SEÇİM Mİ VAR!
SEÇİM Mİ VAR!

HASTALIK HASTASI OLMAK DA BİR HASTALIKTIR!

HASTALIK HASTASI OLMAK DA BİR HASTALIKTIR!
-1-

Gerçekten hasta mıyız yoksa hastalık hastası mıyız?

Hastalıklarımızı benimsediğimiz ve sevdiğimiz için mi onlarla bir türlü vedalaşamıyoruz? Yoksa hastalıklarımızın esiri olduğumuz için mi hasta konumunda olmayı seviyoruz?

Ya da belki hastalıklarımızdan nemalandığımız, yani bastırılmış, gizli kalmış içsel duygularımızı hasta imiş hissi uyandırarak sevdiklerimizden ilgi görmek duygusuyla mı hasta olduğumuzu söylüyoruz?

Nicedir bunun araştırması içindeydim.Kesin bir sonuca ulaşmak için ve hiçbir detayı gözden kaçırmamak adına, her şekilde ve yılların birikimi sonunda konuyla ilgili ulaştığım sonuçları sevgili okurlarımla da paylaşmayı boynuma borç biliyorum.

Gerçek şu ki, hasta olduğunu zanneden, savunan ve işin en acısı da buna kendini inandıran insanların çoğunluğunun gerçek bir hastalıkları yok!

Yaşını almış, hatta toplum arasında yaşlı diye tabir ettiğimiz 60 yaş ve sonrasının yaşa ve yıpranmışlıklarına bağlı olan fiziksel durumlarındaki rahatsızlıkları hariç pek çoğu hasta değil!

Aslında bu konu uzun uzadıya ve hatta yaş gruplarına göre, kişiliklere ve onların yaşam tarzlarına, dahası doğduğu bölge ve bölge koşullarına göre ayrı ayrı ele alınması gereken derin bir konu. Zira ülkemiz insanı hastalık hastası olma konusunda pek çok ülkeye göre lider konumunda!

Bu durum suni ya da inandığı hastalıklardan beslenen ülke insanımız için içler acısı! Çok üzücü.

Pek çok insan hastalığı ürettiğinin ve bir süre sonra hastalıklarını sevdiklerinin farkında bile değiller! Onlara sahip çıktıklarının, onlara sımsıkıya sarıldıklarının, günlük hayatlarının içinde konu hasta ve hastalıklar olduğunda kendilerini nasıl ajite ettiklerinin farkında değiller.

3-5 kadının bir araya gelmesiyle, sanki konuşacak başka bir konu yokmuş gibi hastalıklarını anlatmalarının yarışı içine girdiklerini görmek onlar adına son derece üzücü.

Cinsiyet ayırmamın sebebi, bu konuyu hayatlarının odak noktası ve gündelik sohbet konusu yapanların %95′ inin hemcinslerimden oluşması.

Seviyoruz efendim! Biz kadınlar gerçekte var olan hastalıklarımızı da seviyoruz, kendimizi sürekli dinleyerek hastalıklar türetmeyi de seviyoruz.

Reel fiziksel hastalığı olan kişilere sözüm yok ama ahhh o hastalık hastaları yok mu? İşte böylelerine ne deseniz ne yapsanız nafiledir! Çünkü onlar henüz sözde hastalıklarından ayrılmaya hazır değildirler!
Çünkü onlar, ya yaşadıkları hayat içinde mutsuzdurlar ya geçmişe yönelik ciddi travmaları vardır ya yalnız bir hayat sürüyorlardır ya kimi çoluğundan çocuğundan yeterli ilgi ve sevgiyi görmüyordur ya da hiçbir meşgaleleri olmayıp zamanlarını ve günlerini bomboş geçirenler grubundan olanlardır. Bu ve buna benzer durumlarda sığındıkları tek şey ise sözde olan vücut ağrıları, kendilerinde var olduğunu zannettikleri çeşitli hastalıklar veyahut gerçekten bir hastalıkları varsa bile onları besleyip büyüterek kendilerine yaşam arkadaşı olarak seçmeleridir esas sorun.

Ülkemizde özellikle belli bir yaş grubuna ulaşmış konuyla ilgili kadınlarımızın her hafta hatta bazen haftada iki üç kez hastane kapılarını aşındırdıklarını bilirim. O testi, bu tahlili yaptırmak, şu sonucu almak derdi ile veya oram buram ağrıyor, vücudumun şurasında şöyle bir şey çıktı sanki! derdi ile, çok halsizim kesin bir hastalığım var derdi ile, hastanelerin o servisi senin, bu servisi benim diyerek sanki hastane içinde servisler arası turistik seyahate çıkanları bilirim.

Sonrasında ise eve varışlarında,aldıkları tahlil sonuçlarını ve övündükleri! sayfa sayfa reçeteleri ellerine alıp komşu komşu gezdiklerini de bilirim. O da olmadı, telefona sarılıp Ayşe’ ye, Zehra’ ya…Nuriye’ ye Düriye’ ye kimi zaman kendilerini acındıra acındıra anlattıklarını sonra da derin bir ohhh çekerek “buna da şükür bu da geçer elbet”, “Madem Rabbim verdi, buna da katlanırım!” gibilerinden yaptıkları sözüm ona hastalıkları için bir de merhamet ve şefkat dolu sözler aradıklarını veya “Vahh vah yazık sana” cümlesini duymak istediklerini de bilirim.

Ah hele bir de doktor kapısını aşındırdıkları o gün yanılıp da doktor; “Birşeyin yok teyze hanımcım” desin. Ve bunu diyen doktora teyze hanım ya da bilmem kim ablanın ısrarla “Nasıl hiçbirşeyciğim yok?Bana vereceğiniz bir ilaç da mı yok?” söylemlerinin arşa çıkması bu gibi kişilerin hastalıklarının esiri olduklarının göstergesidir.

Onlar için yapılacak çok fazla birşey yoktur; onları içinde bulundukları mental yapıya getiren geçmiş ya da şimdiki yaşamları ile ilgili psikolojik çalışmalardan başka! (Travmaları, kaygı, korku, endişe, takıntı ve saplantıları, mutsuzlukları ve streslerine sebep olan yaşanmış üzüntüleri, çaresizlikleri… vs.)

Haftada bir iki gün gidilen veya on gün hadi bilemedim onbeş günde bir gidilip yaptırılan tahliller, kan sayımları, hormonlar, tetkikler, ıvırlar zıvırlar…Ve her gidişte bir türlü birbirini milim olarak da olsa tutmayan test sonucu rakamları ve nihayetinde bunların akabinde o ablamıza ya da teyzemize konuşulacak bir sürü konunun çıkması! Ve aynı kısır döngü!

Ah be hanım ablalar, ah be güzel teyzeler buyurun benden size minik bir çalışma; üstelik denemesi bedava ve kuruya kuruya hastaneye gideceğiniz yolu tepmenize gerek bırakmayacak bir test.
Evde, oturduğunuz yerde, kendi kendinize yapabileceğiniz basit ve kolay bir uygulama; 6 saat boyunca kalp ritminizi ve tansiyonunuzu, her saat başı evdeki cihazınız ile ölçün. Sonuçları not edin. Bakın bakalım 6 sonucun altısı da birbiri ile tıpatıp örtüşüyor mu?

Örtüşmüyor değil mi?

Çünkü o altı saat içinde ama hareket yoğunluğunuzun farklılığından ama yediklerinizin türü, içeriği veya ölçüsünden ama belki de o altı saatin herhangi bir diliminde aldığınız, gördüğünüz, yaşadığınız bir mutluluk ya da üzüntü haberi ile duyduğunuz heyecanının yansımasından dolayı altısı da birbirini tutmayacaktır.

Yani diyeceğim o ki, kendi ürettiğiniz veya zannettiğiniz sözüm ona hastalıklarınız yüzünden zaten yeterince yoğun olan hastaneleri bir de siz meşgul etmeyin!

İnsanoğlu müthiş yaradılışlı bir mekanizmadır. Bazı minik halleriniz oluyorsa da onarması için Allah’ın bizlere bahşettiği olağanüstü güçlü olan beden makinalarınıza bir parça da olsa güvenmeyi öğrenin. Aaa, elbette ki bunu yapmak istiyorsanız!

Bir diğer konu ise, yaşını epeyce almış olan bazı hanım abla ya da teyzelerimizin ısrarla ve inatla yaşlandıklarını red ederek, metabolizma gereği olan gerçek hastalıklarının %100 geçmesi beklentisi içinde olmaları! Bu modeller için de yapabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Siz istediğiniz kadar söyleyin; “Muhterem teyzeciğim, değerli hanım ablacığım senin yaşın kemale ermiş, bundan böyle yapabileceğin en doğru şey mümkün olduğunca sağlıklı ve kaliteli yaşamaya özen göstermendir” deyin, yine de nafile! Bir de üstüne böyle dediğiniz için siz suçlu olursunuz! O veya onlar ise kendilerinin kandırıldıklarını düşünürler de esas suçlunun sizi bir türlü duymak ve anlamak istemeyen kulaklarının ve beyinlerinin olduğunu düşünmezler!

Oysa gerçek tam olarak budur. Bir gerçek size söylendiği halde siz hâlâ buna inanmak istemiyor veya duymazdan geliyorsanız bu sizin probleminizdir, bunu size defalarca açıklamaktan helak olmuş kişinin problemi değildir.

Haaa, bir de hastalık hastası kişilerden örnek üzerine gidenler var! Onlarda da gerçek olan şudur ki; aslen onların da fiziksel değil psikolojik olarak tedaviye ihtiyaçları vardır!

Bu satırları okuyan sevgili okurlarım için durumu kısaca özetleyeyim;

“-Şu artist de tak diye anında gittiydi! Hah işte benimki de tam onun hastalığından!” (Öldü anlamında)

“-Teyzemin kızında da vardı bu meret, ister misin şimdi bende de olsun!”

“-Bizim komşu da geçen sene bundan sebep ruhunu teslim ettiydi, bende de var aynısı”

“-Anamgilin sülale boylu boyunca bu hastalıktan muzdarip, bende de olmayacak değil ya!”

Gibi gibi gibi…

Teyzeler, ablalar… Örneklemeyin! Başkalarının hastalıklarını rol modeliniz olarak almayın!

Hasılı; yaşamın içinde elbette hasta da olacağız, hastalıklarımız da olacak. Ama bunu sevmeyin, istemeyin! Yani hasta olmayı, hastalanmayı, bundan kendinize pay çıkarmayı,duygu sömürüsü yapmayı, ilgi ve sevgi eksiğinizi bunlarla kapatmaya çalışmayı, çaresizlik ve kimsesizliklerinizi bunlarla telafi etmeyi, yokluklarınızı, yoksunluklarınızı bütün bunlarla örtbas etmeyi sevmeyin, istemeyin!

Kendinize karşı dürüst olun! Esas sorununuzu veya sorunlarınızı bulun. Şayet bunu kendi iradenizle yapmakta başarılı olamıyorsanız profesyonel yardım alın.Bu yardımı almak ne ayıptır ne de günah! Hatta kendinize verebileceğiniz en güzel hediyedir, mental durumunuzu kabul ederek, kendinizi bu yönde iyileştirme isteğiniz ve çabalarınız.

Ve 2 yıl boyunca yaptığım bir araştırmanın sonucunu daha paylaşmadan bugünkü satırlarıma son vermem mümkün değil; bu tespiti yapabilmek adına 2 yıl süresince belli aralıklarla gittiğim hastane koridorlarında gözlemdiğim şudur ki; ülkemin can bacılarının, vatandaş kardeşlerimin, ülkemin güzel ablalarının ve teyzelerinin bazılarının hayatlarına renk getirdiği düşüncesi ile hastanelere gittiklerini ve orada saatlerce sıra beklemeyi bile göze aldıklarını biliyor muydunuz? Veyahut kocası ile kavga ettikten sonra hastayım bahanesiyle hastaneye gelerek vakit geçirdiklerini ya da henüz 20-25 yaşlarında 4-5 çocuk sahibi olmuş genç kadınlarımızın aynı evde yaşadıkları kaynana dırdırından kaçmak ve biraz kafalarını dinlemek için hastaneye gittiklerini biliyor muydunuz?
Hayatında hiçbir aksiyonun olmadığı gerekçesiyle örgüsünü alıp hastane koridorunda saatlerce sözüm ona sırasını bekleyen ama yanına gelip giden herkesle de sohbet etme gayretinde olan puskun hayat sahipleri insanların olduğunu biliyor musunuz?

Bunları okumak şaka gibi mi geldi size?

Gelmesin efendim! İnanın fazlası var, eksiği yok tespitlerimin!

Hepsi de birebir yaşanmışlıklarımın neticesinde, yurdum insanlarının bizzat kendilerinden duyduklarımdır.

Dahası var!
Onlar da önümüzdeki haftaya oynatacağım kalemimden dökülenler olsun.

Velhasıl; gerçekten hasta olup şifa arayan herkese tez zamanda şifalar diler, hastalıklarından hasta olanlara da psikolojik yardım almalarını yahut kendileriyle yüzleşmelerini tavsiye ederim.

Esen kalın.

(Son Güncelleme: )

Hakkında Hurşit TOPAL

Ayrıca Kontrol Edin

Başkan Bozbey, BURBAK sözünü tuttu

Başkan Bozbey, BURBAK sözünü tuttu

Başkan Bozbey, BURBAK sözünü tuttu   Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, seçim döneminde de …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir