Acının baskül yok, özleminde tarifi...
Acının baskül yok, özleminde tarifi...

Zengin ülkenin fakir çocuklarıyız biz..

Zengin ülkenin fakir çocuklarıyız biz..

Malumunuz son iki aydır seçim çalışmalarım nedeniyle yazamıyorum, oysa öyle güzel an’lar anılar birikiyor ki içimde gün yüzüne çıkmayı bekleyen bir hazine misali.

Dün mahalle ziyaretlerinde Kurşunlu vardı.

Gençliğimin ilk uzun süre açık kamp anılarını Kurşunlu’da yaşadım ben.

Anne babası maliyeci bir çocuk olarak babamın isteği olan dağ kampçılığından sıkılan annem o kısacık yaz tatillerinde artık bir deniz turizmi yaşamak istemiş olmalı ki babam o yıllarda karayollarına ait işletmeciliği olan kamptan bir baraka kiralamış, her sabah gün doğumu ile yola çıkıp Defterdarlık’taki görevinin başına gitmiş, her akşam sabahtan annemin eline verdiği istediklerini almış olarak kampa dönmüş, zaman içinde kalp komşuluğumuzdan dostluğa dönüşen ilişkilerde keyifli masalar kurulmuş, sıcak samimi sohbetler usul usul mırıldanılan şarkılar eşliğinde yemekler yenilmiş, biz gençler bu onlardan faydalanıp izin koparmış o zamanlar belki de tek nitelikli işletme olan Papağan’a kadar yürüyüp dondurma almış, aceleci ve çabuk adımlarla o gençliğin ilk yürek çarptıran heyecanlarıyla kampa dönmüş olurduk.

İşte dün tam kampın civarında Kurşunlu beldesi su ürünleri r kooperatifi diye geçen mekanda soluklanıyoruz.

Başkanı yeni göreve gelmiş pırıl pırıl idealist bir genç, hayırlı olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Ardından her deniz yaz macerası olan çocuk gibi geçmişe dönüyorum.

O zamanlar olan balık bolluğu yanlış yönetimler sonucu elbirliği ile yok ettiğimiz su ürünlerimiz ilk kez tanıştığımız müsilaj (ki ekosistemi tehdit eden denizlerdeki canlılara  ve biyoçeşitliliğe olumsuz etkileri olan bir çevre felaketidir) çevre kirliliği üzerine sıkı bir sohbete giriyoruz Gemlik’in ilk Kadın Belediye Başkan adayı olmaz sıfatına sahip olan bendenizi   beynim daha çok dişil çalıştığı için kamp anılarına götürüyor. Sabah balıkçı teknelerinin kıyıya pat pat pat diye yanaştığı teknelerden babam hafta sonu günü ilk ışıklarıyla sahile yanaşan balıkçılara adeta koşar adım gider, henüz tekne içinde hareketli olan balıklardan bir tepsi dolusu alır, gün boyunca ve gece gelecek konutlar için leziz menüler hazırlayıp uzayıp giden sohbetlerle yerdik…

O zamanlar balık kur bazında  işlem görmediği için olsa gerek, tepsilerle alınan balık da balıkçılar için 1 kilo niteliğindeydi.

Hafifçe gülümserken yakalıyorum kendimi.

Masadakilerine anlatıyorum acil önlem alınması üzerine bir fikir birliği oluşturuyoruz.

Böyle giderse çocuklarımız ütopik bir canlı gibi anlatacaklar balığı.

31 yıldır  Kumla’da yazlığı olan bir kadın olarak 3 sene önce Çınaraltı Çay Bahçesinin önüne gelen tezgahta kırmızı Mercan görünce heyecanlanmış balıkçıdan “Eskiden çok çıkardı şimdi yok, dolayısıyla bilen ve isteyen de yok” sözlerini duyunca üzülmüş bütün kasayı balıkçının verdiği küçük bir meblağa satın almış siteye dönmüştüm.

Kalabalık bir siteyiz biz…

Komşularımı çok severim onlar da beni..

Almıştım da… Oldukça pullu olan bu balığı uzun zamandır yememiştim, dolayısıyla nasıl temizleneceğini de bilmiyordum üstelikte bir kasa!

Sağ olsun yardımıma Sevgi ve Cemile teyze yetişiyor, bir çırpıda hallediveriyorlar beni geçmiş anılarımla bırakıp.  “Şimdi pek çıkmıyor” diyor genç başkan çocukluğumun tüm güzellikleri gibi balık kültürümüzde yok oluyor.

Allah’tan belediye başkan adaylığımla birlikte çok güzel bir ekiple yola çıktım fikirlerime, isteklerimi hedeflerime,  yaşanmışlıklarıma çok büyük destekçiler.

Zaten projelerimize ayrıntılı bir biçimde yön veren düşünceler kaplıyor hepimizi.

Kalkmak üzereyken bir yer tarifinin içinde gençliğimin o günlerinde ben de yeri olmayan ama 2-3 sene önce hakkında bir yazı okuduğum Rahibeler Okulu ile ilgili yer bilgisi geliyor. “500 metre ileride” diyorlar…

Ekibimden ricam üzerine rotamızı öncelikle o yöne çeviriyorlar.

Birkaç dakika içinde denizle arasında yalnızca 5 metre olan bu kültür hazinesindeyiz.

Sözde alınmış güvenlik önlemleri olan tel örgü ile çevrili alana açık olan tel örgülü kapıdan giriyoruz.

Sizin içiniz sızlar mı bu tür mekanlara girdiğinizde bilmem, ama benim sızlıyor… o

Otlarla bürünmüş çitle çevrili alanda ayağımın altında bir yazı olduğunu fark ettiğimde burnumun direği sızlıyor…

Binlerce yıllık bir tarihin yaşanmışlığın üstüne basmak buruk bir hüzün veriyor. Sahip çıkamadığımız bir tarihsel mirasımız var bizim yürek sızlatan.

Siz hiç Yunanistan Akropol’e gittiniz mi?

Hani bütün dünyaya ışıltılı büyüleyici pazarladıkları o tarihsel alana. Ben gittim….

Efes’in 50’de biri etmeyecek kadar küçük antik kenti dünyanın en muhteşem, en görkemli, en büyük, hazinesi gibi tanıtan Yunanlılara hayran kaldım.

Benim ülkem baştan başa Akropol diye düşünmüştüm o an .

Ve Mevlana gelmişti aklıma ..

Kör için elmas da bir cam da / Sana bakan göz kör ise / Kendini camdan sanma… der bir beyitinde.

Tarih zengini körler ülkesiyiz biz ya da kralın çıplak olduğunu bilip görüp kral çıplak diyemeyecek kadar yalan yaşıyoruz.

1993 yılında ortaya çıkarılan 2015 yılında ise tüm protokol çalışmaları rövöle ve restitisyon projeleri hazırlanmasına rağmen hiçbir girişimde bulunulmayan Hagios Aberkios manastırı 1652 yılına kadar kullanılmış Bursa’nın en eski manastırlarından biri olma özelliğini koruyor.

İçeri girdiğimde denize 5 metre olan bahçeye girmiş, kaya üzerinde çilingir sofrası kurmuş iki erkek ters ters bakıyor babalarının mekanlarına ayak basmışım gibi.

Yanımda medya danışmanım Ercan var; geliş kapısında da Dinçer ve Mustafa başkanım.

“Tinerci yatağı oldu” dedikleri için olsa gerek adım adım yanımdalar. Ercan’dan fotoğraf almasını rica ediyorum, kısa bir video çekiyoruz.

Felakete karşın IX yüzyıldan kalma bu yapının ayakta kalışı da ayrı bir mimarlık örneği olsa gerek.

Deprem değil yok eden, yerle bir eden, kontrolsüz ve direnişi olmayan yapılarımız!

Görmek isteyen için 500 metrelik 2 ziyaret arasında denizcilik, Su ürünleri, balıkçılık, tarih hazinesi, kültürel miras gibi geniş kapsamlı konularda nice deneğime sahip oturuyoruz.

Şimdi ellerindeki imkanlarla Gemlik’e büyük vaatlerde bulunan belediye başkan adayı arkadaşlarıma sesleniyorum; Benim 500 metre arasında sayfalarla yazabileceklerimi sizler belediye başkanlıklarınız sırasında görmediniz mi???

Ya da bakarken. “Elmas” olarak nitelendirmediniz mi??

Muharrem İnce’nin bir sözü aklıma geliyor aklıma.

Zengin ülkenin fakir çocuklarıyız biz!

Bakış açımızı değiştirmediğimiz, belediyeciliği rant kapısı gördüğümüz sürece…

(Son Güncelleme: )

Hakkında Gündem Haber Ajansı

Ayrıca Kontrol Edin

Gemlik’te halk günleri devam ediyor

Gemlik’te halk günleri devam ediyor

Gemlik’te halk günleri devam ediyor Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Halk Gününün ikincisini gerçekleştirdi. Başkan …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir