Köşe Yazıları

….Allah’a Şirk Koşmak…

….Allah’a Şirk Koşmak…

 

Büyük günahları açıklamış ve bunların neler olduğunu sırasıyla yazmaya başlamıştık. Bu hafta büyük günahlardan ikincisi olan “Allah’a şirk koşmak” günahını işleyeceğiz İnşALLAH…

Allah’a (c.c.) inkar etmek başka, Allah’a (c.c.) şirk koşmak başkadır. Gerçi ikisi de küfürdür ve insanı kafir eder. Allah’a (c.c.) şirk koşmak Allah (c.c.) ile beraber herhangi bir varlığın ona ortak olduğuna inanmaktır.

Maide Suresi 72. Ayet-i Kerime’de;

“Kim Allah’a ortak koşarsa Allah onun üzerine cenneti haram kılmıştır, onun varacağı yer cehennemdir. Zalimler için yardımcı yoktur”

İhlas Sure’sinin Manasında;

İhlas Suresi 1. ayet :

“Habibim deki;  O bana vasıflarını sorduğunuz Rabbim Allah’dır ve hiçbir yönden ikincisi olma ihtimali bulunmayan Ehaddır (Birdir)”

İhlas Suresi 2. ayet :

“Ancak Allah sameddir.”

Samed: Herşey kendisine muhtaç olan, kendisi ise hiçbirşeye ihtiyaç duymayan zat.

En büyük varlıkdan (filden), en küçük varlığa (mikrop) kadar her şey O Allah’a (c.c.) muhtaçdır. Aldığımız nefesde alırken bir muhtacız, verirken başka bir muhtacız.

Samed, sadece Allah’a (c.c.) mahsuz bir vasıfdır. Allah’dan başka hiç kimsede böyle bir vasıf yoktur. Bundan dolayı çocuklarımıza sade samed ismini koymak uygun değildir. Abdussamed (samedin kulu) olarak koyulabilir.

Allah’ımız (c.c.) bize hiç muhtaç olmadığı halde bizi unutmuyor ve ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Uyutuyor, uyandırıyor,nefes aldırıyor, verdiriyor, gördürüyor, işittiriyor. Biz ise devamlı Allah’a (c.c.) muhtaç olduğumuz halde O’nu unutuyoruz, yasaklarını çiğniyoruz, emirlerinde gevşeklik yapıyoruz, yakışmıyor.

Tevbe lazım…

İhlas Suresi 3. Ayet :

“Allah doğurmamıştır ve doğrulmamıştır.”

Yani Allah-u Te’ala ne anne ne baba ne de çocuk. Evlat olmamıştır.

Yahudiler Üzeyir (a.s.) Allah’ın oğlu dediler. Hristiyanlar İsa (a.s.) Allah’ın oğlu dediler.

İhlas Suresi 4. Ayet :

“O Allah İçin hiçbir şey denkde olmamıştır.”

Yani; Allah-u Tealanın eşi, benzeri, ortağı yoktur.

Demek ki sadece  Allah(c.c.) varlığına inanmak yetmiyor. Oysa şeytan da ya Rabbi diyor böyle derken varlığını kabul ediyor ama onunla yetmiyor.

İki türlü şirk vardır ; Birincisi büyük şirk Allah’ın (c.c.) ortağı olduğunu kabul etmek, ikincisi ise küçük şirk (gizli şirk). Biz müslümanlar olarak büyük şirkten elhamdülillah uzağız ama küçük (gizli) şirk desinler, beyensinler, konuşsunlar yani riyadır (gösteriştir) ki hepimizde hasbel kader vardır. Allah (c.c.) kurtarsın.

Kimsenin cenneti, kimsenin cehennemi yok. Cennetin sahibi cehennemin maliki Allah’tır (c.c.) O zaman insanlar seni beğense ne çıkar Allah (c.c.) beğenmedikten sonra, insanlar seni beğenmese ne çıkar Allah(c.c.) beğendikten sonra. Bundan dolayı yaptığımız işleri Allah (c.c.) için yapalım. Allah (c.c.) için yapılmayan işlere Allah (c.c.) sevab vermeyecektir. “Kim için yapmışsan git mükafatını da ondan al” buyuracaktır. Kim kime ne verebelir onda da yok iki tane beşer kim kime ne yapabilir.

Selam ve dua ile…

Fi emanillah (Allah’a emanet)

 

 

 

 

 

Yarım Asırdır Aynı Senaryo

Yarım Asırdır Aynı Senaryo

Siyasi hayatımızda, her 30 veya 40 yılda bir, benzer çalkantılar yaşıyoruz.

(1960)’lı yılların sonunda içerdeki ve dışarıdaki güç odaklarının hedefinde, Adalet partisinin başındaki Süleyman Demirel Vardı.

Nato ve Avrupa Milliyetçi ve Muhafazakar çizgide bir yönetim istiyordu.

Liberal Süleyman Demirel’in  karşısına, ilk önce aynı partiden, Sadettin Bilgiç çıkarıldı.

Kısa bir süre sonra, Ankara Kızılay’da “Dokuz Işık “ yürüyüşüyle tanıştık.

Ardından, Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi isimlerini, duymaya başlamıştık.

Asker hemen durumdan vazife çıkararak, 1071 Mart muhtırasını verdi.

Bürokrasiye, ekonomiye ve siyasete, kıyım şiddetine bir ayar çekildi.

Amerika’dan, Başbakan yardımcısı bile getirildi.

Ayar kafi gelmedi ve 24 Ocak 1980 kararlarıyla, “Ekonominin Dini” değiştirildi.

Artık tüm temel ürünler dahil, piyasadaki bütün malların fiyatını devlet değil, Serbest piyasa ekonomisi, belirleyecekti .

Ama üretim sınırlı talep çok ve nüfus genç olunca fiyatlar değişirliği vurdu.

Büyük patronlar ise, bayram etmişlerdi.

İç ve dış odakları, bütün bu köklü değişiklikleri, Turgut Özal’ı başa getirmek için yapmışlardı.

Ama Özal aniden vefat edince, siyasi arenada yeni isimler dolaşmaya başladı.

Oda Başkanları Yalım Erez ve Mehmet Yazar, “Teknokrat Hükümeti” kurmak için, siyasi Arenaya itilmişti.

Ünlü Gazeteci İsmail Cem bile, o dönemde gaza getirilmişti. Şimdi bu odaklar, Ak Partiyi kafaya taktılar.

Ali Babacan, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nu, aynı arenaya sürmek istiyorlar.

Amaçları, bu isimleri iktidara getirmek değildir.

Bunlara Meral Akşener ve Hüsamettin Cindoruk, rolü vermektir.

Günün Sözü: Tanrı dolu ellere değil, temiz ellere bakar.”Syrus”

 

Sistem Özal Zamanında Değişmişti

Sistem Özal Zamanında Değişmişti

Sistemin ruhunu yaklaşık 40 yıl önce, 24 Ocak kararları ile, rahmetli Özal değiştirmişti.
24 Ocak kararları ile, adeta ekonominin dini değiştirilmişti.
Devlet tekelindeki ekonomik yapı, piyasa ekonomisine dönüşmüş, bu serbest sistemde, büyük patronların işine gelmişti.
Ayrıca, Turgut Özal bu değişim sırasında, bürokrasiyi rahatsız etmişti.
Rahmetli Özal’ın en büyük başarısı, ekip çalışmasına yatkın olmasıydı.
Ekrem Pakdemirli, Hasan Celal Güzel, Mehmet Keçeciler ve Adnan Kahveci, dönemlerinin en önemli, bürokratlarındandır.
Tembelleşen Ak parti, siyasete ve hizmet etmeye doydu.
15 Temmuz gecesinde olduğu gibi, yeni sistemin uygulanmasında da , Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yanız bıraktılar.
Sayın Erdoğan, olayları kontrol altında tutabilmek için, Beştepe de özel bir kadro kurdu.
Devletin Brokrasisi ise, iki arada bir derede kaldı.
Rahmetli Özal’ın farkı ise, bürokrasiyle iyi geçinmesiydi.
Rahmetli Özal bürokrasiyi tedirgin etmekten uzak durmuş ama, kıskacına girmekten kaçınmamıştı.
Yeni dünya düzeni içinde, sayın Erdoğan’ın yetkileri tam olarak ve anında kullanılmasını, uygun buluyoruz.
Bu uygulamanın, tek adamlık felsefesi ile alakası olmadığını, düşünüyoruz.
Zira, geçmişte yaşadığımız koalisyon hükümetlerinde, Bahçeli’nin, Ecevit’in ve Mesut Yılmaz’ın haftalardır bir araya gelemediklerine, tanık olmuştuk.
Ama yine sistemde, milletvekillerinin bakanlar kurulundan uzakta bırakılmasını ve bürokrasideki etkinliklerinin yok seviyeye indirmesini, aksaklık olarak görüyoruz.
Ayrıca Beştepe’deki bürokratik yapılanmasının, ikinci bir Bakanlar Kurulu gibi görünmesine de karşıyız.
Her kanunun, Erdoğan’ın çözümüne bırakılmasını, hatalı buluyoruz.
Günün Sözü: Karanlığa küfredeceğine, bir mumda sen yak.”Konfeçyüz”

….Büyük Günahlar -2-…

                     ….Büyük Günahlar -2-…

 

Nisa Suresi 31. Ayet-i Kerime’de Mevlamız (c.c.) ;

“Allah ve Resulü tarafından kendisinden yasaklanmakta olduğunuz o kötü şeylerin büyüklerinden sakınırsanız biz de sizden diğer kötü işlerinizi ve küçük günahlarınızı örteriz ve sizi Cennet gibi pek şerefli bir mekana girdiririz”

Böyle buyurmaktadır. Ayet-i Kerime’den de anlaşıldığı üzere büyük günahlardan sakındığımız müddetçe küçüklerini örteceğini bildiriyor. Bundan dolayı büyük günahları her müslümanın bilmesi vazifesidir ki sakınabilsin.

Büyük günahların umumi tarifi ;

     Hangi günah ki kendisinde hat cezası vardır. (zina, insan öldürmek, hırsızlık gibi) veya ahirette o günah için azap, gazap ve tehdit vardır. (yalan ve haram para kazanma yolları gibi) veyahut Allah ve Resulünün lanet ve bedduasını içeren işler ( namuslu kadına iftira atmak, cihattan kaçmak, kadın elbisesi giyen erkek, erkek elbisesi giyen kadın gibi ) bunlara büyük günah denir.

KUR’AN ve SÜNNET IŞIĞINDA BÜYÜK GÜNAHLAR

1-) Allah’ı  (c.c.)  İnkar Etmek ;

      En büyük günah seni yoktan var eden, yediren-içiren, büyüten, uyutan-uyandıran Allah’a ortak koşmak veya inkar etmektir. Yunus Suresi 70. Ayet-i Kerime’de;

Allah ve ayetlerini inkar edenlerin elde ettikleri bir takım imkanlar dünyadaki yaşantılarıyla sınırlı kalacaktır. Sonra biz onlara şiddetliazabı tatdıracağız” buyurulmaktadır.

Dünyada ve ülkemizde Allah’ımıza inanmayanlar var mı? Var..! Bu kainattaki olan işlere tabiat diyenler, ataistler, yaratıcı kabul etmeyenler.

……KISSA……

İmamı Azam “Dinsiz Gezgin” Hikayesi

İmamı Azam Ebu Hanifenin çocukluk yıllarında idi. Allah diye bir yaratıcının olmadığını, her şeyi tabiatın yarattığını iddia eden ve gittiği yerlerde bilginlerle görüşerek tartışmalar yapan bir dinsiz, döne dolaşa Kufe şehrine geldi.
Sapık fikirlerini anlatmaya başlayan bu dinsizin, Kufe bilginleriyle görüşüp münazara yapma isteğine gülen Müslümanlar; “Bizim küçük bir bilginimiz var, eğer onunla karşılaşıp yenersen, büyük bilginlerimiz seninle görüşebilir ” diye cevap verdiler. O bunu kabul etti. Sonunda görüşme yerini ve saatini kararlaştırarak dağıldılar.
Kufe’liler salonu tıklım tıklım doldurmuşlardı. Aradan yarım saat geçtiği halde, küçük bilgin hala gelmemişti. Saatler ilerledikçe dinsiz bilgin gururlanıyor ve: “Benden korktu tabii” diyerek gülüyordu.
Tam bu sırada küçük bilgin Ebu Hanifenin içeri girdiği görüldü.
Dinsiz bilgin:
– Niçin geç kaldın küçük? Yoksa çok mu korktun? diye sordu. O da:
– Hayır korkmadım Evimiz nehrin öte yakasında. Bu tarafa geçmek istediğimde köprünün yıkılmış olduğunu gördüm. Tam etrafıma bakınırken etrafta yuvarlanan kayalar üst üste bindiler etrafta yüzen ağaçlar da kayaların üzerine denk gelerek köprü oluşturdular da geçebildim bu yüzden geç kaldım, özür dilerim, dedi.
Bu cevap karşısında kahkahalarla gülmeye başlayan dinsiz bilgin:
– Hey akılsız çocuk! Hiç ağaçlar kayalar kendi kendine köprü olur mu? deyince, birden bire ciddileşen Ebu Hanife:
– Asıl aklı olmayan sensin! Bir köprünün bile kendi kendine yapıldığını kabul etmiyorsun da, şu uçsuz bucaksız alemin kendi kendine var olduğunu nasıl iddia ediyorsun? diye karşılık verdi.
Bu güzel buluş karşısında şaşırıp kalan inançsız bilgin:
– Beni gafil avladın küçük! Pekala şu varlığını iddia ettiğin Allahı göster de inanalım, dedi.
Ebu Hanife eline bir bardak süt alarak, dinsiz bilgine sordu:
– Yağ ve peynir neden yapılır?
– Tabii sütten yapılır.
– Öyleyse, şu sütün içinde bulunan yağ ve peyniri göster bakalım!
Dinsiz bilgin iyice şaşırmıştı.
– Elbette bu sütün içinde yağ ve peynir vardır, fakat görünmez dedi.
Dinsizi en zayıf yerinden yakalayan Ebu Hanife yerinden doğrularak:
Şu sütün içinde yağ ve peynir olduğunu kabul ettiğin halde onları gösteremiyorsun da, Yüce Allahı “ İşte Allah” diye göstermemi benden nasıl istiyorsun? dedi.
Bu inandırıcı cevaplara rağmen hala Allahın varlığına inanmayan adam:
– Son soruma da cevap verirsen, üstünlüğünü kabul edeceğim. Madem ki “ Allah vardır” diyorsun, şu anda o ne yapmaktadır? diye sordu. Bir an dşünen küçük bilgin:
– Bulunduğun kürsüden aşağı in, sorunun cevabını orada vereceğim diyerek dinsizin indiği kürsüye çıktı ve :
– Şu anda Allah, senin gibi bir dinsizi bu kürsüden aşağı indirerek, benim gibi küçük bir kulunu çıkardı, deyince, dinsiz bilginin konuşacak dermanı kalmamıştı. Binlerce insanın karşısında “ Kelime-i Şahadeti” getirerek müslüman oldu.

 

Fi emanillah (Allah’a emanet)

 

 

 

 

 

Bursaspor’da Altyapıdan 23 Takviye

Bursaspor’da Altyapıdan 23 Takviye

Bursaspor küme düştükten sonra, eski futbolcuların bir kaçış telaşı içinde olduklarını görüyoruz.

Son olarak, geçen yıl ünlenen Ertuğrul ve Okan’da Bursaspor’dan ayrılınca, kulüpten kopanların sayısı, ondördü  buldu.

Takviye yapılınca, yönetim alt yapıya döndü.

Şu anda, yeni oluşturulan otuz kişilik kadronun, yirmi üç tanesinin, alt yapıdan geldiğini, öğreniyoruz. Otuz kişilik kadronun, yaş ortalamasının (20,4)olduğunu tesbit ediyoruz.

Genç Bursaspor’un kadrosunda, ağırlıgın (16) yaş grubunda olduğunu görüyoruz.

(22) yaş grubunda yer alan, Kubilay Kanatsızkuş ile Muhanmet Şengezer’i ,

Zaten geçen yıldan tanıyoruz

Yeni kadroda (3) yabancı olduğunu öğreniyoruz.

Aslında böyle bir kadronun şampiyonluk getirmesi, dünya futbol tarihinde olay olur.

Ama bu genç kadronun, tecrübeli birkaç futbolcu ile harmanlanmasını, diliyoruz.

Sezona borçlu başlayan Bursaspor’un alt yapıya güvenerek mücadele edeceğini, anlıyoruz.

Bursaspor’a gönül vermiş taraftarlarımızdan, kombine satışlarına ilgi göstermesini, bekliyoruz.

Çünkü, her bütçeye göre kombine var.

(200) TL.’ye de var (4.000)TL.’ye de var.

Bursaspor’a duyulan sevginin sloganlarda kalmamasını, ve kombine biletler için, bir talep patlaması yaşanmasını, bekliyoruz.

Geçen sezon yaşanan tranvanın, bir sezonda atlatılmasını, temenni ediyoruz.

Günün Sözü: Öğrenmek pahalıdır, ama cehalet ondanda pahalıdır.”Henry Clausen”

 

Türk İş Ve Emekçiyi Üzmeyiniz

Türk İş Ve Emekçiyi Üzmeyiniz

Hükümetimiz ödemeler konusunda, her kesime her türlü kolaylığı sağlıyor.

Holdinglerin yeniden yapılandırma konusundaki taleblerini geri çevirmiyor.

Sıkışan bankalara, her türlü desteği veriyor.

Esnafın borçlarını defalarca erteliyor.

Batan profesyonel kulüpleri, bataktan kurtarıyor.

Bir çok Belediyeyi de devlet yardımından eksik bırakmıyor.

Üst gelir gurubundan ücret alan bürokrat grubuna, direkt veya indirekt yollarla, her türlü maddi destek veriyor.

Biz ise Eylül ayında, enflasyonun (%10)seviyesine düşeceğini, tahmin ediyoruz.

Ve yılı ikiye bölmeden, tüm yıl için, (%12)seviyesinde bir zam verileceğini, zannediyoruz.

Ayrıca, Hükümetin seyyanen önerdiği (60)TL ‘nin de, (175) TL’ye çıkaralacağını, düşünüyoruz.

Aslında bu iyileştirme bile, kamu emekçileri için yetersizdir.

Hükümetin holdinglere, ihracatçılara, bankalara ve esnafa yaptığı iyileşmenin,kamu emekçileri nede, yapılmasını tavsiye ediyoruz.

Toplumdaki en hassas tansiyon, Kamu emekçileridir.

(1970) yıllar, aylarca devam eden grevlerle geçmiştir.

O dönemde, henüz çok yönlü kutuplaşma yoktu.

Ve Sosyal medya diye toplumu tahrik eden ve yönlendiren bir haberleşme unsuru da, devrede değildi.

Kamu emekçileri, sağduyulu ve vatansever kesimdir.

Ama emekçilerin bir geçim derdi içinde olduklarını da, göz ardı edilmemelidir.Hükümetimizin, en sağduyulu ve uysal sendika olan Türk-İş’i üzmeyeceğini umuyoruz.

 

Günün Sözü: Kalabalıkların başı çok, Beyni yoktur.”Pivarol”

 

Bursaspor Ve Yıldırımspor

Bursaspor Ve Yıldırımspor

Bursaspor yönetimi, daha iş başı yapar yapmaz, (UEFA) tehdidiyle karşılaştı.Transfer taksitlerini alamayan bir yabancı futbolcu, Bursaspor’u (UEFA) ya şikayet etmişti (UEFA) da Bursaspor’a, borcunu öde yoksa eksi altı puanla başlarsın ve Avrupa kupalarından men edilirsin, dedi.

Başkan Alinur Aktaş devreye girdi. Borç ödendi ve yaptırım ihtimalide, kalkmış oldu.

Aslında, Samet Hocanın ayrılmasından sonra, tüm takım Bursaspor’un geleceğinden çok, kendi geleceklerini düşündüklerini seziyoruz.

Geçtiğimiz sezonda biraz dikkat çekmiş Bursasporlu futbolcuların, yerli ve yabancı menejerlerin takibi altında olduklarını öğreniyoruz.

Fenerbahçe’ye transfer olan kaleci Harun Tekin’inde, eski alacaklarının peşinde olduğunu, duyuyoruz.

Ayrıca Bursaspor’da çalışan 30 görevlinin, işine son verildiğine üzülüyoruz.

Aslında Bursaspor teknik direktörlüğü için, benim gönlümde, canlı disiplinli, hırslı ve agresif İbrahim üzülmez vardı.

Böyle travma yaşanan dönemlerde, İbrahim üzülmez gibi, Bülent Korkmaz gibi kişilikler, takımı uyandırırlar.

Bu arada yeni hocamız Yalçın Koşukavak’a da,başarılar dileyelim.

Bursaspor’da kötü bir dönem yaşarken, amatör branşta ise, çok önemli bir hamle görüyöruz.

Yeni sezonda  Yıldırım Belediye sporun, Yıldırım spor adıyla, Bölgesel Amatör Ligde mücadele edeceğini, duyuyoruz.

Yeni Yıldırım Spor’un, en kısa zamanda 3. Profesyonel lige yükseleceğini, umut ediyoruz.

Belediye destekli bu takımın, çok kısa bir zaman içinde, Bursa’lı futbol severlerin de ilgisini çekeceğine, inanıyoruz.

Bir zamanların dev takımları olan, Kocaelispor, Eskişehirspor ve Sakaryaspor’un durumlarını hatırlayınca, Bursaspor’un geleceğinden korkuyoruz.

Günün Sözü: Boş bir çuvalın, dik durması zordur.”B.Franklin”

Enflasyon Düşmeye Başladı

Enflasyon Düşmeye Başladı

Geçen Senenin Temmuz Enflasyonu, (%15,85)idi.

Bu Senenin Temmuz enflasyonu ise, (%15,72) oldu.

Bu sene Ocak  ayında (%20,35)olan enflasyon, yavaş yavaş düşmeye başladı.

Hep yazıyoruz gezi parkı olaylarının olduğu ayda, enflasyon (%5)idi.

Böyle enflasyondan, otomotiv sanayi, beyaz eşyacılar ve palazlanmış esnaf takımımız, hiç hoşlanmazlar.

Nitekim, üç beş ağaç için yapılan eylem, üç beş günde bitebilecek iken üç beş haftaya sarkıtılmış ve narin ekonomimizin temel taşları ile, oynanmıştır.

Bu ay ekonomi idaresi, bir kurnazlık yapmıştır.

Şeker çay ve elektrik zamlarını Haziran sonuna dek getirerek, bu zamların etkilerini, gelecek aya yüklemiştir.

Yani Ağustos başında ilan edilecek enflasyon oranı, temmuz ayında ilan edilenden bir hayli fazla, olacaktır.

Hangi sektör zam yapmış diye baktığımızda, en yüksek oranı, “lokanta ve Oteller” bölümünde, görüyoruz.

Eğitimdeki zamlarda, göze çarpıyor.

Gıda fiyatlarında artışın durduğunu görüyoruz.

Kültür faaliyetlerinde enflasyonun gerilemesi ise, düşündürücüdür.

(70) lik Yeni rakının fiyatı ile, bu rakıdan alınan vergiyi, çok ilginç bulduk.

Rakının kendi fiyatının (33)lira, (ÖTV) vergisinin ise, (82,3)lira olduğunu gördük.

Vay be, akşamcılar devletin kasasını dolduruyormuş, dedik.

Geçen senenin Eylül ayındaki, (%6,30)luk enflasyon oranı, hala kabus gibi duruyor.

Ama bu seneki Eylül enflasyonu normal düzeyde çıkarsa sonraki enflasyon oranlarının tek haneye düşeceğini, görebiliriz.

Tabi tüm ülkeyi ilgilendiren, çok önemli bir ekonomik kriz veya bir askeri hamle olmaz ise, bu sene sonunda tek haneyi, görebiliriz.

Günün Sözü: Kitapsız yaşamak, kör sağır ve dilsiz, yaşamaktır”Seneka”

 

Eski Ak Parti Yeni- Ak Parti

Eski Ak Parti Yeni- Ak Parti

27 Nisanda, E-Muhtarının verildiği ortamı hatırlar isek, eski Ak parti ile, Yeni Ak parti arasındaki farkı da, çok açık olarak görürüz.

Yaşar Büyükanıt Paşa, E- Muhtarayı büyük bir özgüvenle yayınlamıştı.

Hükümet adına da Cemil Çiçek, soğukkanlı ve cesur bir karşılık vermişti Koskoca E- Muhtıra, eriyip gitmişti.

Eski Ak partide, bir takım oyun anlayışı vardı.

Bu görevde, Adalet Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı  yapmış, Cemil Çiçek’e verilmişti.

Bugün böyle bir önemli riske, Sayın Erdoğan’dan başkasının, girebileceğini sanmıyoruz.

Şimdi ise, Ordu Havalimanındaki bir VİP krizinin bile, Sayın Erdoğan’ın görev alanı içine itildiğine, tanık oluyoruz.

Dik duruşu ile, dünya liderleri üzerinde saygı uyandıran bir Cumhurbaşkanımızın böyle iç politik oyunlar içerisine itilmesine, karşıyız.

VİP krizine, o konunun yetkilisinin 63 binlik camiyi eleştirene de, Diyanet yetkilisinin cevap vermesini beklerdik.

Risk almaktan kaçan yeni Ak parti yöneticilerinin, kendi yetkilerini kullanmasını, istiyoruz.

Sayın Erdoğan’ın, her konuyu çözen konumuna sokulması, hem Cumhurbaşkanlığı makamını, hem de Ak partiyi yıpratmaktadır.

Cumhurbaşkanlığımızın yapmış olduğu atamalarda, çok önemli ve çok kırılgan makamları, kendi yakınlarından uzakta tutulmasını, tavsiye ediyoruz.

İstanbul için alınan, tekrar seçim kararında, Ak parti yönetiminin, hem ülkenin ekonomik şartlarından, hem de parti içi çözülmelerinden, yeteri kadar haberdar olamadıklarını anladık.

Bir başka yazımızda da, eski(CHP) ile, yeni(CHP) arasındaki farklılıkları, analiz edeceğiz.

Günün Sözü:

Düşünüyorum, öyleyse varım “Descartes”

 

Hangi Parti, Hangi  Hatayı Yaptı

Hangi Parti, Hangi  Hatayı Yaptı

Yanlış aday tercihleri,aşırı özgüven ve kibir, Ak partiye İstanbul ‘da, kolay unutamayacağı bir yenilgi yaşattı.

31 Martta, Ankara, Adana, Antalya, ve Mersin elden gittikten sonra, 23 Haziranda İstanbul’da tekrar seçim istemek, bir stratejik hataydı.

Aslında, Ak Parti Bursa seçimlerinden çok ucuz kurtulmuştur.

Bursa’da (CHP) İYİ Parti pazarlığı, Ak partinin çıkarına sonuç  verdi.

Akşener’in bazı ilçelerde ısrar etmesi, (CHP) nin M.Kemal Paşa, Orhangazi ve İznik’i kazanmasını önledi.

Aslında, Akşener’e çok bastırdığı, Osmangazi   Belediyesini  vererek , diğer  tüm İlçelere, (CHP)’li  aday, koymak gerekirdi.

Ak partinin İstanbul’daki yenilgisinide, en büyük payın, sayın Erdoğan’da olduğunu düşünüyoyum.

İstanbul Deniz ulaşımında, ulaştırma Bakanlığında ve Başbakanlıkta başarılı projelere imza atan Binali Yıldırım, İstanbul Belediye Başkanlığı için, uygun bir aday değildi.

İstanbul Belediye Başkanı , daha çok, toplumsal ve kültürel faaliyetleri ile, gündeme gelecektir.

Yurt dışından ve Ankara’dan gelecek tüm önemli misafirlere eşlik etmek, projeler yapmaktan daha zordur.

Binali  Yıldırım, İzmir adaylığında denenmiş ve kaybetmişti.

İstanbul adaylığında, gönülsüz başlamış ve bu adaylığından  hoşnut olmadığının, sinyallerini vermişti.

Peki Ak Parti büyük hasar almadan, toplanır mı?

Ak Parti, takım oyununa dönmez ise, parti çözülme sürecine gider.

Seçmen, dış politikada dünya liderlerine karşı , sayın Erdoğan’ın dik duruşuna, destek veriyor.

Ama sayın Erdoğan’ın sıradan politikalara sahip çıkarak, her gün ekran karşısında görünmesini, yararlı bulmuyor.

Ak Parti Teşkilatında, en basit konuları bile, Erdoğan’ın kararına götürmesini, onaylamıyor.

İstanbul  seçiminde, nerede hata yaptık derken, Başkan Erdoğan dahil, tüm partililerin kendileri ile, yüzleşmelerini bekliyoruz.

Günün Sözü: Her rüzgarda otlar gibi sallanırsan, dağlar kadar bile olsan, bir ota değmezsin .”Anonim”