldüğümüz bu aziz vatanda, her şey bizim istediğimiz gibi olmayabilir fakat içinde bulunduğumuz şartların gereği olarak maddi ve manevi sıkıntılar zuhur edebilir. Üzerinde yaşadığımız bu aziz vatan, sadece mutlu günlerimizin ve müreffeh zamanlarımızın toprağı değildir. Zor günlerimizin olduğu, kara günlerimizin de vatanıdır.

*

Biz, sadece bu ülkenin nimetinden faydalanmak için değil; aynı zamanda külfetini çekmek, hatta uğrunda canımızı feda etmek için yaşıyoruz. Çünkü bu ülkenin sadece gündüzleri değil; geceleri de bizimdir. Yüce Allah´ımız ve Sevgili Peygamberimiz, bizi birlik ve beraberlik içinde yaşamaya çağırıyor. Vatan, millet ve İslam, ezan ve bayrak düşmanları ise; sürekli bizi bölüp parçalamak için uğraşıyor. Sakın ola ki aldanmayalım bozguncu ve kışkırtıcıların tahriklerine kapılmayalım. Semaya yükselen ezan seslerinin kıyamete kadar devam etmesi, ancak vatanımızı canımızdan daha aziz bilmekle, istiklalimizi korumakla olur.

*

Anadolu´ya ayak basışımızdan itibaren düşmanların Müslüman Türk Milleti´ne karşı her alandaki saldırıları devam edegelmiştir. Bu saldırılar, Haçlı seferleri ile başlayıp yüzyıllarca sürmüş ve Osmanlı Devleti’nin çökmesi ile sonuçlanan 1. Dünya savaşından sonra yapılan Sevr antlaşmaları ile topraklarımız düşmanlar tarafından istila edilmiştir.

*

Bu işkal ve taksimi asla kabul etmeyen kahraman ecdadımız; topyekûn bir mücadeleye girerek, Tarihe Türk İstiklal savaşı olarak geçen bu büyük mücadelenin tek hedefi, Türk istiklalinin ve aziz vatanımızın kurtarılmasında, yokluklar içinde ve zor şartlarda; üzerine saldıran yedi düvele karşı, tarihte benzeri görülmemiş bir destan yazan Müslüman Türk Milleti´nin savaş meydanındaki kahramanlığını ve azmini Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk şöyle anlatıyor. “Karşılıklı siperler arasında mesafemiz sekiz metre idi. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamadan şehit düşüyor, ikincileri onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir tevekkül,  Şehit olanı görüyor, üç dakikaya şehit olacağını biliyor, en ufak bir endişe etmeden şehadet gidiyor.

*

Bu günler için hürriyet ve huzur içinde yaşadığımız Anadolu topraklarımız, işte bu imanla, azimle kazanılmıştır. Bu ruh dört bin yıllık tarihiyle; Haçlı ordularına karşı, 1071 itibaren Anadolu´ Müslüman Türk´e vatan yapmış, 1453´te İstanbul´un fethiyle Bizans İmparatorluğunu ortadan kaldırmış,  Orta Çağı kapatıp Yeni Çağı açmış, 30 Ağustos 1922´de Dumlupınar Meydan savaşını kazanarak ülkeyi düşmandan temizlemiş ve adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti denilmiştir. 1974 Yılında, Mehmetçik Kıbrıs´ta savaşmış, soydaş ve kardeşlerimizi; Yunan mezaliminden kurtarmıştır.  Ayrımcılık, fitne, fesat ve bozgunculuk ise içte birlik, dayanışmayı yıkarak ve milletin arasına nifak sokar. Bu manada millet olarak birbirimizi sevmeli ve birbirimizi anlamalıyız. Bugün sahip olduğumuz bu cennet vatanı, atalarımızın her karışını, kanlarıyla sulayarak bize emanet ettikleri topraklardır.

*

Bugün Türk milleti genç kuşaklarına düşen görev; bu toprakları imar etmek, hizmeti yükseltmek, korumak ve bizden sonraki nesillere devretmektir. Vatan sevgisi kuru dava ile olmaz, vatana hizmet etmekle olur. Çiftçi, işçi, tüccar, esnaf ve sanatçı gibi bütün meslek erbapları, hepsi el ele vererek vatan ve millet yolunda çalışmakla olur.  Zenginin mal güvenliğine, malına, kazancına, bu ülkenin gariban halkının evlatları bedel ödüyorsa zengininde aynı duygular içinde, bu vatan toprağına bedel ödemesiyle olur.

*

15 Ağustos 2016 Fetö terör örgütleri ve diğer yandaşları ülkemde kahpe işgale kalkışması bu hainleri geçmişiyle bu günlere taşıyan göz yuman içteki menfaat materyalist uşaklarının yapmak istedikleri darbe girişiminin; başarısızlıkla sonuçlanması, kahraman ,Türk halkımız tarafından hainlere dersini vererek ve devletini yöneten siyasi iktidarı ve kamu yönetimini sokaklardan toparlayarak makamlarına oturtup milli iradeye ve demokrasiye sahip çıkmış ve tüm dünyaya ilan ederek geçmiş tarihlerden ders almayan zalimlere tekrar dersini vermiş ve iç siyaset yönetimine de mesajı hiçbir ayrım gözetmeksizin başta; fetö terörün bitirilmesi ve görülüyor ki, benden senden suçlamaları denilerek siyasi himayeler devam ediyor ve mücadele zayıflayarak perdelenmek isteniyor.

*

Türk’ün milli iradesi yozlaşarak, vatan birliğini öt eleştirme, kutuplaştırmalarla, iktidarda kalarak kötü giden ekonomiyle millet iradesini kul, köle ettirirler. Bu anlayışıyla siyasete biat zengini daha zengin dar gelirliyi daha fakir yaparak hüküm sürmek istenerek ve dış güçlerin değirmenlerine su taşınıyor. Yaşasın milli irade birliği; Yaşasın Türk’e göre demokrasi zaferi. Rabbim yar ve yar yardımı ülkemin üzerinde olsun. “AMİN”

HAKİKATTIR HAKKIN YOLUNDA MİLLETİMİZ AŞKINA

Sönmesin şafakları dalgalansın al bayrak

Bu toprakların ebedi tütecek ocaklarında

Gök kubbede yıldızları, Türk’e parlayacak

Vatan, bayrak, milletimiz, İslam aşkına.

*

Kurbanlar sıralandı nazlı hilal uğrunda

Kahramanlar şahadet şerbeti içti ufukta

Dökülen kanlarımız feda olsun yolunda

Haklıdır hakikattir, milletin istiklali aşkına.

*

Tarih boyunca ülkü uğruna koşarız

Vurulan zincirleri kıra kıra aşarız

Engelli bentleri yıkarak dalar geçeriz

Yüksek dağlarından aştık turan aşkına.

*

Etrafımız sarılsa da çelikten zırhlı duvar

İnançlı yolumuzu aydınlatan ışığımız var

Korkusuzca uğruna şahadet şerbeti içer

Medeniyet denilen canavarı yıkma aşkına.

*

Bu vatan toprağında, Türkü horlayana

Siper ettik bedenleri haçlını uşaklarına

Doğan güneş üstümüzde haktan olursa

Uzaklar yakınlaşır yarınların umudu aşkına.

*

Bastığın toprak şehit kanlarıyla sulandı

Destanlar yazıldı binlerce kefensiz yattığı

Şehitler diyarını incitme toprak şahidi

Dünya’yı değişmeyiz bu vatan aşkına.

*

Biz vatan uğruna olduksa feda

Bakın fışkıran toprağın her yanında

Canımızla tüm varlığı dolaşır kanda

Ruhumuza nakış oldu vatan aşkıyla.

*

İlahi kudretin bedenimizde şuurlu emeli

Değmesin muhabbet sofrasına namert eli

Bayrak inmez, ezanların susmasın sedası

Yurdumun üstünde ebedi kalacak aşkımız.

*

Der Mehmet boşandı gözümde yaşım

Bedenim titredi hepten kendimden geçtim

Dalgalansın şanlı vatan üstünde bayrağım

Hakikattir hakkın yolunda milletimiz aşkına.

Y.T: 19.05.2020.