Köşe Yazıları

Bizdeki ve Batıdaki Koalisyonlar

Bizdeki ve Batıdaki Koalisyonlar

 

Çok ortaklı koalisyonlar, ilk bakışta çok demokrat ve çok katılımcı bir konum sergilerler. Masada altı ortaklı ve masa dışında da bir ortaklı Millet İttifakı şimdilik bu tarife uyuyor. Ama Millet İttifakı’nın konumu hakkında yorum yapmadan önce çok ortaklı Avrupa koalisyonlarına bir göz atalım.

Kısa bir süre önce, üç partiden destek gelmediği için İtalya Başbakanı istifa etmişti ve bu gelişme sonucunda meclis fes edildi.

İtalya’da yeniden seçime gidilecek. Hollanda’da da seçimlerden 299 gün sonra hükümet kurulabilmişti. İspanya’da ise hükümet kurulabilmesi için 246 gün harcanmıştı. İsrail 2019 yılından beri beşinci kez seçime gitmek zorunda kaldı. Bütün bu siyasi çalkantılar her partinin farklı bir ajandası olduğu için yaşanıyor.

Ortaklar çabuk uzlaşamıyordu. Hükümetler  karar almakta zorlanıyordu. Uygulamalar gecikiyor kamu hizmetleri aksıyordu. Ortaklar arasında krizler yaşanıyordu. Hükümetler istifa etmek zorunda kalıyordu. İtalya, hep çok ortaklı hükümetlerle yaşadı. Parlementer sistemin zaaflarını gidermek için çok uğraştı ama başaramadı. Fransa, artık başbakanlık makamının gereksiz olduğuna alıştı.

Peki, geçmiş yıllarda bizim kurduğumuz koalisyonlarda neler yaşandı? İlk hatırladığım koalisyon, (MSP-CHP) koalisyonuydu.

Rahmetli Ecevit, Adalet ve Milli Eğitim Bakanlıklarında çok hassastı. Rahmetli Erbakan ise Maliye Bakanlığı ve Yatırımcı Bakanlıkların peşindeydi. Savunma Bakanının ismi Genel Kurmaydan geliyordu. Rahmetli Türkeş’in öncelikleri ise (MİT) ve İstatistik Başkanlıklarıydı.

Mesut Yılmaz başkanlığındaki üçlü koalisyon toplanmakta zorluk çekiyordu. Erbakan ve Çiller arasındaki koalisyona zamanın Cumhurbaşkanı Demirel müdahale etmişti. Bir dönem Milliyetçi Cephe Koalisyonlarında Bakanlıkları , devlet kurumlarının ve devlet bankalarının paylaşımı çok gergin ve çok çetin geçmişti. Haziran 2023 seçimlerinden sonra benzer olaylar yaşanacak mı yaşanmayacak mı şimdilik bilmiyoruz.

Günün Sözü

“Düşüncelerde hastalıklar gibi bulaşıcıdırlar.”

-A.Maurius

YENİŞAKRAN

YENİŞAKRAN

 

Kuzey Ege’ nin şirin bir mahallesi.

“Bir mahalle olur da nasıl köşe yazısına konu olabilir?” diyebilirsiniz. “Ege’ de mahalleden bol ne var ki!” dediğinizi de duyar gibiyim.

 

Gel gelelim bu şirin mahalle alelade mahalleler gibi değil!

 

Hemen açıklayayım; Kuzey Ege’nin mavi sularına kıyılarını açmış, yelken sporunun bile yapılmaya başlandığı, az sayıda ama keyifli restoran ve kafelerinin denize nazır masa-sandalye ve dekorlarıyla süslenmiş şirin bir mahalle.

Mahallenin kıyı şeridi bir köprüyle ikiye bölünmüş gibi sanki. Köprünün hemen altına sığınıvermiş olan rengarenk balıkçı tekneleri ayrı bir güzellik katmış Yenişakran’ a. Bir tablonun içinde kalmışsınız da o tablonun içinden çıkmak istemezmişsiniz gibi…

 

Ben buranın sahil kesimiyle haşır neşir olmak istediğim için ana yolun böldüğü mahallenin yukarı kısmından bahsetmek istemiyorum yazımda. Zira beni büyüleyen kısım, halen azimle bakir kalmakta ısrarcı olan plajı ve o plaja atılmış olan şezlonglar…Sizi temin ederim buradaki hizmet kalitesinin Bodrum ve Çeşme gibi ün salmış yazlık bölgelerden gram eksiği yok. Üstelik fiyatlar Bodrum ve Çeşme’ nin tatil fiyatlarından çok daha makul.

 

Akşamın bir vakti çıktığınız sahil yürüyüşünde yol boyunca açılmış olan esnaf tezgahlarını da görünce, tıpkı benim gibi herkesin keyifleneceğinden eminim.

 

Yerli halkı güler yüzlü, sevecen ve misafirperver. Bu sıcaklık, bizler gibi İstanbul’ un kalabalık tozunu yutmuş ve adeta robotlaşmış olan, buz gibi insan ilişkilerinin arasında yaşayan büyük şehir insanları için bulunmaz bir nimet gibi geliyor insana.

 

Hemen ayak üstü kurulan sohbetler, “hadi bi’kahve içelim” e dönüşünce, dışı beni saran, içi ise buranın insanlarını yakan bir sohbet başlıyor ister istemez.

 

Bu kıyı mahallesinin insanına dokununca bin ahh işitmek beni üzse de sohbetin sonunda; “Türkiye gerçeği!” demekten kendimi alamıyorum. Zira burada da ekonomik darboğaz milletin yakasına yapışmış durumda. Ev fiyatları almış başını gidiyor! Makul ölçülerde kiralık ev bulmak neredeyse imkansız. Bir anda 3-4 katına çıkan kiralık ve hatta satılık gayrimenkul fiyatları eski-yeni kiracı dinlemeksizin yaz ortasında kara kara düşündürür hale gelmiş buranın kiracılarını. Keza esnaf da aynı dertten muzdarip! Maliyetlerin katlanarak havalarda perenda attığı mamul fiyatlarına karşın, buraya gelen ziyaretçilerin ürünlere sadece bakıp bakıp elleri boş gitmeleri hepsinin canını sıkan esas konu.

 

Esnafın pek çoğunun ürünlerini geçen yazın fiyatları ile etiketlediklerini ama buna rağmen satışlarda geçen senelere göre hatırı sayılır bir düşüş olduğunu söylemeleri üzücü. Hasılı; esnaf burada da can çekişiyor!

 

Bu gidişatın sonunda ne olur, nasıl olur bilmiyorum ama gittiğim her yerde aynı tabloyla karşılaşmak doğa ananın muhteşem görselinin verdiği huzuru bile gölgeliyor!

 

Bu arada Yenişakran’ dan bahsetmişken, Yenişakran’ın Aliağa’ nın bir mahallesi olduğunu da söylemeliyim. Aliağa mı Yenişakran mı diye soracak olursanız da, tereddütsüz, %100 Yenişakran derim.

 

Yolunuz düşerse burayı pas geçmeyin! Keşfetmeye ve görülmeye layık bir sahil şeridi. Hele ki benim gibi sükuneti seven bir yaz tatili anlayışınız varsa Yenişakran tam sizlik.

 

Son olarak, yazımı okuyup da yol uğratmayı düşünenlere kısa bir dip not: bütün Ege kıyılarında olduğu gibi Yenişakran’ ın da poyraz rüzgarının meşhur olduğunu söylemeliyim.

 

Ege’ nin sert poyrazına inat, içinizdeki rüzgar daima meltem essin.

 

 

Esen kalın.

Umudumuz Bursaspor Altyapısında

Umudumuz Bursaspor Altyapısında

 

Bu sezon izleyeceğimiz  Bursaspor, profesyonel futbol liglerinde bir ilke imza atacak.

Kadrosunda yer alan futbolculardan 37 adedi alt yapıdan geliyor.

Bu sezon hedefi 1.lige dönmek ve genç yeteneklerimizi Türk futboluna katmak olacaktır.

Bursaspor’un kamp dönemi 2 Ağustos’ta Afyon’da başlayacak.

Kamp döneminde birkaç hazırlık maçı yapacağını öğrendik.

Genç Bursasporluları faulsüz ama temaslı futbola alıştırmalıyız. Temaslı futbol hem ülkemiz futbolunda hem de dünya futbolunda yeni bir tarz , yeni bir tercih olmuştur.

Hakemlerin de  VAR sisteminde faulsüz temaslı futbola geçit verdiğini görüyoruz.

Bu inceliği genç Bursaspor’a  iyi anlatmalıyız. İyi öğretmeliyiz.

Ayrıca, ikinci bölgede yapılacak birkaç hazırlık pasından sonra dikine futbolu tercih etmeliyiz.

Genç ve hızlı iki bek ile genç ve hızlın iki kanat oyuncusu her maçı lehimize çevirebilecektir.

Bu sistemi iyi beceren Antalyaspor’un maçlarını hatırlamalıyız.

Bu sezon Bursaspor ile birlikte 2.Ligde farklı bir grupta mücadele edecek olan İnegölspor’u da takip edeceğiz.

İnegölspor’un iddialı bir kadro ile ve yeni tesislerle sezonu açtığını gördük.

Bursa kamuoyu olarak iki takımı da merakla izleyeceğiz. Her ikisinin de başarılı bir sezon geçirmesini diliyoruz.

İnegölspor’a İnegöl Belediye Başkanının özel bir ilgi gösterdiğine yakından tanık oluyoruz.

Benzer bir ilgiyi de  Bursa Büyükşehir Belediye Başkanından da bekliyoruz.

Çünkü Bursaspor Bursa için bir markadır.

 

Günün Sözü

“Eğer yürüdüğünüz yolda bir engel  yoksa o yol sizi hiçbir yere götürmez.”

-B.Shaw

Tahıl Koridoru ve Bir Anı

Tahıl Koridoru ve Bir Anı

 

1984 yılı Ağustos ayında , sanayi görevlisi olarak Sovyetler Birliği’ne gitmiştik.

O yıllarda Ukrayna Devleti  yoktu. Ukrayna  Sovyetler  Birliği içindeydi.

Azot Sanayi Gemlik Fabrikası için Odessa ve özellikle Yuzni Limanları çok önemliydi.

Uluslararası ihale yöntemi ile Sovyetler Birliği’nden ithal ettiğimiz amonyak ham maddesi fiyat olarak da stok maliyeti olarak da çok avantajlıydı.

Her ay, Yuzni Limanı’ndan iki veya üç parti sekiz bin tonluk amonyak ithal ediyorduk.

Sekiz bin tonluk amonyak yüklü tankerler, 24 saatte Gemlik Rıhtımı’na ulaşıyordu.

Bu ulaşım avantajı nedeniyle Gemlik Gübre Fabrikamızdaki üretim düzeyi çok seviyeye ulaşıyordu . Aradan yaklaşık 40 yıl geçti.

Odessa, Yuzni ve Maripul Limanları’nın buğday, gübre ve yağ sevkiyatları içinde çok önemli olduklarını anladık.

Hele Ukrayna’nın bir tahılın deposu olduğunu öğrenmiş olduk.

Pakistan, Lübnan, Tunus ve Katar’ın buğday konusunda Ukrayna’ya bağımlı olduğunu okuduk.

Savaş nedeniyle Ukranya’da bulunan 20 ile 25 milyon ton buğday stoklarda kalmıştı.

80 adet gemi Ukranya  Limanları’nda mahsur kalmış yükleme yapılmasını bekliyordu.

Cumhurbaşkanı  Erdoğan  ısrarla tahıl koridoru açılmasını gündeme getiriyordu.

Sonuçta, Birleşmiş Milletler genel sekreterinin katılımıyla bu koridorun açılmasına karar verildi. Ukranya, Rusya ve Türkiye diğer katılımcı ülkeler oldu.

Türkiye stratejik bir konumda olduğunu, tahıl koridoru anlaşması ile de ispatlamış oldu.

Bu anlaşmanın kazasız ve belasız uygulanmasını diliyoruz.

 

Günün Sözü

“Doğru bir adam, Tanrı’nın en soylu eseridir.”

A.Pope

 

Enerji Yokluğu Avrupa’yı Vuracak

Enerji Yokluğu Avrupa’yı Vuracak

 

1.Dünya Savaşı’nda , İngiliz devlet adamı Churcill “Bir damla petrol, bir damla kandan daha önemlidir.” demişti. Bu anlayış, günümüzde de artarak devam etmektedir.

Küresel sermayenin yeni  hedefi, enerjiyi ve buğdayı tekeli altına almaktır. Amaç, tüm enerji üretimini  ve dağılımını kontrol altına almaktır ve düşman taraf olarak gördüklerini, enerjiden mahrum bırakmaktadır çünkü enerji yoksa üretim de yoktur. Enerji yoksa işsizlik vardır.

Ukrayna Savaşı’na katılmasının ise iki sebebi vardır: Birincisi, el altından destek vermesine rağmen  Rusya’nın uluslararası alanda itibar kaybetmesine vesile olmuştur. İkincisi ise Karadeniz’de, Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’deki muhtemel enerji kaynaklarına, yakın olmayı amaçlamaktadır. Bu vesile ise, Yunanistan’da dokuz üs kurmuştur ve bu projesindeki ilk adımı atmıştır. Ayrıca önemli bir tahıl ambarı olan Ukrayna’da da Yunanistan’da da aradığı liderleri bulmuştur.

Küresel sermaye, itaat etmeyi kabul eden liderlerle çalışmayı amaçlar itaat etmek istemeyenler ise enerji ve buğday mağduriyeti ile cezalandıracaktır.

Rusya’nın enerji konusunda Avrupa’yı zorlaması, Cezayir ve özellikle Azerbaycan’ı ön plana çıkarmıştır.

Bu yılın kış aylarında ve önümüzdeki yılın ilk altı ayında kibirli ve ayırımcı bazı Avrupa ülkelerinde bir çöküş yaşandığını göreceğiz.

Enerji yokluğu üretimi düşürecek ve işsizliği arttıracaktır. Enerjisiz ve savunmasız. Avrupa Birliği zor bir yıl geçirecektir.

Günün Sözü

“Adaletin bulunmadığı yerde herkes suçludur.”

Puverger

Gemlik’in Simgesi İzzet Kaptanı Kaybettik

Gemlik’in Simgesi İzzet Kaptanı Kaybettik
Gemlik’in Simgesi İzzet Kaptanı Kaybettik

Rahmetli İzzet Kaptan ile uluslar arası ikinci Gemlik Zeytin Festivalinde tanışmıştım.

Festival yönetimi tarafından Gemlik’i içeride ve dışarıda temsil edenlere plaket verilmesi öngörülmüştü.

Plaket verilmesi  uygun görülenler arasında Uludağ üniversitesi Dekanlarından Prof. Dr. Hasan Batmaz vardı.

Gemlik’in doktor amcası Dr. Naci Okur vardı.

Borusan yöneticisi Bülent Kurt ‘da vardı.

Medya sektörtünden Süheyle Yılmaz ve Belma Belen vardı.

Ve Gemlik’in efsane kaptanı izzet Kaptan’da oradaydı.

Plaket töreni sırasında hepimiz platforma çağırılmıştık.

Hem de bir birimizle tanışmıştık.

Hem de toplu halde meydandaki Gemlik halkına tanıştırıldık.

Gemlik halkının İzzet Kaptana özel bir ilgi ve sevgi gösterdiğine hepimiz tanık olmuştuk.

Rahmetli İzzet Kaptan plaketini alırken ve konuşma yaparken sahildeki evlerin ışıklarının yanıp söndüğünü görmüştük.

Çünkü 1962 yılından beri körfez turu yapan İzzet Kaptan sahildekilerle hep bu şekilde selamlaşmıştık.

Mesleğine on yedi  yaşında 4 metrelik 4 kişilik kayığı ile başlamıştı.

1990 yılında ise 22 metrelik 165 kişilik bir tekneye sahip olmuştur.

Gemlik sınırını aşmıştı.

Önce İstanbul ve Adalar turları ile başladı.

Daha sonra Ayvalık, İzmir, Marmaris, Dalyan, İzmit ve Gölcük seferlerine ulaştı.

Kısacası rahmetli İzzet Kaptan sadece Gemlik’te değil bütün sahillerde unutulmayacak bir isim bırakmıştır.

Allah Rahmet Eylesin ruhu şad olsun.

 

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ BİR ÜLKÜ İDEALİ ve ŞİİRİM

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ BİR ÜLKÜ İDEALİ ve ŞİİRİM

Türk milliyetçiliği her türlü ideolojik akımlar düşüncesinden değil ve bağımsızdır. Bir millet ülküsü milli bir düşünce sistemi olup ve Türk milletine bağlıdır. Türk milliyetçilikte en temel amaç milleti sevmek, onu geliştirip yükseltmek ülküsüdür. Bu nedenle sağcı, solcu, kapitalist, sosyalist olmaya gerek yoktur; milliyetçilik her türlü düşünce üstünde kutlu bir ülkü ve düşünce sistemi diyerek doğrusudur. Bir amaç ülküdür, çünkü milletini seven ve yükseltmek için neler yapılması gerektiği üstünde sürekli fikir üretmek zorundadır. Bir milletin gelişmesinin sonu olmadığı gibi ülkünün de sonu yoktur.

*

Türk milliyetçiliğinde milleti sevmek için neler yapılmalıdır? Millet mensuplarının kendi milletlerine hizmet için neler yapılmalı ve öncelikle milletinin geçmiş tarihini ve geleceğini bir plan içinde düşünerek iyi tanıtmaktır. İçinde yaşadığın milleti tanıtmak, böylece milletine mensup oldukları duygu ve bilgisini kazandırarak, milletin fertlerini küçük yaştan itibaren millet sevgisini sevdirmeli ve tarihiyle, kültürüyle, toprağıyla, havasıyla, suyuyla. Tanıtma işi, her yaşa göre en son ve en yeni usullerle yapılmalı ve teknolojinin son ürünleriyle, bilgisayar oyunlarıyla, filmlerle, müzikli oyunlarla. Küçük yaştan ileri yaşlara doğru kalite ile artırılmalıdır.

*

Türk milletini geliştirmek ve yükseltmek için neler yapılmalı, hedefi tüm millet fertlerini maddi ve manevi olarak çıkabilecekleri en yüksek seviyeye çıkartarak, milliyetçilik refah devletinin milli projesiyle her Türk’ün en iyi şekilde yaşamaya, en son imkânlara sahip olmaya hakkı var sayımıyla, her Türk’ün dünyayı gezip görmeye hakkına sahip olmasını sağlamaktır. Her Türk yurttaşı kültürel seviyede yükseltilmeli ve bilgi, sanat ve kültür açısından da yükselebileceği en son noktaya kadar gelmelidir.

*

Bir milletin bütün fertleri maddi ve manevi noktasından yükseltildi mi; gerisi zaten gelir. O zaman milletin fertlerinin geleceği endişe edecek değil yaşantısı garibanlık içinde, zillet içinde, karanlıklar içinde yaşamak istemezler; yaşadıkları çevreyi, köyü, kasabayı, şehri güzelleştirmek için çalışırlar. Bilime ve sanata değer verirler. Maddi ve manevi açıdan yükselen insanlar, kaba ve tembel olmazlar, hantal hareketlerden, kaba konuşmalardan hoşlanmazlar; böyle insanları önemli yerlere getirmezler. Maddi ve manevi açıdan yükselen insanların şiirleri şiir, romanları roman, filmleri film, müzikleri müzik olur; yaşadıkları yerler cennet olur. İşte böyle hedefleri olan insanlara milliyetçi denir. Demek ki milliyetçilik sevgidir, bir kalkınma ve yükselme ülküsüyle bu anlayış içinde olan, Türk milliyetçilerinin ve Mustafa Kemal Atatürk’ün en temel arzularıdır. Umarım Türk milletini yönetecek geleceğe hazırlayacak, bu düşünce aydınlarıyla halkıyla bir bütünlük içinde yönetenler olur. Umut ışığıyla, sağlık, esenlikler dilerim.

 

OYUNLARI BOZMALI

Gönüller parçalandı gören gözler uyansın,

Çok geçmeden vakitte fenalıklar önlensin,

Vatana sevgi ahlakın çöküşüne bakılsın,

Bu gidişat karanlık acil durdurulmalı,

Çaresi tek vücutta oyunları bozulmalı.

*

Öncelik planları uşakları ileri sürdüler,

Maya tuttu sanarak milleti ayrıştırdılar,

Girip çıkan belirsiz ülkeyi karıştırdılar,

Bu gidiş karanlık açıl durdurulmalı,

Çare millet birliğiyle oyunlar bozulmalı.

*

İslam dini dediler dinsizliği yaydılar,

Din alimi diyerek fetvaları verdiler,

Örgüt, cemaat diyerek darbeler indirdiler,

Bu gidişat karanlık açıl durdurulmalı,

Türk milletin birliğiyle oyunlar bozulmalı.

*

İhanetler diz boyu bakarlar şaşkın,

Türk yurdu tehlike çevrenize bakın,

Yeniden diriliş için meşalenizi yakın,

Bu gidişat karanlık çözümü bulunmalı,

Türkün milli birliğiyle oyunlar bozulmalı.

*

Turan birliği kurulsun insin ovalarına,

Bozkurtlar baş olsun turan ordularına,

Mazluma huzur zalime korku salına,

Bu gidişat karanlık çözümü bulunmalı,

Türkün milli birliğiyle oyunları bozulmalı.

*

Yolunda ışığı bilim, aydınlansın seması,

Cehaleti ezerek rüzgâr yeli olması,

Türk’ün bilim şanını dünyaya göstermeli,

Bu gidişat karanlık çözümü bulunmalı,

Türk dünyası birliğiyle oyunları bozulmalı.

*

Der Mehmet hak, adalet verilsin,

Dünyada Türkün şanı tekrar duyulsun,

Zalime korku mazlumun ahı kalmasın,

Bu gidişat karanlık çözümü bulunmalı,

Türkün Turan birliğiyle oyunları bozulmalı.

  1. T: 15.01.2022

TATİL MODU…

TATİL MODU…

 

 

Bir süredir haberleri takip etmiyorum. Okumuyorum, izlemiyorum.

 

Hatta dünyadan ve ülkeden bi’ haber olmak için adeta çaba harcıyorum!

 

Bunun için, gazetelerin ve haber sitelerinin son haberlerini anında bildiren telefonun dınklama sesini tamamen kapattım mesela.

T.V’dan uzak yaşayan bendeniz, olur da elim kumandanın aç-kapa tuşuna değerse diye, orada da kanalı TLC veya Netflix olarak ayarlamakta buldum çareyi mesela…

 

Hasılı; istemiyorum! Ne haber izlemek ne de olan bitenler hakkında bilgi sahibi olmak falan istemiyorum.

 

Çok fazla farkındalık çok fazla düşünceyi getirdiği için beraberinde ve ben de sorumluluk sahibi bir birey olarak artık ince ince düşünmek istemediğim için boş verdim gerçek dünyanın gerçek ve can sıkıcı olaylarını.

 

Böyle güzel!

Böyle güzelim!

 

Siz buna ister kafayı kuma gömmek deyin, isterseniz duyarsızlık deyin. Adı, kılıfı ne olursa olsun temmuzun sıcak geçen günlerinde ruhumun özgürlüğünü seçerek, umursamama hakkımı kullanıyorum gerçek alemin düzenini.

 

Ve genelde Şile’ nin kuytu koylarındaki sessizliğime bürünüp, zamanın burada akıp geçmesine izin veriyorum.

 

Sakin, huzurlu, mülayim…

Sorunsuz, kaygısız, yalın.

 

Altıma çekiverdiğim şortum ya da şalvar pantolonumla, ayağıma takıverdiğim şıp şıp terliklerimle…

 

Değmeyin keyfime…

 

Ne kadar daha bu modda yaşarım bilmiyorum ama, sonbaharda ayyuka çıkacağı düşünülen salgınla ilgili kara haberler gelesiye ve bununla birlikte zaten berbat olan ekonominin insanları daha da yaşayamayacakları hale getireceği o güne kadar bu modda kalmaya istekliyim.

 

İçinde olduğum huzurun sizi de sarması dileğimle,

 

 

Esen kalın.

“15 TEMMUZ’UN ÖZETİ VE ŞİİR’İM”

“15 TEMMUZ’UN ÖZETİ VE ŞİİR’İM”

Türk milleti üzerine planlanmış cumhuriyet tarihinde büyük bir ihanet ve hain projenin adı. Türk milleti inanç kutsalına önem verdiği, İslam’a hizmet görünümünde Fetö denilen terörist ve ortakları çok iyi gizlenerek ve yetiştirilerek, Diyanet’in içine yerleştirilmiş ağlayan sızlayan taraf toplayan kurnaz bir maşa büyük planın; Siyonist hareketidir. Fetö’nün dedeleri, Irandan, Bitlis’e Bitlis’ten Erzurum’un, Pasinler ilçesi, Korucuk köyüne de yerleşerek din âlimi görünümlü Baba Ramız den olma, Anne Rabin den doğma 1938 dünyaya gelerek babası bir Ermeni soylu, Annesi Yahudi asıllı olması gelişen, bu durum bakılırsa aslına bağlı hizmet etmesi tesadüf olamaz. Bu anlamda plan senaryo başlıyor hafız olur, diyanete sızıyor, vaiz veriyor, mevkiler alıyor, işveren olur holdingler kuruluyor, eğitimci oluyor ,yüksek teknolojili okullar kuruluyor, İslam dini üzerinden fetvalar veriliyor, dar gelirli insanların gönüllü ve ileri derecede zekalı çocukları ellerinden alınıyor; kendine bağlı tapan kadrolar oluşturuluyor.
*
Devletin tüm kurumlarının yönetimine üst düzeyde kadrolar yerleştiriliyor ve siyaset içinde aktif rol alıyor! Yönetiyor ve aktif dış destekle Türkiye’ye plan içinde yön veriyor ve 2002 den sonra gücüne güç katıyor. Bu öyle bir hal alıyor ki! Devletin vatansever görevli evlatları dahi sırasıyla kumpas iftiralarıyla söküp atılıyor. Bir nevi; dış güçler ve iç hizmetçilerin istediği haline getiriliyor ve bu gidişat geç anlaşılsa da tehlike varlıkları yok olma gidişatı olunca sözde çökertme taktiği yapılmaya başlanıyor. Bu fetö terörü bunun farkına vararak, iç ve dış ağababalarının talimatlarıyla 15 Temmuz terör hareket uygulanması kararı alınarak katliam ve kalleş uygulamaları başlatıyor.
*
Diyanet’e bu konuda çok görev düşüyor. Çünkü… 15 Temmuz darbe girişimi. Fetö örgütlenmesinin, dini söylemlerin birçoğu rüyalar üzerinden kurgulama hareketi olmasıyla belli kesimlerden taraf oluşturmuş oluyor. Türk milletinin kalbine ise içimizdeki, ‘din alimi, şeyh, gavs, mürşit, ilahiyatçı profesör, başkan’ gibi sıfatlarla hitap edilen kişiler aracılığıyla girerek 1950’li yılların başından bugüne barış, kardeşlik, hoşgörü, aynı yaratıcıya iman gibi başlıklarla Yahudi ve Hıristiyanlara ‘rahmet’ himmet, nazarı ile bakan ve bu bakışı, Müslümanlara itikat olarak aşılamak isteyen bahsettiğim kimlikli kişiler, her iktidar döneminde el üstünde tutulmuştur. Bunların ilk örneği Said Nursi’dir. Menderes, devletin bütün imkanlarını adeta emrine seferber etmiştir. Onun talebesi ve misyonunu temsilcisi Fetö olması ve ne istediler de vermedik, iradesi hepimizin malumudur.
*
Bu konuların geçmişte gözden kaçar ama o isimler kadar siyasetçiler tarafından el üstünde tutulan daha nice isimler, tarikatlar, cemaatler, vakıflar vardı. Örneğin bu ülkede birileri çıkıp diyenler oldu ‘Kuran’daki (Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındaki) kıssalar Allah’ın sözü olamaz, Muhammed yazdı’ dedi. Siyonistlerin, Türk Milleti üzerine kurguladıkları planları madde madde bilindiği halde önemle, Başta Diyanet işlerinde Başkanı ve ilgili yetkililer. Neden ilgisizdiler veya siyaset tarafından yetkisiz, ilgisiz mi bırakıldılar. Fakat unuttukları bir şey var! O’da Türkün geçmiş tarihinden ders almamışlar ki! Türk milleti 15 Temmuz gecesi ülkesinin sokaklarında büyük mücadelesini vererek devletinin tüm kurumlarını toplayıp tekrar yönetim makamlarına oturtuyor, 250 şehit ve ekonomik zararlarla, binlerce gazi vererek tüm dünya emperyalistlerine onları maşası terör örgütlerine haykırdı dedi ki? Çanakkale geçilmez dedik geçemediniz. Şimdi yine haykırıyoruz Türkün vatanı bölünmez, bayrağı inmez, indirmeye kalkan eller kırılır, kirli oyun planlarınız batsın diyerek, Rabbim bu asil millete bir daha; bu çirkef vahşeti yaşatmasın ve tüm şehirlimize Allah’tan rahmet, Gazilerimize sıhhat, Türk milletine huzur, birlik içinde yükselmesini muzaffer eylesin.

15 TEMMUZ İHANETİ
Hoca efendi deyip pazarlayanlar,
Ağlayınca ilaç gibi yutturanlar,
Fikirleri doğrudur elde tutanlar,
Türk yurdu yıkmak kolay mı sandınız.
*
Ecnebi Fetö’yü âlim tutturanlar,
Hasta fırıldağa göz yumanlar,
İslam’a fitne fesat sokanlar,
Bu milleti kolay lokmamı sandınız.
*
Oyunlar kurdun fitne yuvasından,
Talimat aldın içten dışardan,
Tarihi oldu on beş temmuz’ dan,
Bu vatanı satmak kolay mı sandınız.
*
Üzerine yüründü bu hainlerin,
Kaçacak delik bulamadı farelerin,
Yine destanı yazıldı ecdadımın,
Bu yurda ihanet kolay’ mı sandınız.
*
Hastalığı yaymış sinsi mikroplar,
Teneke lehimiyle nakil edenler,
Türk ayrıldı gayrı sananlar,
Türkün vatanını satmak kolay’ mı sandınız.
*
Yıllarca ipleri emrinde tutan,
İhanet ortaklı içimizde geçinen,
Yalan fetvalarla aldandık diyen,
Türk bayrağını indirmek kolay’ mı sandınız.
*
Ağladın yalanınla belanı buldun,
Yıllarca aklınla uşaklık ettin,
Ağaç oldum diyerek orman’ mı sandın,
Bu milleti çökertmek kolay mı sandınız.
*
Mehmet der soysuz ortaya çıktın,
İnsanlıktan çıkmış kinini kustun,
Ömrünce şeytanla arkadaş oldun,
15 Temmuz ihaneti unutmak mı sandınız.
Y.T: 14.07.2018
Şair- Yazar Karlı Dadaşı .
Mehmet KANTAR.

Bursaspor, İnegölspor Ve Bir Anı

Bursaspor, İnegölspor Ve Bir Anı

Bursaspor 2. Lige düştü.

Geçen sezon en fazla süre alan 9 futbolcusu Bursaspor’dan koptu.

Randıman alamadığı yabancı transferler nedeniyle bir de borçlu duruma düştü.

Bu sezon alt yapı ağırlıklı bir kadro kurmak zorunda kalacaklar.

Önümüzdeki sezon beyaz grupta İnegölspor’la beraber oynayacaklar.

Yıllar önce Bursa amatör ligde İnegöl idman yurdu ile oynamıştık.

Şimdi 2.ligde İnegölspor ile 1.lige terfi etme mücadelesi yapacaklar.

Bu rastlantı bana 1950’li ve 1960’lı yılların Bursa anlatür kümesini hatırlattı.

Ben de 1961-1962 ve 1962-1963 sezonlarında Bursa amatör liginde yer alan Merinospor’da  oynamıştım.

Bursa amatör liginde oynayan İnegöl idman yurdu takımından çok ünlü futbolcular yetişmişti.

Boylu poslu sol açık Hıfzı Fenerbahçe’ye transfer olmuştu.

Hıfzı gibi sol açık oynayan Zeynel Ankara Gençler birliğine transfer olmuştu.

Fuleli kuşu stiliyle rüzgarın oğlu ismi verilen Zeynel kurnerden direkt attığı güllerle meşhur olmuştu.

Daha sonra sahneye İsmail Arca çıkmıştı.

İsmail Arca döneminin en kaliteli standart hattı olmuştu.

Eskişehirspor ve Milli takımda kaptanlık yapmıştı.

O dönemde bursa havagücünün santforu Fevzi Zemzem de askerliği bitince Göztepe’ye transfer olmuş ve o sene gol krallığı tacını da takmıştı.

Havagücü’nün sol hatı İskender’i ise Altay kapmıştı.

O dönemde Gemlik Sümerspor’da çok güçlüydü.

Neyir ve Coşkun kardeşleri Altınordu transfer etmişti.

İşte 2.lig Beyaz grupta oynayacağımız İnegölspor ile böyle bir futbol geçmişimiz vardır.

Sonunda tarih tekerrür etmiştir.

Kader yaklaşık 60 yıl sonra Bursaspor’la  İnegölspor’u 2.lig beyaz grupta buluşturmuştur.

İki takımımız içinde en iyisinin olmasını diliyoruz.

 

Günün Sözü

“Başarı tatlıdır ama ter kokar.”

Ananim