Gemlik Haber

Yeni Adliye Sarayı yolu soğuk asfalt kaplandı

Yeni Adliye Sarayı yolu soğuk asfalt kaplandı

Gemlik Belediyesi, Hisar Mahallesi Yeni Adliye yolundaki çalışmalara devam ediyor.

Gemlik Belediyesi Fen İşleri ekipleri ilçe genelinde park, bahçe düzenlemesi ile taş parke döşeme ve yol genişletme çalışmalarını pandemi döneminde de aralıksız sürdürüyor. Belediye ekipleri yeni adliyeye giden yollarda düzenleme çalışmalarını sürdürüyor.

Genişletme çalışmalarının tamamlandığı Yeni Adliye yolunda, 5 metrelik cadde 18 metreye genişletilmişti. Hisar Mahallesi’nde çalışan ekipler Hisar Mahallesi 242. Sokak ve çevresinde gerçekleştirdikleri çalışmalarda mahalle sakinlerinin de sık kullandığı yolları Gemlik’e yakışacak hale getiriyor.

Yeni Adliye yolunda genişletilen caddede son olarak soğuk asfalt kaplaması yapıldı. Böylece araçlara daha konforlu geçiş sağlanan yolda yaklaşık bir kilometrelik bölümde çalışmalar tamamlandı.

Gemliklilerin devlet kurumlarına ulaşmada kolaylık sağlamayı amaçladıklarını belirten Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan “yeni açılan yollarda ihtiyaçlara göre çalışmalarımız devam ediyor. Ekiplerimiz bu bölgelerde uzun vadeli, bölgenin ve Gemliklilerin ihtiyaçlarına göre düzenlemeler gerçekleştiriyor. Yeni Adliye yolunda da düzenli olarak bakım ve düzenleme çalışmalarımız devam edecek” dedi.

Marmarabirlik’ten 45 bin ton satış rekoru

Marmarabirlik’ten 45 bin ton satış rekoru

Kalite standartlarını her geçen gün artıran ve ülke genelinde tüketicinin ilk tercihi haline gelen Marmarabirlik, 2020 yılında 45 bin ton ürün satışı gerçekleştirerek yeni bir rekora daha imza attı. Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa,“Daha önceden planladığımız gibi hedeflerimizi birer birer gerçekleştiriyoruz” dedi.

Misyon ve vizyonu ile hem yurtiçinde hem de yurtdışında fark yaratmaya devam eden, pazardaki payını her geçen gün artıran Marmarabirlik, yeni bir başarıya imza atarak 2020 yılında 45 bin ton ürün satış miktarına ulaştı. Bu başarıya ekip çalışmasıyla ulaştıklarını, büyümenin yolunun da çok satmaktan geçtiğini vurgulayan Yönetim Kurulu Başkanı Hidamet Asa, “2020 Yılı sonunda hedeflediğimiz 45 bin ton ürün satışının gerçekleşmiş olması Marmarabirlik ve üreticimiz adına büyük anlam ifade etmektedir” dedi.

Geçmişte satışları olumsuz olarak etkileyen bütün sıkıntıları giderdiklerini ve bundan sonra satışların her yıl katlanarak büyüyeceğini belirten Asa, “Bizim için psikolojik sınır 40 bin ton ürün satmaktı. Bunu geçtiğimiz yıl başardık.2020 Yılında ise 45 bin ton ürün satışı gerçekleşmiş oldu” dedi.

Son 3 ay içerisinde Türkiye’yi karış karış gezdiklerini, her ilin dinamiklerini, tercih ettikleri ürünü ve pazarın taleplerini çok iyi bildiklerini vurgulayan Asa şunları söyledi: “Yaklaşık 90 gün boyunca Pazarlama ve Satış Müdürü Tuncay Kural ve Bölge Temsilcilerimizle birlikte 63 ilimizde bayi ve müşteri ziyareti gerçekleştirdik. Sahada yaptığımız bu görüşmeler satışlarımıza da olumlu bir şekilde yansımıştır. Bu ziyaretlerimizde şunu bir kez daha gördük: Halkımız Marmarabirlik’i tercih ediyor çünkü tüketmiş olduğu üründe güven istiyor. Marmarabirlik’in üretici kuruluşu ve bir kooperatif olması tüketiciye güven veriyor.”

Hiçbir zaman günü kurtarmayı düşünmediklerini ve gelecekle ilgili projeleri bir bir hayata geçirdiklerini ifade eden Asa,“Yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda tüketici memnuniyetinin arttırılması için ürün çeşitliliğimizi artırdık, yeni stratejiler belirledik. Satış ağımızı genişlettik. Ticaret Bakanlığı’nın 2019-2023 Türkiye Kooperatifçilik Stratejisi ve Eylem Planı kapsamında,  1 milyar ciro hedefine 2022 yılında ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

Binlerce ortağın güç birliği sayesinde Marmarabirlik’in yarınlarını planladıklarını ifade eden Asa, üreticilere de şu mesajı verdi:“Güvenle büyüyen, zarar etmeyen, sürekli kar eden, karlılığı yatırıma dönüştüren Marmarabirlik, bir taraftan alımları diğer taraftan artan satış rakamları ile de geleceğe güvenle bakmaktadır. Marmarabirlik düzlüğe çıkmıştır. Yakaladığımız büyüme ile birlikte bundan sonra üreticimiz daha çak kazanacak ve buna paralel olarak da refah seviyeleri yükselecektir. Onların Marmarabirlik’ten daha büyük beklenti içinde olduğunu biliyoruz. Bu doğrultuda çalışmalarımızı ve yatırımlarımızı sürdürüyoruz. Üreticilerimiz her şeyin en iyisini hak ediyor.”

Hazreti  Mevlana’yı Anıyoruz

Hazreti  Mevlana’yı Anıyoruz

Her sene 7-17 Aralık günleri arasında Mevlana haftasını kutluyoruz.

İslam dininin merkezine vicdanı liyakati ve adaleti yerleştirdiği için H.Z. Mevlanayı bu gün daha çok arıyoruz.

Yaklaşık 700 yıl önce ” Kalbini yıkayıp arıtmamışsan habire abdest alıp namaz kılmaktan fayda bekleme ” şeklindeki tespitini bu gün çok daha iyi anlıyoruz.

Kısacası, islam dinini yaşamak için ve yüce ahlaka ulaşmak için sadece büyük camiler yapmak ve namaz kılmak yetmez.

Hakkın, hukukuk, dayanışmanın, hoşgörünün ve şeffaflığın ön plana çıkarılması şarttır.

Tabi eşitliği de vitrine koyulması gerekir.

Hazreti Peygamberimiz  de veda hutbesinde bu şartlara uymuştur.

Veda ederken” Ey müslümanlar yerine ey insanlar diyerek” hitap etmiştir.

Yaşadığımız çağda islam dininin özünü anlamadığımızı söylemeliyiz.

Kutsal kitapta bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş sayılır derken bu gün iki islam ülkesi mensuplarının acımasızca birbirlerini öldürdüklerini görüyoruz.

Ve herkesin suçu bir başkasına attığını gözlemliyoruz.

Aslında suçlu biziz, hepimiziz. Bakın H.z  Mevlana suçluyu nasıl bulmuş.

” Ey yiğit yazgıya bulma bahane, yükleme kendi suçunu başkasına, suçunu gör.

Dön etrafında kendinin kendindendir.”  Eğer suçluyu aramaya çıkarsak okların bize döndüğünü görürüz.

Yazımıza başlarken H.z. Mevlananın temiz kalp ve vicdan konusundaki vurgusuna değinmiştik. Aslında bu günlerde islam dinini yaaşrken dinin gerçek direğinin vicdan adalet ve liyakat olduğunu görüyoruz.

Kıldığımız namaz ve yaptığımız ibadet bizim Allah’a karşı olan sorumluluğumuzdur.

Yani Yüce Allah ile kul arasındaki bir konudur.

Ama vicdanlı olmamız liyakatli davranmamız ve adaletli duruşumuz tüm insanları ve tüm insanlığı ilgilendirmektedir.

Yüce Allahımıza canı gönülden bir şükrümüz bile yeter.

Onun bizden istediği birbirimize vicdanlı ve adaletli davranmamızdır.

Mevlana bu noktayı 700 yıl önce anlamıştır ve  temiz kalplere ve vicdanlara vurgu yapmıştır.

Keşke bu günlerde yaşasaymış.

Günün Sözü

İnsanları hep yargılarsan

Onları sevmeye zaman kalmaz

Tapınak Yazısı

ŞEKERİ BIRAKMAK

ŞEKERİ BIRAKMAK

Türk toplumu olarak şekerle aramız oldukça iyi. Geleneksel bayram baklavalarımız, doysak bile yemeğin üstüne yenen tatlılar, bardak bardak içtiğimiz çaylara attığımız şekerler… Hatta şekeri öyle benimsemişiz ki iletişim dünyamıza bile aktarıyoruz: “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım.”

Bu kadar sıkı bağımız olan şekeri bırakmak aslında şekerden öte içinde bulunduğumuz toplum sebebiyle çok zor. Arkadaşınıza kahve içmeye gittiniz aslında tek amacınız sohbet etmek ancak kahvenin yanında çikolata ya da şekerli atıştırmalıklar hazır bile. İçinizdeki şeker yeme isteği ile ciddi bir mücadele içine girmeniz gerekiyor.

Peki şekeri bırakmak neden bu kadar zor? Neden sanki şekeri bırakınca hiç mutlu değilmişsiniz ya da yediğiniz/içtiğiniz şeyden tat alamıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz?

Şeker insan vücudunda bir uyarıcıdır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki şeker yenildiği zaman insan beynindeki ödül merkezini uyarır ve dopamin salgılarsınız. Mutlu olursunuz. Ancak bu pek de iyi bir durum değil. Bu durum gösteriyor ki şeker bir bağımlılıktır, tıpkı sigara gibi, alkol gibi,,,

Bilim adamları şekerin bağımlılık yarattığını göstermek için basit bir düzenek oluşturup deney yapmışlar. Düzenekte kafesin içine sıçanın yemi, suyu ve ek olarak bir de pedal var. Sıçan bu pedala bastığında şekerli su alıyor. Peki sıçan ne yapıyor biliyor musunuz? Yemek yemeyi, uyumayı unutuyor ve sürekli şekerli su alabilmek için pedala basıyor çünkü ilk pedala bastığında şekerin tadını aldı bir kere. Deney sıçanın uyumayı ve yemek yemeyi reddetmesi ve sürekli şekerli su içmek için pedala basmaları sonucunda artık uykusuzluktan bayılması ile son buluyor.

Bu çalışmayı paylaşmamın bir sebebi vardı. Bizler de sistemin denek sıçanları gibi kullanılabiliyoruz. Bize zarar verdiğini bile bile şekerli içecekleri, tatlıları, gizli şeker içeren birçok paketli ürünü tüketiyoruz. Sonrasında sürekli yüksek şekeri düşürmek için insülin üreten pankreasımızı yıpratıp şeker hastası, zaten vücudumuzda şekerle beslenip yayılan tümörleri besleyip kanser hastası oluyoruz. Şekerin fazlasının vücutta yağa dönüşmesiyle ortaya çıkan obezite ve metabolik hastalıklardan bahsetmiyorum bile. Tedavi için mecburen ilaçlarınızı kullanmak zorundasınız başka yolu da yok. İşte böylece çarkı döndürüyoruz. Gelin şekeri hep birlikte hayatımızdan çıkaralım, şeker yerine ölçülü bir şekilde meyveler girsin hayatımıza, onları yiyelim. Gelin en başından hastalanmamak için her şeyi yapalım ki ileride başka suçlular aramayalım. Her şey sizin elinizde. Sağlıklı, şekersiz haftalar dilerim.

BORÇELİK’E “EN BAŞARILI GÖNÜLLÜLÜK PROJESİ” ÖDÜLÜ

BORÇELİK’E “EN BAŞARILI GÖNÜLLÜLÜK PROJESİ” ÖDÜLÜ

Özel Sektör Gönüllüleri Derneği tarafından gerçekleştirilen 13. Gönülden Ödüller etkinliği kapsamında Borçelik “En Başarılı Gönüllülük Projesi” ödülünün sahibi oldu.

İstanbul. Covid-19 pandemisinin başından bu yana çalışanlarına ve paydaşlarına destek olan Borçelik toplumsal dayanışma çerçevesinde sağlık çalışanlarını desteklemek için gönüllülük temelinde yürüttüğü faaliyetlerle ödül kazandı. Özel Sektör Gönüllüleri Derneği’nin düzenlediği 13. Gönülden Ödüller organizasyonunda Borçelik “En Başarılı Gönüllülük Projesi” ödülünü kazandı.

Pandemi boyunca Borçelik çalışanlarından sağlık çalışanlarına ve topluma güçlü destek!

Pandemide Borçelik çalışanları birçok gönüllülük kampanyasına imza atarak COVID-19 ile özverili bir mücadele yürüten sağlık çalışanlarına ve topluma destek oldular.

Borçelik Maker Kulübü (BMK), sahip olduğu 3 boyutlu yazıcı ile Bursa’daki hastanelere yüz siperliği üretimine başladı. 65 adet filament ve 1500 siperlik için asetat ve lastik desteği ile 3800 adet yüz siperliğinin üretimine katkı yaptı. Borçelik gönüllüleri acil ihtiyacı olan sağlık kuruluşlarına siperliklerin dağıtımını gerçekleştirerek Bursa’nın siperlik ihtiyacının %15’ini sağlamış oldu.

Bunun yanı sıra Uludağ Üniversitesi Anestezi ve Reanimasyon Bölümünü ile BMK’nın ortak çalışmaları sonucu hayata geçirilen Laringoskop U-Profil hem çocuk hem de yetişkin hastalarda kullanılmaya başlandı.

Ayrıca Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde COVID-19 vakalarında kullanılan, kandaki oksijen ve kalp ritmini ölçen satürasyon cihazı ve EKG cihazının çalışmasında rol oynayan parçalar yine BMK tarafından üretilerek gerekli yerlere ulaştırıldı.

 

Borçelik Maker Kulübü çalışma arkadaşları için de maskenin kulaklarda neden olduğu baskıyı ve burunda oluşturduğu basıncı hafifletmek üzere kendi tasarımı olan maske kayışlarını ve burunluğu yine 3 boyutlu yazıcıda üretti.

3 Boyutlu Destek Grubu üyesi olan BMK COVID -19 salgını süresince sağlık kurumlarının yanı sıra farklı kurum ve kuruluşlara da destek vermeye devam ediyor.

 

 

 

 

 

BUSKİ Altyapı Çalışmalarını Sürdürüyor

BUSKİ Altyapı Çalışmalarını Sürdürüyor

Gemlik BUSKİ şube müdürlüğü ekipleri Eşref Dinçer mahallesi 460. sokak ve civarında altyapı çalışmaları devam ediyor.

Çalışmaları yerinde inceleyen BUSKİ şube müdürü Mustafa Emirkaya Gemlik’te çalışmalarının aralıksız süreceğini ifade etti.

BUSKİ çalışmalarını AK Parti ilçe başkanı Şamil Yiğit ve Eşref Dinçer Mahalle Muhtarı Yusuf Güngör Al’da takip ederek, kolaylıklar diledi.

DEĞİŞTİK Mİ?

DEĞİŞTİK Mİ?

 

“İnsanlar kabul etmeyi, anlayışı ve saygı duymayı beceremedi!”

 

Bu sözler bana ait değil. Konuşmaktan keyif aldığım, fikr-i sabit olmayan, yani duruma, çağın gerektirdiklerine ve yeni yaşam düzenine adapte olabilen bir arkadaşıma ait.

 

Eğer ki onun bu siteminden önce başkaca eş dost da aynı konudan muzdarip olduklarını söylemeselerdi, bu yazıyı yazmak için  belki bir daha düşünürdüm!

 

Zira insanlara hemen yaftayı yapıştırarak, “biz böyle bir millet olduk artık” deyip, işin içinden çıkmak kolaycılık olurdu benim için.

 

Gelelim konunun özüne…Pandemiyle birlikte değişen hayatlarımız sanırım zaman ilerledikçe karakterlerimize de yansımaya başladı!

 

Bunu fark eden sadece ben olsam iyi. Tanıyor olduğum bahsi geçen kişilerin de bunu sıkça dile getirmeye başlamaları bu konuda yalnız olmadığımın göstergesi…

 

Teknolojinin hayatlarımıza girmesiyle birlikte, iki farklı yaşam sürdüğümüzü düşünüyorum!  Biri, gerçek hayatlarımız diğeri de sanal hayatlarımız…

 

Gerçek hayatlarımız da zaten bize yakın olan kişilerle sıcak ilişkiler kurduğumuz için bir konuda kendimizi ifade etmemiz ve karşı tarafın bunu anlaması daha kolay oluyor…Eğer o kişi ya da kişiler zaten aslımızı, feslimizi, duruşumuzu biliyorsa davranış ya da sözcüklerimizden olanın dışında başka anlamlar çıkarmaya kalkmıyor…Elbette art niyetliler hariç!

 

Ancak konu sanal dünyaya geldiğinde herşey bir anda değişebiliyor! Hele ki bu değişimler pandemi ile birlikte daha vahim bir hal almaya başlayınca konuya parmak basmak şart oluyor.

 

Ne paylaşsan kabahat!

Ne desen kabahat!

Gülsen kabahat!

Ağlasan kabahat!

 

Komik bir şey yazdın,  paylaştın kabahat! “Vay efendim! Hem de böyle günlerden geçerken komedi olurmuymuş?”

 

Dram paylaştın yine kabahat! “Aman zaten içimiz kararıyor. Ne gerek var şu günlerde dramatik paylaşımlar yapmaya” deniyor…

 

Fotoğrafını paylaştın. Eee…yine kabahat! “Şu zamanda zevk-i sefa ve keyif olur mu?” deniyor bu kez.

 

“Günaydın” dedin kabahat, “İyi akşamlar” dedin kabahat, “Güldün” kabahat , “Ağladın” yine kabahat…

 

Gerekçe de hep aynı; pandemi var!

 

Hal böyle olunca, zaten pandeminin yeterince sıkboğaz etmesi yetmiyormuş gibi, bir de anlayışsız, saygısız ve hayatın sadece kendi fikirlerine göre akmasını bekleyen, uman kesimle uğraşması insan ilişkilerini hepten içinden çıkılmaz hale sokuyor…Yaşamın daha tatsız tuzsuz olmasına sebep oluyor.

 

Sosyal hesaplar haricinde gerçek yaşamda da bu çeşit davrananlardan dolayı dert yananların çoğalması ve her ikili konuşmanın ardından -öküz altında buzağı aranması-, herşeyi daha da sevimsiz hale getiriyor.

 

Son zamanda bu tarz davranışların artmasıyla bunalan arkadaşımın söylemine katılmıyor değilim; “İnsanlar (birbirini olduğu gibi) kabul etmeyi, (birbirine) saygı duymayı ve ( birbirine karşı) anlayışlı olmayı beceremedi Selin’ ciğim”.

 

Bence de haklıydı.

 

Bu anlamda değiştik mi? “Evet değiştik”…

Ve bunun pandeminin ardına sığınılarak yapılıyor olmasını bir türlü kabul etmek istemiyorum.

 

Oysa biz ezelden beri hoşgörüsüyle nam salmış bir toplumuz.

Toplumduk!

 

Sahip olduğumuz eski değerlerimizin bir an önce hatırlanması dileğimle…

 

Esen kalın.

Hamilelerde Beslenme

Hamilelerde Beslenme

Hamile kalmaya karar verildiği zaman öncelikle kan testi yaptırılıp vitamin mineral depoları kontrol edilmelidir. Özellikle B12 vitamini, D vitamini ve demir depolarına dikkat edilmelidir, eksik olduğu takdirde bu dönemde tamamlanmalıdır.

Gebelikte nöral tüp defekti olmaması için hamilelikten 1 ay kadar öncesinde doktor kontrolünde folik asit kullanılmalıdır. Tercihen 12. haftaya kadar devam edilebilir.

Hamilelik dönemine gelindiğinde ‘ben artık iki kişiyim, istediğim besini istediğim kadar tüketebilirim’ diye düşünmeyerek, bebeğin ve annenin sağlığını koruyacak şekilde beslenilmelidir.

Her gün 2-3 porsiyon süt ürünü tüketilmelidir. Özellikle yoğurt, içeriğindeki probiyotikler sayesinde bebeğin ve annenin bağışıklık sistemini güçlendirecektir. Gebeliğin ilk aylarında protein ihtiyacı fazla yüksek değildir, her gün bir öğünde etli bir yemek veya gaz yapıcı içeriği yüksek olsa dahi kurubaklagil tüketilmelidir. Çünkü içeriğinde demir ve lif çok yüksektir. Gebeliğin son 3 ayında ise protein ihtiyacı artmaktadır bu sebeple her gün iki öğünde et yemeği; balık, tavuk veya yumurtalı yemekler gibi protein içeriği yüksek besinler önerilmektedir.

Sebze üç öğünde de olmazsa olmazımız haline gelmelidir. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve bebeğin gerekli vitaminleri alabilmesi için tüketimine özen gösterilmelidir. Vitaminlerin bir diğer kaynağı ise meyvelerdir ancak porsiyon kontrolüne dikkat ederek tüketilmelidir.

Hamilelik döneminde anne ve bebeğin sinir sisteminin desteklenmesinde sağlıklı yağlar devreye girmektedir. Balık, zeytin, zeytinyağı ve kuruyemiş tüketerek yağ gereksinmesi karşılanabilir.

Tahıl grubuna gelinecek olursa, her öğünde 1-2 dilim ekmek tüketilebilir, eğer tüketilmek istenmiyorsa bulgur, buğday çorbası, tam buğday makarnası, kısır, mercimek köftesi gibi seçenekler miktarına dikkat edilerek tüketilebilir.

Hamilelik döneminde su tüketimi çok önemlidir,2-3 litre tüketilmelidir, çay kahve tüketimi ise bu dönemde sınırlandırılmalıdır.

Paketli ürünler etiket okunarak alınmalıdır, içeriğinde fazla katkı maddesi bulunan, organik olmayan ürünler tercih edilmemelidir.

Hamilelik dönemi ödemin, şişliklerin arttığı bir dönem olduğu için tuz tüketimi sınırlandırılmalıdır, aksi takdirde daha fazla şişkinlikler yaşanabilir.

Yapılan çalışmalarda gebeliğin 7. haftasına kadar yüksek miktarda A vitamini tüketiminin düşük riskini ortaya çıkarttığı bulunmuştur, çok yüksek miktarlarda A vitamini almaktan kaçınılmalıdır.

Kabuklu deniz canlılarında yüksek oranda toksik madde bulunduğu için tüketimi tavsiye edilmemektedir.

Bebeğinize ve sizlere sağlıklı bir ömür dilerim…

MATEMATİK TEMEL ZAYIFLIĞI VE ÇÖZÜMÜ

MATEMATİK TEMEL ZAYIFLIĞI VE ÇÖZÜMÜ

Matematik temel zayıflığı ya da yaygın kullanılan adı ile temel eksikliği bir öğrencinin iyi okullarda okuyamamasının önündeki en büyük engeldir. Temel eksikliği genellikle 3.-4. sınıftan itibaren başlar ve genellikle yıllar boyu daha da derinleşerek öğrencimizin matematik derslerini anlayamaz ve dinleyemez hale gelmesine sebep olur. Öğrencimiz ister devlet okulunda ister özel okulda isterse en özel kurslarda okuyor olsun ilkokuldan kalma eksik bilgileri tamamlamadıkça öğretmeninin anlattığı konuları anlayamaz, anlasa bile işlemleri yapıp soruları çözemez…

Çoğu anne baba bu şekilde temeli zayıf kalmış öğrencileri motive etmeye çalışarak bazen de sözlü şiddet uygulayarak ders çalıştırıp onları düzeltme peşindedirler. Hâlbuki durum çok farklıdır. Düşünsenize toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemlerinde eksiklikleriniz var ve çarpım tablosunun bazı yerlerini bilmiyorsunuz. Bu halde nasıl masa başına oturup matematik çalışacaksınız? Problem çözme isteğiniz ve sorularla boğuşma, mücadele etme isteğiniz gelir mi? Matematik sorularını yanlış çözdüğünüz halde matematiği çalışmaktan zevk alabilir misiniz? Masa başında keyifle saatlerce çalışıp en güzel okulları kazanabilir misiniz? Tabii ki hayır…

Eğer çocuğunuzda matematik temel eksikliği varsa onu yeterince ders çalışmadığı konusunda suçlamaktan veya çalışması için motive etmeye çalışmaktan vazgeçip bir an önce temel eksikliğini gidermelisiniz. Peki, ama nasıl?

Yaklaşık 20 yıldır yoğun olarak temel zayıflığı yaşayan öğrencilerime matematik temeli kazandırmaya çalıştım. Tecrübelerimi sizinle paylaşmaya çalışacağım. Umarım katkı sağlarım. Matematik temeli zayıf öğrencileri üçe ayırıp inceleyelim…

3.4.5 sınıf öğrencileri temel eksikliği yaşıyorsa bunlara 4 işlem(toplama, çıkarma, çarpma, bölme), işlem önceliği, üslü sayılar, problemler ve kesirler konusu öğretilmelidir. Bunları öğrendiği zaman artık matematik dersini derste öğrenip soru çözebilecek kapasiteye gelecektir.

Lgs hazırlık ve 6.7.sınıf öğrencileri temel eksikliği yaşıyorsa bunlara 4 işlem(toplama, çıkarma, çarpma, bölme), işlem önceliği, üslü sayılar, problemler ve kesirler konusu öğretilmelidir.  Bunları öğrendiği zaman artık Lgs ye hazırlanabilecek hale gelecektir.

Tyt-Ayt hazırlık ve 9.10.11. sınıf öğrencileri temel eksikliği yaşıyorsa bunlara temel kavramlar, sayı kümeleri, basamak işlemleri, 4 işlem(toplama, çıkarma, çarpma, bölme), işlem önceliği, üslü sayılar, köklü sayılar, problem çeşitleri, kesirler, doğruda açılar ve üçgende açılar konusu öğretilmelidir. Üniversiteye hazırlık yapabilmek için bu temel konuları detaylarıyla birlikte öğrenmelidir.

Temel eksikliği zayıf olan öğrenci sınavları kaybetmekle kalmaz dersleri zayıf olduğu ve kendini sürekli başarısız hissettiği için özgüven eksikliği de yaşamaya başlar. Bu nedenle hayat başarısı açısından da bir an önce giderilmesi gereken bir problemdir…

Yukarıda sınıf sınıf yazdığım konuları bir liste halinde yazıp öğrencinizin okul veya kurs matematik öğretmeninden ya da rehber öğretmeninden ya da özel matematik dersi aldırıyorsanız özel öğretmeninden bir an önce acilen bu konuları öğretmesini talep etmelisiniz. Bu çocuğunuz için en acil eğitim ihtiyacıdır. Temel matematik bilgilerini tamamlayıp soruları çözebilen, öğretmen konuyu anlatırken öğrenebilen bir öğrenci yavaş yavaş diğer derslerde de ilerleyecek önüne bambaşka ufuklar açılacaktır…

Çocuğunuzun matematiğin detaylarını öğrenip üstün başarılı olması dileklerimle…