Başkanlık mı? – Parlamenter Sistem mi?
Başkanlık mı? – Parlamenter Sistem mi?
Hangisi daha uygun?
Yıllar boyunca, parlamenter sistemini denedik. Birkaç dönem tek başına iktidar olan hükümetlere, sahip olduk. Ama genelde, çok ortaklı koalisyon hükümetleriyle, yönetildik. Muhafazakâr ve sosyal demokratların kurduğu ortaklıkları, denedik.
Kıbrıs harekâtı sonrasında, bu koalisyonun iki liderini, birbirine düşürdük. Çok ortaklı, milliyetçi partilerin yer aldığı hükümetler kurduk. Yedi milletvekili olan bir partiyi bile, bu koalisyonlara ortak yaptık.
Bu döneme, şiddetini arttıran sağ ve sol arasındaki kavgayı, durduramadık. Sokaklarda yükselen sosyal tansiyonu, bir türlü düşüremedik. Zorda kaldık azınlık hükümetleri bile, kurduk. Azınlık hükümeti kurmak için motellerde milletvekilli transferleri bile, yaptık.
Sonuçta, hiçbir koalisyon hükümetinin istikrarlı ve uzun ömürlü olmadığına, tanık olduk. Güçsüz hükümet dönemlerinde, güçlenen bürokrasinin, belini kıramadık. Bu tecrübelerden sonra, dağınık siyasi ortamdan bıktık, usandık.
İşte bu sebepler yüzünden, yıllar boyu biriken ekonomik, siyasal ve sosyal sorunlarımızı çözemedik. Dönem dönem siyasal hayatımızda, tıkanmalar yaşadık. Bazen askeri hükümetlerde, bazen ara rejim hükümetleri ile baş başa kaldık.
Siyasetteki bu tıkanmayı ve dağınıklığı önlemek için, barajlı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini, devreye soktuk. Bu sitemin dış politikada ve güvenlik konularında hızlı kararlar aldığını gördük. Ama ekonomik denetimler konusunda yetersiz bulduk.
Olgun yaştaki seçmen, iki sitemi de gördü ve denedi. 2023 seçimlerinde vereceği kararı bekliyoruz.
—Günün sözü—
Tanrının değirmeni ağır ama iyi öğütür.
“G. Herbert”
AK KADROLAR BURSA’NIN GÜÇLÜ GELECEĞİNİ İLMEK İLMEK İŞLİYOR
GEMLİK BELEDİYESİ SAĞLIKTA ÖNCÜ
GEMLİK BELEDİYESİ SAĞLIKTA ÖNCÜ
Gemlik Belediyesi sosyal belediyecilik anlayışını sağlık hizmetlerinde sürdürmeye devam ediyor. Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan’ın talimatlarıyla hizmete alınan hasta nakil hizmetinin ardından yeni kurulan Uğur Böcekleri sağlık ekibi görevini büyük bir özveriyle sürdürüyor.
Gemlik Belediyesi hasta nakil ambulansı faaliyete geçtiği süreden bu yana yüzlerce Gemlikliyi sağlık kurumlarına naklini gerçekleştirirken, sağlık ekibi sağlık hizmetlerini vatandaşların evlerine kadar ulaştırıyor.
“Ambulans yüzlerce kez nakil yaptı”
Gemlik Belediyesi hasta nakil ambulansı görevini büyük bir özveriyle sürdürüyor. Sağlık kurumlarına ulaşımı sıkıntı olan yurttaşı evlerinden alarak naklini tamamen ücretsiz bir şekilde sağlayan ambulansta iki acil tıp teknisyeni bulunuyor. Gemlik için büyük bir ihtiyacı karşıladıklarını ve hizmete başladığı günden bu güne kadar yüzlerce Gemliklinin sağlık kurumlarına naklini gerçekleştirdiklerini ifade eden Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, “Hasta nakil ambulansı Gemlik için büyük bir gereksinimdi. Bu ihtiyacı gidermenin ve hemşerilerimize bu hizmeti sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
Bursa’da evde sağlık birimini kuran ilk ilçe belediyesiyiz.
Gemlik Belediyesi’nin ilklerin belediyesi olduğunu aktaran Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan, Gemlik Belediyesi Uğur Böcekleri Sağlık ekibinde hemşire ve psikoloğun görev yaptığını böyle bir ekibin Bursa’da ilçe belediyeleri arasında ilk kez Gemlik’te kurulduğunu belirtti. Bu hizmetin sağlık kuruluşlarına ulaşmakta zorluk çeken vatandaşların yardımına koştuğunu, Gemliklilerden çok sayıda teşekkür aldığını söyledi. Gemlik Belediyesi’nin Gemliklilerin ihtiyacı olduğu her alanda yanlarında olduğunu vurguladı. Uğur Böcekleri Evde Sağlık ekibinin enjeksiyon, kan alımı, tansiyon, pansuman ve şeker ölçümü gibi hizmetleri vatandaşın evlerine kadar götürdüğünü ifade etti.
Ayrıca, Gemlik Belediye Başkan Yardımcısı Avukat Mert Dimili ve Sağlık İşleri Müdürü Doktor. Veteriner Hakan Uğur, Kumla Mahallesi’nde evde sağlık hizmetinden yararlanan bir vatandaşı ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini aktardı.
BEDAVA CAN!
BEDAVA CAN!
Herşey pahalı bu ülkede. Sağlık pahalı, eğitim pahalı, gıdalar pahalı, tekstil ürünleri pahalı, teknoloji pahalı, benzin-mazot pahalı, doğalgaz, elektrik,su…Onlar da pahalı. Kısacası bu ülkede hayat çok pahalı.
Ucuz olan tek birşey var; aslında en paha biçilmez değerde olması gerekirken tek birşey sudan ucuz!
Hatta bedava!
İnsan canı, insan hayatı, insan…
Bartın’ daki maden ocağı patlaması ile bunu yeniden ve birkez daha hatırlıyoruz; üzülerek ve ah vah ederek…
Hayır efendim, vefat eden emekçilerimizin kaderi değildi bu şekilde ölmek. Alın yazıları da değildi!
Mukadderat, falan filan hiç değildi.
Ve hatta vakitleri tamam olduğu için de öbür dünyaya intikal etmiş falan da değiller!
Onca insanın ölümü bildiğiniz düpedüz, göz göre göre cinayettir aslında!
Bunun dışında yapılan herhangi bir tespite, söyleme, bakış açısına, fikre ne doğru ne de gerçekçi denebilir.
Yaşanan bu ölümler bile bile ladestir! Kimse kimseyi kandırmasın!
Bu ülke yıllardır belli aralıklarla aynı sahneye tanıklık ediyor maden ocaklarında. Yine yine ve yine…
Baştan aşağı ihmal sebebiyle oluşan ölümlerdir bunlar. Yani ne kader ne alın yazısı ne de “vadeleri dolmuş” cümlesinin hafifliği!
Sadece kazanmaya odaklı, kontrolsüz ve gelişigüzel işletilen maden ocaklarının yerin bilmem kaç metre altında ter dökenleri için oynadığı acı, sinsi ve vurdumduymaz bir oyundur bu!
Bu, ne doğal bir afet ne bir iş kazası ne de kaderin bir cilvesidir.
Hiçbiri değil.
Bu, bildiğiniz gerekli ve yeterli önlemlerin alınmaması ve adamsendeciliğin getirdiği ölümler dizinidir.
Başkaca söyleyeceklerim mi? Elbette var…Hem de bir dünya! Ama kime, kimlere…?
Neye yarar?
Bu durumda söyleyecek başka sözüm yok; ölenlere rahmet okumak ve yakınlarına sabır dilemekten başka.
İnsan canının değer bulduğu geleceğe olan inancınızı korumamız dileğimle,
Esen kalın.
BARTIN’DA KARA GÜN VE ŞİİRİM
BARTIN’DA KARA GÜN VE ŞİİRİM
Ülkemin kara kömür diyarı, Bartın’da yüreğimiz 42 emekçinin emeği ile, alın teriyle can yakan kaza ve yaşadığımız kayıplar, ateş düşen ocaklar, babasız kalan evlatlar, yitirilen umutlar, sönen ocaklar oldu. Bu gelişen, olayla ilgili bir hususta kendi görüşüm olarak, dünyada gelişmiş teknoloji çağında kadere bağlayarak olayın gelişimini, Emekçi, çalışan, gariban, Türk evlatlarının şehitlerine haksızlıktır. Bende bir Müslüman olarak kadere elbette inanır, iman ederim fakat böyle değildir. Allah’ın ezeli ilmini insanoğlunun kendi iradesiyle yapacakları şeyleri bilmesi önemi, tedbiri ve sonrası olan taktiridir, “ KADER”.
*
Tedbir konusunda birçok konusu belirsiz, liyakatsizlik, vurdum, duymazlık, denetimsiz ve aç gözlülük ahengiyle yapılan iş gücüne ve sonra buna alın yazısı demek ve suçu kadere yüklemek son derece yanlış kabul edilmez bir yaklaşımdır. Bartın’daki bu madenin denetlenme raporlarında yapılması istenenler kayıtlanmış denildiği halde acaba önlem alınmış mıdır? Alınmışsa umarım ihmal ve eksiklik boyutu şeffaf bir şekilde ortaya konulur ve milletimizle paylaşılır. Tüm emekçi şehit kardeşlerime, Allah’tan rahmet ve Yarılara şifalar, yakınlarına sabırlar dileyerek, Türk Milleti olarak başımız sağ olsun ve Rabbim bir daha böyle kara gün göstermesi. Milli Devlet, birlikte güçlü millet, tok karın, dik baş, gülen yüzlerle, esenlikler dilerim.
BARTIN’DA YÜREK YAKANLARIN YÜZ KARASI
Yüzler kara değil kömür karası
Helal kazançlı emeğin ekmek parası
Ateşi düştü 42 Ocaktadır, yarası
Batından yüreğimizi yakan yüz karası.
*
Kara haberi duyuldu ülkemin semalarından
Öncelik tedbir deseler hepsi meçhulden
Beylerin araç konvoyları diziyle gelen
Bartın’da yürekleri yakanların yüz karası.
*
Mahşere döndü almadı kömürü sokakları
Kuyu altında ölüm yukarda acıları
İsyan etsek mi yada yutsak mı olanları
Bartın da yürekleri yaktı sebepler karası.
*
Ay, yıldızları sönmüş ufukta gecesi
Yas bulutları sarmış kömürün karası
Milyonların yüreğini sardı ateş yarası
Ateş Bartın de, düştü ihmalin yüz karası.
*
Der Mehmet keşke tedbir alınsaydı
O zaman taktir, böyle, denilseydi
Bu kara bahtlara yakılmazdı ağıtı
Bartın da yürek yakanların yüz karası.
Y.T: 16.10.2022
Şair – Yazar- Karlı Dadaşı
Göç ve Gurbet…
Göç ve Gurbet…
Merhabalar sevgili arkadaşlar…
Bu hafta ilk defa sizlerleyim, ilk yazımda memleket meselelerine yer vermek istedim. Seçtiğim Konu “Memleketimizin, güzel vatanımın güzel insanlarının kanayan yarası” Gurbetçilik ve göçetmek ve yurt dışına duyulan özenti konularına değinmek istiyorum .
Yıllardır Türk milleti olarak göç etmediğimiz ülke Türklerin olmadığı ülke kalmamıştır. Ayrıca fazlasıyla göçmen Kabul ettiğimizi herkes bilir. 1922- 1938 yılları arasında Yunanistandan 384.000 kişi zorunlu olarak göç etmiştir akabinde 1950-1952,1968-1979 yılları arasında ve 1989 da 100 binlerce Bulgaristan Türkü göç etmeye zorlanmıştır. Bunu Yugoslavya, Makedonya, Romanya, Kırgızistan, Kazakistan göçleri takip etmektedir. 1988 yılında Irak’ın Kuzeyinde yaşanan halepçe katliamından sonra 51000 ıraklı sığınmacı yasal olarak göç etmiştir 467000’i kaçarak ülkemize yerleşmiştir, Bosna Hersek ten 20000, kosovadan 17.000 ve son olarak da suriyeden 4 milyon suriyeli sığınmacı ülkemize göç etmiştir. Toplamda 1922 den günümüze 6,5 milyondan fazla göç gerçekleşmiştir.
Hani derler ya espirisini yaparak,dalga geçerek “avrupa bizi kıskanıyor “diye, fakat bilmezler ki uzaktan davulun sesi hoş gelir. Gerçekten de avrupa ibiza kıskanıyor. Çünkü; kimsenin himayesinde değiliz, kimsenin filini konuşmuyoruz, kimsenin bayrağına hizmet etmiyoruz kendi dilimiz ve bayrağımız var, milli bayramlarımız değerlerimiz var. Tabi ki ülke olarak ekonomik sıkıntılar yaşıyor olabiliriz, enflasyon canavarı gibi bir durumla uğraşıyor olabiliriz fakat bu kesinlikle ülkeyi terketmeye gerekçe olmamalıdır. Bazı arkadaşlar gurbete çıkmak için bahane olarak ülkemizi kötüleme eğiliminde Ben buna karşıyım. Ben de göçmenim hatta yakın zamanda yurt dışında 4ay kaldım üstelik çalıştım da. İnanın bana yaşam standartları bizim gibi değil, paranız olsa bile istediğiniz zaman istediğiniz yere gidemiyorsunuz,saat 18:00 oldu mu heryer kapalı, restaurantlar self servis ve tabağınızı çatalınızı kendiniz topluyorsunuz, çöpünüzü atıyorsunuz kimse size hizmet etmiyor sosyal hayat kısıtlı burada ki gibi heryer de park, bahçe, bank yok . Adım başı market, eczane, kafe yok bu liste uzarda uzar.
Yurtdışında Türkleri sadece çalışkan oldukları için istiyorlar kimse size Kucak açmıyor yani iki sohbete, güzel bir yemeğe, sosyal yaşantıya bir ezan sesine hasret kalıyorsunuz. Bazı bölücü düşünceli şahıslar bu ülkede sınıf ayrımı var diyor ya kesinlikle katılmıyorum yeterince demokratik olduğunu düşünüyorum. Biz burada yabancılara kucak açıyoruz, yardım ediyoruz, dışlamıyoruz v.s. Onlar ise bize satış yapmak istemiyor yabancıyız diye. Irkçılık diz boyu, kölelik sisteminde çalışmak ve dayatma, aşılması mümkün olmayan kurallar diz boyu. Ben bu düşünceyi savunuyorum yaşayıp gördüğüm bizzat şahit olduğum için.
Herkes istediği gibi düşünüp istediği gibi yaşama hakkına sahip,hatta istediğiniz ülkeye de gidip yaşayabilirsiniz bunda sıkıntı yok. Sadece vatana,millete çamur atmadan yapın bunu çünkü dönüp dolaşıp geleceğiniz yer burası bunu bilin.
Saygılarımla.