HUZUR SAATİM...
HUZUR SAATİM...

BAŞLIKSIZ!

BAŞLIKSIZ!

Yeni dünya düzenindeki bir bayrama daha kavuşmuş bulunuyoruz.

Öyle kelli felli bir bayram yazısı yazmaya hiç niyetim yok. Zira ne bayram bayram gibi ne de şartlar bayram koşullarında. Yine de adet yerini bulsun diye bir bayram yazısı yazmak için parmaklarım klavyenin üzerinde gezinmeye başladı.

Yazmak istemediğimden değil, ruhum pandemili geçecek olan bir bayrama daha isyan ettiği için bütün bu sevimsizlik içeren hallerim.

Geçen seneki Ramazan bayramına gitti aklım, bilgisayarın başına geçmeden önce. Pandemili ilk dini bayramımız! Ne kadar safiyane, iyi niyetli ve umut dolu duygularla yaşamıştık o bayramı. “Ha şimdi geçip gidecek bu virüs, ha bitti bitecek…Eli kulağında çare bulunacak, seneye bayramda her şey normale dönecektir” gibi umut içeren söylemler eşliğinde geçirdiğimiz bayramdı…

O günlerden bu güne baktığımda, bu laflamaları yaptığımız eş dostun üzerinde büyük bir hayal kırıklığı olduğunu görmek üzücü. Eş-dost derken, sadece yakın çevre değil, toplum olarak aynı hislerde olduğumuz aşikar!

Hiç kimsede bayram coşkusu yok. Kalmadı…Bırakmadılar!

Çocukluğumdan beri okuduğum hemen her köşe yazısında eski bayramlara atıflarda bulunulur, geçmiş bayramların tadından bahsederdi işin üstatları. Belli bir yaşa geldiğimde ise artık klasik haline gelen o tarz yazılardan sıkıldığımı fark ederek, bayram yazılarını okumayı pas geçtiğimi hatırlıyorum belli bir yaştan sonra. Çünkü her biri sanki kopyala – yapıştır gibiydi! Aynı klişe sözler, “Nerde o eski bayramlar” ile başlayan cümleler… Hatta daha dün gibi hatırlıyorum; geçen sene dini bir bayramda yazdığım ve bir parçacık da klişe bayram yazılarını eleştirdiğim köşe yazımı.

Oysa şimdi diyorum ki; keşke yeni dünya düzenine odaklı mecburi hayatlarımızın yerine yine o, ” nerde o eski bayramlar” yazılarını okuma şansımız olsaydı!

Artık hiç birşeyin eskisi gibi olmayacağını anlamak, bilmek ve bazen bunun üzerinde düşünmek beni üzüyor açıkçası.

Dayatma hayatlarımızı ve 8 milyar küsur insanı her neye alıştırmak istiyorlarsa ve neye adapte etmek istiyorlarsa, bunu yani bu yaşamı sevmiyorum, sevmiyoruz.

“Eski bayramlar” konu başlıklı her köşe yazısının artık tarih olduğunu düşünüyor ve yeni düzenin ilk eski bayramını geçen yıl yaşadığımız bayram olarak kabul ediyorum.

Hayatlarımız “pandemiden önce” ve “pandemiden sonra” diye ikiye ayrılıyor artık. Yeni tarih bu şekilde yazılırken, bizler elimizde olmayan sebeplerden ötürü bunu izlemekle yetiniyoruz.

Yapacağımız, yapabileceğimiz hiçbir şey yok…Hayatta kalmanın dışında!

Belki satırlarımı okuyunca neden köşe yazıma bir başlık atamadığımı anlamışsınızdır. “Mutlu Bayramlar” deseydim, bugün hepimizin içinde bulunduğu yaşamın bizlerde bıraktığı psikolojik etkiyi inkar etmekle eşdeğer olacaktı.

Bu hafta köşe yazısını yazması benden, başlığını atması sizden olsun.

Sadece bir kaç güne sıkıştırılmış, sığdırılmış değil, her gününüz bayram tadında geçsin. Ömrünüzün her günü bayram sevinciyle dolsun. Dolsun ki, aydınlık geleceğe olan umudunuzu yitirmeyin.

Esen kalın.

(Son Güncelleme: )

Hakkında Hurşit TOPAL

Ayrıca Kontrol Edin

Seçmen İki Tarafa da Sorumluluk Yükledi

Seçmen İki Tarafa da Sorumluluk Yükledi

Seçmen İki Tarafa da Sorumluluk Yükledi Bana göre, 31 mart seçimlerinin çok kısa analizi şöyledir. …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir