Köşe Yazıları

Güçlendirilmiş Parlamento Demek Küresel Parlamento Demektir

Güçlendirilmiş Parlamento Demek Küresel Parlamento Demektir

Altılı masa seçimi kazandığı takdirde nasıl bir yönetim modeli ile tanışacağımızı artık öğrenmeye başladık.

Bu modelin Erbakan-Ecevit ortaklığına, Erbakan-Çiller Ortaklığına ve milliyetçi cephe hükümetlerine hiçbirine benzemediğini görüyoruz.

Çünkü bu hükümetler yabancı danışman kullanmamıştır.

Bu modelin sadece bazı konularda Ecevit – Mesut –Yılmaz ve Bahçeli koalisyonuna benzediğini biliyoruz.

Çünkü bu üçlü koalisyon yabancı danışman olarak Kemal Derviş’i, kullanmıştı. Danışman olarak gelen Kemal Derviş, kısa süre sonra bakanlığa atanmıştı.

Kemal Derviş’in danışman olarak atanmasından hoşlanmayan Bahçeli, Kemal Derviş bakan olduktan sonra, ortaklıktan ayrılmanın yollarını aradı.

Erken seçim yapılmasının yolunu açmıştı.

Kemal Derviş yabancı finansman ve hukuk kurumlarının destekleri ve dayatmaları ile birçok kanunun çok hızlı bir şekilde meclisten çıkmasını sağlamıştı.

Bu konuda bürokrasi çok hızlı çalışmış hükümet ve meclis ise noter gibi tasdik etmişti.

Altılı masa toplantılarından sonra, bazı genel başkanların iddialı açıklamalarına tanık oluyoruz.

Aslında bu açıklamaların hiçbiri yürürlüğe girmez.

Danışmanlar ne karar verirlerse gerçekleşecektir.

Ekonomiden, hukuktan, güvenlikten ve sosyal konulardan sorumlu ayrı ayrı danışmanların görev yaptığına tanık olacağız.

Zaten bu danışmanların önemlilerini CHP’nin vizyon toplantısında tanımıştık.

Belki Kemal Derviş örneğinde olduğu gibi hükümetle görevli olarak da görebileceğiz.

Artık altılı masanın kuracağı hükümetin sadece Türkiye Cumhuriyetinin değil küresel sermayenin de hükümeti olacağını çok iyi biliyoruz.

Sözün kısası güçlendirilmiş parlamento demek, küresel destekçi parlamento demektir.

 

 

 

 

 

 

Enflasyon ve Kur Korumalı Mevduat

Enflasyon ve Kur Korumalı Mevduat

Geçen yıl, Aralık ayı tüketici enflasyonu, %13,52 olarak gerçekleşmişti.

Bu yüksek enflasyon oranı, son 20 yılın en yüksek aylık tüketici enflasyonu olarak, ekonomi kayıtlarına geçti.

2022 yılının Aralık ayı tüketici enflasyonu ise %18 oldu.

Tüketici enflasyonundaki bu sert düşme, halımızı hem mutlu etti, hem de umutlandırdı.

Ayrıca tüketici enflasyonu ile üretici enflasyonu arasındaki makasın daralması da ekonomik açıdan olumlu bulundu.

Üretici enflasyonunda sert düşme yaşandı.

Birkaç ay önce yaklaşık %157 düzeyindeki üretici enflasyonunun, %97,72 düzeyine düşmesi hepimizi memnun etti.

Sözün kısası 2022 yılı Aralık ayı tüketici enflasyonu %64.27 üretici enflasyonu ise %97.72 oldu.

Aslında, her iki enflasyon da görülen sert düşmenin sebebi halımızın tedarik zincirlerine ve süper marketlere tepki vermesinden kaynaklanmıştır.

Halımız vazgeçilmez ihtiyaçları dışındaki alımlarda, talebi kısmıştır.

Ekonomi yönetiminin, iki yıldan veri devreye soktuğu kâr oranı korumalı mevduat uygulamasının, çok başarılı olduğunu söyleyemeyiz.

Halkımızın, birçok kuralı olan, karmaşık faiz sistemli, bir uygulamadan hoşlanmaz.

Yakın gelecekte, yeni bir savaş ortamı yaşamaz isek, siyaseti sokaklara taşımaz isek, dövizde çılgın bir tırmanma, yaşamayız.

Kur korumalı mevduatın hedefi, iki yıl önce kişilerin ve şirketlerin yaklaşık 235 milyar dolarlık döviz hesaplarını çözmekti.

Bu sistem döviz hesaplarının yaklaşık %20 sini bile çözememiştir.

Halkımızın finansman konusunda, daha pratik daha şeffaf projeler beklediğini düşünüyoruz.

—Günün Sözü—

Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp aynı sonuçlar beklemektir.

“A. Einstein”

ÇETELE

ÇETELE

Çınar ağacı misali devrildi 2022.

Pek çoğunuzun “nihayet!” dediğini duyar gibiyim.

2022 sanki pek yaranamadı gibi bizlere! “Geçen yıl şunlar oldu, bak bu da oldu, şu şöyle yaptı, bu bunu dedi, şu şunu etti…”laflarına gitmek gibi bir niyetim yok.Hele hele dünyadan ve ülkeden yıla dair olanı biteni masaya yatırıp da uzun uzadıya laf kalabalığı yapmaya hiç niyetim yok.

Hatta bazen bu konuda neredeyse “dünya yansa eski hasır umrumda değil” diyecek bir tutum içindeyim. İşte tam da bu anlardan birinde eski yıla dair kendimle ilgili, hayatımla ilgili çetele tutmanın peşine düştüm!

Elbette geçen yılın bana neler kattığını, neler kazandırdığını veya benden neleri çaldığını burada detayları ile yazmak düşüncesinde değilim. Ancak 2022 yılının hayatımdaki başrol oyuncusunu yazmakta bir beis görmüyorum.

O oyuncunun adı “yorgunluk”.Tek kelime ile “yorgunluk”…Geçmiş yılın sonuna erdiğimizde hayatımın baş köşesine oturan en büyük his yorgunluk hissiydi. Hani bazen sanki 3 gün deliksiz uyusanız ancak üzerinizden atacağınız bir yorgunluktu benimkisi.

Koşturmacalar, seyahatler ve iş iş iş…Hepsinin toplamında oluşan kocaman bir yorgunluk hissi.

“Kimse bana dokunmasa da, aman telefonlarım çalmasa da şöyle derin derin kafa dinlesem, kendimi dinlesem…Ve aynı sessizlik içinde 3 gün boyunca nefessiz uyusam” düşünceleri eskiyen senenin sonunda dilimden dökülen cümleler oldu.

Sizi bilmem ama bendeniz bu duygularla 2023′ te bunların acısını çıkarmak niyetiyle daha çok tatil yapıp daha az koşturmaca içinde olacağım bir yıl planladım yeni sene için.

Ha, uygulayabilir miyim işte onu bilemiyorum! Fakat giren sene için hedefimin, amacımın,niyetimin bu olduğunu biliyorum.

2023′ ün herkese hedeflediklerini getirmesi dileğimle.

Esen kalın.

Erbakan’ın Ekonomik Modeli – Bir Anı

Erbakan’ın Ekonomik Modeli – Bir Anı

Mevcut yönetimi ekonomide yeni bir model uyguluyoruz dese de biz bu modeli rahmetli Erbakan döneminde yaşamıştık.

Erbakan modelinde IMF’nin arzu ettiği çıkı para politikası yoktur.

Mevcut yönetim enflasyon artsa da ücretlere yüksek zam yapmaktan çekinmiyor.

Tıpkı Erbakan’ın geçmişte yaptığı gibi. Erbakan modelinde finansman krizi yaşansa bile, yatırımları durdurmak yoktur. Devlet planlama teşkilatınca onaylanan yatırımları iptal etmek yoktur.

1973-1975 yılları arasında, Ecevit Erbakan koalisyonu görevdeydi, petrol kaynaklı büyük bir kriz yaşıyorduk.

Yaşadığımız ağır kriz şartları altında, devlet planlama teşkilatı ve Merkez Bankası, Gemlik amonyak Fabrikasının iptalinden yana olmuştu.

Rahmetli Erbakan iptal etmek bir yana, Azot Londra bürosunun açılmasına bile izin vermişti.

Ayrıca, gübre fabrikasının da temelini atmıştı.

Ücretlere, sıkı para politikası uygulanması beklenirken, Erbakan toplu sözleşmeye bağlı kamu işçilerine yaklaşık %50 zamlı ücreti kabul etmişti.

Aslında mevcut yönetim, faiz indirimi konusundaki hassasiyeti de, rahmetli Erbakan kökenlidir. Mevcut yönetim yüksek maliyetlerle olsa da üretimi devam ettirmeye mecburdur.

Yönetimin amacı mal ve hizmet kıtlığını yokluğunu önlemektir.

Geçmişte yaşandığı gibi sana yağı, mazot, benzin, gübre ve tüp gaz kuyruklarını ve yokluğunu görmek istemez.

Geçmişte yaşanan karaborsa tuzağına düşmek istemez.

Yüksek enflasyonla mücadele, yüksek maaş zammı vererek yapılamaz.

Mevcut sistem seçimlere kadar devam edecektir.

Seçimi Erdoğan kazanırsa, ilk hedefi tedarik zincirlerini ve market zincirlerini, ıslah etmek olacaktır. Millet İttifakı seçimi kazanırsa, danışman olarak gelen, sonra Başkan olan, Kemal Derviş dönemini hatırlayacağız.

 

—Günün Sözü—

Konuşmak, insanın aklını kullanma sanatıdır.

“Eflatun”

 

 

2022 Yılı Fırsatçıların Yılı Oldu

2022 Yılı Fırsatçıların Yılı Oldu

2020 ve 2021 yıllarında korona denilen ve yüzyılda bir görülen bir salgın yaşadık.

Daha beteri olmaz diyorduk ama 2022 yılına girince beterin beteri olduğunu anladık.

2022 yılına salgın hastalık ile başlamıştık.

24 Şubatta bir anda kendimizi savaşın içinde bulduk.

Savaşanlara da yakın komşuyduk.

Biz yaştakiler 1941 yılında başlayan 2. Dünya savaşını da yaşamıştık. 6 Aralık 1941 ile Japon uçakları Amerikan savaş gemisini bombalamıştı.

Amerika’da Hidrojen bombası kullanarak, yüz bin civarında Japon halkının ölümüne sebep olmuştu. Biz bu savaşta binlerce kilometre uzaktaydık.

Tüm savaş şartlarını en küçük ayrıntılarına kadar yaşamıştık.

1941 doğumlu bir vatandaş olarak, karne ile alışveriş yapmayı öğrenmiştik.

Mahalle bakkalımızdan karne ile şeker ve ekmek almıştık.

Harp zenginleri tabirini o dönemde duymuştuk.

Dünün harp zenginleri bugün savaş fırsatçıları olarak karşımıza çıkmıştır.

Bu kesim Allah’tan da, kuldan da, kanundan da korkmaz.

Bu vicdansızları salgın hastalık günlerinde de, harp dönemlerinde de durdurmak imkânsızdır.

Mevcut yönetim denetimlerde yetersiz kalmıştır.

Sineklerle uğraşmayı tercih etmiş bataklığı kurutmaktan kaçınmıştır.

Seçimlerin yaklaşması da bu fırsatçılar için bir avantaj olmuştur.

Kısacası 2022 yılı “fırsatçılar yılı” olmuştur.

—Günün Sözü—

Kendi geleceğimizi kendimiz hazırlar sonrada kader deriz.

“Disraeli”

 

Altılı Masa Çöker mi?

Altılı Masa Çöker mi?

İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Başkanlığını, (CHP) den aday gösterilen İmamoğlu kazanmıştı.

Bu başarıda HDP’nin de İyi Parti’nin de büyük katkısı olmuştu.

Artık CHP’nin bu iki partiye diyet borcu vardı.

Nitekim bu konuda ilk hatırlatma HDP’den geldi.

HDP bu uyarısı sonucunda büyükşehirdeki kadrolaşmadan nasibini aldı.

İyi Parti’de kadrolaşmadan nasibini almıştır ama bu konu kamuoyunda pek yer bulmadı.

Kadrolaşmadan tatmin olmayan HDP daha fazlasını istiyordu ama zamanın içinde HDP’nin terörle birlikte anılması ve kapatılma ihtimali CHP’yi HDP baskısından kurtarmıştı.

Bu defa sahneye İyi Parti çıktı.

İyi Parti ilk hamlesini, Kılıçtaroğlu’nun adaylığını sorgulayarak yaptı.

“Bizim sayemizde gurup kurdununuz” diyen CHP’lilere ise belediye seçimlerinde “borcumuzu ödedik” yanıtı verildi.

İyi Partinin hedefinde, CHP adayı olarak seçilen, ama kökeninde CHP’li olmayan İstanbul ve Ankara belediye başkanları vardı ama Akşener’in gönlündeki adayı İmamoğlu’ydu.

Nitekim bu niyeti Saraçhane mitinginde iyice belli oldu.

Akşener ve İmamoğlu ikilisinin, Saraçhane mitingindeki abartılı birlikteliği, CHP yönetimine karşı bir meydan okuma niteliğindeydi.

Akşener’in ortağı olan Kılıçtaroğlu’nun adaylığını sorgulaması, adaylık konusunda CHP’li Belediye başkanlarına sahip çıkması altılı masanın geleceğini yıkmıştır.

Akşenerin bu hamleleri CHP’yi yeniden HDP’nin yanına itmiştir.

 

Günün Sözü

“Sevgi birliğe, bencillik yalnızlığa götürür.”

“Schiller”

 

 

TÜRKLERDE YILBAŞI TARİH İÇİNDE KÜLTÜREL GELENEĞİ ve ŞİİRİM

TÜRKLERDE YILBAŞI TARİH İÇİNDE KÜLTÜREL GELENEĞİ ve ŞİİRİM

Türkler tarih içinde varlıklarını yer almaya başladıkları ilk dönemlerden buyana, bilimsel araştırmalar sonucu günümüze kadar gösteriyor ki yeni yılı ve yılbaşını Akçam ağaçlarını süsleyerek, ateş yakararak, dans ederek kutlamalar yaparlar. Bu özel güne “Nardugan Bayramı” adı verilmiştir. Nardugan Bayramı farklı Türk topluluklarında çeşitli şekillerde isimlendirilmiştir. “Koyaş Tuğa”, “Nardugan”, “Mardugan”, “Raştua”, “Nartavan”, “Nartukan”, “Nardava”, “Nardvan” bu isimlendirmelerden birkaç tanesidir.
*
Bu kutlama günlerinde insanlar yeni kıyafetler giymeleri tüm akrabalar bir araya gelmeleri ve özel yemekler hazırlamaları, her yıl 21-22 Aralık arasında gündüz gece ile yaşamla savaşır ve sonunda güneş galip gelme düşünceleri, bu zaferden sonra gelen ilk dolunay yeni yıl kutlamaları yaparlar. Bu bayram Türklerde “Yeniden Doğuş Bayramda denile bilir” Eski Türklerin sahip olduğu “Hayat Ağacı” bakışları, yaz kış yapraklarını dökmeyen Akçam ağacı ile sembolize edilmiştir. Türk tarihinde kadim dönemlerden beri kutlanan bir “Çam Bayramı” da bulunmaktadır.
*
Türklerin çok eski çağlardan beri Akçam ağacının süslemesi, tören sırasında ağacın altına hediyeler konması ve ağaca renkli bez parçaları bağlanarak yeni yıl için dileklerde bulunulması, Avrupalıların “Noel Ağacı” geleneği de bir Türk etkisi olduğunu kanıtlar. Günümüzde de bazı köylerimizde “Dilek Ağacı” Âdeti devam etmektedir. Yeni yıl kutlamaları, ağaç süsleme Türklerden Sümerlere, oradan da Anadolu üzerinden Avrupa toplumlarına geçmiştir. Yeni yıl kutlamalarını batı, doğu toplumları ve Türker’de din üzerinden değil, geleneksel kültürden alındığı kanıtlar varlığı olarak denilmesi daha doğru olur.
*
Türkler, milattan önceki yüzyıllarda bile yıl döngüsü olarak kabul edilen 21 Aralık gününü törenlerle kutlamış ve Türk kültüründeki Ayaz Ata geleneği, Hristiyanlıktaki Noel Baba veya Ruslardaki, Ded Maroz mitolojisiyle alakalı değil, tam tersi onlardan çok eskiye dayanan mitolojik bir gelenektir. Ayaz Ata, Ayaz Han olarak da bilinen, soğuk getiren, Ruslardaki gibi kötülüğü temsil etmemektedir. Rus mitolojisinde Ded Maroz, soğuk getiren bir kötü ruhtur. Fakat Türklerdeki Ayaz Ata, soğukların bitmesine neden olan iyi bir ruhtur. Türklerde Ayaz Ata’nın bindiği kızaktaki altı ayak ise Ülker burcunun altı yıldızı ve göğün altı deliğini temsil etmektedir. Ayaz Ata, Türklerde Ay Tanrısı ile iletişim kurarak soğukların bitmesi için ay tanrısının, soğuk havaya karşı koruması için gönderdiğine inanılır.
*
Türklerde nardugan yeni yıl bayramıdır. Ayaz Ata ise bu bayramın simgesidir. Ayaz Ata, her yıl 22 Aralık’tan sonra gelen ilk dolunayda ortaya çıkar. 1 Şubat’a kadar kutlamalar devam eder. Kuzey Türklerinde 21 Aralık’tan sonra ilk dolunayın çıktığı ilk gün, yeni yılın ilk günüdür. Akçam ağacı ise tanrı ile kurulan bağlantının simgesidir. Türklerin işlediği halı, kilim ve diğer motiflerde hem akçam ağacı hem de Ayaz Ata motifleri bulunmakta, zamanla Selçuklu ve Osmanlıda, bu kültürel yılbaşı kutlamaları yapıldığı rastlanır. Türklerde yılbaşı geleneği din ekseninde değil, kültürel bir simge şeklindedir. “Kaynaklar bilimsel araştırmalardan alıntıdır”. Sonuç olarak Türkler İslam öncesinden var olan geleneksel kültürleri içinde varlığı ve günümüze kadar sürdürülen yeni yıl kutlamaları maksadına uygun olarak kutlanmaktadır.
AY GÖZLÜM YENİ YIL
Yeni yılı giren ilk dolunayın,
Hoş geldin akçamla ayazlı yıllar.
Bir yaş daha kayıp ömürden,
Hoş geldin ay yüzlü yeni yıl.
*
Ne yıkımlar geçti takvim sayfanda,
Bazen sefalar, bazen çekilen cefa,
Şiirler yazılır türkü söylenir anılara,
Sefalar getirdin ay hanlı yeni yıl.
*
Dileğim yeni yılda doğsun güneşin,
Dünyada mutluk, huzur, üstüne gelsin,
Kötülüğün anası yerin dibine batsın,
Sefalar getiresin ay gözlüm yeni yıl.
Y.T: 27.12.2022
Şair- Yazar- Karlı Dadaşı
Mehmet KANTAR.

HADİ GÖZÜMÜZ AYDIN!

HADİ GÖZÜMÜZ AYDIN!

Attığım sevinç naraları, kutlamalar, mutluluğumun eseri ve hatta kondurduğum yazı başlığım bile bunun için!

Nasıl gözlerimiz aydın olmasın ki! Nur topu gibi, harca harca bitmeyecek yeni asgari ücretimiz bende bayram havası estirmesin de ne yapsın?

Koskoca 8 Bin 506 TL.

Ye ye bitmez!
Bırakın İstanbul gibi bir metropolde oturulabilecek olan mütevazı bir dairenin 5 bin TL civarındaki kirasını ödemeyi, bu parayla ayda minimum 1.500 TL gelen doğalgaz faturasını kolaylıkla ödeyebilir, birkaç yüz liracık olan elektrik faturasının esamisini okumaz, harcamanıza göre değişebilen ve aylık tutarları 1.500 TL ile 2.000 TL arasında değişen sair faturalarınızın tozunu bile attırırsınız!

Tabii haftada bir damacana suyu içmeyip musluk suyu ile yetindiğiniz taktirde, market alışverişi yapmadığınızda, hele hele aynı üst baş ile senelerinizi heba etmeyi göze aldığınız taktirde.

Sosyal yaşam mı? O da ne? Hobiler, tatiller, geziler vs. Bunları konuşmak,istemek, hevesine girmek bile yersizken, bu hayaller deryasına hiçkimsenin dalmayacağı düşüncesiyle onlara dair mini bir bütçe çıkarmanın gereksiz olacağı fikriyle rakamsallaştırmadım bile.

Çok şükür halk olarak böyle taleplerimiz nicedir yok! Nefsini terbiye etmeyi öğrenmiş bir milletiz ne de olsa!

Tüm bunlara bakınca yeni asgari ücret artışı bende sevinç yarattı!

Ah bir de müjdenin hemen ertesi günü zincir marketler etiketlerini değiştirmeseydi iyiydi! Tam bir zam bombardımanı…
Fırıncı kardeşlerimiz, abilerimiz, emektarlarımız ekmeğe yeni fiyat düzenlemesi yapmalarının zorunlu olduğunu söylemeselerdi iyiydi!

Yeni yılın geliyor olmasına rağmen sinek avlayan AVM’ lerdeki bazı firmalar, bazı cadde üstü mağaza ve dükkanlar tam da yılbaşı üzeri işyeri kapatma kararı almasalardı iyiydi!

Daralan pazar ve ödemeler altında ezilen sanayicimiz ile kurlardan dolayı nicedir ne yapacağını bilemez halde olup iki de bir yeni düzenlemeler yapmak zorunda kalan ihracatçımızın bundan bir iki ay sonraki hallerinin ne olacağından bahsetmeye bile dilim varmıyor!

Hasılı; yeni asgari ücretimiz hayırlı uğurlu olsun. Yılbaşı öncesi harika bir motivasyon oldu hepimize!

Yılbaşı demişken, yaşamın umutla dolu olduğunu hatırlatarak bütün okurlara sağlık, huzur, mutluluk içinde geçirecekleri aydınlık bir yıl dilerim.

Esen kalın.

Altılı Masada Karmaşık İlişkiler

Altılı Masada Karmaşık İlişkiler

Seçim günü yaklaştıkça, altılı masa içindeki siyasi hesapları, anlatmaya başladık. Kılıçtaroğlu, siyasal ve sosyal yapısı bir birinden farklı, altı parti başkanını bir masa etrafında toplamayı becerdi.

Başlangıçta, HDP ile iyi parti arasındaki dengeyi kurabilmek için, epey uğraştı.

HDP Diyarbakır İl Başkanlığı önünde, evlat nöbeti tutan anneler, bu dengeyi bozdular.

CHP, HDP ile olan ilişkilerine mesafe koymaya mecbur kalınca, İyi Parti, Millet ittifakının ayrıcalıklı ortağı konumuna geldi.

İyi Parti zaman içinde, (CHP) ‘ nin rakibi haline dönüştü.

(CHP), aday ilan etme konusunda belirsizlik yaşayınca İyi Parti’den (CHP) ‘ yi yönlendirici hamleler, gelmeye başladı.

Önce “seçilebilecek aday olsun” tarifi ile Kılıçtaroğlu’nun önünün kesilmesi amaçlandı. Ardından İmamoğlu ve Mansur Yavaş isimleri kamuoyuna duyuruldu.

Hapis cezası aldıktan sonra, İmamoğlu ve Akşener’in birlikte yaptıkları saraçhane mitingi, CHP yönetimine meydan okuma gibiydi.

Akşener, Altılı masaya danışmadan, Kılıçtaroğlu’na sormadan, miting meydanına İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı gibi takdim etmişti.

İyi parti tarafından kamuoyuna sunulan (CHP) kökenli 3 aday da, yıpranmıştır.

Masayı korumaya çalışan Kılıçtaroğlu, İyi Parti’den gelebilecek yeni hamlelere, sessiz kalamaz.

CHP yönetimi de, bu gelişmeleri hazmedemez. Meral Akşener, altılı masaya ayar veren lider konumuna gelmiştir.

Bu gelişmelerin büyük bir merak ile HDP tarafından da izlendiğini görüyoruz.

Millet ittifakının, altı ortak olarak seçimlere katılacağını sanmıyoruz.

Seçimler yaklaştıkça, CHP ile HDP arasında bir yakınlaşma olacağını düşünüyoruz.

 

 

–Günün Sözü—

Tilki kümesi iyi tanıyor diye, bekçi yapılır mı?

“H. Truman”

 

DOĞMAMIŞ KIZIMA…

DOĞMAMIŞ KIZIMA…

Bu haftaki yazımda bir annenin kızına yazdığı mektuba yer vermek istedim.Eminim bu mektubu okuyunca siz de benim kadar beğeneceksiniz.

“Doğmamış Kızıma…

Aralık ayının göbeğindeyiz kızım.
Hayır, henüz kar yok yerlerde.Hatta sanki kışa inat edercesine ılık bir hava hakim ortalıkta.Nicedir böyle tatlı esmemişti rüzgar, katran karası olması gereken zamanda.

Senin geleceğin ev siyah ve beyazın netliğinde bir ev. Tıpkı annen gibi, yani ben gibi.Bunun ne demek olduğunu nasılsa sonraları anlarsın. Annenin netlikleri seven, ortası olmayan güçlü bir kadın olduğunu da bunu anlayacağın eş zamanlara denk getirirsin diye düşünüyorum.

Her neyse…

Burada vakit epeyce geç oldu kızım. Ben diyeyim gecenin onbiri sen de onbiri geçe vakitleri…
Bu civarlarda seyrediyorum alemi! Alem dediysem, pencerenin önüne mıhlanmış, koltukta tüner gibi bağdaş kurmuş halde gecenin parıldayan ışıklarında, havuzun mavi zeminine çakılmış gözlerimle, karşı binanın evlerinden adeta ışıl ışıl fırlayan Noel ağaçlarının gözümü alan pırıltılarını seyrediyorum. Bu pırıltılar umut veriyor olsa da bana, yine de yalnızlığımı iliklerime kadar hissediyorum gecenin bu kör vaktinde.

Bu güzelliğin içinde sen olsaydın eminim en çok karşıdaki evlerden süzülen koskocaman Noel ağaçlarına takılırdın!
En azından ben öyle düşünüyorum.Çünkü herbir ağacın dallarından süzülen envai çeşit renk cümbüşü neredeyse bizim evin salonunu bile süslüyor. Düşün ki öylesine muhteşem bir görüntü…Renklerin raksetmesi gibi!

Arada yavaş yavaş da olsa soda mı yudumluyorum kızım. Aslında bu manzara bir kadeh kırmızı şarabı hak etse de seni düşündüğüm için içmiyorum onu.Sodayla yetiniyorum. Sen iyi ol diye ben benden bir kez daha vazgeçiyorum kızım.

Nerdeyse unutuyordum sana söylemeyi; bir yandan da fondan gelen Sezen’ i dinliyorum. “Seyirlik değil ömürlük olsun” diyor Sezen. O kadar tatlı bir tınısı var ki şarkının. Herbir harfini sana atfediyorum kızım. Güzel kızım…Ömürlük ol istiyorum.

Umarım Tanrı’ dan seni isterken haddimi aşmıyorumdur! Bilirsin, O’ nun işine müdahale edilmez.O bilir neyi nasıl yapacağını, ne zaman kimi kime vereceğini.

İliklerime kadar yalnız hissediyorum kendimi kızım! Son aylarda maruz bırakıldığım yalnızlığım… Aslında buna alıştığımı düşünmüştüm. Ama…Ne bileyim işte! Senin güzel hatırına belki bir parça hoş sohbetler doğar ve ölüm sessizliği bozulur diye düşündüm. Üstelik senin gelişinin eli kulağındayken, geleceğinin heyecanı belki evde sevinçli seslere, sebepsiz kahkahalara sebep olur diye düşündüm. Daha doğrusu böyle olmasını umdum.

Gel gör ki hayat bizim istediğimiz gibi akmıyor kızım! Bunu birgün sen de öğreneceksin.

Yok, merak etme; baban hayatta ve hayır ayrı gayrı falan da değiliz! O sadece benim seni beklediğim heyecanla beklemiyor. Veya ne bileyim belki de hep söylediği gibi “içinde yaşıyor herşeyi”, kendi kendine, sessiz…Hatta kimin zaman matem havasını andıran hallerde! Varlığı ile yokluğu birdir onun…Ama merak etme ben seni bu sessizliğe teslim etmeyeceğim kızım. Tam aksine cıvıl cıvıl olacağız seninle, hayat dolu…Ve evet herşeyi paylaşacağız seninle. Seni, senin yalnızlığına mahkum edip sonra da bunun adına “mutluluk” demeyeceğim! İstediğin gibi; özgürce, istediğin kelimelerle konuşabileceksin benimle, sözcükleri seçmene gerek kalmayacak benimle konuşurken…

Hatta bazen sebepsiz güleceğiz birlikte, olur olmaz şeylere…Hayır güzel kızım, senden her zaman ciddi olmanı ve aklı başında sözler sarfetmediğin zamanlarda da susmanı falan istemeyeceğim!

Benimle olduğun hayat içinde kendini ne yapayalnız hissedeceksin ne sessizliğine gömülmek zorunda kalacaksın ne de gülüşlerine gem vurman gerekecek!

Bu hayata mutlu olmak için geldin kızım…Mutlu ol.

Sen sen ol asla kalabalıkların içinde yalnız olacağın insanları seçme.

Hayat kısa kızım. Çokça gül, her fırsatta gül…Hatta bunu hayat felsefen edin.

Sana söyleyecek daha pek çok sözüm ve yaşam tecrübem var ancak şimdiden seni bunlarla sıkmak istemediğim ve senin de benimle aynı tatlı coşkuyu yaşamanı istediğim için bir kez daha gözlerimi karşı binanın penceresine uzun uzun dikerek, ışıl ışıl yanıp sönen Noel ağacının süslerinden sana ve bana doğru süzülen mutluluk renklerini seyre dalıyorum.

Fondaki Sezen teyzen de hislerime tercüman olmak istercesine diyor ki;
“Gel koynuma,
Gel boynuma,
Gellll…..”

Şimdilik söyleceklerim bu kadar yüreğimin izi…

Huzurla gel,
Huzurunla gel,
Huzura gel…”

Esen kalın.