Köşe Yazıları

BURSASPOR’DAN HIZLI KONTRA ATAK FUTBOLU

BURSASPOR’DAN HIZLI KONTRA ATAK FUTBOLU

Bursaspor, oynadığı temaslı ve agresif futbolun meyvelerini toplamaya başladı.

Ayrıca duran toplardan, gole ulaşmayı da beceriyorlar.

İşte bu özelliklere, kontra atak futbolunu da ekleyince, Boluspor, Balıkesirspor ve Ceyhanspor maçlarını, peş peşe kazandılar.

Özcan Hoca defansın ortasındaki aksaklığa çare buldu.

Bu bölgedeki top kayıpları, gollere sebep olunca, Emirhan’ ı  kulübeye çekti.

Emirhan ise defansın solunda daha başarılı oldu. Ceyhan spor maçında, bu duruma tanık olduk.

Ayrıca Ceyhanspor maçında, defansın ortasında Taha’yı da gördük.

Taha akıllı ve cesur futboluyla, ilk on bire hazır olduğunu gösterdi. Geçen sene, henüz sezon başında, talihsiz bir sakatlık geçiren Vefa Temel, Ceyhanspor maçında, bende ilk on bir için adayım dedi.

Bu sene Bursaspor’ da daha geniş bir kadro yapısı görüyoruz .

Ve ” play- off ” umudumuz, günden güne artıyor.

Ümraniyespor lider durumda olsada, bu sezonun en diri ve kaliteli takımı olarak, Ankaragücü’ nü gördük. Sezon başında hızla parlayan Eyüpsporu dikkatle izliyoruz.

Geçen sezonun flaş takımı Tuzlaspor, bu sezon eski gücünde değil.

Altınordu, Samsunspor ve özellikle İstanbulspor, büyük hayal kırıklığı yaşatıyorlar.

Bu sezon çok formda bir Bandırma spor izliyoruz ve şampiyonlukta adı geçebilecek bir Kocaelispor görüyoruz.

Geçen senenin kök söktüren Keçiören gücü ise puan cetvelinin son sırasında yer alıyor.

Menemenspor ise, geçen sene olduğu gibi, ortalarda geziniyor.

Bursaspor’un başarmaya çalıştığı agresif ve temaslı futbol, hızlı kontroataklarla sonuca ulaşacaktır.

GÜNÜN SÖZÜ

Okumasını bilirsen her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.

” Channing “

BURSASPOR’DAN HIZLI KONTRO ATAK FUTBOLU

BURSASPOR’DAN HIZLI KONTRO ATAK FUTBOLU

Bursaspor, oynadığı temaslı ve agresif futbolun meyvelerini toplamaya başladı.

Ayrıca duran toplardan, gole ulaşmayıda beceriyorlar.

İşte bu özelliklere, kontraatak futbolunuda ekleyince, Boluspor, Balıkesirspor ve Ceyhanspor maçlarını, peş peşe kazandılar.

Özcan Hoca defansın ortasındaki aksaklığa çare buldu.

Bu bölgedeki top kayıpları, gollere sebep olunca, Emirhan’ ı  kulübeye çekti.

Emirhan ise defansın solunda daha başarılı oldu. Ceyhan spor maçında, bu duruma tanık olduk.

Ayrıca Ceyhanspor maçında, defansın ortasında Taha’yı da gördük.

Taha akıllı ve cesur futboluyla, ilk on bire hazır olduğunu gösterdi. Geçen sene, henüz sezon başında, talihsiz bir sakatlık geçiren Vefa Temel, Ceyhanspor maçında, bende ilk on bir için adayım dedi.

Bu sene Bursaspor’ da daha geniş bir kadro yapısı görüyoruz .

Ve ” play- off ” umudumuz, günden güne artıyor.

Ümraniyespor lider durumda olsada, bu sezonun en diri ve kaliteli takımı olarak, Ankaragücü’ nü gördük. Sezon başında hızla parlayan Eyüpsporu dikkatle izliyoruz.

Geçen sezonun flaş takımı Tuzlaspor, bu sezon eski gücünde değil.

Altınordu, Samsunspor ve özellikle İstanbulspor, büyük hayal kırıklığı yaşatıyorlar.

Bu sezon çok formda bir Bandırma spor izliyoruz ve şampiyonlukta adı geçebilecek bir Kocaelispor görüyoruz.

Geçen senenin kök söktüren Keçiören gücü ise puan cetvelinin son sırasında yer alıyor.

Menemenspor ise, geçen sene olduğu gibi, ortalarda geziniyor.

Bursaspor’un başarmaya çalıştığı agresif ve temaslı futbol, hızlı kontroataklarla sonuca ulaşacaktır.

GÜNÜN SÖZÜ

Okumasını bilirsen her insanın bir kitap olduğunu göreceksin.

” Channing “

98 YIL ADINA UMUTLUYUM…

98 YIL ADINA UMUTLUYUM…

 

Bugün coşkuluyum.

Bugün her günden çok daha mutluyum.

Bugün daha gururlu, sevinçli ve hepsinden önemlisi bugün gelecek adına umutluyum.

 

Klasik bir Cumhuriyet Bayramı yazısı yazmaktan çok öte bugünkü hislerim…

Çünkü 2021′ in 29 Ekim’ inde yazmaktan çok umutla yaşıyorum bu günü.

 

Nedeni ise basit!

 

Yurdumun her yerinde bayraklar dalganıyor bugün; caddeler, sokaklar, dükkan vitrinleri, mağaza girişleri, dağ bayır…En kuytuda kalmış evlerin pencerelerinden bile kırmızı – beyaz özgürlüğün simgesi salınıyor bugün. Hemen yanında ise Atatürk’ ümün derin mavi gözleri…

 

Bendeki gururu bir görseniz! Gözlerimdeki ışıltıyı, kalbimin atışını bir bilseniz, hissetseniz…

 

Her yer anlı şanlı marşlarla inliyor bugün… Kulağıma pelesenk olmuş kahramanlık türkülerini dinliyor ve dinledikçe de coşuyor kulaklarım bugün.

 

Bugün, tam da olması gerektiği gibi CUMHURİYET’ e, CUMHURİYET’ imize yakışır bir biçimde kutlanıyor.

 

Umutlarım, sevincim ve coşkum bununla da bitmiyor…

 

Vicdanı hür, seçimleri özgür ve kendinden emin çocuklarımız, gençlerimiz yüzümü ağartıyor bugün! Geleceğime umut katıyor…Yüreğime su serpiyor.

 

Cumhuriyet ne diye soruyorum gençliğe; “Aydınlık geleceğimiz” cevabını alıyorum. Bu kez; “Gelecek kimin elinde?” diye soruyorum. “Bizim elimizde” diyorlar. Bu kez daha derin bir “Ohhh” çekiyorum.

 

Ezbere dayalı değil, köhne fikirlerin prangalarında değil, ne istediğini bilen bir gençliğin elinde bu ülkenin geleceği.

 

Bunun  üzerine bir daha umutlanıyorum… Göğsüm kabarıyor, Türk gençliğinin parıldayan sözlerinin altında.

 

Hâsılı; bugün, gelecek 98 yılları emanet edeceğimiz çocukların ilerici fikirleriyle bende oluşan gurura tanık oluyor yeryüzü ve gökyüzü.

 

Gururlan Türkiye’ m…

Gururlan Türk halkı…

Gururlan Türkiye’ nin yeni nesli…

 

Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun.

 

Esen kalın.

Gemlik’te Cumhuriyet Bayramı’na yakışır kutlama

Gemlik’te Cumhuriyet Bayramı’na yakışır kutlama

Gemlik’te Cumhuriyet Bayramı coşkusu bir kez daha zirveye taşındı. İki gün süren kutlamaların finalinde Mabel Matiz sahne alırken on binlerce Gemlikli bayram sevincine ortak oldu.
Gemlik’te Cumhuriyet Bayramı bu yıl da dolu dolu programlar ve coşkuyla kutlandı. İstiklal Caddesi ve Cumhuriyet Mahallesi’nin merkezi noktalarına “Yaşasın Cumhuriyet” yazılı mahyalar asan Gemlik Belediyesi, kutlama programının gerçekleşeceği İskele Meydanı’na ise nostaljik Cumhuriyet Bayramı takı yerleştirdi. Ayrıca Gemlik Belediyesi tarafından hazırlanan yaklaşık 50 bin Atatürklü Türk bayrağı esnaf ve evlere dağıtıldı.
Kutlama programları Perşembe günü Atatürk anıtına çelenk sunma töreni ile başladı. İlçe protokolünün katıldığı törenin ardından CHP, İYİ Parti ve Atatürkçü Düşünce Derneği de anıt önüne çelenklerini sundular. Tarihi Atatürk heykelinin kaidesi Gemlik Belediyesi tarafından karanfil yapraklarından yapılmış Türk Bayrağı ile süslendi. Aynı akşam Cemil Meriç Kültür Merkezi’nde Gemlik Belediyesi Sanat ve Kültür Derneği, Tuğberk Çelikkol’un şefliğinde Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türkülerden oluşan Cumhuriyet Konseri’ni gerçekleştirdi. Sosyal medyadan canlı olarak da yayınlanan konser, sevilen marşların hep bir ağızdan seslendirilmesi ile son buldu.
Binlerce kişi Cumhuriyet için yürüdü
Gemlik Belediyesi tarafından Zeytin Dalı Meydanı’nda kurulan oyun alanında çocuklar bayramın keyfini yaşarken Atatürk maketleri ile fotoğraf çekildiler. Kutlamalar Cumhuriyet Yürüyüşü ile devam etti. Eski Diş Hastanesi önünde toplanan binlerce kişi, meşaleler ile İstiklal Caddesi üzerinden İskele Meydanı’na yürüdü. Korteje Gemlik Kent Bandosu eşlik etti. İskele Meydanı’nda Gemlik Belediyesi tarafından organize edilen program ise izleyenlere coşkulu anlar yaşattı. Marşlarla açılan programda Gemlikli genç tiyatro sanatçılarından oluşan Gezgin Sanat, Nazım Hikmet’in “Kuvai Milliye Destanı” eserinden uyarladıkları gösteriyi sergiledi. Fırat Üste ve Adem Yıldırım’ın sahnelediği gösterinin sahne amirliğini ise Özen Çağla Akın üstlendi. Oyunun ardından Halk Dansları Ekibi zeybek gösterisi gerçekleştirdi. Gösteri, izleyicilerden büyük alkış aldı. Konser öncesi ise “Dj Echo” olarak tanınan Erkan Özayvaz, sevilen şarkılar ve marşlar ile bayram coşkusunu zirveye taşıdı. Son olarak sahneye gelen Mabel Matiz, yaklaşık iki saat boyunca en sevilen parçalarını seslendirdi. Alanı dolduran çoğunluğu gençler ve kadınlardan oluşan yaklaşık 20 bin kişi, şarkıları hep bir ağızdan söyledi.
“Gençler, siz her şeyin en iyisine layıksınız!”
Mabel Matiz’e çiçek ve hediyesini vermek üzere sahneye gelen Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, alanı dolduran gençler tarafından alkışlarla karşılandı. Alanı dolduran on binlerce genç, Başkan Sertaslan’ın “Z Kuşağı burada mı” sorusuna alkış ve ıslıklarla cevap verdi. Konuşmasında birlik ve beraberlik vurgusu yapan Başkan Sertaslan “Gençler, sizler her şeyin en iyisine layıksınız. Hep birlikte aynı coşkuyla bayramlarımızı kutlamaya devam edeceğiz. Birlik ve beraberliğimizi koruduğumuz sürece hiç kimse bize zarar veremez. 29 Ekim’i takvimde bir günden ibaret görmeyelim. Cumhuriyetimizin değerini bilelim ve ilelebet koruyalım” dedi. Başkan Sertaslan Mabel Matiz’e zeytin ve zeytinyağının yanı sıra zeytin fidesi de hediye etti.

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

Öncelikle halkımızın 29 Ekim Cumhuriyet bayramını kutluyorum.

Cumhuriyet yönetimi, egemenlik haklarını imtiyazlı bir sınıfın elinden almıştır ve bu egemenliği, kayıtsız ve şartsız olarak Türk milletinin emrine vermiştir.

Halkımız almış olduğu bu yetkiyi, seçimlerde vermiş olduğu oylarla, kullanmaktadır.

Artık bayrak ve emirlerin yerini, kanunlar ve kurumlar almıştır.

Egemenlik hakkını kullanmak sadece iç yönetimimizle sınırlı değildir. Nitekim, yargımızın bağımsızlığına müdahale etmek isteyen 10 yabancı büyük elçiyede, bu yetkimiz hatırlatılmıştır.

Genç Cumhuriyetimiz geçen 98 yıl içinde, insan hakları uygulamaları ile, güçlendirilmiştir.

Çağdaş demokrasiye ulaşmak için, önemli mesafeler alınmıştır.

Üstüne titrediğimiz genç Cumhuriyetimizi , riskli alanlardan uzak tutmalıyız.

Ve şayet odaklarının dini grupların etki alanlarına girmesine, mani olmalıyız.

Genç neslimize, Cumhuriyet ilanının, sadece bir bayramdan ibaret olmadığını, devlet sisteminin beton kolonlarını temsil ettiğini ısrarla anlatmalıyız.

Gençlerimize Cumhuriyetimizi otoriter davranışlardan ve islamcı uygulamalardan uzak tutmalarını önermeliyiz.

Yabancı odakların önermesini beklemeden, kanunlarımızı ve kurumlarımızı, insan haklarına önem veren konuma getirmeliyiz.

Geniş çapta ve her alanda, katılımcılığı desteklemeliyiz.

Ama ülke güvenliği ve bütünlüğü konusunda, çok titiz davranmalıyız.

Yargıtay kararlarına, müdaheleye kalkışan 10 Büyükelçinin, geri adım atması, genç Cumhuriyetimizin ne kadar saygın bir çizgiye geldiğini göstermektedir.

Genç Cumhuriyetimize, iktidar ve muhalefet olarak, hep birlikte destek vermeliyiz.

GÜNÜN SÖZÜ

Hiç kimse kaderini değiştiremez ve kaderinden kaçamaz.

“Goethe”

SON 10 YILDA FAİZ DURUMU

SON 10 YILDA FAİZ DURUMU

Yaşanan ekonomik belirsizlikle ilgili yorum yaparken önce, son on yıl içindeki faiz oranlarını hatırlayalım.

20 Mayıs 2010 da (7)

12 Mayıs 2013 de (4,5)

19 Ocak 2014 de (10)

24 Aralık 2014 de(8,25)

20 Ocak 2015 de(7,75)

Yukarıda kayıtlı tabloya baktığımızda, en istikrarlı faizin 12 Mayıs 2013 de bulunduğunu görüyoruz.

12 Mayıs 2015 de (4,5) olan faizin yaklaşık 6 ay sonra (5,5) puanlık bir artışla (10) puana fırladığını görüyoruz.

O dönemi hatırladığımızda, bu bir defadaki (5,5) puanlık artışın, gezi parkı olaylarının olduğu döneme rastladığını anlıyoruz.

Şimdi o günlerde ne gibi önlemlerin denendiğini hatırlayalım.

Geçmiş yıllarda, döviz fiatları tırmanışa geçtiği zaman, Merkez Bankası bir miktar dövizi piyasaya arz ederdi.

Ve hep birlikte dövizin artışının düşmesini, beklerdik.

Ama kısa zaman içinde dış destekli bankalar, piyasaya sunulan bu dövizi önerdi.

Dövizde yine, ufak tefek kıpırdanmalar yaratılırdı.

Merkez Bankasından, yine piyasaya döviz sürmesi beklenirdi.

Bu ekonomik senaryonun ikinci ayağında ise, faiz lobisi kendini gösterirdi ve bankaların baskısı ile, Merkez Bankası faizleri bir kaç puan yükseltirdi.

19 Ocak 2014 de yapılan (5,5) puanlık artış, buna en güzel örnektir.

Şimdi ise, çok farklı bir senaryo içindeyiz. Yönetim bu ekonomik sarsıntı içinde,Merkez Bankası kanalıyla, piyasaya sürülecek dövizin, çok kısa bir zaman içinde, büyük döviz alıcıları tarafından edileceğini, biliyordu.

İşte bu yüzden , piyasaya döviz müdahalesi yapmadı.

Ama faiz konularıda, riskli bir karar aldı. En azından, bu sıcak ekonomik dönemde, faizleri (19) puanda sabit tutup, beklemeye girebilirdi.

Ülkemizde bir çok holding patronu, aynı zamanda banka sahibidir. İç ve dış ekonomik odaklar, yönetimi daha şiddetli sarsmaya, devam edecektir.

GÜNÜN SÖZÜ

Hiç bir mal sizin değil neyi bölüşemiyorsunuz.

Hiç bir can sizin değil niye dövüşüyorsunuz.

“Mevlâna”

OK YAYDAN ÇIKTI!

OK YAYDAN ÇIKTI!

Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, biz kalem işçilerinin köşelerini doldurmak için konu arayışına girmelerine gerek kalmıyor!

Tabii bu bolluğun yanısıra hangi konuya değinmek isteseniz daha sayfaya düşmeden elinizde patlıyor!

Bu mecazi patlamanın sebebi ise gündem haberlerinin her birinin “Al birini vur ötekine!” cinsinden olması. Yüz gülümseten, pembe tablo yaratan bir tane haber yok. Hepsi birbirinden karanlık, hepsi birbirinden üzücü ve boğucu.

Yine de gerçeklerden kaçış olmadığı düşüncesiyle payıma düşen gündem konu başlıklarından oluşan haberlerden kısa bir derleme yaptım sizin için.

Öyle çok derine dalmadan! Uzatmadan, kısa kısa …

Bunlardan ilki dövizin önlenemez yükselişi. Şu satırları yazdığım an itibarıyla USD 9.60 TRY, EURO ise 11.18 TRY. Cumhuriyet tarihinin dövizde ulaşmış olduğu en yüksek değerler. Bu, açık ve seçik, düpedüz bir devalüasyondur. Halk ağzıyla yazmam gerekirse, paramızın değer kaybetmesidir. Topluma yansıması ise iğneden ipliğe yağmur gibi gelen ve gelecek olan zamlardır. Neticede, kaçınılmaz olarak zaten var olan ekonomik krizin daha da büyümesidir.

Çözümü ise ülkemize çok yüksek miktarda döviz girişinin olma zorunluluğudur. Bunun başka bir çözüm yolu yoktur!

Bana, “Kısa vadede bu değerleri makul seviyelere düşürecek döviz girdisi olma olasılığı var mıdır?” diye soracak olursanız, cevabım direkt “Hayır” olur.

Yani bu şu demek oluyor; önümüzdeki günler kemerleri daha da sıkmamız gereken ve ekonomik açıdan gerçekten zorlanacağımız günler olacak.

“Kemerde sıkılacak yer mi kaldı ki? dediğinizi duyar gibiyim ama matematiksel değerler ve rakamsal veriler asla yanılmaz! Şayet gereken yapılmazsa ülke insanları olarak darboğaz içinde bir kış dönemi geçireceğimiz aşikar.

Her ne kadar ihtiyaçlarını karşılamak için Almanya’da insanların çaresizce kuyruklar oluşturduğu söylesen de ve her ne kadar Türk insanın refah, bolluk ve bereket içinde yaşadığı söylense de buna istinaden minik bir not düşerek yazımın bu bölümünü kapatmak istiyorum;
Türkiye’ de kişi başı milli gelir: 7 bin USD.
Almanya’da kişi başı milli gelir: 55 bin USD.
Başka sözüm yok!

Gelelim az önceki döviz bazlı yazımın diğer versiyonuna…
İşsizlik…
Ülke olarak belimizi büken ve aslında yukarıdaki satırlarımın sonuçlarından biri olan konu bu. Yani, ekonomik kriz kaynaklı sebepler ve sonuçları.

Ocak 2021′ den bu yana on binlerce esnafımız kepenk indirdi. Hem de borç harç içinde. Bu on binleri sadece on binler olarak düşünmeyin. Zira bu insanların aileleri ve belki de yanlarında çalışarak geçimini sağlayanlar ve hatta onların da ailelerini hesap ederseniz, çaresizce dımdızlık ortada kalan yüzbinlerce insana tekabül ettiğini fark edeceksinizdir.

İşsiz kalan onca insan…Aşsız, susuz, ekmeksiz…

Kaçı, nerede, ne kadarlık iş bulur çalışır…Ya da ülkede son dönemde hangi sanayi kalkınma planı var ki, kaç tane yeni açılan fabrika, iş yeri var ki bunca insanı istihdam edesiniz?

Ama neyse ki insani ihtiyaçlarımızı karşılamak için kuyruğa girmek zorunda kalmadığımız müreffeh bir ülkede yaşıyoruz!

Böyle olmasaydı kaygılanmam için pek çok sebebim olurdu!

Yine de siz siz olun Kasım ve Aralık ayları ve hatta 2022 yılı için mevcut değerlerinizi koruyacak ve ayağınızı yorganınıza göre uzatacak mali planlar yapın kişisel bütçeniz için. Benden söylemesi…

Bunların dışında kalan ve yine gündemdeki çarpıcı toplumsal haberlerin üzerine yazmak istediğim diğer konular da sonraki haftalara kalsın.

Zira bel kemiğimiz olan ekonominin kapladığı alan, diğerlerine rötar yaptıracak kadar önemli bir aşamada!

Esen kalın.

BURSASPOR BOLUSPOR’U YENDİ

BURSASPOR BOLUSPOR’U YENDİ

Geçtiğimiz sezon, baskılı ve yakın temaslı oynayan tecrübeli rakiplerimiz, Genç Bursaspor’u yıldırmıştı.Ama Boluspor karşısında seyrettiğimiz yeni Bursaspor’un temaslı ve sert oyunu benimsediğini gördük.

Dikine ve hızlı futbolu, ısrarla denediğine tanık olduk. Ayrıca, yeni hocamızın bazı aksaklıklara çözüm bulduğunu da gördük.

Mesela orta sahada çok top ezen, kaptırdığı toplarla takımı riske sokan ve oyunun hızını kesen Emirhan’a ilk onbirde yer vermedi.

Yeni hocamızın, takıp kurgusu sırasındaki bu tespitini ve cesaretini takdir ettik.

Boluspor maçında, ikinci bölgeden kanatlara aktardığımız toplarla, başarılı kontra ataklar yaptık.

Ayrıca, duran toplardan iki gol kazandık. İkinci bölgedeki pas hatalarını, azalttım. Yan paslar yerine, dikine oynamaya gayret ettik.

Şimdi, Boluspor galibiyetini alışkanlık haline getirmemiz, gerekmektedir.

Yeni trasfer İsmail Yüksek’in süper lig kalitesinde bir oyuncu olduğunu gördük.

Takımımız,  eski oyuncular, yeni transferler ve alt yapıdan gelenler, bölünmesinden uzak kalırsa, “play-off ” kapısını zorlarız.

Takımımızın, Boluspor karşısındaki mücadelesini görünce, yedi haftadan beri puan cetvelinin sondan ikinci sırasında yer almasına şaşırdık.

Bursaspor Boluspor maçının bazı bölümleri, süper lig maçlarını aratmayacak hızda ve kalitedeydi.

Şimdi, deplasmanda oynayacağımız Balıkesir maçını kazanıp, bu seriyi devam ettirmeliyiz. Boluspor maçında galibiyetten çok, takımın mücadele arzusunu beğendik ve futbolcularımızın son dakikaya kadar sahada diri kaldıklarını gördük.

Başarılı kamp döneminden sonra, yaşadığımız bu sevincin sürekli olmasını dileriz.

GÜNÜN SÖZÜ

Hayat uzun bir insanlık dersidir.

” BARRİE”

DİPLOMATİK YOLLARI DENEMELİYİZ

DİPLOMATİK YOLLARI DENEMELİYİZ

Anadolumuz  çok kıymetli bir coğrafya üzerindedir. Anadolu içinde de, komşu sınırlarımızda da bir çok medeniyetlerin iç içe geçtiğini görürüz.

Bu sınır komşularımızın, zaman zaman savaştığımız o yıllar olmuştur. Barış antlaşmaları yaptığımız o yıllarda olmuştur.

Bazen de, iki taraf olarak, tam tatmin olmasak bile, askari müştereklerde uzlaştığımız konularda olmuştur.

900 kilometre sınır komşumuz olan Suriye ile, ezberlerimizi bozmak zorundayız.

Her ikimizde, Rusya ve özellikle Amerika’nın, oyuncağı olamayız.

Yıllarca ortak sınır denetimi gibi oyalayıcı pansuman tedbirleri ile elimiz kolumuz bağlanmıştır.

Bu bölgede bizi de, Esed’ide uyutmaya yönelik projeler üreten, Rusya ve Amerika’ nın iki yüzlü oyunlarını, artık farketmeliyiz.

Amerika ve Rusya, Türkiye ve Suriye lehine hiç bir proje üretmez .

Bu işin tek çözümü, Türkiye ve Suriye’nin birlikte bir çözüm masasına oturmasıdır.

Oyalanma ve çözümsüzlüğün en karlı tarafı, (P.K.K) ve (YPG) terör örgütleri olacaktır.

Yıllar önce, Mısır ile bir gerginlik yaşadık. Şimdi tamir etmek için, yırtınıp duruyoruz.

Dış politikada inatçılık ve duygusallık yer bulmaz.

Amaç ülke çıkarları ile örtüşerek, en doğru yolu bulmak olmalıdır. Son günlerde, Suriye sınırında, yeni bir harekat olanağı yönünde, duyumlar alıyoruz.

Bu harekat öncesi çok detaylı bir durum analizi yapmalıyız.

Geçmişte aldığımız kararlara, takılıp kalamayız. Bu gün yep yeni olaylarla karşı karşıyayız.

Rusya ve özellikle Amerika’nın yapmış olduğu plânları bozmalıyız.

Suriye ile görüşme yapmak hem bu iki ülkenin planlarını bozacaktır, hemde (P.K.K) ve (YPG) ‘yi zora sokacaktır.

Dış politikada, inatçılığa ve duygusallığa yer yoktur.

GÜNÜN SÖZÜ

En iyi adamlar, sokaktaki adam gibi düşünenlerdir.

“GREVİLLE”

OBEZ MİYİZ?

OBEZ MİYİZ?

TÜİK ve TOAD derlemeli ve obez miyiz sorusuna yanıt bulacağımız bir yazıyla süslemek istedim bu haftaki köşemi.

Bilmeyenleri Google karıştırma zahmetine sokmadan, kısaltılmış halleriyle yazdığım TÜİK ve TOAD’ ın açılımlarını hemen yapayım;

TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu
TOAD: Türkiye Obezite Araştırma Derneği.

Türkiye İstatistik Kurumu’ nun verilerine göre iki sene içinde 15 yaş ve üstü vatandaşlarımızın oranı %21.1′ e yükselmiş. Bu oran son iki yıl baz alındığında oldukça yüksek bir rakam.

Hele ki korona virüsle yaptığımız mücadele düşünülürse, obeziteye kendini teslim etmiş bireylerin ölüm risklerinin daha yüksek olduğunu belirtmekte fayda var.

Konunun pandemi dönemiyle ilgili risk açıklamalarını yapan kişi ise Türkiye Obezite Araştırma Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı.

Pandemi haricindeki normal şartlar altında yaşadığımız geçmiş dönemlerde bile obezitenin birey için risk teşkil ettiği ve pek çok hastalığın temelini oluşturduğu düşünülürse, içinde olduğumuz süreçte bu riski 3′ e 5′ e katlamaması olanaksız olurdu zaten.

Yani obezite gerçek bir tehlike!

Ben işin bilimsel kısmına ve ince detaylarına dalmadan, teknik açıklamalarını ise konunun bilirkişisi olan Prof. Dr. Dilek Yazıcı’ ya bırakarak, neden obezitenin son iki yıl içinde ölüm riskini arttıracak düzeye geldiği kısmına değinmek istiyorum.

Sözün özü, obezitenin sosyoekonomik, sosyokültürel ve bunların getirisi olan psikolojik düşüşlerin üzerinde durmak istiyorum ki bedeninde obezite hastalığına ev sahipliği yapmaya başlayan bireylerin bir süre sonra psikolojik olarak yıprandığı da gün gibi ortada.

Konunun buraya gelmesi içinse son iki yılımıza bakmak yeterli olacaktır sanırım! Zira, yaşamlarımızda her ne olduysa son iki yılda oldu! Yani pandeminin başlamasıyla.

Pandemi pek çoğumuzu farkında olmadığımız bir tembelliğe ve hazırcılığa sevk etti! Eve kapandığımız süreçlerin uzaması ile zaten spora meyilli olmayan halkımız büsbütün hareketsiz kalarak obezitenin alt yapısını oluşturmaya başladı.

Bu yetmezmiş gibi, kazançlarımız düştükçe, sanki ona inat edercesine rahatımıza olan düşkünlüğümüzün de artmasıyla birlikte “Kap getir! Al getir! Ye bitir!” tarzında olan ve evimizin önüne kadar getirilen hazır gıda tüketimlerimizin ivme kazanması da obezitenin önünü enikonu açtı.

Ve dürüst olalım! Yediğimiz oranda yağ yakmadık veya insan vücudu için daha sağlıklı olan tencere yemeği yapma eziyetine girmek istemedik!

Böylece şiştikçe şiştik…
Ve üzerimize eklenen her kiloda kendimize tutamayacağımız sözler vermekle yetindik; “Diyete başladım, başlayacağım!” diyerek.

Son iki yıl içinde tembelleşen ruhlarımızla birlikte bedenlerimiz de bundan payını aldı.

Genetik olarak veyahut başka hastalıklar sebebiyle ortaya çıkan obezite haricinde, bizlerin tamamen bilinçsizce tükettiğimiz besinler ve hata dolu yaşam koşullarımız sonucunda oluşan obezite için önlemlerimizi almamız gerektiği düşüncesindeyim.

Henüz yolun başındayken kendimiz için yolun sonunu daha sağlıklı getirebilmek bizim irademizde.

Toplum bazında bu yüzdenin artmasını istemiyorsak tek yapmamız gereken, bireysel olarak sağlıklı beslenme alışkanlıklarımıza geri dönmek, spor aktiviteleri yapmak ve dengeli bir yaşam sürmek. Yapacağımız bu gibi bireysel seçimlerimizle de çevremize örnek olmak hatta bireyleri bu yönde motive etmek.

Nitekim sağlık herşeyden önemli.

Esen kalın.